BIST 9.964
DOLAR 35,01
EURO 36,78
ALTIN 2.978,42
GÜNCEL

Cumhurbaşkanı Erdoğan Anadolu Medya Ödülleri Töreni'nde konuştu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 8. Anadolu Medya Ödülleri töreninde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'de yaşanan soykırıma da tepki göstererek, ''Gezi olayları sırasında Türkiye'ye kamp kuranlardan hiçbir tepki yükselmiyor. 8 ayda 150 gazeteciyi katledenler hala basın hürriyetinden bahsedebiliyor.'' dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde “Anadolu Medya Ödülleri Töreni”nde konuştu.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

Bu güzel buluşmaya vesile olan herkese teşekkür ediyorum. İlk olarak Anadolu Yayıncılar Derneği olarak bundan 14 yıl önce faaliyet başlayan kuruluşumuz büyüdü. Toplam 329 mahalli ve bölgesel radyoyu, gazeteyi ve televizyonu bir araya getiren federasyonumuzun büyümesinden memnuniyet duyuyorum. Halktan yana ve halka karşı kendisini sorumlu hisseden mahalli medyanın yeri başka hiçbir kurum alamaz. Anadolu medyası ne kadar etkili olursa demokrasi kültürümüz o kadar güçlü olacaktır.

Anadolu Medyası olarak demokrasimizi korkusuzca savundunuz

Siyasi hayatımızın tüm aşamalarında Anadolu yayıncılığın yanında olduk. Bundan sonra da size sahip çıkmayı sürdüreceğiz. Milletin karşısında konumlanan değil milletin yanında dimdik duran dördüncü kuvvet olan Anadolu yayıncılarına kapımızın her daim açık olduğunu bir kez daha ifade ediyorum. Gezi olaylarında birileri 24 saat Gezici vandalları överken sizler milletten yana net tavır koydunuz. Anlı şanlı basın organları 17-25 Aralık darbe girişimine çanak tutarken siz milli iradenin sesi oldunuz. 15 Temmuz gecesi birileri bekle gör politikası izlerlerken Anadolu Medyası olarak demokrasimizi korkusuzca savundunuz. Terör saldırılarından bölgemizdeki çatışmalara kadar pek çok gelişmede sizlerin desteğini yanımızda hissettik. Demokrasimize destek olduğunuz için her birinize teşekkür ediyorum.

Hiçbir kimse böyle bir zulme sessiz kalamaz

Anadolu yayıncıların vicdanlı ve ilkeli tutumlarını Gazze'deki katliamda da aynı kararlılıkla devam ettirdiklerini memnuniyetle takip ediyorum. İsrail güçleri tarafından Filistin'de şehit edilen gazeteci meslektaşlarınızın hatıralarına ve mücadelelerine sahip çıktığınız için sizleri tebrik ediyorum Müslümanlığımızla birlikte insanlığımız da sınandığı bu cinnet haline tepki göstermek insani görevimizdir. Vicdanı kurumayan hiçbir kimse böyle bir zulme sessiz kalamaz. Yılardır bize basın özgürlüğü dersi verenler görüyoruz ki işgal altındaki Filistin topraklarında yaşananlara seslerini çıkarmıyor.

"8 ayda 150 gazeteciyi katledenler hala basın hürriyetinden bahsedebiliyor"

Medya ofisleri basılırken, haber kanalları kapatılırken, canlı yayında gazeteciler kurşunlanırken, dikkat ederseniz, Gezi olayları sırasında Türkiye'ye kamp kuranlardan hiçbir tepki yükselmiyor. 8 ayda 150 gazeteciyi katledenler hala basın hürriyetinden bahsedebiliyor. Merhum Ahmet Kaya ne diyordu, 'Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça'. Bunlarınki yalnızca tutarsızlık değil; aynı zamanda vicdansızlık, ilkesizlik, adaletsizlik ve tarafgirliktir. Elbette tarih zulüm karşısında susanlarla hakkı ve hakikati haykıranları kaydetmektir. Zor dönemde konuşanlar tarih önünde olduğu gibi insanlığın vicdanında da ibra olacaktır. Bugün soykırım karşısında üç maymunu oynayanlar alınlarına yapışan kara lekeyi ömürleri boyunca silemeyecek.

"Mazlumun yanında zalimin de karşısında olmaya devam edeceğiz"

Biz tarihin doğru tarafında olmanın çabasındayız. Gazze'de ilk günden itibaren basın yayın organlarımız Filistinli mazlumların sesi oldu. AA ve TRT'miz Gazze'de işlenen cinayetleri tüm çıplaklığıyla dünyaya anlattı. İletişim Başkanlığımız toplantı, etkinlik, basılı ve görsel materyallerle Gazze için küresel vicdanı harekete geçirmeye çalıştı. Siyasi partilerimiz birkaç İsrail mühibbi dışında Filistinli kardeşlerimizle dayanışma içinde oldu. Sivil toplum kuruluşlarımız, üniversitelerimiz, gençlerimiz tek vücut olarak Gazzeli mazlumlara samimiyetle sahip çıktı. Milletimiz adına bundan büyük onur duyuyoruz. Filistinli kardeşlerimizi savunurken aslında insanlığı, barışı, adaleti, özgürlükleri savunuyoruz. Katliama tepki verirken gelecek nesillere huzurlu, adil dünyada yaşama umudunu miras bırakmayı hedefliyoruz. Bu çizgimizi sonuna kadar muhafaza edeceğiz. Mazlumun yanında zalimin de karşısında olmaya devam edeceğiz. Kimliğine inancına kökenine bakmadan mazlumun yanında zalimin de karşısında olmaya devam edeceğiz. Medyamız özellikle de merkez medyamız ülkemizde uzun yıllar vesayetin gölgesi altında yayın yapmaya çalıştı. Bu vesayet sadece devlet içindeki oligarşik yapıların değil, Türkiye'de ekonomi ve paraya hükmedenlerin de vesayetiydi. Basınımızın tek parti dönemindeki ahvalini burada konuşmaya dahi gerek duymuyorum. 27 Mayıs darbesine hazırlık sürecinde cuntacıların basın bülteni gibi çıkan gazeteleri şimdi yüzümüz kızararak okuyoruz

"Bunlar müzik kutusu gibi darbecilerin türkülerini söylediler"

Üzülerek söylemek isterim ki, Türkiye'de kalemini, köşesini, ekranını demokrasi karşıtlarına gönüllü olarak kiralayan bir kesim hep olagelmiştir. Bunlar müzik kutusu gibi kimi zaman darbecilerin türkülerini söylediler. Daha sonra terör örgütü mensuplarının şarkılarını çaldılar. Bir ara ülkemize yönelik psikolojik harekatlara asker yazıldılar. Hatta Kandil'deki bölücü canileri 'yere izmarit atmıyor' diye methedecek kadar içlerindeki millet düşmanlığını kustular. Her şey oldular ama bir türlü milletten yana tavır alamadılar. Bunların FETÖ'den PKK'sına DHKPC'sine kadar tüm terör örgütlerinin yanında saf tuttuğunu gördük ama teröre karşı devletimizin yanında bunları bir kez olsun göremedik. Özellikle bazı medya organlarının ve siyasilerin siyasi aktörelerin terör örgütlerine karşı gösterdiği müsamaha tavrı anlayamıyoruz.

Sitene Ekle