BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,78
ALTIN 2.970,85
HABER /  GÜNCEL

Cumartesi Anneleri: Bir mezar taşı kaç hafta, kaç anne eder?

İstanbul'dan gazeteci Rengin Arslan, tam 400 haftadır kayıplarının bir mezarı olsun diye mücadele eden Cumartesi Anneleri'nin eyleminden izlenimlerini BBC Türkçe için yazdı.

Abone ol

27 Mayıs 1995’ten bu yana gözaltında kaybolan yakınlarını arama mücadelesine devam eden Cumartesi Anneleri bugün 400. defa Galatasaray Lisesi önünde, oturma eylemi için bir aradaydı.

Meydanı kaplayan, tramvay yolunu kapatan kalabalık, annelere mücadelelerinde yalnız olmadıklarını hatırlatmak için toplanmıştı.

Gençler, öğrenciler, aydınlar, gazeteciler ve milletvekilleri.

CHP milletvekilleri Melda Onur, Sezgin Tanrıkulu; BDP milletvekilleri Sabahat Tuncel, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder, İstanbul bağımsız milletvekili Levent Tüzel oradaydı.

Yakınlarını faili meçhul cinayetlerde kaybeden aileler de Galatasaray Lisesi’nin önündeydi.

Toplumsal Bellek Platformu üyeleri; Metin Göktepe’nin kız kardeşi Meryem Göktepe, Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok, Ümit Kaftancıoğlu ailesinden Canan Kaftancıoğlu ve Zeki Tekiner’in kızı Aylin Tekiner…

‘Sadece mezarı olsun’

Cumartesi Anneleri’nin en yaşlısı Berfo Ana’nın 31 yıldır aradığı Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır’ı seçiyorum kalabalık içinde. Koltuk değneğiyle küçük bir taburenin üzerinde oturuyor.

Konuşmalar başlıyor. 12 Nisan 1981’de gözaltında kaybolan Nurettin Yedigöl’ün hikâyesini, abisi Muzaffer Yedigöl anlatıyor. “Buradan kimseye seslenmiyorum,” diyor vurgulayarak. “Sadece mezarı olsun istiyorum.”

Konuşmalar arasında alkışlamak isteyenler oluyor. Bir kişi uyarıyor: “Burada sessiz bir eylem için bir araya geldik. Lütfen alkışlamayın.”

1995’ten 2012’ye Galatasaray Lisesi’nin önü

Kalabalık içinde göremediğim bir adam bir şiir okumaya başlıyor. Sözcükleri açık seçik ama anlamakta zorlanıyorum.

Annelerin, kardeşlerin, abilerin ellerinde tuttuğu, büyütülmüş vesikalık fotoğrafların altındaki tarihlere bakıyorum. Yakınları için tarihin donduğu güne…

Vesikalıklar annelerinin kucağında duruyor.

Anneler vesikalıklar yerine bir mezar taşı istiyor 1995’ten beri ve bugün de.

400 hafta 17 yıl etmiyor aslında. Bunun nedeni Cumartesi Anneleri’nin Mart 1999’da polisin sert müdahalesinden sonra oturma eylemlerine ara vermiş olmaları.

Bundan 10 yıl sonra yeniden başlamışlardı eylemlerine. Bu 10 yıllık sürede Galatasaray Lisesi’nin önünde bir araya gelmeseler de aramaktan hiç vazgeçmemişlerdi.

Sevdikleri unutulmasın diye…

Sonra Hayrettin Eren’in kardeşi 21 Kasım 1980’de gözaltında kaybedilen abisini anlatıyor. 85 yaşındaki annesinin gelemediğini söylüyor bir özür gibi. “Buradan çok uzakta değil, Gayrettepe’de gözaltındaydı,” diyor. “Gözaltına alındığı gün de, önceki günler gibi mücadele ediyordu,” diyor.

Elindeki vesikalık fotoğrafta, Hayrettin Eren, yaşı 1980’de neyse, o.

21 Mart 1995’te gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak Zazaca konuşmaya başlıyor sonra. Sessizce dinliyor kalabalık.

Sonra başka birisi mikrofonu eline alıyor. Herkesin bildiği adıyla, “Emine Ana”nın sözlerini Türkçeye çeviriyor. “Burada oturan herkes kardeştir,” demiş Emine Ana. “Ülkenin her yerinde mezarlarımız var. Biz burada oturmaya devam edeceğiz, sizinle birlikte.”

Emine Ana, “Sevdiklerimiz unutulmasın diye buradayız” demiş.

Vesikalık fotoğraflar arasından bir başka ses 400. haftanın son konuşmasını yapıyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’un açıklaması bu.

Okuyan tanıdık bir ses. Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak. “400 haftadır devletin güvenlik güçlerince gözaltına alınarak kaybedilen sevdiklerimiz unutulmasın diye buradayız,” diyerek başlıyor söze... Hayrettin Eren’den bahsediyor açıklamanın sonuna doğru.

Bugün burada olamayan 85 yaşındaki annesi Elmas Eren’in bundan neredeyse iki yıl önceki cümlesini taşıyor meydana. Eren’in Şubat 2011’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmede söylediklerini aktarıyor: “Senden oğlumun mezarını istiyorum. Tek bir kemiğine bile razıyım.”

Sonra Eren’in babasını anlatıyor Ocak: “Baba Kemalettin Eren’in ömrü oğlunun akıbetini öğrenmeye yetmedi. 24 Ocak 2012 tarihinde bir mezar taşına sahip olamadan, son nefesini ‘Hayrettin’i aramaktan vazgeçmeyin,’ diyerek verdi.”

Mahide Ocak kayıplar bulunmadan ve failler yargılanmadan mücadele etmeye devam edeceklerini söylüyor. “Asla vazgeçmeyeceğiz, asla affetmeyeceğiz,” diye bitiriyor sozlerini.

O bu sözlerini söylediklerinde vesikalık fotoğraflar, gazeteciler, kalabalık bir anlığına donuyor sanki. Gazeteci arkadaşlar fotoğraf çekmekten vazgeçiyor, kımıldananlar duruyor.

Eylem bitiyor. Herkes yakasındaki kırmızı karanfille İstiklal Caddesi’nin diğer yüzüne karışıyor.

Cumartesi Anneleri’nin eylemlerine ilham veren başka kayıpları; Arjantin’i, Plaza Del Mayo annelerinin 30 yıl süren mücadelelerini hatırlıyorum. Bir mezar taşı kaç hafta, kaç yıl, kaç anne eder, diye sorarak yürüyorum.