Cuma namazı
Bismillahirrahmanirrahim
Kuryelik yapan talebelerden birisi anlatıyor.
Karaman’da asansörü olmayan yedi katlı bir bina varmış. -Yedi katlı bir binanın asansörsüz olmasına aklım kesmediği için iki üç farklı kişiden bilgiyi teyit ettim. Bilgi doğru.-
Günlerden bir gün bu binanın yedinci katında yaşayan bir insanoğlu yedi tane beş litrelik su sipariş etmiş.
Bizim talebe yağmurlu havada su şişeleri ile epey külfetli ve tehlikeli bir yolculuktan sonra binaya ulaşmış.
Zar zor şişeleri motorundan indirip eline almış.
O sırada nur yüzlü bir adamcağız üzerinden şıp şıp su damlayan bizim talebeyi görüp binanın cümle kapısını açmış içeri buyur etmiş.
Merdivenleri bu iki kafadar yavaş yavaş çıkmışlar.
Nur yüzlü adamın eli boş.
Bizim talebenin sırtında yedi tane beş litrelik su şişesi yüklü olduğu hâlde yedinci kata ulaşmışlar. Dairenin önüne geldiklerinde adam kapıyı açmış ve “Siparişler benim, buraya bırakabilirsin.” demiş.
Ağzımız açık bu hikâyeyi dinledik. Bir süre sessizlik oldu. Sonra mecburen soru sormak için konuşmuş bulundum.
-Bir tanesini bile almadı mı?
-Almadı Hocam…
-Evladım hepsini demiyorum, yedi şişe var diyorsun, bir tanesini bile almadı mı?
-Almadı!
Adamı anlamaya çalıştık, ama işin içinden çıkamadık…
Cuma Namazı
Cuma namazları ilginç olur…
Hutbe sırasında konuşanlar, telefona bakanlar, geç kalıp da hutbe okunurken sünnet namazı kılanlar…
Değişik değişik bir sürü insan!
Bir de Cuma’nın farzı biter bitmez hocanın duasını beklemeden son sünnete duran rahatsızlar var ki benim asıl meselem onlarla...
Malum cemaatin bir kısmı sünnet kılmama hakkını kullanarak camiden çıkmak için arkaya doğru hareketlenirken nedense hep en son safta olan bu arkadaşlar kalkar kalkmaz namaza dururlar.
Bu hafta da piyango bize vurdu.
Merdivenlerin önünde birisi namaza durmuş.
Buradan inip de camiden çıkmak isteyenler kurtuluşu yok bu akıllının önünden geçecekler.
Beş altı tane ihtiyar hacı emmi oraya gitti buraya baktı hatta örümcek adam gibi duvara yapışık olarak geçmeye çalıştı ama olmadı.
Herifçioğlu öyle güzel ayarlamış ki beyefendinin namazı bitmeden camiden çıkmak imkânsız.
Merdivenler deniz kenarında sıra sıra güneşlenen penguen sürüsü gibi bekleşen cemaatle doldu.
Arkadan ittirenler de oluyor.
Yaş ortalaması zaten elli.
Birazcık güçlü ittirseler maazallah domino taşı gibi yuvarlanıp düşeceğiz.
“Burada bekleyeceğime dönüp sünnetimi kılayım bari.” diyenler var ama dönüp yürümek değil bir kere en başta dönmek imkânsız.
Hülasa namaz kılanın arkası Ankara trafiği ve hatta İstanbul metrobüsleri gibi ana baba günü.
Neredeyse kavga çıkıyordu.
Arkadaki gençler ittirip “Neyi bekliyoruz çıkalım!” diye homurdanıyor.
Ön taraftan yaşlı bir amca ellerini açmış “Namaz kılanın önünden geçilmez, katiyen izin vermem!” diyor.
Bizim Müslüman da bütün hafta bu anı beklemiş, nasıl bir huşu ile kılıyor… Mübarek bir secdeye varıyor, yarım saat…
Namaz bitip de selamını verdiğinde neredeyse alkışlayacaktık.
Birkaç homurdanan oldu.
Ben de tez canlı adamım. İçimden epey kızdım.
Hutbenin sonunda Hoca “Camiye yardım kampanyamıza destek olun!" demişti.
Caminin gazı, suyu vs… Para lazımmış.
-İyi madem, dedik.
Çıkışta adamın birisi elinde plastik bir bulaşık kabı, para topluyor. Para vereceğim ama arkası dönük.
İsteyerek mi istemeden mi orasını ben de bilmiyorum.
Sertçe omzunu dürttüm.
Para toplayan döner dönmez "Al şunu!" der gibi parayı atıp hızla döndüm savuştum.
Söylene söylene ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım.
Cuma lokumu…
Çıkışta birileri lokum dağıtıyor, ama kimse almıyor…
Baktım lokumlar da “Biz miadımızı doldurduk isterseniz almayın!” der gibi bakıyor.
İkramcı çocuklardan birisinin “Bari sen al ağabey!” bakışları ile beni süzdüğünü düşünüp “Bir tane alayım bari.” dedim.
Lokumu biraz inceleyip ağzıma attım.
Çat!
Dişimin birisi kırıldı!
Orta yaşlarda olmama rağmen ağzımın içi inşaat alanı gibi. Her diş kaybı beni psikolojik olarak çok yıpratıyor. Etkisinden aylarca çıkamıyorum.
Kırılan dişi elime aldım
Kafamı gökyüzüne çevirip hiçbir şey demeden öylece baktım, sonra neden yürümeye devam ettim.
Bir taraftan yürüyor bir taraftan da söyleniyorum “İnsanın lokumdan dişi mi kırılır?” diye.
İş yerine gelince aynada kısa bir incelemeden sonra diş kaplamalarından birisinin düştüğünü fark ettim.
Bu işlerden anlayan arkadaşlardan birisi “Koş kaplamanı bul. Diş doktoru yapıştırır, masraf etmezsin.” dedi.
Aklıma yattı.
Caminin biraz ilerisindeki olay mahalline gittim, kaplamayı buldum ama o da ne! Yakından inceleyince her üç santimde bir köpek dışkısı, bizim kaplama da taze taze bir köpek dışkısının tam orta yerinde bana bakıyor.
Kafamı kaldırıp etrafımda suçluyu aradım.
O işi az önce yaptığı belli olan bir fino sere serpe yatmış güneşleniyor.
Sinirle “Gel ulan buraya!” diye köpeğin üzerine yürüyünce köpek de kalkıp kaçmaya başlamasın mı?
Bu kaçınca kendi kendimi gaza getirip Ankara’da kiraların bile altmış bin liradan başladığı bu nezih Burjuva semtinin orta yerine hacetini gideren köftehoru takım elbise kravat kovalamaya başladım.
O sırada dışarıdan bakanlar ne gördüler, olanı biteni neye yordular bilmiyorum.
Benim gibi taşradan Ankara’ya taşınalı bir yıl bile olmamış gariban bir memurun yardımına sağ olsun dostum Fatih Aliyi yetişti.
Ellerinin sihirli olduğunu beş on defa altını çizerek anlattığı Dr. Dt. Fatih Rasim’in numarasını verdi.
“Sihirli el” Fatih Rasim ilk müdahaleyi yaptı ve “Hocam şansınız var! İyi ki kaplama düşmüş, düşmeseydi alttaki cerahat, dişi tamamen kaybetmenize neden olabilirdi.” dedi.
Kafamı kaldırıp yine gökyüzüne baktım…
Bir de "Bizim kurye talebeye yedinci kata kadar refakat eden köftehorun başına ne geldi acaba!" diye onu merak ettim.
Son Söz
Ebû Cüheym Abdullah İbni Hâris İbni Sımme el-Ensârî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Namaz kılmakta olanın önünden geçen kimse ne kadar günah işlediğini bilmiş olsaydı, kırk şu kadar zaman yerinde durması onun için daha hayırlı olurdu."
Hadisin ravisi der ki: Kırk gün mü, kırk ay mı, kırk yıl mı dedi bilmiyorum. (Buhârî, Salât 101; Müslim, Salât 261. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 108; Tirmizî, Mevâkît 134; Nesâî, Kıble 8; İbni Mâce, İkâme 37)