BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Cübbeli eyleme suç duyurusu

Güzel'e göre geçtiğimiz dönem Meclis'te eylem yaparak tutuklanan öğrenciler ile eğitmenler arasında fark yok aslında.

Abone ol

Hasan Celal Güzel'in Dünden bugüne Tercüman Gazetesi'nde Öğretim görevlileri ile ilgili köşe yazısı... Üniversite öğretim üyesinin cübbesi, dünyanın her yerinde ilmin ve akademik hürriyetlerin simgesidir. Bir öğretim üyesi, cübbesini, akademik merasimlerde, öğretim yılı açılışlarında, mezuniyet törenlerinde ve buna benzer protokoler uygulamalarda kullanır. Cübbe, üniversite öğretim üyesinin saygı duyulması gereken "yüksek akademik hüviyeti"ni temsil eder. Bizde ise cübbe, 27 Mayıs'tan bu yana, zaman zaman günlük siyasete müdahale ederek darbe provokatörlüğü yapan üniversite mensuplarının bu "eylemleri" için istismar ettikleri bir "ideolojik giysi" olarak da kullanılmıştır. 27 Mayıs'ta Beyazıt ve Kızılay meydanlarında zamanın siyasî iktidarı aleyhinde eylem yapan cübbeliler, darbeden sonra bu eylemleri karşılığında Kurucu Meclis üyeliği, bakanlık, müsteşarlık, genel müdürlük ile ödüllendirilmişler; kanuna aykırı bu eylemleri hakkında kimse onlara hesap sormamıştır. Osmanlı dönemindeki çöküşte, meşrû nizama kazan kaldıran "seyfiyye"yi kışkırtan ve fetva veren "ilmiyye"nin önemli rolü olmuştur. X X X ODTÜ Öğretim üyelerinin, TBMM'de sırtlarında cübbeleri, kanunları çiğneyerek yaptıkları eylemi seyrederken son 44 yıllık "darbeler dönemi" gözlerimin önünden film şeridi gibi geçti. Akademik hüviyetlerini günlük siyasete âlet edip kanunları ve kuralları hiçe sayan bu "cübbeli eylemciler"in millet iradesini çiğneyen davranışları, beni Türk demokrasisinin geleceği hakkında ümitsizliğe düşürdü. Bunlardan hesap sorma mevkiindeki YÖK yöneticilerinin aynı istikametteki görüşlerini ve tavırlarını zâten yıllardır biliyoruz. Sorarım size, bu cübbeli eylemcilerin, geçtiğimiz dönemde Meclis'te eylem yaptıkları için tutuklanan ve mahkûm olan gençlerden ne farkı vardır? Üstelik bu öğretim üyeleri eylemlerini, millet iradesini ambargo altına almak ve siyasete müdahale etmek için "kasıtlı" bir şekilde yapmışlardır. Acaba Anayasa'da yüksek öğretim kurumlarını ve üst kuruluşlarını düzenleyen 130. ve 131. maddelerde, bizim bilmediğimiz "eylem yetkisi" mi var? Yoksa bu cübbeli eylemciler, dipçiklere dayanarak mı kendilerini bu yetkiye sahip zannetmektedirler?... X X X Eğer, bu kanun tasarısını istemeyenler, serbestçe cübbelerini giyip TBMM'de eylem yapabiliyorlarsa, Kanun'un çıkarılmasını isteyen halkın çoğunluğu, milyonlarca kişiyi Meclis'in önüne yığamaz mı? Lâkin, birilerinin gözünde milyonlar "irticacı", câhil halk; bir avuç cübbeli eylemci, imtiyazlı zümre ve sınıflardır. Bu eylemlere göz yumup alkışlayanlar, Anayasa'nın 6. maddesine aykırı olarak "Egemenliğin kullanılmasını kişiye, zümreye ve sınıfa bırakmaktadırlar." ODTÜ öğretim üyelerinin bu eylemi, 2911 sayılı "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu"nun 23. maddesine açıkça aykırıdır. ODTÜ öğretim üyeleri, bu eylemleri ile suç işlemişlerdir. Ancak, daha da önemlisi, bu gibi eylemleri yapanların, millî iradenin serbestçe tezahürüne ve demokratik sistemin işlemesine mânî olarak Anayasa'yı ihlâl etmeleridir. X X X Meclis'i basarak açıklama yapan ODTÜ öğretim üyeleri, "Cumhuriyetin temel niteliklerine karşı bir yasa çıkarsa, bizim de yasayı çiğneme hakkımız doğar" demişler. Hangi Anayasa ve kanun hükmü size bu hakkı veriyor, söyler misiniz? Bir yasanın Cumhuriyetin temel niteliklerine karşı olup olmadığına sizler mi karar vereceksiniz? Meşrû demokratik rejimlerde "yasayı çiğneme hakkı" diye bir hak var mıdır? Siz "Ali kıran baş kesen misiniz?!..." Yoksa, TCK'nın ünlü 312. maddesindeki ifadeyle "Halkı kanuna itaatsizliğe tahrik eden kimseler" misiniz? X X X Geçmişte, TBMM'yi muhasara altına alarak millet iradesini etkilemeye çalışan örnekler, hep hüsranla neticelenmiştir. Org. Faruk Gürler'i zorla Cumhurbaşkanı seçtirmeye çalışanların TBMM'yi kuşatırken kullandıkları silâhlar ODTÜ'lü eylemcilerin cübbelerinden daha fazla tesirliydi. Lâkin Gürler seçilemedi. Halk iradesini küçümseyen, kendisinden başka hiç kimseyi vatansever, ilerici, lâik ve akıllı kabul etmeyen bu modası geçmiş seçkinci, dayatmacı, antidemokratik zihniyetin jakoben temsilcilerini kınıyorum. Allah bu milleti, böylesine dogmatik, fanatik, mutaassıp bir zihniyetin zebûnu yapmasın... X X X Huzurun bozulmasını, antidemokratik müdahaleleri, elbette biz de istemiyoruz. Ancak, daima taviz verilerek devlet idare edilemez. Zamanında geriye çekilmesini bilmek de fazilettir. Lâkin, böyle her sene kanun tasarıları getirip sonra geriye adım atarak Türkiye'de demokrasiyi yerine oturtamazsınız. Merhum Özal, sık sık eski bir siyaset deyimini tekrarlar, "Benim iki gömleğim var; birisi bayramlık diğeri idamlık. Her ikisini de giymeye hazırım" derdi. Diyeceğim o ki, bizim arkadaşlar da âcilen iki gömlek diktirsinler ve "Korkunun ecele faydası olmadığını" bilsinler. Unutmasınlar ki, idamlık gömleği giymeye hazır olmayanlar, bayramlık gömleklerini uzun müddet giymeye fırsat bulamazlar. X X X Herkesin aklını başına toplamasını ve bu mazlum, mağdur millet tam da gelişme yolunda ilerlerken huzuru bozmamasını diliyorum.