BIST 9.916
DOLAR 35,04
EURO 36,43
ALTIN 2.947,21
HABER /  GÜNCEL

Çözüm sürecinde baldıran zehiri içme vakti

40'ı aşkın insanın hayatını kaybettiği Kobani eylemleri, çözüm sürecinde 'ya tamam' 'ya da devam' niteliğini taşıyor

Abone ol

Oktay Sağlam
İNTERNETHABER.COM- Tarafların çözümden neyi amaçladığı üzerine makas farkı çok açık. Sürecin devamı net ve şeffaf olmaya, karşılıklı güvene dayanıyor.

Kobani eylemleri bu yönüyle çözüm sürecinin kırılgan yüzüne ayna tuttu aslında. Kandil'den ziyade Öcalan'ı muhatap alan hükümet, acı da olsa "Barış düşmanla yapılır" ilkesini unutup Kandil'i masaya oturtmamanın sıkıntısını yaşıyor ne yazık ki...

Peki bu duruma nasıl gelindi? Öcalan'ın sunduğu ve hükümetin kabul ettiği çerçevede ne "statü" ne de "özerklik" içeren bir başlık yoktu. Hatta o dönemde Kürt siyasi hareketinde Öcalan, hükümete yakın durmakla cılız da olsa eleştiriliyordu.

ÖCALAN'IN HİDAYETE ERMESİ

Esen iyimser hava hükümeti de etkilemiş, yaklaşık 1.5 yıl önce Başbakan Erdoğan, "Öcalan'ın silah bırakın çağrısının nereden çıktığına'' ilişkin soruya ''Şimdi kimsenin hidayetinin kapalı olduğunu hiç kimse söyleyemez" yanıtını vermişti.

"Öcalan iyi çevresi kötü" algısının yayılmasında iktidar çevreleri, çözüm süreci için devlete pozitif mesajlar veren İmralı'yı neferans almış olabilir. Oysa Öcalan'ı Kandil'en soyutlamak ya da PKK'yı Öcalan'dan "izole etmek" gerçekçi görünmüyor. Yalçın Akdoğan'ın Kobani eylemleri için "Öcalan tahrik etti" açıklaması itiraf niteliğinde.

Süreç üç aşamalı bir çözüm planına göre yapıldı. Başlangıç aşaması silahların susturulması, ikinci aşama sınırdışına çekilme üçüncü aşama ise PKK ve Kürt sorununun çözümüne dönük yasal ve anayasal düzenlemelere koşut olarak silahlara veda edilmesi…

ÖZERKLİK ZİKREDİLMİYORDU

Görüldüğü üzere hükümetin çantasında PKK'nın "tasfiyesini" amaçlayan bir ajanda var. Yine Radikal'den Eyüp Can, "İşte İmralı mutabakatı" başlıklı 8 Ocak 2013 tarihli yazısında çözüm sürecinin yol haritasının ana başlıklarını anlatıyordu. Hakan Fidan ile Öcalan arasında varılan mutabakata göre federasyon dahil özerklik içeren bir anlaşma yoktu.

AKİBET KIRIKÇIDA MI BİTECEK?

Oysa o tarihlerde PKK'ya yakın ANF'de Ferda Çetin ismiyle yayınlanan "Abdülkadir Selvi ve Eyüp Can aklıyla müzakere" başlıklı yazıda sürecin çetrefilli bir yola girdiğini özetliyor:

"Abdülkadir Selvi ve onun gibi düşünenler “Türkiye’nin dönüştürülmesi”ni PKK’nin tasfiyesi şartına bağlarlarsa demektir ki daha çoook bekleyecekler.
Velhasıl şu dört basamaklı merdiven baştan sona çürük, sakat.
Abdülkadir Selvi ile Eyüp Can aklına kanıp ille de oradan ineceğiz diyenlerin akibeti kırıkçıda bitecek."

MESELENİN BAM TELİ

Düne dönersek HDP Muş Milletvekili Demir Çelik'in açıklamaları meselenin bam teline basıyor. Çelik, bu durumu "Kürt ve Kürdistan statüsü olmayacaksa PKK ile ne üzerine çözüme ulaşacaksınız?" sözleriyle açıklıyor. HDP, KCK, DTK, hükümete özetle "sadede gelin" mesajı veriyor.

Sadece PKK değil onlara karşı olan diğer silahsız Kürt hareketinin de ortak talebi "statü" aynı zamanda... İki yıl önce Doğu ve Güneydoğu'da 11 ilde yapılan ankette yeni anayasada Kürtlere yasal statü tanınması talebini dile getirenlerin oranı ise yüzde 81.5 çıkmıştı.

KANTON BÖLGELER

Net tanımı yapılmasa da yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, statü talebinin karşılığı olmuyor Kandil cephesinde. O halde statü neyi içeriyor? Kaba tasak olarak "Kürtlerin Türkiye sınırları içinde kendilerini yönetebilme konumunda bulunması" şeklinde ifade ediliyor. Bir nevi Suriye'deki kanton bölgeler. Kurallarını kendilerinin koyduğu bir dünya hali...

PKK kanton bölgeleri Suriye ve Türkiye'de olduğu gibi İran'da da kurmayı planlıyor. Yeni biten Merkez Komitesi'nin toplantılarında 'İran Kürdistanı' olarak belirtilen Rojhilat'ta "kanton tarzı çalışmanın geliştirilmesi" kararı alındı.

KEMİKLEŞEN PKK OLGUSU

Dolayısıyla tarafların barıştan ve çözümden ne anladığı bir hayli farklı. Bölgede kemikleşen PKK olgusunun oluşturduğu sert direnç öyle hafife alınacak gibi değil. Bölgede kendi "networkunu" kuran bir yapının önüne bir de uluslararası gelişmelerin yarattığı fırsat pencereleri açıldığı düşünülürse zinciri gevşetmek kolay olmayacak.

1980'lerin ve 90'ların yıkıcı ortamında dallanıp budaklanan silahlı yapı, devletin her reaksiyonuna "tasfiye", "bertaraf edilme" kuşkusuyla yaklaşıyor.

Tarafların ne kadar taviz verebileceği ortak noktaların tespiti tartışması görüşmelerde ortaya çıkacak. Samimi olduğunu göstermek için çözüm süreci yasalarını çıkaran AK Parti somut adımlar atmak zorunda. İşin özü çözüm süreci yeni başlıyor. "Baldıran zehri içmeye hazırım" sözü o zaman karşılık bulabilir.