BIST 9.430
DOLAR 34,42
EURO 36,36
ALTIN 2.847,32
HABER /  GÜNCEL

Çözüm süreci nasıl ilerleyecek?

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun kurduğu 62. hükümetin, sürece yönelik somut adımları öngören "yol haritasını" Eylül ayında açıklaması bekleniyor. Ancak ne gibi adımlar atılacağı ve bu adımların PKK'nın beklentilerini karşılayıp karşılamayacağı bilinmiyor.

Abone ol

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) yeni lideri Ahmet Davutoğlu'nun kurduğu 62. hükümetin, çözüm sürecinde somut adımları öngören "yol haritasını", Eylül ayı içinde açıklaması bekleniyor. Ancak nasıl bir "yol haritasının" ortaya konacağı ve yeni adımların sürecin taraflarından PKK'nın beklentilerini karşılayıp karşılamayacağı bilinmiyor.

Hükümet adına çözüm sürecini yürüten Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın, yeni kabinede yer almaması ise sürecin geleceği açısından soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkan Vekili Pervin Buldan, "Yeni Cumhurbaşkanından ve yeni hükümetten beklentilerimiz var" diyor ve bu beklentileri, "Süreçle alakalı yeni söylemler, yeni bir dil, yeni bir üslup, yol haritasının mutlaka çizilmesi, izleme kurulunun kurulması, (PKK lideri) Sayın Öcalan'ın bir sekretaryasının olması" şeklinde sıralıyor.

Eylül ayında açıklanması beklenen yol haritasının içeriğini henüz kendilerinin de bilmediğini aktaran Buldan, "Görüşmelerimiz devam ediyor" diyor.

Buldan, "Öncelikli talepleriniz yol haritasında olmazsa tavrınız ne olacak?" şeklindeki sorumuza ise "Yine de olması için çaba sarf edeceğiz. Şimdiden bir yorum yapmak istemiyorum" yanıtını veriyor.

Farklı görüşler

Geçen ay kurucularından olduğu AKP'den istifa eden Dengir Mir Mehmet Fırat ise Beşir Atalay'ın kabinede yer almamasının çözüm sürecine "aksi bir etki yapmayacağı" görüşünde. Fakat Fırat'a göre Atalay'ın kabinede olmayışı "Süreci yavaşlatabilir, daha da uzatabilir".

Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Yayman ise Fırat'la aynı görüşte değil. Yayman, "Sürecin, kişilerden bağımsız olarak bir devlet ve hükümet politikası olarak devam edeceğini düşünüyorum. Çözüm sürecinin aslında gerçek aktörü (Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı) Sayın (Hakan) Fidan. Bu anlamda bu süreç devam edecektir" diyor.

Siyaset, Ekonomi ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı (SETA) Siyaset Araştırmaları Bölümü'nden Galip Dalay da çözüm sürecinin en önemli ayağını Milli İstihbarat Teşkilatı'nin yürüttüğünü ifade ediyor.

Dalay, "MİT tarafında bir değişiklik yok. Beşir Bey'in bakan olmaması, sürece dahil olmayacağı manasına gelmiyor. Şahıs muhakkak önemli fakat bu, hem parti hem hükümet politikası" diye konuşuyor.

Prof. Dr. Mithat Sancar da "Atalay'ın kabinede yer almamasının çözüm sürecine yönelik bir operasyon, geri adım olduğu kanısında değilim. Çözüm süreci, hükümetin bir politikası. Dolayısıyla tek tek kişilerin belirleyici olduğunu düşünmüyorum" diyor.

Buldan: Herkes aklını başına toplamalı

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani'nin, Irak Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) elindeki silahların Peşmergelerinkileden daha gelişmiş olduğunu söyleyerek kendilerine silah yardımı yapılmasını istediği biliniyor.

Peşmerge güçleri IŞİD'i durdurmaya çalışırken, ABD Kürt güçlere hava, İran da silah desteği veriyor.

Askeri güç ve siyasal akım olarak PKK'nın, son dönemde Kuzey Irak'taki gelişmeler içinde oynadığı rol ise oldukça önemli görülüyor.

PKK'nın askeri kanadı HPG ve Kuzey Suriye'de etkin olan Kürt siyasi yapılanması PYD'ye (Demokratik Birlik Partisi) yakın YPG (Halk Savunma Birlikleri), IŞİD tehdidine karşı yoğun mücadele veriyor.

Irak ve Suriye'de yaşanan olaylar sonrası PKK'nın Ortadoğu'da büyük bir güç haline geldiğini savunan HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, "IŞİD, çok büyük bir hareket haline geldi. Bütün dünyanın başına bir bela olarak gözüküyor. Onunla mücadele eden tek örgüt şu anda PKK. Dolayısıyla herkesin aklını başına toplaması, Türkiye'nin de bu konuda hassas olması gerektiğini düşünüyorum...PKK'ya özellikle IŞİD'le mücadelesi sayesinde kolaylıklar tanıması gerektiğini ifade etmek istiyorum" diyor.

Türkiye'nin tavrı ne olur?

Prof. Dr. Mithat Sancar da bu fikre destek veriyor.

Sancar, "Sadece IŞİD'e karşı verdiği mücadelede önemli bir etki sağlamış olması değil, genel olarak Kürt siyasi hareketinin önümüzdeki dönem özellikle Mezopotamya Havzası'nda demokratik seküler bir düzen oluşturması konusunda önemli bir aktör olduğunu düşünüyorum. Buna sadece PKK, PYD değil, Güney Kürdistan'ı da katmak lazım. Kürt siyasi hareketinin Batı tarafından daha fazla muhatap alınması, bunun bir sonucu olarak Türkiye'nin de aynı politikayı izlemesi gerekir" diyor.

SETA'dan Galip Dalay ise Türkiye'nin böyle bir adım atacağını düşünmediğini söylüyor ama IŞİD'e karşı mücadeleye PKK'nın da katılması sonrası Türkiye'nin buna "ciddi bir tepki vermediğini" anımsatıyor.

Ankara"nin aynı politikayı devam ettireceğini savunan Dalay, "(Türkiye) herhangi bir destekte bulunmayacaktır fakat PKK ile IŞİD arasındaki çatışmaya ise iki taraf üzerinden çatışmaya katılmayacaktır. Türkiye'nin, PKK'nın bu mücadelede kazanacağı manevralara ciddi manada tepki vereceğini düşünmüyorum. Onun ötesinde bir yardımın söz konusu olacağını da sanmıyorum" yorumunu yapıyor.