BIST 10.030
DOLAR 34,13
EURO 38,10
ALTIN 2.903,05
HABER /  MEDYA

Çölaşanın kafası karıştı

Danıştay saldırısı sonrası ortaya çıkan gelişmeler Hürriyet yazarı Çölaşan'ın kafasını karıştırdı.

Abone ol

Hürriyet yazarı Emin Çölaşan saldırı sonrası işin esas boyutunun unutturulduğunu savundu. Yazar yazısıyla hükümüte ve saldırıyı derin devlete bağlayanlara tepki gösterdi.

Yazı: Emin Çölaşan
Kaynak:  

-SEVGİLİ okuyucularım, Danıştay baskını sonrasında yaşadıklarımız herhalde hepimizin kafasını karıştırdı. Tuhaf işler oluyor! Olayın en önemli boyutu unutturuldu. Nedir o?

Hükümetin sorumluluğu.

Bu konudan söz eden yok. Cumhuriyet tarihinde ilk kez böyle kanlı bir mahkeme baskını yaşandı. Ülkeyi yönetenlerin sorumlu olduğunu, bu konunun üzerine gidilmesi gerektiğini yazan ve söyleyen yok.

Hadise bir tek konuya odaklandı ve onu da açıkça yazayım:

"Baskını "derin devlet" düzenledi."

Derin devlet kim? Askerlerin ağırlıkla yer verildiği, ancak gerçekte var olup olmadığı bilinmeyen bir kavram. İslamcı basın bunu açıkça yazamıyor ama günlerden beri "derin ilişkiler" diyor. Neyin amaçlandığı açık ve konu oraya sürükleniyor.

Ortalıkta bol miktarda "kirli malzeme" dolaşıyor. Bunlar bir elden servis yapılıyor. İslamcı basın katilin Danıştay"da insanları vururken "Allah"ın askeriyim, sizi cezalandırmaya geldim" diye bağırdığını, kaçarken girişteki polisle boğuşurken tekbir getirdiğini, ifadelerde yer alan bu hususları bile inkára yelteniyor.

* * *

Şimdi baskın olayının hemen sonrasına dönelim. Birkaç saat sonra Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin Meclis kürsüsünde konuştu:

"Bu işin ardından sürprizler çıkabilir. Sürprizlere hazır olalım."

Herkes olayın şokunu yaşarken, Şahin birkaç saat sonra sürprizlerden söz ediyordu. Olacakları nereden biliyordu?

Büyük devlet ve hükümet adamı, TBMM Başkanı Bülent Arınç ise şöyle diyordu:

"Danıştay baskınını türbana bağlamak yanlış. Eğer işin içinde türban olsaydı, adam o karara aleyhte oy veren üyeyi de vurur muydu!"

Ne mükemmel bir mantık!

Baskıncı avukat Danıştay"ın üst katlarına çıkacak, toplantının yapıldığı odaya girecek ve silahını çektikten sonra herhalde şöyle diyecekti:

"Türban kararına olumlu oy verenler bu tarafa, karşı oy verenler şu tarafa geçsin..."

Sonra olumlu oy verenleri vuracak, karşı oy verenleri serbest bırakacaktı!

* * *

Bu kanlı ve tarihimizde ilk kez tanık olduğumuz utanç verici baskını kim veya kimler yaptıysa, arkasında hangi kişi veya örgütler varsa, bunlar elbette tek tek yakalanıp yargı önünde hesap vermelidir.

Onlar işin "zabıta vakası" bölümüdür.

Ancak olayın siyasi sorumluluk boyutu unutuluyor. Özellikle unutmamız isteniyor. Araya "derin devlet" gibi ilişkiler katılıyor, işin içine askerler sokuluyor ve tek kaynaktan servis edilen bilgiler medyada birbiri ardına yer buluyor.

Danıştay saldırısına kimler yol verdi?

Katil, Danıştay 2. Daire üyelerinin türban kararı sonrasında Vakit gazetesinde yayınlanan fotoğraflarından yararlandığını söylemiş. Arabasında da bu Vakit gazetesi çıkmış.

Danıştay"ın türban kararı sonrasında başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Abdullah Gül, Mehmet Ali Şahin, Hüseyin Çelik, Cemil Çiçek gibi hükümet üyelerinin neler söylediğini, o kararı nasıl eleştirdiğini henüz unutmadık!

Başbakan, Danıştay"a hitaben haykırıyordu:

"Bu kararı kınıyorum... Efendi, bu (Danıştay"ın türban kararı) senin işin değil, Diyanet"in işi."

Abdullah Gül konuşuyordu:

"Bu anlayış diktatör rejimlerin felsefesidir. Kaygıyla karşılıyorum. Bunlar çok yanlış ve tehlikeli şeylerdir."

Beyefendi "tehlikeli" diyordu. Doğru söylediği ortaya çıktı!

Sonuç: Bir yüksek yargıç öldürüldü, ötekiler yaralandı.

* * *

Sevgili okuyucularım, tetikçiler ve onları bu işe yöneltenler elbette tek tek yakalanıp hesap vermeli. Çete varsa ortaya çıkarılmalı.

Ancak, adına "yöneltme-sevketme-azmettirme" denilen kavram tek değildir.

1- Bir yanında bir çete vardır, tetikçiler, onları kullananlar, para ve çıkar ilişkileri vardır.

2- Öbür yanında ise sözleri, nutukları ve demeçleriyle onları tahrik eden, bilerek veya bilmeyerek yol gösteren kesimler vardır.

Biz şimdi sadece birinci kesimin peşindeyiz ve birileri, onları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya, işin içine "derin devlet-tezgah-askerler" gibi kavramları sokmaya çalışıyor.

İkinci kesim ise gündemde yok!.. Çünkü bu baskında onların hiçbir günahı, ihmali, sorumluluğu, tahriki, yargı kararını ve Danıştay"ı aşağılaması, dolaylı yollarla hedef göstermesi vesairesi yoktu!

Hiç yoktu, hiç yoktu!
-