Hürriyet yazarı Emin Çölaşan, Fehmi Koru'nun kendisi aleyhine açtığı davadan beraat ettiğini açıklarken, kendisini mahkemeye veren meslektaşına köpürdü
Abone olÇölaşan " başlıklı yazısında Fehmi Koru'yu yerden yere vurdu!
Yazı : Emin ÇÖLAŞAN
www.hurriyet.com.tr
SEVGİLİ okuyucularım, siz hiç cebindeki parasını harcayan insana ‘kendinden aşırıyor’ dendiğini duydunuz mu?
Ya da bir yazar aynı kitabını bir süre sonra yeniden bastırmış veya aynı konuda yeniden yazı yazmış... Ona ‘Kendinden aşırıyor, HIRSIZLIK yapıyor’ denilir mi?
Bu soruların yanıtını merak ettiyseniz, hemen vereyim!
Denilir (miş)!
Gerçek ismi Fehmi Koru! İslamcı gazetede Taha Kıvanç takma ismiyle yazılar yazıyor. Yazılarında ‘fikir ve ifade özgürlüğünü’ savunuyor! Bu arada bol bol dedikodu ve asparagas yapıyor, ona buna bulaşıyor, desteksiz atıyor. Düzmece isminin arkasına sığınıp döktürüyor!
Burada her yıl 23 Aralık günü Kubilay yazısı yazarım. Bu yıl da aynı yazıyı yazacağım. Anımsayın, 23 Aralık 1930 günü İzmir’in Menemen İlçesi’ni basan yobaz güruhu, kendilerine engel olmak isteyen yedeksubay Kubilay’ı önce ateş ederek yaraladılar. Yere düştükten sonra üzerine üşüşüp başını kestiler ve kanını içtiler. Sonra camiye yeşil bayrak çektiler. Cumhuriyet tarihinin kara lekesidir.
Cumhurbaşkanı Atatürk’ü bile isyan ettiren bu iğrenç olay sonrasında yobazlar yakalandı, yargılandı ve epeycesi idam edildi.
* * *
Fehmi Koru isimli şahıs, benim Kubilay yazılarım için Taha Kıvanç düzmece isminin arkasına sığınıp döktürdü:
‘Emin Çölaşan kendinden aşırma yapıyor! Batı’da kendinden bile çalsan, HIRSIZLIĞA iyi gözle bakılmaz...’
Adam kendi yazılarım nedeniyle beni aşırmacıkla, hırsızlıkla suçlamaya kalkışmıştı. Ben de kendisine burada yanıt verdim.
Bu ‘fikir ve ifade özgürlükçüsü’ bundan sonra ne yaptı biliyor musunuz? Beni savcılığa şikáyet etti, hakkımda ceza davası açılmasını istedi. Ankara Cumhuriyet Savcılığı bu istemi reddetti ve takipsizlik kararı verdi. Bay Fehmi bunun üzerine en yakın mahkeme olan Sincan Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz etti. Sincan Savcılığı da takipsizlik kararı verilmesini istedi. Buna karşın mahkemenin başkanı, dava açılmasına karar verdi... Ve dava zorunlu olarak açıldı.
İşin ilginç yanı, bu şahıs yazısını Taha Kıvanç ismiyle yazmış, Fehmi Koru ismiyle davacı olmuştu!!! Gülünç bir olaydı.
En büyük AB ve AKP yandaşı olan, yazılarını takma isimle yazan bu ‘fikir ve ifade özgürlüğü şampiyonu’, bir meslektaşına önce sataşıyor, hakaret ediyor, hak ettiği yanıtı alınca bu kez ağlaşmaya başlıyordu.
Meslektaşının hapis cezası alması için şikáyet dilekçeleri veriyor, dava açıyordu!
Niçin?.. Çünkü bunların belli maskeler altında savunduğu o ‘ifade özgürlüğü’ kavramları, sadece kendileri içindi! Onlar yazacak, onlar konuşacak, başkalarına hem de düzmece isimlerin ardına gizlenip sataşacak, sonra da hesap sormaya kalkışacaklardı!
Yazısında beni Kubilay yazılarım nedeniyle ‘kendimden aşırmakla, kendi yazılarımdan HIRSIZLIK yapmakla’ suçlamıştı!
Böyle bir kavram değil Türkiye’de, herhalde dünya adalet tarihinde bile ilk kez sergileniyordu!
Ben kendisi hakkında bu yazdıkları nedeniyle dava açsam belki inkar edecek, ‘Ben Fehmi Koru’yum, Taha Kıvanç’ı tanımam’ diyecekti. Olmayan birini nasıl dava edeceksiniz? Uyanıklığın böylesine gerçekten şapka çıkarmak gerekir.
* * *
Gazeteciyiz. Hepimiz aleyhine nice tazminat davaları açılmıştır. Biz de tazminat davaları açmışızdır. Ancak bir meslektaşı hapis cezası alsın diye ceza davası açtıran bir gazeteciye ilk kez tanık olduk.
İlk duruşmaya ekim ayında gittim. Bekledim ki kendisi de gelsin ve yargı önünde hesaplaşalım. Gelemedi! Dün ikinci duruşmaya da gittim. Yine yoktu.
Herhalde bu ayıpların ağırlığı altında eziliyordu.
Yazılarını başka isimle yazıyor, şikáyet dilekçelerini gerçek ismiyle veriyordu! Savcılık takipsizlik kararı verdiği halde, ısrarla itiraz ediyordu. Emin Çölaşan mutlaka yargılanmalı, hapis cezası alıp içeri atılmalıydı!
Dün duruşmamız vardı. Gittim.
Dava sona erdi, ceza almadım.
Taha Kıvanç düzmece isminin arkasına gizlenip ona buna bulaşan, hakaret eden ve hak ettiği yanıtı alınca Fehmi Koru kimliği ile dava açan, meslektaşı hapis cezası alsın diye çırpınan bu şahıs şimdi herhalde üzülmüştür!
Bu kez biraz düşünsün: Bu davranışları AB yandaşlığına ve ‘özgürlükçülük’ masallarına hangi ölçüde uydu!
Bu olayın kendisine ders olmasını dilerim. Bir daha kimseye sataşmasın, bulaşmasın. Gerekli yanıtı alınca da ağlaşmasın, meslektaşlarını içeri tıktırmak için uğraş vermesin.
Koskoca adamsın!
Ayıptır, ayıp.