''Hürriyet bu gruba dahil mi'' sorusuna Çölaşan, kaçamak cevap verdi. İşte Çölaşan'ın sözleri...
Abone olHürriyet yazarı Emin Çölaşan sansürlenen yazısından ötürü izne ayrılmıştı. Çölaşan. Yeni Harman'a çok önemli açıklamalarda bulundu.
İşte Yeni Harman'ın Çölaşan ile söyleşisi:
Gazetecilik yaşamınızda ilk teybinizi kim hediye etti ?
Turgut Özal hediye etmişti.
Uluç Gürkan’ın küçücük bir teybi var sizde de bavul gibi bir teyp ? Hocam Uluç’a getirmişsiniz, bende isterim bir tane dedim. Gerçekten de getirdi. Çok da iyi bir teypti Olimpus marka. Ben onunla ne kitaplar yazdım. Neler yazdım.
Hocanız olarak çok saygı duyuyordunuz. Ama “Singapur rezaleti” diye bir yazı yazdınız ipler koptu. Kırılma noktası neresidir ?
Kırılma noktası şudur. Ben planlama da çalışıyorum. Turgut Özal planlama müsteşarı oldu. 1969 yılında beni planlamadan kovdu. Ondan öncesinde benim ODTÜ’de matematik hocamdır. Kendisinden kopya çekerdik falan.
Ama Singapur Rezaleti yazınızdan sonra küstü mü?
Tabi tabi küstü ondan sonra bir daha hiç görüşmedik zaten.
Doğan Avcıoğlu’yla tanışıyor muydunuz ?
Tanışıyorum ama bir yakınlığım olmadı. Devrim gazetesinde ben yazı yazardım.
Devlet Planlama’dan ona dosya servisi yaptığınız yazıldı ?
DPT’de Özal’ ın ve ekibinin yolsuzluklarını belgeli olarak Devrim gazetesinde yazardım. Maliye Bakanlığı’nda çalışıyordum. Planlamadaki arkadaşlarım bana belgeleri bilgileri getirirlerdi. Bende takma isimle Devrim gazetesinde yazardım. Oraya gidip gelirken de Doğan Avcıoğlu’yla tanıştık.
Özal’ın müsteşar olduğu zamanı kastediyorsunuz değil mi?
Bu benim söylediğim 1969 – 1971 yılları arasındadır. Ben o sırada planlamadan kovulmuşum, Maliye Bakanlığı’nda çalışıyorum. Ama Planlama’nın başında yine Turgut Özal var. Ve bunların bir sürü yolsuzlukları falan var. Artı şeriatçılık olayları var. Yani takunyalı ekipler ilk defa Planlama’da örgütlenmişti. Ve ben bunları alıyorum, doğrudan Devrim Gazetesinde yazıyorum.
Murat Karayalçın’la herhangi bir yakınlığınız var mı?
Murat benim ODTÜ’den arkadaşımdır. Şu anda da en yakın arkadaşlarımdan biridir. Ailece de görüştüğümüz bir arkadaşımızdır.
Murat beyin evine yaptığınız ziyaretten sonra kameralarla sizin tabirinizle “medya terörü” yapıldı. Ve sonra siz Melih Gökçek ile ilgili yazılarınıza başladınız. Eğer öyle bir hareket olmasaydı bu denli yüklenir miydiniz ?
Yüklenirdim tabi. Yani ondan öncede yüklendiğim olmuştu benim. O zaten , o yazıları yazdığım için medya terörünü yarattı. Çünkü Ankara’da olup biten hepimizin gözünün önünde oldu. Yani Ankara’da yaşayıp da bunları yazmamak mümkün değil. Yazmayan gazeteci görevini yapmamış olur. En azından kendi vicdanına karşı.
M.Gökçek mal beyanını açıkladı. 100 bin dolara yakın beyan ettiği nakit parayı sizden aldığı tazminatlarla yaptığını söylüyor ?
Her gazeteci aleyhine tazminat davaları açılır bu ülkede, yani en tepedeki baş yazardan, stajyer muhabire kadar tazminat davası gelir. Ceza davaları da açılır ve kurumlar öder. Beni de yani Hürriyet Gazetesini dava ederek tazminat almıştır. Çetelesini tutmadım.
100 bin dolar falan var mı?
Olabilir. Yalnız şunu da belirteyim. İşin püf noktası şudur. Bizim o zaman Ankara eki çıkardı. Orada da yazı yazardık bu Melih Gökçek’le ilgili. Beni de kimse uyarmadı. O davaların çoğu da oradandır. Yani yazdıklarımın kapsamı doğruluğu yanlışlığı falan değil. “İ Nokta” diye yazmışım. Yani sözcük olarak yazmışım. Yargıtay bunu kişilik haklarına saldırı olarak görüyor. Benim 30-40 tane yazımda da böyle çıkmış. Dolayısıyla onlardan yedik biz tazminatların büyük bir çoğunluğunu.
Normal noktalama işareti ile yaptığınız zaman bir şey olmadı mı?
Orada da bana 47 tane dava açtı. Ve hiç sıkılmadan açıkça dava dilekçelerinde avukatı dedi ki; müvekkilime “İ... M.....” demektedir. Dosyalar mahkemelerde var.
Aydın bey yazarların yazdıklarından ben sorumlu değilim , tazminatları kendileri ödeyecek demiş doğru mu?
Yok hayır.
Kendi gazetenizde bile çatıştığınız yazarlar oluyor ama en son Ertuğrul Özkök ile atıştınız ?
Yoo. O çatışma değil, fikir tartışmasıydı.
Hürriyet’in 5.sayfasının sağ üst çeyreğine yönetim giremez mi?
Hayır niye giremesin. Hiç benim öyle bir iddiam yok. Gazetenin malı olan bir yerdir. Ben orada kiracıyım. Yarın öbür gün mal sahibi, yani işveren dolayısıyla Aydın bey tek taraflı olarak derki Emin’ciğim çok teşekkür ediyoruz sana hizmetlerinden dolayı. Ve ben kendimi bir anda bu odanın dışında bulurum.
Yazılarınıza müdahale ederler mi?
Hayır öyle bir şey olmadı şimdiye kadar ama bazen uyarılar gelir. Mesela bir cümlede ipin ucunu kaçırmışızdır. Suç vardır. O da çok ender olan bir şeydir.
Uzan grubu operasyonunda çok kontrollü oldunuz. Emin Çölaşan’ın o sert kalemini görmedik.
Ben banka hortumlarını çok yazdım. Uzanları da çok yazdım. Onlarla da çok mahkemelik olduk. Hatta ben onların yüzünden hapis cezaları aldım. Yargıtay bozdu. Uzan olayları konusunda bana yazacak bir şey kalmamıştı. Yani bütün gazeteler medya basın bizim gazete bütün sayfalar onlarla doluydu. Dolayısıyla bana yazacak çok fazla bir şey kalmıyordu. Yani ben orijinal olmak isterim yazılarımda. Mesela bana yeni orijinal bir belge gelseydi Uzan’larla ilgili, küt diye onu patlatırdım.
Doğan grubuna yönelik iddialara nasıl yaklaşıyorsunuz. Örneğin en son öteleme var ?
Valla onlar benim dışımdaki olaylar. Ben gazeteciyim. Doğan grubu şunu yapmış bunu yapmış. Yani onlar benim ilgi alanıma girmez. Artı bilgi sahibi de değilim o konularda.
Aydın Doğan ile ilgili bir dosya gelirse mesela ?
Gelirse de açık söyleyeyim herhalde yazamam ben bunu. Gider başkalarına verirler, onlar yazar. Ama şunu da söyleyeyim ben size. Medya grupları içerisinde en temizi kesinlikle bizim gruptur. Medya patronları içerisinde de en şaibesiz olanı Aydın Bey’dir.
Kirliler savaşı var, içinde en temizi Aydın Bey’dir mi demek istiyorsunuz?
Hayır. Bir teraziye vurduğunuz zaman Aydın Bey bunların en temizidir. Batık bankası yoktur, hortum yapmamıştır, bankacılık hortumu yapmamıştır. Bildiğim kadarıyla yine vergilerini düzenli olarak verir. Bizimde yine eleştiri konularımız olmuyor mu? Uzaktan gayet tabi oluyor. Sonuçta Aydın Bey medyada vurulacak en son adamdır bence. Diğerlerine baktığınız zaman mesela Akşam grubu, Star, İhlas grubu, Sabah grubu hepsinin patronları batıktır. Hortuma bulaşmışlardır. Tabii Aydın beyin böyle bir şeyi yok. Haa Aydın bey de eleştiri alıyor. Onu da biliyorum. Bize de geliyor bazı şeyler ama. Sonuçta benim patronum.
Ne gibi ?
Bu tür şeyler geliyor ama çoğu da bilmeyerek gelir. Yani sen kendi patronuna bak falan filan gibi e-mailler gelir. Doğaldır, milyonlarca insana hitap eden bir köşe yazarısın.
Sola yakın duruşunuz biraz değişti mi ?
Ben hiçbir zaman doktiriner solcu olmadım. Her zaman Ulusalcı çizgide, Atatürkçü Laik kimliğimle oldum. Hem özel yaşamımda hem gazetecilik yaşamımda. Tabii çok ufak tefek sapmalar olabilir. Ama hiçbir zaman dönek olmadım. Yani benim çizgim temelde ulusalcı çizgidir. Atatürkçü çağdaş laik ülkenin çıkarları doğrultusunda bir çizgidir. Kıbrıs konusunda ekonomide sosyal konularda benim çizgim bellidir.
Askerlerle aranız nasıl ?
Askerleri severim. Atatürkçü laik çizgide oldukları için severim. Aramda hiçbir şey yoktur. Ne komutanları tanırım. Bir kere bir kuvvet komutanıyla konuştuk...
Kara Kuvvetleri komutanı mı ?
Hayır. Onun ötesinde Genel Kurmay Başkanı ile hiç hayatım boyunca tanışmadım. Ona hiç de sıcak bakmıyorum. Bu cümlemi de burada bitiriyorum. Başka tanıdığım askerler mesela Ankara’dan tanıdığım bir ordu komutanı vardır. Onun dışında hiçbir komutanla Genelkurmay’ın hiçbir kurumuyla, hiçbir bağlantım en ufak şekilde yoktur.
Genelkurmay sever mi sizi ?
Severler herhalde. Büyük ölçüde aynı çizgideyiz.
Yazılarınız oradan yankı buluyor mu ?
Yok hayır gelmez hiçbir şey. Ama bilirim bazen haberler gelir böyle çok beğenmişler yazıyı falan diye.
AB yolculuğu için ne diyeceksiniz ?
Keşke o yolculuğa onurumuzla çıksaydık. Yani bizim kadar yalvaran yakaran küçük düşen ikinci bir ülke olmamıştır herhalde, bir müzakere tarihi alabilmek için. Ben AB’ye ilke olarak hayır demiyorum. Ama onursuzca yaklaşmayalım. Biz maalesef onursuzca yaklaştık. Küçük düştük adamların karşısında.
Denktaş’ın Ticaret Odasındaki gövde gösterisini izlediniz mi?
İzledim. Denktaş’ın tutumunu olumlu buluyorum. Yani ben ver kurtul olayına karşıyım. Desteklenmelidir. Ver kurtul olayı AB yalakalığı olayının bir göstergesi. O yüzden bu tantana yapılıyor Türk basınında.
AKP yi nasıl buluyorsunuz. AB gerçekleşmezse iş nereye gider ?
Valla zor durumda kalırlar.
Ne kadar zor durumda kalırlar ?
Terazi yok elimde. Ben bunu tartamam. Ama AKP iktidarını eleştirdiğim doğrudur. Onlardan hoşlanmadığımda doğrudur. Yazdığım her yazının altına aylar öncesinden yıllar öncesinden bugün yine imzamı atarım. Onların bir kısmını takiyyeci olarak görürüm. Yani fırsat buldukları takdirde Türkiye’yi belli çizgilerin dışına taşıyacakları kanısındayım. Ve o nedenle de ben onları eleştirmekle yükümlüyüm. Yani ben hayatım boyunca hep eleştirdim. Ben hiçbir iktidara gazetecilik yaşamım boyunca yalakalık yapmadım. Çok sevdiğim insanlarda geldi iş başına onlara da yapmadım. Onları da hep eleştirdim.
Başbakan maaş yetmiyor diyor ?
Yazdım bunu da işte. 6 milyarla bir insan geçinemiyorsa ve ticaret yapmak için yeni şirketler kuruyorsa bu Türkiye’de yadırganır. Bir başbakanda 6 milyar alıyorum ama geçinemiyorum diyorsa, başka ülkelerin başbakanlarına “yaa senin maaşın kaç para” diye tercüman aracılığıyla soruyorsa, onlara da büyük olasılıkla “yaa ben senden az alıyorum” diye yakınıyorsa bu yakışık almaz. Yani kol kırılır yen içinde kalır. Şimdi T.C. nin başbakanı çıkmış şirket kuruyor. Neymiş 6 milyarla geçinemiyormuş. Geçinemesen bile söyleme. Kaldı ki Türkiye’de Başbakanların bir sürü masrafı yoktur. Bunların yiyeceği içeceği gelir kardeşim. Her devirde bu böyledir. Yani Anadolu bunları besler zaten. Bal peynir kaymak işte aklına ne geliyorsa bunlara gelir. Yağar böyle. Dolayısıyla gıda masrafın yok, ulaşım masrafın yok devletin araçlarıyla. Yurt dışına çıkınca harcırah alıyorsun, çocuklarını başkaları okutuyor. Kardeşim o zaman 6 milyarla geçinemiyorsa bir insan bu Türkiye’de. İnsaf !...
Sizin maaşınız 6 milyarın üstünde midir ?
Üstündedir.
Eleştirinizde bir haksızlık olmuyor mu ?
Nasıl yani ?
Bir başbakandan fazla maaş alıyorsunuz, ama geçinemiyorum diyen başbakanı eleştiriyorsunuz ?
Ben geçinemiyorum demiyorum ki. Ben Allah’a bin şükür rahatım. Türkiye’nin koşullarında da aldığım paraya Allah’a şükrederim ben. Ama Başbakan farklı bir olaydır. Bu gün bunu ben söylersem yadırganmaz belki bir gazeteci olarak. Bir başbakan söyleyince yakışık almaz. Olmaz.
Uğur Mumcu sizin yakın arkadaşınızdı. O saldırıdan sonra mı güvenlik önlemlerine önem verme ihtiyacı hissettiniz ?
Uğur mumcu var,Çetin Emeç var. Esas bizim olayımız şeyde başladı
Yani en ciddi boyutta 1993’te Özal öldükten sonra o zaman çok tehdit geldi. Çünkü ben Özal’la çok uğraşırdım,Özal öldükten sonra korkunç tehditler geldi.
Sizin çok az gezdiğiniz söyleniyor. Emin Çölaşan gitmez o sadece Cinnah caddesi numara 8’e gider gelir deniyor. Niye gezmiyorsunuz ?
Şunun için gezmiyorum. Ben bu köşe yazısı olayını son derece ciddiye alan bir insanım ve gezememek gerçekten benim için bir eksiklik. Sabahleyin buraya geldiğim zaman Türkiye’de hiçbir köşe yazarının başına gelmeyen olaylar benim başıma gelir. Şu anlamda gelir. Yani korkunç bir trafiğin içine girerim ben .
Medyanın durumu nasıl ?
Çok kötü. Yani medyamız geneliyle bütün kuruluşları kastetmiyorum burada isim sorma bana. Korkunç bir yalakalık ve yağcılık süreci içerisinde iktidara karşı. Bu cümle yeter.
Hürriyet gazetesi bundan bağımsız düşünülebilir mi?
Kendi gazetem için de konuşmam. Demin de söyledim. Bana daha fazla şey verme diye. Her okuyucu kendi kararını kendi vicdanına göre verir.