Yazısında Yeni Şafak, Vakit, Zaman, Kanal 7 ve Samanyolu TV'yi eleştiren Çölaşan, Nazlı Ilıcak'a da yüklendi.
Abone ol Gerici-şeriatçı medya çarşafa dolandı!Olayı kısaca anımsayalım. Gaziantep öğretmenevine bir genç kız göbeği açık olduğu gerekçesiyle alınmıyor. Bu konuda tartışmalar sürerken medya orada. Tam bu sırada öğretmenevi bahçesinden kara çarşaflı bir kadın beliriyor!
Kameralar bu görüntüyü anında kayda alıyor.
İçeriye göbeği açık kız alınmazken, çarşaflı kadının bir kamu kuruluşunda ne işi olduğu sorgulanmaya başlanıyor.
Bizim gerici-şeriatçı basın için zor bir durum oluşuyor! Şimdi ne diyecekler? Gaziantep’te ortalığa hemen birileri çıkarılıyor. Bunlar konuşturuluyor:
‘O çarşaflı aslında kadın değil. Bu olay düzmece. Bunlar bir erkek arkadaşlarını getirdiler, çarşaf giydirip oradan geçirdiler...’
Müslüman geçinen, halka Müslümanlık satıp bunun ticaretini yapan gerici-şeriatçı medya durur mu! Hemen yaylım ateş başlattı. Peki ‘erkek’ bulundu mu? Yoooo! Çarşafın altında erkek olduğu nereden anlaşıldı? Kim bilir! Yalandan bol ne var! Yalanın en büyüğü ise bunlarda.
***
Bu olayı günlerce manşetlerden verdiler, köşe yazıları yazdılar, çarşaflı kadın haberinin yalan ve düzmece, çarşaflının erkek olduğunu ısrarla vurguladılar. Tayyip Erdoğan’ın büyük destekçileri olan İslamcı-şeriatçı Vakit, Yeni Şafak, Fethullah’a ait Zaman gazeteleri, Kanal-7 ve yine Fethullah adına yayın yapan Samanyolu gibi kanallar işin başını çeker de, bunların en başta gelen ‘akıl hocası’ şu bizim Nazlı Ilıcak ve gazetesi Dünden Bugüne Tercüman durur mu!
Hepsi maden bulmuştu!
Kara çarşafın altına gizlenen bir erkekti (!) ve kimliği çok yakında ortaya çıkacaktı. Komik manşetler atıldı: İşte Zaman: ‘Polis, çarşaflının kimliği için açıkta olan burnuna yoğunlaştı.’ İşte Vakit: ‘O çarşaflıyı göreceğiz!’ (Tehdit kokuyor).
***
Bizim gazetenin Meclis Büro şefi Nuray Babacan, çarşaflı resimleri yayınlanan bu hanımı birkaç gün önce buldu. Olayın baştan sona içindeydim. Nuray bu hanımla birkaç kez telefonla konuştu. Sonra ortak bir tanıdıklarının evinde buluşup görüştüler. Hanım resim çektirmek istemiyordu. Kendi halinde bir insandı. Tarikata girip örtünmüştü.
Nuray bu hanıma güvenceler verdi. İsmi, adresi, asla açıklanmayacaktı... Ve verdiği bütün sözlerde durdu. Resim çekebilirdi, çekmedi. İsmini açık verebilirdi, sadece H.B. olarak verdi.
Bu olay Hürriyet’te bomba gibi patlayınca bizim gerici-şeriatçı basın hop oturup hop kalktı.
Dün bunlara baktım. Huylu huyundan vazgeçmiyordu. Örneğin Nazlı Ilıcak yine döktürüyordu: ‘Hürriyet’in bu haberine inanmak mümkün değil. Bu kadını Ankara’da nasıl bulabildi? Eğer kadın o kişi benim diye Hürriyet’i aradıysa, neden ismini vermekten ve resim çektirmekten kaçınıyor?’
Siz gazetecilik yapıyorsunuz, Nazlı Ilıcak oturduğu yerden ahkam kesiyor! Hanım Nuray’ı aramadı. Nuray üçüncü kişilerden aldığı bilgiler sonrasında onu buldu. Konuşturmak için 2 gün uğraştı, güçlükle ikna etti, hatta H.B’nin özel hayatıyla ilgili bildiği birçok gerçeği de, verdiği söz nedeniyle yazmadı. Ayrıca H.B. de kimliğini açıklamak istemiyordu.
Gericilerden biri de dün birinci sayfadan anons veriyordu: ‘Gaziantep Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, çarşafın altındaki erkeğin kimliğini en kısa zamanda ortaya çıkaracaklarını söylediler.’ Tamamen yalan. Bu arada Milli Eğitim Bakanlığı bile devreye girip çarşaflının aslında erkek olduğunu iddia etti!
***
Varsayalım Nuray Babacan verdiği sözde durmamış ve hanımın ismini açıklamıştı. Hatta yanındaki küçük makine ile gizlice resmini de çekmiş ya da çektirmişti. Peki ondan sonra neler olurdu?
Yobaz, gerici, şeriatçı medya, kendi halinde bir ev kadını olan H.B.’yi perişan ederdi. H.B. anasından doğduğuna pişman olurdu.
Denizli Belediye Başkanı’nın türbanlı eşi protokol davetlerinde başındaki türbanı çıkarmıştı. O hanımı günlerce yazdılar, ‘Sen ne biçim Müslümansın’ diye yaygara kopardılar.
Bayan H.B. aynı şeyi yapsaydı kıyameti yine koparırlar, sokağa çıkarmazlar, açıktan hedef gösterip can güvenliğini bile tehlikeye sokarlardı. Bunu bugüne kadar çok kimseye yaptılar. Bazıları öldürüldü.
Kimin yalancı olduğu bu son olayla bir kez daha kanıtlandı. Çarşafın altından erkek çıkmadı!
Yine ‘Müslümanlık adına’ yalan yazdılar, yalan söylediler... Ve çarşafa dolandılar.