Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Eğer kızlar ve erkekler bir arada kalabiliyorsa, sonunda çoğu zaman kaybeden kızlar oluyor. Bir mahcubiye...
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Eğer kızlar ve erkekler bir arada kalabiliyorsa, sonunda çoğu zaman kaybeden kızlar oluyor. Bir mahcubiyeti ömür boyu taşıyabiliyorlar. Biz muhafazakar bir toplumuz, baskıcı unsurlar olmamalı, bu tür şikayetler konusunda biz ciddi bir şekilde meselenin üzerine düşmeliyiz” dedi.
Basın - Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk Kültür Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun kesin hesap ve Sayıştay Raporlarının görüşüldüğü Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın sunumundan sonra söz alan muhalefet milletvekilleri eleştirilerde bulundu.
CHP Ankara Milletvekili İzzet Çetin, RTÜK tarafından Halk TV’ye Gezi Parkı protestoları döneminde 1 ayda 1 milyon lirayı aşan cezalar verildiğini belirterek, Türkiye’nin en büyük gazeteci cezaevine bu dönemde dönüştüğünün altını çizen Çetin, 2012’de 104 gazetecinin tutuklu olduğunu, bugün bu rakamın 56 civarında olduğunu belirtti. Çetin; Başbakan Erdoğan’ın kız-erkek öğrencilerin aynı evde kalmalarıyla ilgili açıklamalarına değinerek, ”Ahlakı apış arasında arayan bir mantığı şiddetle kınıyorum” dedi.
TRT ELEŞTİRİSİ
MHP’li Mehmet Günal ise Atatürk’ün kurdurduğu Türk Dil Kurumu’na Kürtçe lügat hazırlattırılmasına karşı olduğunu ifade etti.
Kurumların hepsinin temelden düzenlenmesi gerektiğini belirten Hasip Kaplan, “Hala yalan resmi tarihi dinlemek zorunda değil insanlarımız. İnsanlarımız tarihi başka yerlerde okuyor öğreniyor. Kürtlerin ‘kart kurt’ olmadığını öğreniyor. Yasaklarla hiçbir yere varılmaz, baskı ayrımcılığı getirir. Bu ülkenin vatandaşıysak, vergisini veriyorsak, o vergi birine farklı diğerlerine farklı olmamalı. Türkiye basın özgürlüğünün olmadığı ülke konumunda. Biz kafiristandan gelmedik, bazen isyan etmek istiyorum, Allah’tan korkun, hiçbir programa çağırmamışsınız, o zaman kapatın TRT’yi, özelleştirin. Devletin televizyonu hükümetin borusu. Vergilerimizden, elektrik faturalarımızdan kestiklerinizle yapmayın bu yayınları” ifadelerini kullandı.
Vakıflarla ilgili eleştirilerde bulunan CHP İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın, AK Parti iktidarının 2008 yılında kendisinin getirdiği bir hususu yine kendisinin yanlış bularak değiştirdiğini belirtti. Basın özgürlüğünün vazgeçilmez bir esas olduğunu ifade eden Ayaydın, “Biraz önce basının burada nasıl hür olduğunu, basının nasıl dışarıya çıkartıldığını gördük. Ülkemiz gazeteciler açısından açık cezaevine dönüştü. AK Parti gazetecileri emrindeki erler olarak görmekte, gazetecilerin tamamı yasa dışı çalıştırılmakta ve hakları verilmemektedir” diye konuştu.
Muhalefet milletvekillerinin bazı eleştirilerine cevap veren AK Parti Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi, “Eğer şahıs basın mensubuysa, devlete karşı herhangi bir suç işlemediyse hakim-savcı bunu içeriye almaz” diye konuştu. Bir lügatin tefsir edilip edilmemesi konusunda konuşan Çelebi, “Bu devlet Kürtçe, İngilizce, Fransızca, Türkçe lügat ta basabilir. Bu ülkede herkese yer var. İster Kürt, ister Çerkez, ister Laz ol fark etmez. Bu ülkede ‘ben Kürt’üm’ diyen insan yoktu. Kendi annesi ile Kürtçe konuşan insan yoktu, AK Parti hükümetlerinden sonra bunu devlet kaldırdı. Bu ülkede insanlar demir parmaklıkların arasına girdiği zaman çıkamıyordu. Özel okullarda ana dilde eğitim var mıydı? Daha önce Doğu Anadolu’da, Karadeniz’in bir kısmında kendi anadilini radyoda dinleyen bir insan var mıydı?” açıklamasını yaptı.
CHP Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt, Türkiye’de taraflı bir yayın politikası ile sıkıntı yaşandığını belirterek, bunun AB raporlarında eleştirildiğinin altını çizdi. “En çok Türkiye’de tutuklu gazeteci var’ deyince ‘hayır efendim onlar terörist’ diyoruz” diyen Kurt, devletin özgür basını desteklemesi gerektiğini söyleyerek, gazetecilerin özgürlüğü olmadan basın özgürlüğünü sağlamanın mümkün olmadığını ifade etti. RTÜK’te de taraflı bir tutumun sergilendiğini, sayısal üstünlüğü olanın hakkaniyeti bir tarafa bırakarak hangi partiden seçildiyse onlardan yana kararlar verdiğini söyleyip, Gezi Parkı olaylarında muhalif yayınlara cezalar verildiğini belirtti.
MHP Milletvekili Erkan Akça, Başbakan Yardımcısı Arınç’a Ermenilerin soykırım yalanı nedeniyle 2015 yılı için harıl harıl çalıştıklarını söyleyerek, Türkiye’nin Ermenilerin bu çalışmalarına karşı nasıl cevap vereceğini sorarken, BDP Milletvekili Adil Zozani, Türkiye Diyanet Vakfı’nın envanterinde kayıtlı neler olduğunu merak etiğini ve bu kurumun bütçesini bilmek istediğini ifade etti. Zozani, TRT konusunda en çok şikayetçi olabilecek siyasi partinin BDP olduğunu söyleyerek, “Meclis dışında TRT’nin hiçbir yayınında yer almadım. Siyasi partilerle bayramlaşma fasıllarında bizim dışımızdaki bütün partilerin bayramlaşmalarını verdi, bizim bir tek görüntümüz yok” açıklamasını yaptı.
Basan özgürlüğünden bahseden CHP İstanbul Milletvekili Melda Bayer, Başbakan’ın cinsel tacizci bir gazeteci olduğunu söylediğini belirterek, “Bu cinsel tacizci gazeteci kimdir, bunu çok merak ediyorum, bunu açıklar mısınız?” diyerek Arınç’a bu gazeteciyi açıklaması yönünde soru yöneltti.
Sayıştay Raporlarını eleştiren Mevlüt Aslanoğlu, Meclis TV’nin yayın saatleri konusunda da bir düzenleme yapılmasını, Meclisin açık olduğu saatlerde Meclis TV’nin yayın yapmasını istedi. Türkiye’de internet sitelerinden yapılan yayınları denetleyen bir kurum olmadığını söyleyen Aslanoğlu, internet sitelerinin bir zapturapt altına alınması gerektiğinin altını çizerek, internet sitelerine karşı olmadığını fakat kişilik haklarına aykırı davrananlara gerekenin yapılması gerektiğini savundu.
BAŞBAKAN YARDIMCISI ARINÇ SORULARI CEVAPLADI
Komisyonda milletvekillerinin görüşlerini açıklamalarından sonra sorulara cevaplayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bazı kurumların vatan hainliği ile suçlanmasını kabul etmediğini belirterek, bu sözün kastını aşan bir söz olduğunu açıkladı. Sayıştay Raporu eleştirilerine cevap veren Arınç, raporun küçük bir paragraftan oluştuğunu belirterek Sayıştay’ın görevini layıkıyla yapmadığı kanaatinde olduğunu belirtti. Anadolu Ajansı’nın doğrudan bütçesi olmadığını, kendisine pay aktarılan bir kurum olduğunu söyleyen Arınç, Meclis TV ile eleştirilere ise söyle cevap verdi: “Meclis TV yayınlarının yapıldığı kanal TRT 3’tür. Bende Meclis TV yayınlarının alabildiğince geniş olmasından yanayım. Bize kanun ile görev vermeniz lazım. TRT’nin bir kanalı tamamen Meclis yayınına tahsis edilmesi gerek. Böyle bir kanun getirin karşımıza mecbur kalırız TRT’nin bir kanalını tahsis ederiz” diye konuştu.
TRT veya Anadolu Ajansı’nın taraflı yayın yaptığı konusunda konuşan Arınç, “Bu ben kendimi bildim bileli TRT için konuşulur. Benim dönemimde biz tarafsızlığa dikkat ediyoruz. BDP’li arkadaşlarımız ‘biz hiç çıkmıyoruz’ dediler. Ben TRT’deki arkadaşları herkesin davet edilmesini söyledim, bazı partiler TRT’ye ambargo koymuş partilerini temsilen kimseyi göndermiyorlar. Bırakın temsilci göndermeyi TRT’nin seyredilmemesi için gayret gösteriyorlar” ifadelerini kullandıktan sonra BDP’li milletvekillerinin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in katıldıkları TRT programlarını sıraladı. Anadolu Ajansı’nın verilerini açıklayan Arınç, Anadolu Ajansı’nın TBMM’de hangi partinin ne kadar haberini yaptığının rakamlarını verdi.
Diyanet Vakfı ile ilgili sorulara da cevap veren Arınç, Diyanet Vakfı’nın 2012 yılı bilançosuna göre envanterindeki gayrimenkul sayısı 10 binin üzerinde olduğunu belirtti. Milletvekilleri ilişkilerinde son zamanlarda yozlaşma olduğunu belirten Arınç, bir bakana karşı yapılan hitaplarda ‘sayın’ hitabının kullanılmasının önemli olduğunu, kendisinin bir milletvekiline hitap ederken ‘sayın’ hitabını kullandığını ifade etti. Heybeli Ada Ruhban Okulu konusunda açıklamalarda bulunan Arınç, “Okulun yeniden eğitime açılması konusunda yasal engel fazlasıyla yok. Bu bir siyasi iradedir. Bu okulun eğitime açılması bence mümkündür. Çözüm noktasına bizi götürecek bir formül var ama bu formül çalışmıyor” açıklamasını yaptı.
Gazetecilerin önemli bir görev yaptıklarını söyleyen Arınç, tutuklu gazetecilerin örgüt üyesi olmaktan suçlandıklarını belirtti. “Bunların gazetecilik mesleğini bizzat ifa etmek gibi bir niyetleri yok” diyen Arınç, gazetecileri isnat edilen suçları açıkladı. Ermenilerin 2015 hazırlıkları ile ilgili olarak sorulan soruya cevap veren Arınç, “Bu konuda ciddi çalışmalarımız var. Bütün dünya ülkelerini kamu diplomasisi açısından etkileyecek çalışmalar yapıyoruz. Dünya kamuoyuna yayabileceğimiz çalışmalardır. Başkaca çalışmalar da yapıyoruz. Başbakanlıkta bir kurumun sadece bununla ilgilendiğini söyleyebilirim” diye konuştu.
Arınç, CHP’li Melda Onur’un cinsel taciz suçlamasıyla suçlanan gazetecinin kim olduğu yünündeki sorusuna ise, “İnanın bu ismi ben bilmiyorum. Ancak cinsel taciz iddiasıyla hakkında fezleke edilen milletvekilinin kim olduğunu biliyorum” açıklamasını yaptı.
Frekans ihalelerinin 20 sene sonra başarıldığını belirten Arınç, frekans ihalelerinin iptal edilmediğini bazılarının yürütmesinin durdurulduğunu ifade ederek, ihale sürecini başarıya ulaştıracaklarının altını çizdi. “Halk TV ile Ulusal TV’ye uygulanan müeyyideler Gezi Parkı olayları ile ilgili değil” diyen Arınç, müeyyidelerin küfür içeren sözlerden dolayı olduğunu belirtti. Arınç, muhalefet milletvekillerinin merhum Kemal Sunal ve Adile Naşit’in rol aldığı Tosun Paşa filmindeki hamam sahnesinin TRT’deki yayın esnasında kesilmesi ile ilgili eleştirilerini esprili bir şekilde cevaplaması salonda gülüşmelere neden oldu.
“ÇOĞU ZAMAN KAYBEDEN HEP KIZLAR OLUYOR”
Kızlı erkekli grupların aynı evleri paylaşması konusuna değinen Bülent Arınç, “Başbakanımız bugün özel evlerde kiralama yöntemi ile kızlı-erkekli grupların kaldığını, apartmandan gelen şikayetler üzerine sanıyorum Denizli’de böyle bir olay olmuş. Ben dünkü konuşmamda özel evlerde kiralama yöntemi ile kalıyorsa, bu kişiler 18 yaşını geçmiş, reşit olmuşlarsa, reşit olan insanların birbirleri ile kalmalarına bir yasal engel olmadığı kanaatindeyim. Değerleri olan bir toplumda yaşıyoruz, öyle insanlar vardır ki, kızının yabancı bir erkekle aynı evde karı koca gibi yaşamasında bir sakınca görmeyebilir. Bu toplumda kızının ilk tecrübelerinde bile yol gösteren köşe yazarları olduğunu biliyorum. Türk toplumunda aile önemlidir. Kızlarımızın evleninceye kadar bu tür ilişkide bulunmasını mahsurlu görenler var. Kızlı erkekler o daireyi girip çıktıkça halktan şikayetler gelebilir. Vur patlasın çal oynasın yaparlarsa apartman sakinleri şikayet edebilirler. Eğer kızlar ve erkekler bir arada kalabiliyorsa, sonunda çoğu zaman kaybeden kızlar oluyor. Bir mahcubiyeti ömür boyu taşıyabiliyorlar. Biz muhafazakar bir toplumuz, baskıcı unsurlar olmamalı, bu tür şikayetler konusunda biz ciddi bir şekilde meselenin üzerine düşmeliyiz. Ben söylediğimi söyledim, Başbakan söylediğini söyledi. Onun kendisine göre siyaset yapma tarzı var, benim kendime göre siyaset tarzım var. Biz 40 senedir tanışıyoruz, biz birbirimizi tanırız. Bugüne kadar bir yol ayrımımız olmadı. Başbakan bugün toplumun hassasiyetini dile getirmiştir. Başbakan ile ters düştüğümüz yorumları sizin yorumlarınız” açıklamasını yaptı.
(İHA)