"Clubhouse" da bir bakan
Siyasiler hele ki AK Parti camiasının etkili isimleri ile sosyal medyayı sadece fotoğraf paylaşmadan ibaret sanan janti giyimli gençleri bu uygulamada yoklar. Ama bildiğim bir durum var ki, eski bakanlardan Faruk Çelik bu uygulamanın müdavimlerinden.
Daha ziyade eğitimli gençler arasında son 3 aydır popüler uygulama haline gelen “Clubhouse” den haberiniz var mı bilmiyorum. Sosyal medya platformlarının en yenisi. Dünya genelinde 1 yıldır kullanılıyor. Resim, yazı, fotoğraf ve görüntü paylaşımı içeren diğer sosyal medya platformlarının aksine burada sesli konuşma yapılıyor. Yani bir çeşit dijital sempozyum ortamı diyebiliriz. Davet edilmeden giremiyorsunuz. Siyasi, sosyal, sanatsal, kültürel ve ekonomik gündemlerin her alanında tartışmaların açıldığı bu platformda, binlerce odalar var.
Her bir oda da moderatör başkanlığında farklı konular ele alınıyor. Klasik medya geleneğini tüm yeniliklere rağmen sürdürme gibi saçma bir saplantıda olan benim gibilere göre mevcut facebook, instagram, twetter, watsap, telegramı daha çözememişken, clubhouse uygulaması daha da karmakarışık bir durum. Birkaç tanesine girdim ama hiç konuşmadım. Örneğin iki gece önce şiir gününde odalardan birinde şiirle ilgili bir konu vardı.Entellektüel düzeyinin yüksekliğinden ve sükûnetten etkilendiğimi belirtmeliyim. Şimdilik dinleyerek anlamaya ve öğrenmeye çalışıyorum.
Siyasiler hele ki AK Parti camiasının etkili isimleri ile sosyal medyayı sadece fotoğraf paylaşmadan ibaret sanan janti giyimli gençleri bu uygulamada yoklar. Ama bildiğim bir durum var ki, eski bakanlardan Faruk Çelik bu uygulamanın müdavimlerinden. Hemen hemen her gece odalardan birine girip siyasi gündemle ilgili bilgilendirmelerde bulunduğunu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ülke politikalarının, uygulamalarının aleyhinde yapılan yanlış algılamaları yaşanmışlıklarla ve doğru bilgilerle anlattığını biliyorum. Şiir dinletisinin olduğu gece bir tanesini bitimine yakın yakaladım.
Konu malum. Ülkenin siyasetinde ilk sırada olan Milletvekilliği düşürülen HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu ile hukuki sürecin başlatıldığı HDP’nin kapatılma kararı idi. (Daha o saatlerde Asya borsalarının açılmasıyla birlikte ekonomik dengelerin birden bire alt üst olduğu dolar ve altının yükselişi başlamamıştı)
****** ****** ******
Faruk Çelik, bir saati aşkın clubhouse’de kaldı. Girdiğinde katılımcı sayısı azda ama bir anda 310’a yakın katılımcı sayısına erişti. Siyasetin içinden gelen deneyimli bir isim olmanın yanısıra, 11 yıl bakanlık yapmış tecrübeli devlet adamı olarak gençleri, hatipliği ile etkilediğini söyleyebilirim. Ayrıca, son siyasi gelişmelerden dolayı eleştiri oklarının hedefinde kalan ve bilgi eksikliğinden dolayı da bilgi kirliliğine maruz kalan iktidar partisinin içinden biri olarak, resmi hüviyeti bulunmamasına rağmen, partinin politikaları ve hedefleri doğrultusundaki popülizme kaçmadan yaptığı konuşmalarla boşluğu da doldurmuş oldu.
Bu konuda gençlerin merak ettikleri sorulara açıklıkla cevap veren Çelik, Cizre’den katılım gösteren ve ailesinin Kürt olduğunu söyleyen genç kızın” Ben ve ailem milliyetçiyiz. PKK baskısından bölge olarak bizler de çok etkilendik. Ben bu konuda sizinle özel görüşmek istiyorum, size nasıl ulaşabilirim” sorusuna içtenlikle “Ben siyasetçi olarak her makam ve görevde, bakanlığım da ve sonrasında telefonumu hiç kimseden gizlemedim. Kağıt kalem alın, yazın. Burada da veriyorum. Benim için sakıncası yok”sözleri üzerine oda da büyük bir şaşkınlık ve uğultu oldu.
Bu sohbette Çelik’in anlatımından not alabildiğim bazı çarpıcı cümleleri ise şöyle:
****** ****** ******
“Ben RP kökenli siyasetten geliyorum. Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi ve Fazilet partisi kapatıldı. En son partimiz kapatıldığında Rahmetli Erbakan Hoca’ya dedik ki;
“Hocam artık yeter. Susmayalım. Sesimizi çıkaralım.” Erbakan Hoca bize “Bu vatan bizim, bu ülke bizim. Hiçbir karmaşaya yol açmayacağız. Eğer çok bağırmak istiyorsanız gidin ormana avazınız çıktığı kadar bağırın” demişti.”
“82 Anayasası’nda 68.ve 69. maddeler parti kapatma kararını içeriyor. Biz 2010 yılında Anayasa değişikliği yaparken parti kapatmayı zorlaştıran ve Meclis’in iznine bağlayan değişiklik düzenlemesine gitmiştik. Dedik ki, artık bu partiler kapatılmasın. Hükmü şahsiyet değil, bizzat sorumlu kişilerin cezalandırıldığı bir yapıya geçelim diye, gayet güzel bir uzlaşma idi. Ben o zaman Bakandım. Gittik HDP’lilere (o zaman BDH idi).”Bundan en çok sizler de mağdur oldunuz, gelin Meclis’e girin destek verin, yarın öbür gün mağdur olmayın” dedik. Ama onlar nedense sıcak bakmadılar. Tam hatırlamıyorum düzenleme 3 oyla geçmedi. Katılsalardı geçecekti. HDP bugün kapatma kararıyla karşı karşıyaysa tek sorumlusu yine kendisidir.”
“Bakınız ben Güneydoğu’da da çok bulundum. Hala oralara gidip geliyorum. Bölgedeki Kürt kökenli vatandaşlarımızın devletle, milletle, bayrakla hiçbir sorunu yok. Bölünme gibi bir istekleri de yok. Vatanına, milletine bağlı, birlikte yaşama sevdasında olan vatandaşlarımız. Ankara’da masa başında, onların temsilciliklerine soyunduklarını söyleyenlerin böyle bir derdi var. Ülkeyi bölmek isteyenlerin böyle bir derdi var. Ayrıca bu devlet kolay kurulmadı. Cumhuriyet kolay kurulmadı. Devletin bekasını sürdürecek, kendisini koruyacak kurumları, kuralları, kanunları, yasaları var. Devlete karşı suç işleyen, devletin bölünmez bütünlüğünü bozmaya yönelik eylemlerde bulunanlara kişi ya da kurum, ya da siyasi parti elbette cezai yaptırım uygulanacak. Teröre destek veriyorsa Türkiye Cumhuriyeti gereğini yapacak”
“Son 3-4 yıldır Türkiye’de bir daralma var. Genelde konuşulan konu bu değil mi? Arkadaşlar şöyle bir düşünün. Ak Parti’nin çıkış felsefesi belli. Amaçları belli. Ak Parti ne demokrasiden, ne hukuk devletinden, ne dünya ile entegreden, ne Avrupa sürecinden kopmuş değil. Ama elinizi bir vicdanınıza koyun ya. Türkiye’nin son 4-5 yıldır başına getirilmek istenen hadiseleri bir değerlendirin. Ondan sonra bu yaşanılan ve geçici olduğuna i kesinlikle inandığım bu süreç geçecek. Doğu Akdeniz’de sorunların hafiflediğini görünce, terör belasının gündemden iyiden kalktığını görünce, Ak Parti’nin dünyası belli yani, o çizgiden dönmüş değil ki. Ama siz hak dinlemiyorsunuz, hukuk dinlemiyorsunuz, her türlü uluslararası şer odakların güçlerini kullanarak Türkiye’nin üzerine çullanıyorsunuz ve Türkiye diyecek ki, buyurun geçin yol geçen hanı burası, bu ülkeyi biz yolda buluverdik, geliniz taksim edin, bölelim falan mı diyecek Türkiye. Yahu böyle bir şey olabilir mi?”
“Bakın ben Avrupa Birliği sürecinde bakandım. Bize serbest dolaşım hakkı vereceklerdi. Süresi de doldu. Her türlü edinimi de yerine getirdi ama vermediler. Suriye’den gelen vatandaşlar Avrupa’ya gelmesin diye olmadık engeller konuldu, binlerce insan denizlerde boğuldu. Bunlarla ilgili bilmem şu kadar Euro katkı vereceklerdi, vermediler. Maddi ve manevi sorumluluklarını, hukuk çerçevesinde yapmaları gerekenleri, edinimlerini yerine getirmediler. Arkadaşlar şunu bilelim. Ehli dünya Türkiye’nin ne olmasını istiyor, ne olmamasını istiyor.”