BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Cizreliler sokağa çıkma yasağı günlerinde yaşadıklarını anlatıyor

Hatice Kamer, sokağa çıkma yasağı kalkması ardından Cizre'ye giderek ilçe sakinleriyle görüştü. Cizreliler sekiz gün boyunca yaşadıklarını anlattı.

Abone ol

Midyat'tan sonra panzer ve tankların beklediği dört arama noktasını geçtikten sonra Cizre'deyiZ.

Sekiz sonra sokağa çıkma yasağı kaldırılmış durumda.

Mahalle sakinleri kalabalıklar halinde sokaklarda.

Herkes günlerdir göremediği akrabalarını bulmaya çalışıyor.

Mahalle içinde güvenlik güçleri yok.

Ancak giriş çıkışlar hala kontrollü ve ilçenin çevresindeki yüksek noktalardaki tanklar duruyor.

İletişimde aksama, sular kesik

İlçede iletişim hala zar zor sağlanıyor. Elektrikler ve telefonlar sık sık kesiliyor.

Patlamalardan ilçenin su şebekesi de zarar görmüş bu nedenle birçok mahallede sular da kesik.

'Sezaryan için beş gün önce hastaneye gitmem gerekiyordu'

Bir babanın kucağında bebeğini hastaneye götürdüğünü görüyorum.

Bebek yasak kalkmadan iki gün önce doğmuş.

Bir evin kapısından sokağa bakan hamile bir kadın, sezeryan ile doğum yapması gerektiğini söylüyor.

Genç kadın, "Beş gün önce hastanede olmam gerekiyordu. Çıkamadık. Yaşadığım bu korkunç günler boyunca bebeğim karnımda ölmemişse ilk fırsatta hastaneye gideceğim ama daha acil hastalar var" diyor.

Kobani benzetmesi

Dört yandan çatışma izleri var.

Duvarlarda kurşun delikler açılmış.

Fotoğraflarla: Cizre'de sokağa çıkma yasağı altında yaşam -TIKLAYIN

Yerlerde mermi kovanları ve fişekler bulunuyor.

Bir genç, "Yüksek yerlere keskin nişancılar konmuştu. Cizre'de kurşun izi olmayan ev neredeyse yok gibi, bu yüzden Cizre'nin bütün evleri yaralı" diyor.

Sokaklarda toplanan Cizreliler gazetecilere konuşurken hükümete tepki gösteriyor.

Kalabalıktan biri, "Cizre'den oy çıkmadı ya bu yüzden bizi evimizde hapsettiler. Bu yüzden ilçemizi Kobani'ye çevirdiler" diyor.

Sokaklarda hendekler

Bazı sokaklarda hala hendekler var.

Bu yüzden bu sokaklara araçlar giremiyor.

Cuma gecesi evlerinin tarandığını söyleyen bir ailenin evindeyim.

Bahattin Yeşil, saat 02.00 civarında evinin tarandığını, elinden ve bacağından yaralandığını söylüyor.

Gelini Behiye ve oğlu Ferhat'ın kisi de bacağından yaralanmış.

Genç çift el ele tutuşmuş, hastaneye götürülmeyi bekliyorlar.

Nur, Cudi ve Yafes mahallerinde yüzlerce ev zarar görmüş durumda.

Bazı sokaklar savaş alanı gibi.

Zarar gören evleri, kırılan camları, ortaya çıkan tahribatı gören herkesin ağzından"Vah vah vah, burası Kobani'den de beter olmuş" lafları dökülüyor.

Sokaklarda patlamamış mühimmatlar olduğu belirtiliyor.

İki gün önce evinin damında vurulduğu söylenen 68 yaşındaki Eşref Erdin'in soğuk hava deposunda bekletilen cenazesi biz oraya varmadan Şırnak Devlet Hastanesi'ne götürülmüş.

Evinden ağıtlar yükseliyor. Mahalleli taziyeye gidiyor.

'Mahalle olarak erzakları paylaştık'

Bir mahalle sakini sekiz gün boyunca evde 22 kişi kaldıklarını ve çok zor günler geçirdiklerini söylüyor.

Kapının hemen önüne evden çıkardığı mermileri dizmiş, "Bütün bu bomba parçaları evin içinden çıktı" diyor.

Bir başka evde Hatice adındaki kadın da 9 çocuğu olduğunu ve çatışma günlerinde komşunun evine sığındıklarını söylüyor:

"Ne yiyecek vardı ne de içeçek. Mahalledeki komşular evdeki erzakları birbiriyle paylaştık. Çocuklar çok korktu. Pskilojileri çok bozuldu" diyor.

'Çocukları korkmasınlar diye kandırmaya çalıştık'

Sokaktan bir başka genç de, "patlama seslerinden korkmasınlar diye kardeşlerine, bu seslerin havai fişek sesleri olduğunu söyleyerek kandırmaya çalıştığını" belirtiyor.

"İlk üç gün düğün var, havai fişek patlıyorlar diye kandırdık ama dört, beş, altı vs… patlamalar bitmedi. Çocukların kafasına yorgan çekip daha az ses duymalarını sağlamak da boşuna bir çabaydı" diyor.

Sokak başında oturan ve gelen gideni izleyen yaşlı bir adamla konuşuyorum.

Yanlız yaşıyormuş. Evinde büyük hasar olduğunu söyleyerek ağlamaya başlıyor.

Biraz sonra büyük bir patlama sesi geliyor.

Birden ortalıkta bir koşturma başlıyor.

Hendeklerin olduğu yerde bir patlama olduğu belirtiliyor.

Bir çocuğun yaralandığı söyleniyor.

İnsanlar birbirini uyararak "hendeklerin olduğu yerlere basmayın, mayın olabilir" diyerek biribirini uyarmaya başlıyor.

Terzilik yaparak geçimini sağlayan ancak bu çatışmalarda dükkanı da yıkılan bir kadın, "Burası peygamberler şehri. Bizi öldürebilirler, evimizi başımıza yıkabilirler ama bu bizim Kürt olduğumuz gerçeğini ve fikrimizi değiştirmiyor" diyor ve sekiz gün boyunca sabahlara kadar dua ettiğini anlatıyor.

Farklı mahallelerde yaşayan bir ailenin üyelerinin biraraya gelmesine tanıklık ediyorum.

'Çatışma seslerinden uyuyamadık, bebek ve çocukların kulağına pamuk tıkadık'

Nur Mahallesinde yaşayan Rahime Gizem'in evine gelen Sur Mahallesindeki kızları bir taraftan ağlıyor bir taraftan da sağ salim birbirilerine kavuştukları için Allah'a dua ediyorlar:

"Aynı şehirdeydik ancak birbirimize ulaşamıyorduk. Sabaha kadar bizi bu durumdan kurtarması için. Allah'a yalvarıyorduk. Pencereden bile bakamıyorduk. Keskin nişancılar bizim mahalede konumlanmışlardı, başımızı çıkarmaya korkuyorduk. Ermenisiniz, size bitireceğiz, anonsları yapılıyordu."

Top mermisinin isabet ettiği ve ciddi zarar görmüş bir ev görüyorum.

Evin sahibi felçli bir adam.

Gelini, kayınpederinin silah ve top seslerinden 8 gün boyunca ağladığını söyüyor.

10 günlük bebeği beşikte uyuyan kadın, "Seslerden uyuyamıyorduk. Şiddetli patlama sesinden dolayı bebeğin ve çocukların kulağına pamuk tıkıyordum. Oğlumun dişi ağrıdı günlerce, ağrısını kolonyalı mendille dindirmeye çalıştım. Kızım hastalandı, susuzluk çekmeye başlamıştık" diyor.