Otomobil tutkunları tarihe kısa bir yolculuk yaptıklarında halkın ucuz ulaşım sağlaması için tasarlanan otolarla karşılaşıyor. Çirkin ördek yavrusu da onlardan biri.
Abone ol‘30’lu yılların başında Michelin ve Citroen ortaklığının meyvesi olarak dünyaya gelen 2CV, lastik üreticisinin yeni ürünlerini piyasaya toplu olarak sunabileceği bir iletici görevini de görmüştü. Dönemin siyasi ve ekonomik dinamikleri, kişisel ulaşımın o anki pozisyonundan daha da ileriye gideceğini gösteriyordu. Bu kokuyu alan diğer tüm firmalarla beraber Citroen de kollarını çoktan sıvamıştı. 2CV’nin fikir babası Jules Boulanger isimli yöneticiydi. 1936 yılında ortaya atılan proje firmanın baş mühendisi Andre Lefebvre’ye devredildi. Başarılı bir mühendis olan Lefebvre daha önce uçak firmalarında görev almıştı ve bir önceki şirketi de iki yıl boyunca çalıştığı Renault firmasıydı. Takvimler 1938 yılını gösterdiğinde 20 adet 2CV prototipi üretilmişti bile... Son şekli verilen otomobil 1939 yılı Ağustos ayında seri üretim bandına alındı. İlk partide tam 250 adet 2CV üretildi. 375 cc’lik motorla üretilen aracın büyük talihsizliği Fransa ve Almanya arasındaki savaşla kendisini gösterdi. Seri üretimin savaş nedeniyle sekteye uğraması üzerine Boulanger tüm prototiplerin yok edilmesi emrini verdi. Aracın üretimi için kurulan tesis tamamen toparlanarak kullanılan cihazlar ve tesisin diğer üniteleri ülkenin çeşitli yerlerindeki gizli depolarda saklandı. Hatta dönemin Volkswagen yöneticilerinden ve Kaplumbağa modelinin yaratıcısı olan Ferdinand Porsche’nin görüşme tekliflerini bile reddeden Boulanger, 2CV hakkındaki en ufak bir detayın bile dışarıya sızmasına izin vermek istemiyordu. Aracın geliştirilmesine savaş süresince gizli gizli devam edildi. 1944 yılında Fransa’nın bağımsızlığını ilan etmesiyle birlikte Boulanger tüm tesisi yeniden kurdurarak faaliyete başladı. Baş mühendis Lefebvre ise dahi ekibiyle beraber 375 cc’lik motorun, eşsiz süspansiyon sisteminin, kendine özgün tasarımının, ön bölümün ve lastiklerin son rötuşlarını yapıyordu. 1948 yılına gelindiğinde 2CV’nin resmi tanıtımı gerçekleştirildi. Otomobil otoriteleri başta olmak üzere tüm basın bu projeyi “fiyasko” ya da “dünyanın en çirkin otomobili” olarak tanımladılar. Ancak halk farklı düşünüyordu. ’48 yılındaki Paris Otomobil Fuarı’nda Citroen standı adeta izdihamla karşılaştı. Otomobilseverler, bu minik aracı görebilmek için adeta birbirleriyle yarışmaktaydılar. Fuarın sona ermesiyle beraber Citroen firması binlerce siparişi çoktan almıştı bile... ’50’li yıllara gelindiğinde her hafta yaklaşık olarak 1000 adet 2CV satılmaktaydı. ‘60’larda ise günlük satışlar 800 gibi çılgın bir rakama tekabül ediyordu. Her sene geliştirilen ve iyileştirilen otomobil, popülaritesini hiç yitirmiyordu. Oldukça ucuz olan fiyat etiketi de bu talebin odaklarından birisiydi. Satışı destekleyen 300 farklı versiyonu ve 13 farklı ülkede yer alan üretim tesisleriyle 2CV kendisini kötüleyen herkese gerekli cevabı vermeyi bilmişti. Ancak yükselen rekabet koşulları ve küreselleşme ekseninde bu minik otomobil, firmanın başka pazarlara ve stratejilere yönelmesi için geri çekilmek zorundaydı. Son Fransız üretimi olan 2CV6, 25 Şubat 1988 yılında banttan indi. Son üretilen Charleston 2CV6 ise Portekiz yapımıydı ve banttan iniş tarihi 27 Temmuz 1990’dı... 40 yılı aşan üretim macerasıyla beraber 2CV dünya çapında 7 milyonu aşan bir satış rakamına ulaştı. Ve şimdiye dek uluslararası platformda kendini kanıtlayan ve böylesine büyük bir başarı gösteren tek mini sınıf otomobil oldu. Bu popülerliğin sonu gelmeyecek gibi görünüyor... Haber:İlker Özmen Kaynak: www.arabam.milliyet.com.tr