BIST 9.949
DOLAR 35,24
EURO 36,72
ALTIN 2.981,49
HABER /  POLİTİKA

Çıraklık, kalfalık, sırada ustalık dönemi

'İstanbul Shopping Fest'in açılışında konuşan Başbakan Erdoğan, 2012'nin ustalık dönemleri olacağını söyledi.

Abone ol

'İstanbul Shopping Fest'in açılışında konuşan Başbakan Erdoğan, çıraklık ve kalfalık dönemini geride bıraktıklarını söylerken 12 Haziran'dan sonra Türkiye'ye daha çok şeyler kazandıracaklarını söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Biz 3 Kasım'la çıraklık sürecini başlattık, 22 Temmuz'da orada kalfalık dönemini başlattık, 12 Haziran'la ustalık dönemine başlıyoruz. Böyle bir süreçle inanıyorum ki iktidarımız Türkiye'mize çok şeyler kazandıracak" dedi.

Başbakan Erdoğan, WOW Otel'de düzenlenen 'İstanbul Shopping Fest'in açılışı ve "Türkiye'nin Markaları Türkiye'nin Çocuklarını Giydiriyor" kampanyasının plaket töreninde yaptığı konuşmada, Marmaray, tüp geçit, İstanbul-İzmir otoyolu, hızlı tren, üçüncü köprü gibi büyük projelerinin devam ettiğini hatırlatarak yapılan bu hizmetlerle 2023'ün vizyonu ve 2023'e olan bakışı yansıttıklarını söyledi. Erdoğan, inşa ettikleri kongre ve toplantı merkezleriyle İstanbul'un, uluslararası ölçekte bir kongre şehrine dönüştüğünü ve 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleriyle de İstanbul'un, sanat ve kültürel etkinliklerde adından çokça söz ettirdiğini belirtti.

Finans hedeflerine dikkat çeken Başbakan Erdoğan, ''Ziraat Bankası'nın genel merkezi İstanbul'a geliyor. Aynı şekilde Halk Bankası Genel Müdürlüğü İstanbul'a geliyor. Vakıfbank Genel Müdürlüğü İstanbul'a geliyor. Sermaye Piyasası Kurulu İstanbul'a geliyor. Aynı şekilde BDDK İstanbul'a geliyor. Böylece İstanbul'umuzu Türkiye'nin finans merkezi haline getiriyoruz'' şeklinde konuştu.

Erdoğan, "Biz 3 Kasım'la çıraklık sürecini başlattık, 22 Temmuz'da orada kalfalık dönemini başlattık, 12 Haziran'la ustalık dönemine başlıyoruz. Böyle bir süreçle inanıyorum ki iktidarımız Türkiye'mize çok şeyler kazandıracak" diye konuştu.

Özellikle İstanbul'un şehir içi trafiğini daha çok rahatlatmak amacıyla kara, deniz, raylı sistem alanlarında yatırımların hız kesmeden sürdüğünü ifade eden Erdoğan, boğazın altında geçen raylı sistemle Londra'nın İstanbul üzerinden Pekin'e bağlanmakta olduğunu hatırlattı. Yapılan bunca hizmetin bazı kesimlerce hazmedilemediğini savunan Erdoğan, "Ha birileri buna maalesef tahammül edemiyor. 'Nereden de çıktı bu raylı sistem, yok bilmem lastikli sistem. Nereden kaldıracak bunu İstanbul'un mevcut yolları' diyor. Bunların bu ülkede taş üstüne taş koydukları vaki değil. Sadece hep eleştirirler, sadece engel olmaya çalışırlar'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Siz, şehrin tanıtımı için milyarlarca dolar akıtın; eğer taksicileriniz sizinle aynı vizyona sahip değilse, tanıtım hiç bir işe yaramayacaktır. Siz kongreler için, toplantılar için istediğiniz yatırımı yapın; gelen misafir otelde rahat etmiyorsa, alışverişte kendisini rahat hissetmiyorsa, sokakta güvende hissetmiyorsa, tüm yatırımlarınız anlamsız kalacaktır. İşte tüm İstanbul'un, tüm İstanbulluların bu hassasiyet içinde olmaları son derece büyük önem arz ediyor. Turizm söz konusu olduğunda, şahsilik ortadan kalkıyor. Bir esnaf, bir taksici, sokaktaki bir satıcı turiste kötü muamele ettiğinde, sadece turisti incitmekle kalmıyor, esnaf kardeşlerini, İstanbulluları, tüm İstanbul'u incitmiş, hepsine zarar vermiş oluyor. Yine marka sahipleri bilecektir... Siz, milyonlarca adet gömlek üretirsiniz, ama bir tanesindeki hata, yanlış markanın imajını ciddi şekilde sarsabilir. Ya da emek verir, bir marka oluşturur, bir güven oluşturur, ama bir hatalı üründen dolayı müşterinin güvenini kaybederseniz, on yılların emeği heba olur gider. İstanbul'u daha güçlü, daha çok bilinen bir marka haline getirmek için, tüm hemşerilerimize bu hassasiyeti kazandırmak durumundayız.''

Erdoğan, resmi açılışını yaptıları Shopping Fest'in sivil toplum örgütlerinin özverili çalışmalarının bir neticesi olarak ortaya çıktığını söyledi. Erdoğan, bu vizyonun, bu heyecanın hiç eksilmeden, hız kesmeden, büyüyerek, gelişerek devam ettirilmesini özellikle rica ettiğini vurgulayarak, "Bugün İstanbul'a alışveriş için gelen misafirleri memnun şekilde uğurlayabilirsek, emin olun seneye sadece kendileri gelmeyecek yanlarında birilerini de getirecekler. Bu festivalde ne kadar başarılı olursak, bu başarı kademe kademe büyüyecek, her yıl kartopu gibi çoğalarak bir önceki yıldan daha fazla turist ve daha fazla gelir sağlayacaktır" dedi.

Shopping Fest için, kamunun, özel sektörün, sivil toplumun ortaya koyduğu bu başarılı işbirliğini her alanda gösterilmesi gerektiğine de işaret eden Erdoğan, "Sadece İstanbul markasıyla ilgili olarak değil şehirlerimizle, ürünlerimizle değerlerimizle ilgili de ortak markalar üretebilir ve tanıtımında ortak çalışmalar yürütebiliriz" diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisinin, hazırladığı 2023'te 500 milyar dolar İhracat Stratejisini hep birlikte kamuoyuna açıkladıklarını belirterek, hükümet olarak belirledikleri 500 milyar dolar ihracat hedefinin gerçekçi ve ulaşılabilir olduğunu TİM'in çalışmasının da teyit ettiğini ve detaylı bir bir strateji oluşturulduğunu belirtti.

Başbakan Erdoğan, 2002'den bu yana, taraflar arasında bir sinerji oluşturduklarını, 36 milyar dolardan aldıkları ihracatı 2008 yılında 132 milyar dolara çıkardıklarını yani 6 yılda ihracatın 3 kattan fazla arttığını söyledi. Erdoğan, "Küresel finans krizine rağmen biraz düştü ama 2010 sonu itibarıyla 114 milyara tekrar tırmandı. İnanıyorum ki bu yıl sonu itibarıyla tekrar biz 130 milyar doları aşarız." dedi.

Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizim medeniyetimiz, kültürümüz, toplumsal yapımız, sınırsız tüketime, sınırsız harcamaya, acımasız rekabete, özellikle de bencilliğe müsamaha göstermez. Biz insanı sadece ve sadece bir tüketici olarak gören anlayışın yanında olamayız. Esasen, paylaşımın olmadığı, dayanışmanın olmadığı, yoksulların gözetilmediği bir sistemin sağlıklı ve sürdürülebilir olması da mümkün değildir. Son küresel ekonomik krizin dünyaya verdiği en önemli mesaj da işte bu yönde olmuştur. Bir taraf sınırsız kazanıp sınırsız harcarken, diğer bir tarafta yoksulluk derinleşmiş, adalet duygusu incinmiş, dengesizlik, küresel ölçekte bir kriz olarak tezahür etmiştir. Son küresel krizden ders alarak, sınırsız tüketim ve acımasız rekabet konusunda herkesin kendisini etraflıca sorgulaması, bir vicdan muhasebesi yapması gerekiyor."

Başbakan Erdoğan, ''Bölgede Kuzey Afrika'da son dönemde meydana gelen gelişmeleri şöyle bir incelediğimizde altında bu tespitimin yattığını göreceksiniz. Dünyadaki iletişimin artık nereleri nasıl tahrip ettiğini göreceksiniz. Günde 1 dolara talim eden insanların hatta onu bile bulamayanların yaşadığı bir dünyadayız. bu insanlar sağda solda bakıyorsunuz bir mağazanın vitrindeki ekranında dünyanın değişik yerlerindeki güzellikleri veyahut ta o vitrini görüyor ve onun iç dünyasındaki sarsıntılar kine, nefrete dönüşebiliyor. İşte bunu aşabilmek için paylaşımcı olmak, dayanışma içinde olmak, bizim kültürümüzde bizim medeniyetimde bu var. Eğer bizim ülkemiz bizim Türkiye'miz bu sıkıntıları yaşamıyorsa, bilesiniz ki hani birilerinin sadaka kültürü diye ifade ettiği mantık var ya...Aslında bizim devlet olarak yaptığımız bir sadaka dağıtımı değildir. Bizim devlet olarak yaptığımız demokratik laik sosyal bir hukuk devletinin gereği olan o garip gurebayı fakir fukarayı bulup arama görevini bize yüklediği için onları bulma anlayışıdır, sadaka anlayışı değildir. Sadaka bireyseldir, zenginin fakiri arayıp bulmak suretiyle sağ elin verdiğini sol elin görmediği bir anlayıştır. Onu zengin arar bulur. Yoksa şu anda sizlerin devletinize verdiğiniz vergilerle işte o fakir fukarayı arayıp bulup onlara eğitimde, sağlıkta, evine erzak dağıtmada, kömürünü sobasını ulaştırmada sosyal dayanışma vakfımızla birlikte verdiğimiz bir hizmettir ve buna sadaka demek o vatandaşların onuru ile oynamaktır. Bunu hiç kimse başka bir yere çekmesin ve bugüne kadar bu yapılmıyorsa bu görev ihmalidir, bugün yapılıyorsa bu görevin yerine gelmesidir. Kimse bunu başka bir yere çekmesin" diye konuştu.

Erdoğan,kendisi için hayal kırıklığı olanGalataport projesinde yaşananları gündeme getirdi."

''Sadece şu son 8 yılda İstanbul'un şahit olduğu uluslararası etkinlikler bile ne kadar isabetli bir çizgi takip ettiğimizin açık ispatıdır. Fakat biz buna yoğunlaşırken birileri de önümüze bariyer koymaya gayret etti. İşte bir Galataport süreci, bir Haydarpaşaport süreci... Bunlar çok önemli. Bir Tophane olayı... Bunlar çok önemlidir. Bakın bir Galataport'u biz gerçekleştiremedik. Ne yaptılar? Engellediler. Kim önümüze dikildi? Yargı... Eğer Galataport şu anda bizim planladığımız gibi başlamış olsaydı, bitmiş olacaktı ve böylece o Tophane'deki çirkinlikleri görmeyecektik. Oradaki bütün o tarihi güzellikler meydana çıkacak ve o kruvaziyer gemileri gelecek, dünyanın değişik yerlerinden büyük sermayedarlar oraya getirilecek ve onlar İstanbulumuza hem büyük imkanlar bırakacak hem de İstanbulumuzu farklı bir şekilde bütün güzellikleriyle tanıyarak kendi ülkelerine öyle döneceklerdi. Aynı şekilde Haydarpaşaport... Bizim Haydarpaşaport'taki hedefimiz, yaklaşık 6 bin yatak kapasitesi... Ama öyle devasa binalar filan, dikey mimari falan değil, yatay mimariyle gayet güzel oradaki mimariye uygun binalar düşünüyorduk. Gelen tüm turistlere, oradaki trafiği ortadan kaldırmak suretiyle, bir 'shuttle' sistemiyle orada binaları birbirlerine bağlamak, oraları tamamıyla bir yürüyüş alanı haline getirmek suretiyle, İstanbul'un tüm güzelliklerini, oradan Topkapı'yı, Boğazı, Marmara'yı izleme imkanlarını verecektik. Bunlardan şu anda biraz zaman kaybettik, ama bunu gene gerçekleştireceğiz. Ve bunu gerçekleştirmek suretiyle, işte sizlerin de attığı bu adımlarla, inanıyorum ki İstanbul dünyaya çok daha farklı bir şekilde ürünleriyle de güzellikleriyle de mesajını verecek.''