Çipras’ın AB’ye karşı 'B' planı var mı?
Ekonomi nelere kadir…Sıkılan kemerler sandığa fısıldıyor ve Çipras bir umutla işin başına geliyor!
Ekonomi nelere kadir…
Sıkılan kemerler sandığa fısıldıyor ve Çipras bir umutla işin başına geliyor!
‘Kasap et derdinde koyun can derdinde’ misali, bir yanda ödenmeyi bekleyen borçlar,
Diğer yanda eski refahına hızlıca geri dönmek isteyen insanlar…
Kum saati durmadan işlemeye devam ediyor…
Bu gidişin sonu ne mi olacak?
Çipras ya ‘kahraman’, ya da ülkeyi batıran maceraperest bir ‘deli’ olarak anılacak…
Buna karar veren ise ekonomi olacak!
Çünkü bu işler tamamen duygusaldır…
Dünya, Almanya ve Yunanistan arasındaki restleşmeleri ses çıkarmadan izliyor.
Merkel net: “Yunanistan’ın borcu silinmeyecek!”
Çipras ise kararlı: “Daha fazla kemer sıkmayacağız!”
Peki ama güç kimde?
Gelin bu sorunun cevabını aramadan önce, komşunun durumuna bakalım…
Yunanistan’ın bugün düştüğü durum ilk değil…
Geçmişin aynası aslında…
Belki de, 1967 yılında iktidara gelen Albaylar Cuntası’nın ülkede açtığı demokratik ve ekonomik
yaranın, ülkenin bilinçaltında yarattığı tahribatın bir sonucudur.
Veya 1974 sonunda askeri vesayete karşı demokratikleşme hamlelerini başlatan Karamanlis’in AB’yi
bir umut olarak görmesinin nedenidir…
1980’lere kadar tarım dışında herhangi bir gelir kaynağı olmayan,
Kemeri daha fazla sıkacak delik bulamayan,
Kendisine Avrupa’da ‘garsonlar ülkesi’ denilen ve aşağılanan Yunanistan, 1981’de AB üyesi
olmuştur. Hem de Maastricht dahil hiçbir kriteri sağlamadan… Zaten onlardan da bu kriterleri
sağlamaları beklenmemiştir. Hristiyan Birliği hedefi ve Helenistik uygarlık sempatisi AB’yi
Yunanistan konusunda heveslendirmiştir. Ayrıca ülkenin coğrafi durumu, stratejik amaçlar ve eskiden
günümüze gelen korkular Yunanistan’ı AB için vazgeçilemeyecek bir ülke konumuna getirmiştir.
AB üyeliğiyle birlikte Sokrat’ın, Aristo’nun torunları takip eden seneler içerisinde şımarmaya
başlamışlardır. AB’den Yunanistan’a adeta para yağmıştır. Tabi bunun karşılığı olarak da Yunanistan
piyasaları Alman, Fransız ve İngiliz ürünleriyle ele geçirilmiştir. Yunanistan’ın üretim kapasitesi
neredeyse tamamıyla ortadan kaldırılmıştır.
Yunanistan AB içerisinde en yüksek ücretlerin alındığı ülkelerden biri haline gelmiştir.
Üretmeden ve belki de çalışmadan… Emeksiz kazanç desek daha doğru olabilir…
2003-2007 yılları arasında, başkasının parasıyla yılda ortalama %4 büyüme kaydeden Yunan
ekonomisinin içinin ne kadar boş olduğu 2008 yılında başlayan ve 2009 yılında dünyayı etkisi altına
alan ekonomik krizle birlikte görülmeye başlanmıştır. Bugün ise apaçık ortaya çıkmıştır!
Yunanistan ekonomisi 2008 yılında itibaren, takip eden yıllarda senelik %4 ila %9 arası küçülme
yaşamıştır (Tablo 1).
11 milyonluk ülkede işsizlik oranı %27 seviyesine çıkmıştır (Tablo 2).
Gelinen durum itibariyle ülkenin GSYH’nın %175'ine tekabül eden 315 milyar Euro’luk borç söz
konusudur. 240 milyar Euro, 2010 yılında Troyka (Avrupa Birliği-Avrupa Merkez Bankası ve
Uluslararası Para Fonu) ile uzlaşılan programa bağlı olarak alınmıştır. 2012’de ise borçların 100
milyar Euro’su silinmiştir.
Yani basitçe özetlersek, AB’nin şımarık çocuğu geçmiş 5 sene zarfında 100 milyar Euro karşılıksız, ek
avanta sağlamıştır. Troyka ise bunun karşılığında kemer sıkma politikası benimsetmek istemiştir.
Ancak Yunanlılar dayanamamıştır! Çünkü alışkın değildirler…
AB’nin en yüksek emekli maaşına sahip birkaç ülkesinden biriyken, Yunanistan’ın bu kemeri sıkmak
istememesine şaşırmamalı…
Şimdi gelelim konumuza: ‘Güç kimde?’
Merkel de mi? Çipras da mı?
Yunanistan ne diyor?
Kalan borçlarımızı da silin, bize kemer sıktırmayın…
Siz öyle yaparsanız biz AB’de kalırız. Sizi de çok severiz…
Yunanistan AB için gerçekten o kadar önemliyse Merkel niye uzlaşmıyor?
Çipras’ı avutmak basit bir çözüm değil mi?
Şayet kalan borçlar silinir ve Yunanistan avanta almaya devam ederse diğer çocuklar da ağlayacaktır!
Kimler mi: İspanya, Portekiz, İtalya ve sonrasında daha küçükler…
Onlar da avanta isteyecek ve Almanya, herkese bakmak zorunda kalan ancak bunun karşılığında
refahından vazgeçen bir ülke konumuna düşecektir.
Merkel bu nedenle AB’nin çatırdama ihtimali olsa da, Yunanistan’ın borçlarını silmekten uzak
duruyor, en azından şimdilik uzak durmaya çalışıyor…
Çipras ise yarattığı popülizm rüzgârına kapılmış durumda…
Kendi de biliyor! Yunanistan bu borçları ödeyemez!
Milli gelirinin %80,5’ini hizmet sektöründen, %16’sını sanayiden ve %3,5’ini tarımdan sağlayan bir
ülkenin lideri olarak; bu tür bir dağılımla ülkesinin kısa-orta vadede düzlüğe çıkmasının mümkün
olmadığını o da görüyordur herhalde!
Zira bu bataktan bakanların kullandığı otomobillerin sayısını yarıya indirerek, hükümete ait üç özel
uçaktan birini satarak veya bunun gibi içi boş önlemler alarak çıkmanın mümkün olmadığı aşikar!
Bunlar şımarık çocuk şovundan farksız… Ama işe yarıyor mu? Halkın gözünü boyuyor…
Yapabileceği tek şey, AB’yi köşeye sıkıştırmaya çalışarak borçlarını sildirmek veya kendine “yeni
abi’ bulmak!
İşte bu yeni ‘ABİ’ ise Çipras’ın ‘AB’ye karşı koz olarak tutacağı ‘B’ planı olacak!
Adaylar kim: ABD, Rusya ve Çin…
ABD aday olmasına karşın reel anlamda potada değil…
Hele hele Merkel ile Obama potansiyel bir Ukrayna tehdidine karşı omuz omuza duruş hazırlığında
iken! Kapısı çalınması durumunda Çipras’ı nazikçe reddedecektir… Topu Troyka’nın ortağı IMF’e
atacaktır.
Rusya ise dünden razı…
Ancak Çipras’ın petrol fiyatlarına bu denli bağımlı bir ekonomiye hızlıca tutunmak isteyip istemediği
net değil! Rusya’nın Ukrayna nedeniyle gördüğü ve göreceği baskı ise diğer bir dezavantaj…
Çipras görünürde niyetli duruyor…
Rusya’yı cepte tutmaya çalışıyor ancak kalbinde daha büyük bir lokma var: Çin!
Evet, Çipras ‘yeni abi’ olarak Çin’i istiyor…
Bu sayede görünürde Rusya’nın dostluğu ancak temelde finansal olarak Çin’in abiliğiyle AB’yi
doğrudan köşeye sıkıştırabilir…
Buradaki temel mesele ise Çin’in bunu isteyip istemeyeceği…
Petrol fiyatlarındaki dalgalanmaya bağlı olarak, Rusya’nın yaşadığı sıkıntı üzerine, Ruble’nin lehine
pozisyon alacağını açıklayan Çin duruşunu net bir şekilde belli etmişti! ABD’ye karşı dünyada tek
değilsin mesajı vererek, ekonomik soğuk savaşta kendini konumlandırmıştı!
Gelinen noktada taraflar netleşti: Bir yanda Ukrayna meselesiyle kol kola giren ABD ve AB, diğer
tarafta ise Rusya ve Çin!
İşte bu ortam, Rusya ve Çin için Yunanistan’ı fazlasıyla cazip kılacaktır.
Stratejik olarak Yunanistan geçmişte olduğu gibi bugün de değerine değer katmıştır.
Rusya potansiyel bir yakınlaşma fırsatında Çin’i rahatlıkla ikna edebilecektir.
Sahne önünde oynanacak Rusya Yunanistan dostluk oyunun perde arkasında Çin duracaktır.
Tabi AB yani Almanya geri adım atmazsa…
Bir de şöyle düşünelim…
Hani ABD ‘yeni abi’ olarak reel anlamda potada değil demiştik ya!
Böyle bir ortamda, yani Rusya ve Çin iyiden iyiye işin içine girdiğinde acaba ne yapar?
İzleyip göreceğiz…
Twitter: @SonerGokten