BIST 10.001
DOLAR 35,33
EURO 36,49
ALTIN 3.033,10
HABER /  GÜNCEL

Ciner Doğana racon kesecek

Tarihin en büyük medya savaşlarına hazır mısınız? Daha savaşların anası başlamadı. Peki bu cephenin tarafları kimler?

Abone ol Ahmet Çalık medyaya girdi. Yakın dönemde medya tarihinin en büyük savaşlrına tanıklık edecek. Turgay Ciner grubunu oturttuğu anda Doğan grubuna bütün ağırlığıyla saldıracak.

Turktime sitesinin sahibi ve Güneş yazarı Talat Atilla'dan ilginç tespitler. Medya ve siyaset üzerine çarpıcı gözlemlerde bulundu. Referans gazetesinden Nuray Başaran Atilla ile röportaj yaptı.

Son yıllarda internet medyası yazılı basının önüne geçmeye başladı ve siz de beş yılı aşkın bir zamandır internet medyasının önde gelen sitelerinden biri olan Turktime'ın sahibisiniz. Turktime'ı neden kurdunuz? Kurarken neyi hayal ettiniz? Bugün geldiği nokta ne ve gerçekten yazılı medyanın önüne geçiyor musunuz?

Turktime'ı yaklaşık 5 yıl önce kurdum. Turktime'ı kurarken ana hedefim yeni ve öncü bağımsız bir medya arayışıydı. Bunda da önemli mesafeler kat ettiğimizi düşünüyorum. Şu anda Turktime'ın geldiği nokta, tiraj ve etkinlik açısından birçok ulusal gazetenin önünde bir konumda.

Nedir tirajınız?

Zaman zaman 70-80 binlere dayanan günlük tirajımız var. İnternet medyası geleneksel medyaya göre daha yeni doğmuş bir çocuk. Büyümesi, serpilmesi biraz zaman alabilir. Şu anda emekleme dönemindeyiz. Olgunlaşma sürecini tamamlamadan geleneksel medyanın önüne geçtiğini söylemek çok kolay değil. Ama ciddi bir rekabet potası içine girdiğini, hatta zaman zaman psikolojik üstünlüğü ele aldığını söyleyebiliriz. Çünkü internet medyası televizyon ve gazeteden daha hızlı ve dinamik bir yayıncılık şansına sahip.

Medyaya baktığımızda 4 patronu genelde geçmiyor. Ama internete baktığımızda birdenbire patronlar çoğaldı. Bunun sebebi nedir? Arkasında holding ya da ekonomik destek olmadan serpilmek mümkün mü?

Güçlü bir haber portalının arkasında bir holdingin olması gerekmediğinin en somut örneği Turktime'dır. Turktime'ın arkasında hiçbir kuruluş, hiçbir holding ve hatta bakkal bile yok. Ama buna rağmen Turktime sektör içinde çok ciddi bir yer edinmiş, ulusal basına kaynaklık eden saygın bir yayın organı olarak kendisini kanıtlamıştır.

BASINDAKİ GÜÇ DENGESİ ARTIK DEĞİŞTİ

Bu kadar çok internet medya patronunun olmasının nedeni, kuruluş maliyetinin az olmasıyla mı ilgili?

Maliyeti düşük diye bu işe girişenlerin önemli bir bölümü havlu attı, daha da havlu atanlar olacak. Çok internet medya patronunun çıkmasının maliyetin az olması ile de ilgisi var ama tek sebep bu değil. Bazı gazeteci arkadaşlarımız bu arenayı bir nevi deşarj olma yolu olarak görüyorlar. Yazılı ve görsel basında yazılamayanların internet medyasında yazılması yeni site açılması yönünde tetikleyici bir sebep oluyor. Dolayısıyla internet medyası habercilerin de bir nefes alma alanı. Önemli gazeteciler de yazılı ya da görsel basına ara verdikleri zaman internet medyasına geçiş yapmaya başladılar. İnterneti keşfettiler yani. Bunun en iyi örneği Fatih Altaylı... Altaylı gibi nereye gitse kendine bir yer bulabilecek olan gazeteci Sabah'tan ayrıldıktan sonra gazeteciliğe belli bir süre internet medyasında devam etti. Biliyorsunuz, önce Turktime'da yazmaya başladı, yaklaşık 9 ay Turktime'ın başyazarlığını yaptı. Sadece bu örnek bile internet medyasının yazılı ve görsel basınla arasındaki güç dengesinin değişmesi hakkında yeterince fikir verebilir.

Daha çok kulis haberleri veriyorsunuz. Kulis haber büyük risk demektir aynı zamanda. Bunu nasıl doğruluyorsunuz?

Bu işi uzun zamandır yapıyoruz. Gelen kulisleri eleme süzgecinden geçirmekte zorlanmıyoruz. Çünkü burnumuz doğru ya da yanlış haberin, sızan kulislerin kokusunu kırk metre öteden alabilecek kadar hassaslaştı. Bu, işin bir yanı sadece. Diğer taraftan kaynaklarımızla yıllara dayanan bir güven ilişkimiz var ve bizi pek yanıltmıyorlar. Çoğu eski arkadaşımız. Bu yüzdendir ki çok sayıda bıçak sırtı haberlere imza atmamıza rağmen neredeyse hepsinde yüzümüzün akıyla çıktık. Az da olsa çuvalladığımız haberlerimiz de var doğrusu...

Siz aynı zamanda büyük bir medya grubunun bir gazetesinde köşe yazıyorsunuz. Grubunuza torpil geçmiyor musunuz hiç? Başka bir yaklaşımla, grubunuza karşı bir sorumluluk, bir özeniniz yok mu?

Sorumluluk getiriyor tabii ama Turktime okuyucuları da bilirler ki ben kendi grubumu da sert eleştirenlerden birisiyim. Dolayısıyla orada da objektif olmaya çalışıyorum. Ama yine de bir aidiyet hissediliyor. Öyle bir refleks çok doğaldır zaten. Ben çalıştığım grubun şu eksiklerini bulayım demiyorum ama çok önemli bir şey varsa onu da gözden kaçırmadan yazıyorum. Ayrıca bizim grup düzgün bir grup...

MEDYANIN VERİTABANI ELİMDE

Zaman zaman çok riskli haberler yapıyorsunuz. Bunlarla ilgili tehditler alıyor musunuz?

Evet. Genelde mail olarak geliyor. Çok ağır tehditler aldığım dönemler oluyor. Ve halen de geliyor.

Yoğun bir şekilde medya kulisleri yazan birisi olarak medyada kim kimin arkasındadır, kimin çok seveni vardır, kimin yoktur?

Medyanın veritabanı doğal olarak elimde. Her yerde kaynaklarım var. Benim için şu çok net: Türk medyasında birbirini seven insan sanıldığından çok az. Çünkü medyada çok büyük kıskançlık var. Özellikle bayan gazetecilerin görev yapması, sivrilmesi kolay bir şey değil. Bayan gazetecilerle ilgili ön kesme, yıpratma çabası biraz daha fazla gibi. Ayrıca belli bir grup aralarına dışarıdan yeni, genç isimleri almak istemiyorlar. İstiyorlar ki sonsuza kadar o alıştıkları kadro kalsın piyasada, kavgalarını da sözde dostluklarını da kendi o dar çerçevelerinde sürdürsünler. Bir nevi getto yapılanması, masonik bir mantık. Ama artık internet medyasıyla birlikte o yapı da delinmeye başladı. Eskiden medya yöneticileri ali kıran baş kesendi. Ama şimdi bir şey yaparsak internet medyası duyar diye çekiniyorlar.

Bir nevi denetim yapıyor o zaman internet medyası geleneksel basın üzerinde...

Tabii ki.

İyi de internet medyasını kim denetleyecek? Bazen siz de sınırı aşan haberler yapıyorsunuz?

Aslında bizde dolaylı da olsa otokontrol mekanizmasını çalıştıran bir süreci başlattık.

Nasıl?

Kaynak kullanmayan, iftira atan sitelerin haberlerine karşı mesafeliyiz mesela.

İnternet medyasının da belli bir reklam pastası var mı?

İnternet medyasının bir reklam pastası var ama bu reklam pastasının nasıl paylaştırıldığı konusunda herkesin tereddüdü var. Nasıl, hangi ölçülere göre dağıtılıyor, hangi şirketler dağıtıyor? Bu konularda duyduğumuz hoş olmayan şeyler var. Orada bir arıza var. Özellikle şu büyüsün bu büyümesin, şunun yayın çizgisi öyledir o zaman boğalım şeklinde bir politika güdülüyor. Bu konuda bazı siyasetçilerle de paslaştıklarını düşünüyorum.

İnternet medyasının yasal düzenlemeleri tamamlandı mı?

İnternet medyasını temsil eden ve bu konuda çalışmalar yapan İnternet Medyası Derneği var. İMD Başkanı Hadi Özışık bu konuda çok ciddi çalışmalar yaptı. Yasa şu anda Meclis'te. Eğer yasalaşırsa aynı gazete gibi künye zorunluluğu olan, resmi ilanları yayımlayan, yeri yurdu olan kurumlar haline gelecek internet medyası.

Bu kuruluşların gerçek sahipleri çok önemli. Bunlar şu anda şeffaf mı?

Zaten yeni çıkacak yasada bu konu da zorunlu hale gelecek. Birisi site kuruyor, atıp tutuyor ama siz muhatap bulamıyorsunuz. Böyle bir şey olur mu? Gerçi şu anda Türkiye'de okunan, bilinen taş çatlasın 15-20 site var. Diğerleri kendi kendilerine çalıp oynuyorlar. Ama bunların içerisinde bile bazılarının künyesi yok. Diyelim ki birisi hakkında olumsuz bir haber yapıldı, o kişi kiminle muhatap olacak? Dolayısıyla oradaki kötü elektrik bize de yansıyor.

Yani şu anda bir kontrolsüzlük var?

Evet, var. Gerçi gücün olduğu her yerde kontrol sorunu vardır. Onun için sıkıntı doğuyor. Çünkü internet medyası çok büyük bir güç. Yazılı ya da görsel medyada bir haberin gücü yayımlandığı an yaptığı etki kadardır. Sonra gazete de televizyondaki görüntü de tekrar edilmezse kaybolur gider. Ama bir haber herhangi bir sitede yayımlanınca, Google'a girdiği zaman sonsuza kadar orada. Artı o haber başka sitelerde yayımlanıyor, sohbet gruplarına gidiyor. Sınırsız. Çok büyük bir güç ama o ölçüde kontrollü bir güç değil. Kontrolü sağlamak için burada bir yasal zemine ihtiyaç var.

BAZI GAZETECİ VE SİYASETÇİLER UZLAŞMA NOKTASINDA PROVOKASYONDA UZMANLAR

Çok iddialı haberler yapıyorsunuz. Mesela "AK Parti kapatılacak ama Tayyip Erdoğan ceza almayacak" diye yazdınız. Nasıl bu kadar iddialı yazabiliyorsunuz? Neye dayanarak bunu söylüyorsunuz?

Bu konudaki yaklaşımımın ana omurgası şu: Misyonu bitmeyen bir oluşumu hukuk yoluyla da darbe yoluyla da bitiremezsiniz. Aslında sistemin muhatabı Erdoğan değil, muhatap yüzde 47. Hukuk açısından demiyorum tabi. Hukukun normları bellidir. Bu sözüm hukuk dışında kalan unsurlar için geçerli. Bunu neden söylüyorum; Türkiye'de ne yazık ki, uzlaşma noktasına provokasyonda uzman kurum ve insanlar var.

İlginç bir kelime kullandınız. Ne demek uzlaşma noktasına provokasyon?

Ortak sağduyuyu dinamitleyenler. Bu unsurlar AK Parti'nin içinde de dışında da bolca var. Üstünden halkın geçmediği köprü, altından olsa neye yarar ki? Bazı gazeteciler, siyasetçiler uzlaşma noktasına provokasyonda uzmanlar.

DP’DEKİ HAREKAT SOYLU’YA YAPILAN ÇİLLER SUİKASTIDIR!

Nasıl yani?

Bakın, bu provokasyonlar yalnızca iktidar için değil, muhalefet için de yapılıyor. En çarpıcı örneği DP'de yaşananlar. Daha bir seçim dahi yaşamamış Süleyman Soylu'yu liderlikten düşürmek için düğmeye basıldı. Bu tam anlamıyla bir Çiller suikastıdır. Böyle bir komedi olur mu? Hem bir taraftan Soylu'ya emanetçi yaftasını yapıştıracaksın, diğer taraftan içerdeki adamlarınla meşru bir genel başkanı devirmek için saman altından su yürüteceksin. Etik kaygısı yaşayan her canlı bu durumdan utanır. Gelelim AK Parti olayına.. Türkiye'de bir devlet aklı, derin akıl var diyoruz. Bu devlet aklı şunu diyebilir mi: Gelin bu AK Parti'yi tamamen çökertelim. Tamam çöktü. Peki ondan sonra ne yapalım? Misyonu bitmediyse, halk şu ya da bu şekilde teveccühünü devam ettiriyorsa, yerine ikame edecek bir şey de yoksa ondan sonrasının adı kaos değil midir? Devlet aklı bunu görebilecek kadar olgunlaşmıştır. Birileri bu kaos olsun diye çırpınabilir ama bu devlet olamaz. Militan akıl başka bir şey, rasyonel akıl başka.

Ama daha önce benzer bir uygulama Refah Partisi'ne yapıldı?

Refah Partisi (RP) kolay bir lokmaydı ama AK Parti kolay lokma değil. RP'nin devleti okumasıyla, devlete nüfuz etmesiyle, kökleşmesiyle AK Parti'nin davranış ve uygulama kodları arasında çok büyük farklar var.

Farkı nedir?

AK Parti dediğiniz zaman, içinde MHP unsurlarının olduğu, CHP unsurlarının olduğu, Anavatan Partisi unsurlarının olduğu bir yapı ortaya çıkıyor. Bu yapının bazen tökezlese bile bir kolektif aklı var. Mesela RP, Başbakanlık'ta bir yemek verdi. Bu tamamen devlet duruşuna tersti. Ama bu tarz bir uygulama Ak Parti'de hiçbir zaman olmadı. Şu an AK Parti eksik olan şeyi tamamlıyor.

O neydi?

Askere olan yakınlığı sorunluydu. Ama son bir seneye bakın. Özkök için de Büyükanıt için de aynı şey söylendi: Şahin. Şahin'den ne anlarız? AK Parti'ye haddini bildiren bir genelkurmay başkanı. Ama Özkök'te de Büyükanıt'ta da böyle bir şey olmadı. Bundan sonra ne diyorlar? İlker Başbuğ'da olacak. Oysa olmayacak.

MEDYADAKİ EN BÜYÜK KAVGA GELİYOR… CİNER İLK RACONU DOĞAN GRUBU’NA KESECEK!

Ahmet Çalık medyaya girdi, Turgay Ciner hazırlıklarını tamamladı geliyor ve Kanaltürk el değiştirdi. Medyada ciddi bir hareketlilik var. Siz yeni dönemde medyanın nasıl şekilleneceğini düşünüyorsunuz?

Yeni dönemde medyanın tarihin en büyük kavgalarını yaşayacağını düşünüyorum. Savaşların anası daha başlamadı. Turgay Ciner'in çok güçlü bir medya grubuyla geldiğini biliyorum. Bu medya grubunun ayakları tam yere oturmadan ciddi bir savaşa başlamayacaktır. Bu savaş başladığı anda Ciner'in ilk racon keseceği bana göre bu ülkenin en büyük medya grubu olacak. Çünkü çok hırslı. Doğan Grubu'nun pastadaki payı bir miktar azalsa da liderliği vermeyecektir. Çünkü Türkiye'de kurumsallaşan tek medya grubu Doğan Grubu. O anlamda hayatiyetini devam ettirecek. Bir de siyasetten kaynaklanan medya savaşları olacak. Çünkü siyasetin nüfuz ettiği, çok şeye karıştığı medya grupları var.

Şu an daha karışmadı mı?

Hayır, daha tam karışmadı. Ortaya çıkmış net bir görüntü yok. Şimdi en fazla bir tarafta kapatılsın diyenler var diğer tarafta kapatılmasın diyenler. Herkes pusuda. Aslında en büyük savaş AK Parti'ye yakın olduğu varsayılan medya gruplarında yaşanacak.

AK PARTİ'YE YAKIN OLDUĞU DÜŞÜNÜLEN MEDYA GRUPLARI AYRIŞABİLİR!

Nasıl yani?

AK Parti çok steril bir parti değil. Erdoğan'ın tartışılmaz liderliği var ama gizliden gizliye güç savaşları da var. Bir kırılma noktasında herkes mevzisini aldığında, doğal olarak AK Parti'ye yakın olduğu düşünülen medya grupları da ayrışabilir.

Bilmece gibi konuşuyorsunuz?

Daha açık bir deyişle AK Parti iki parçaya ayrılsa, AK Parti'ye yakın olan medya kimi destekleyeceğine hemen nasıl karar verecek? Diyelim ki Abdullah Gül ve Erdoğan arasında bir savaş başladı. AK Parti'ye yakın olan medyanın hepsi Erdoğan'ı mı destekleyecek? Yoksa, Gül'ü destekleyenler de olacak mı?

Tekrar kapatılma davasına gelmek istiyorum… AK Parti'nin kapatılmaması halinde kapatılsın diyenler zor durumda mı kalacak?

Aslında tam olarak öyle değil. Oradaki çarpışma lider düşürme ya da lider üretme noktasında olacak ve bunun odağında da AK Parti olacak.

Kapatılmazsa nasıl bir savaş öngörüyorsunuz?

Eğer kapatılmazsa Erdoğan'a şimdikinden daha ağır ve yoğun bir şekilde yükleneceklerdir. Belli bir medya grubu birikmiş tüm patlamayı o zaman yapacak. AK Parti'nin bazı medya gruplarıyla hesabı var. Böyle bir hesaplaşmayı her iki taraf da bekliyor. Bu bekleme aşamasında taraflar tatmin edici bir sonuç alamazlarsa tüm birikimleriyle patlayacaklar.

“ERTUĞRUL ÖZKÖK MAHALLENİN DELİSİ!”

En beğendiğiniz yayın organı hangisi?

Beğenmekten ziyade okumak diyelim; Hürriyet.

En çok hangi köşe yazarını okursunuz?

Ertuğrul Özkök'ü okurum.

Özkök'e herkes kızıyor.

Kızsan bile sevilecek, sempatik bir tarafı var Özkök'ün. Mahallede bir deli vardır, bazen sizin kafanızı da yarar ama sevimlidir. Mahallenin delisi aynı zamanda bazen de mahallenin namusunu da korur. Özkök'ün durumu da biraz ona benziyor. Onun için bazen çok kızsam da Özkök'ün ne dediğini önemser ve okurum.

Medyanın olmazsa olmazları kimlerdir?

Uğur Dündar bir fenomen tabi. Türk medyasında Dündar'ın isminin altında ezilmeyen gazeteci yok. Fatih Altaylı, Fehmi Koru, Mehmet Barlas, Emin Çölaşan, Behiç Kılıç, Murat Yetkin, Tamer Korkmaz ve Necati Doğru aklıma ilk gelen gazeteciler…

TALAT ATİLLA KİMDİR

1968'de Yozgat'ta doğan Talat Atilla, gazeteciliğe 1989'da Büyük Anavatan gazetesinde başladı. Sırasıyla İlkhaber gazetesinde muhabirlik, Ulus gazetesinde istihbarat şefliği, Sağlık dergisinde yazıişleri müdürlüğü, Günaydın ve Son Havadis gazetelerinde muhabirlik, Gündüz gazetesinde köşe yazarlığı, News dergisinde köşe yazarlığı, M1 TV Ankara temsilciliği, Yankı dergisinde köşe yazarlığı yaptı. 2004'te www.turktime.com haber portalını kuran Atilla, 2005'ten bu yana Güneş gazetesinde köşe yazarı olarak çalışmaya devam ediyor.