Çin, ABD'de yasalaşan Tibet Özerk Bölgesi’ne serbest giriş yasasının içeriğinin ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde bulunan tartışmalı kamplarda kişilere zorla kıyafet diktirilmesi ile bunların ABD’deki üniversitelere satılması iddialarının 'gerçekleri çarpıtmak' olduğunu savundu.
Abone olBakanlık Sözcüsü Hua Çunying, başkent Pekin'de düzenlediği olağan basın toplantısında, Sincan bölgesinde 1 milyondan fazla kişinin alıkonulduğu belirtilen 'Mesleki Eğitim Merkezi' adı altındaki kamplarda tutulan kadın ve erkeklere zorla kıyafetler diktirildiği sonra da bu kıyafetlerin ABD üniversitelerinde satışa sunulduğu iddialarının 'gerçekleri çarpıtan art niyetli saldırı' olduğunu söyledi.
Hua, 'Mesleki Eğitim Merkezleri' adı altındaki kampların bölgedeki fakirliği ortadan kaldırmak için kurulduğunu ve mevcut durumda bir kişinin kazancıyla tüm ailenin geçinebildiğini savunarak, zorla çalıştırılma iddialarını yalanladı.
Bu merkezlerdeki kişilerin gönüllü çalıştığını ifade eden Hua, zorla çalışma kamplarının daha önce kaldırıldığını kaydederek, bu konuda çıkan haberlerin gerçeklerin çarpıtılması olduğunu savundu.
Hua, "ABD liderinin bile kendi ülkesinin bir kısım medyasını eleştirmesine şaşmamak gerek" ifadelerini kullandı.
ABD basınında çıkan haberlerde, Çin'in Sincan bölgesindeki kamplarda tutulduğu iddia edilen kişilere zorla spor kıyafetler diktirildiği ve bu kıyafetlerin, ABD'de üniversite kampüslerinde satışa sunuluyor olabileceği ileri sürülmüştü.
Kamptaki bir fabrikada kadın, erkek ve gençler için dikilen binlerce polyester tişört ve pantolonun, yıl içinde en az 10 kez 47 yıldır spor malzemeleri satan Badger Sportswear'e gönderildiği ifade edilmişti.
Badger Sportswear Üst Yöneticisi John Anton, merkezdeki fabrikadan Badger Sportswear'e sevkiyatın soruşturulduğunu, bu süre içinde Hotan Taida'ya bağlı şirketten kaynak sağlanmayacağını ve üretimi başka bir yere yönlendireceklerini ifade etmişti.
Haberlerde ayrıca meslek sahibi kişilerin bile bu merkezlerde vasıfsız işler yapmak için eğitildiği, bazılarına yaptıkları iş karşılığında para ödenmediği, bazılarına bölgedeki asgari ücretin biraz üstünde ödeme yapıldığı belirtilmişti. Fabrikalarda çalışan kişilerin sayısının 10 bini geçtiği kaydedilmişti.
Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde zorla çalıştırılan işçilerin ürettiği malların diğer şirketler üzerinden ABD, Avrupa ve Asya'ya ihraç edilip edilmediği bilinmiyor.
"SONUÇLARINA KATLANMAK ZORUNDA KALIR"
Diğer yandan Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua, ABD'li yetkili, gazeteci ve turistlerin Tibet'e serbestçe girmesi aksi durumda Çinli yetkililerin ABD'ye girişinin yasaklanmasını öngören ve ABD Başkanı Donald Trump tarafından imzalanan 2018 Tibet'e Karşılıklı Erişim Yasasının, Çin'in iç işlerine müdahale olduğunu ve buna kararlılıkla karşı çıktıklarını söyledi.
Yasa içeriğinin, Çin'in gerçeklerini göz ardı ederek, ön yargıyla eleştirdiğini kaydeden Hua, "Bunu asla kabul etmiyoruz" ifadesini kullandı.
Söz konusu yasanın 'Tibetli ayrılıkçı unsurlara ciddi yanlış sinyaller gönderdiğini' savunan Hua, bu yasanın Çin-ABD ilişkileri ve iş birlikleri için de ciddi riskler oluşturduğunu söyledi.
Hua, Tibet'e herhangi bir dış müdahaleye müsamaha göstermeyeceklerini ve ABD'nin yasayı uygulaması halinde iki ülke ilişkilerine ciddi zarar vereceğini vurgulayarak, Çin'in de kendi çıkarlarını kararlılıkla korumak için gerekli önlemleri alacağının altını çizdi.
"ABD'yi Tibet'in yüksek hassasiyete sahip bir konu olduğunun farkına varmaya ve Tibet'i kullanarak Çin’in iç işlerine karışmayı bırakmaya ve ilgili yasayı uygulamamaya çağırıyoruz" ifadelerini kullanan Hua, aksi takdirde ABD'nin katlanması gereken sonuçların ortaya çıkacağını dile getirdi.
ABD'li yetkililerin, gazetecilerin ve turistlerin herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmadan Tibet'e girmesi aksi takdirde Çinli yetkililerin ABD'ye girişinin yasaklanmasını öngören '2018 Tibet'e Karşılıklı Erişim' tasarısı 11 Aralık'ta Senato tarafından onaylanmış dün de Başkan Trump tarafından imzalanarak yasalaşmıştı.
Çin, hakimiyeti altındaki Tibet Özerk Bölgesi üzerindeki egemenlik haklarının yüz yıllar öncesine dayandığını savunarak, bu bölgeye yönelik yabancı ülke, örgüt veya kişilerce yapılan eylemleri 'iç işlerine müdahale' olarak nitelendiriyor.