BIST 9.629
DOLAR 34,58
EURO 36,19
ALTIN 2.968,04
HABER /  GÜNCEL

'Çin'de içe açılma zamanı'

Bazı uzmanlara göre 2016-2017'de ABD'yi geçerek dünyanın en büyük ekonomisi olması beklenen Çin, 'dışa açılım ve iç reform' politikasının yerine dış ticarete reform getirip içeriye açılmaya hazırlanıyor. Serkan Demirtaş'ın Pekin ve Şanghay izlenimleri.

Abone ol

Bizi Çin’e taşıyan uçak Pekin Havalimanı’na indiğinde göz gözü görmüyordu.

Hava kara-gri bir pus örtüsünün altında kaybolmuş; güneş ise bilimkurgu filmlerine özgü fütüristik bir sahneyi andırırcasına bu kalın örtünün altından parlamaya çalışıyordu.

Şehre doğru ilerledikçe artan trafik ve egzoz dumanı sahneyi daha dramatik bir hale sokarken, yolda karşılaştığımız Çinlilerin büyük çoğunluğunun ağız ve burunlarını maskeyle kapatıyor olması durumun vahametini gösteriyordu. Hava kirliliği had safhaya ulaşmış ve artık insan sağlığını tehdit eder ölçülere ulaşmıştı.

China Daily gazetesinin haberine göre, 11-12 Ocak günlerinde hava kirliliği oranı, 20 milyonluk Pekin’in bazı bölgelerinde bir metreküp havada 900 mikrogramı aşarak, bir metreküpte 25 mikrogram olan Dünya Sağlık Örgütü normlarının neredeyse 40 katına ulaştı.

Turuncu alarm

Çin genelindeki 74 kentten 33’ünde bu oranın 300 mikrogramın üzerinde ölçülmesi üzerine, turuncu alarma geçen yetkililer, gerek olmadıkça sokağa çıkılmamasını, özellikle çocuk ve yaşlıların evde kalmasını, sokağa çıkacakların da mutlaka maskeyle dolaşmaları tavsiyesinde bulundular.

Şehir merkezlerine yakın fabrikaların birçoğu faaliyetlerini geçici süreliğine dondururken, ülkede yayılan kanı sorunun tek tek kentlerde alınacak önlemlerle değil ulusal çapta yaşama geçirilecek bir yol haritasıyla çözülebileceği şeklinde.

Hava kirliliği, 2016-2017 döneminde ABD’yi de geçerek dünyanın en büyük ekonomisi olmayı planlayan Çin’in geleceğe dönük üzerinde çalışması gereken sorunlardan sadece biri.

Çin İstatistik Bürosu’nun 2010 rakamlarına göre, sanayi üretiminde kömürün payı yüzde 76,5 oranında.

Yüksek miktardaki kömür rezervlerini, girdi maliyetlerini düşürmek, rekabetçiliğini ve dolayısıyla hızlı büyüme oranlarını düşürmemek adına ekolojik kaygıları bir tarafa bırakarak kullanan Çin’in kısa vadede bu tabloyu değiştirecek radikal kararları alması beklenmiyor. Çünkü, Çin’in çok daha büyük hedefleri var.

Yeni liderler, yeni reformlar

OECD tahminlerine göre, Çin ekonomisinin 2016-2017 döneminde ABD’yi de geride bırakarak dünyanın en büyük ekonomisi olması bekleniyor. Geçen Kasım ayında Çin Komünist Partisi kongresinde şekillenen yeni Devlet Konseyi, Mart ayında görevi devralacak Devlet Başkanı Şi Jinping liderliğinde 2023’e kadar sürecek iktidarlarında Çin ekonomisini daha da ileriye taşıyacak bir reform sürecini yaşama geçirmeye kararlı görünüyorlar.

Reformların temelinde ise 1,3 milyarı aşan Çin nüfusunun büyüyen ekonomiden daha fazla yararlanması, kişi başına gelirin 2023’de mevcut rakamı ikiye katlayarak en az 12,000 dolara ulaşması, bu yapılırken ise daha adaletli gelir dağılımı ilkesi yatıyor.

Zira ekonomik büyüme oranının yüzde 7 veya 8 oranının altında kalmasının başta işsizlik olmak üzere büyük sosyal sorunları beraberinde getirmesi ve aynı zamanda gelir uçurumunun giderek derinleşmesinin halkta yaratacağı huzursuzluk Çin yönetiminin başlıca kaygıları arasında yer alıyor.

Pekin Üniversitesi’ne bağlı Çin Ekonomik Araştırma Merkezi’nden Yard. Doç. Yu Miaojie’ye, bu tür sosyal sorunların çözülmesinin tek yolu “pastayı büyütmek.

Bunun nasıl yapılacağına ilişkin görüşlerini sıralayan Yu, ekonominin yeniden yapılanması sürecinde öncelikle sanayi üretiminin kalitesinin artırılması ve dış ticaretle ilgili yeni hedeflerin belirlenmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Çin’in ekonomik başarısının arkasındaki Deng Şiaopeng’in 1990’ların başında gündeme getirdiği “dışa açılım ve iç reform” politikasına atıfta bulunan Yu, “Artık bunun tam tersini yapmanın vakti geldi; dış ticarete reform getirmek ve içeriye açılmak,” görüşünü yansıttı.

Yu'nun içe açılmadan kasti, büyük kentlerde oturma ve yerleşme izninin kaldırılması; ülke içinde ticaret yapmanın önündeki engellerin kaldırılması ve Çin özel sektörünün iletişim, demiryolları gibi sektörlere girmesi önündeki engellerin kaldırılmasını da içeren bazı liberal önlemler

3,5 tilyon dolarlık rezerv

Dış ticarette ise “ihracat iyi-ithalat kötüdür” anlayışından vazgeçilmesini, 3,5 trilyon dolarlık döviz rezervinin ABD’den ileri teknoloji ithalatı için kullanılmasını öneren uzman; Çin’in ticaretinin yüzde 40’ını gerçekleştirdiği ABD ve Avrupa’daki ekonomik bunalımın daha da uzun süreceğinden hareketle BRICs olmak üzere gelişmekte olan ve özellikle de ASEAN bölgesi ülkelerine yoğunlaşmanın yararlı olacağının altını çiziyor.

Bu reform önerilerinin büyük çoğunluğunun yeni Çin yönetimi tarafından da paylaşıldığı, Mart ayından sonra uygulama aşamalarının gözden geçirileceği Çin’de yaşayan yabancılarca da kaydediliyor. Ancak bu yönelimin, ülkenin sosyal sorunlarına ne kadar çözüm getireceği yanıtını herkesin merakla beklediği önemli bir soru.

Bir başka soru ise, ekonomik reformların yanı sıra demokrasi alanında da bazı açılımların yapılıp yapılmayacağı. Maalesef, her şeyin ekonomi üzerine oturtulduğu Çin’de reformlar kastedilirken, demokrasi ve insan hakları konusu gündemin orta sıralarını bile zorlayamıyor. Facebook ve Twitter gibi küresel sosyal medya araçlarının yasak olduğu, medya üzerindeki denetimin devam ettiği Çin’de, “Bir Çin baharı yaşanır mı?” sorusunu sorduğumuz yabancı kaynaklar, şunları anlattılar:

“Twitter yasak ama Weibo var. Ve yaklaşık 500 milyon kişi kullanıyor. Facebook yasak ama yaklaşık 300 milyon blog var. Ve bu mecralar üzerinden her türlü görüş ve düşünce yayılabiliyor. Bu görüşleri ve düşünceleri Komünist Parti de yakından izliyor ve dikkate alıyor. Örneğin yolsuzluk konusunda bu mecralardan gelen her türlü yakınma ve eleştiri hemen değerlendiriliyor ve gerekli incelemeler yapılıyor."

"Geçen sene yaklaşık 33,000 kamu personeli hakkında yolsuzluk soruşturması yapılmış. Parti, bunlara izin vermiyor ve her sene hazırladığı raporlarında da ülkedeki sosyal sorunlara ilişkin ayrıntılı analizler gerçekleştiriyor. Yani sistem kendi içinde bazı sorunların büyümesine izin vermeyecek bir mekanizma da barındırıyor.”