Cemil Çiçek, son günlerde yoğun tartışmalara neden olan "azınlık" kavramı konusunda AB ile aynı dili konuştuklarını ve çok hassasiyet gösterdiklerini söyledi....
Abone olAdalet Bakanı Cemil Çiçek, Türkiye ile AB'nin azınlıklar konusunda aynı dili konuşmadığını ifade ederek, ''Ülkedeki herkesin, bir kısım kurulların, Türkiye'nin yabancı ülkelerde yanlış anlaşılmalara yol açabilecek kavramlardan kaçınması gerekir. Bir kısım kavramların yerli yersiz tartışmaya açılması, başka tartışmaları beraberinde getirir, toplumun huzurunu kaçırır'' dedi. Cemil Çiçek, partisinin ''Siyaset Akademisi 2. Dönem AB Programı'' çerçevesinde, ''AB'ye Yönelik Hükümet Politikaları'' konulu konferans verdi. AK Parti Ankara İl Başkanlığı'nda gerçekleştirilen konferansta Çiçek, 3 Kasım'ın, Türkiye'nin ve AK Parti'nin siyasi tarihinde çok ayrı bir anlamı olduğunu söyledi. Türkiye'nin ''derinden ve sessiz'' bir devrim yaşadığını belirten Çiçek, 3 Kasım 2002'den bugüne AB yolunda yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Çiçek, AB üyesi ülkelerin, ''41 yılda yapamadılar, 2 yılda yapamazlar'' düşüncesiyle taahhüt altına girdiğini ifade ederek, ''Ne zamanki taahhütler yerine getirilmeye başlandı, AB düşünmeye başladı. Şimdi Türkiye'yi konuşmayan ülke yok'' dedi. ''Avrupa'yı yanıltmadık, ama şaşırttık'' diye konuşan Çiçek, AB sürecinde Anayasa ve yasalarda yapılan değişiklikleri anlattı. Bu değişikliklerin AB istediği için değil, Türkiye'nin daha çağdaş, daha demokratik bir ülke olması için yapıldığını anlatan Çiçek, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Dernekler Kanunu ve Ceza İnfaz Kanunu'nun 17 Aralık'tan önce çıkarılacağını kaydetti. Bu değişikliklerin, Türkiye'nin hukuk altyapısının kuvvetlendirilmesi, demokrasinin kurumsallaşması açısından önemli olduğunu vurgulayan Çiçek, yasaların çıkarılması kadar, uygulamanın da önemli olduğunu, ancak bunun zaman alacağını anlattı. Çiçek, ''Zihniyet değişimi öyle bir gecede, bir ayda olmuyor. Sindire sindire yapılması gerekiyor'' dedi. Türkiye'nin, 17 Aralık'ta müzakere tarihi verilmesini hak ettiğini belirten Çiçek, ''Bizim beklentimiz objektif, adil bir yaklaşımdır. Kimseden özel bir rica, muamele, tavassut, himaye beklemiyoruz. Türkiye bu noktaya gelmiştir, başı diktir. Bu verilen sözlerin tutulmasıdır, ahde vefadır. Verilen sözlerin tutulmaması da çağdaşlığa uymaz'' diye konuştu. YOLUNDA HERKES ÇABA GÖSTERMELİ'' AB'nin sadece hükümetin hedefi değil, bir devlet politikası olduğuna işaret eden Çiçek, şöyle devam etti: ''(17 Aralık'ta tarih alınması noktasında yegane çabayı hükümet göstersin) demek olmaz. Her partinin, her sivil toplum kuruluşunun, herkesin çaba göstermesi lazım. Şunu açıklıkla söyleyebilirim; bir iki sivil toplum kuruluşu dışında fazla gayret gösteren olmadı. Milli hedefse, herkesin katkı sağlaması lazım. (Hükümet yapsın bakalım, nasıl yapacak) diye bir seyirci kalma durumu var. Saydığım kurumları göreve davet ediyorum; kimin elinde ne varsa ortaya koysun. Orada herkesin yapacağı işler var. Örneğin, herkes muhatabına mektup yazabilir, imza kampanyaları başlatılabilir, konferanslar düzenlenebilir. Türkiye'nin AB'ye neden girmek istediği, AB'ye katkıları anlatılabilir. Bu Türkiye'nin tanıtımı ile de alakalıdır. Biz elimizden geleni yapıyoruz. 2005'e de müzakere tarihi almaya kararlıyız.'' İlerleme Raporu'nda açıklığa kavuşmasını istedikleri hususlar bulunduğunu belirten Çiçek, ''Bizimki gönül macerası değil, tabiri caizse 3-5 günlük sevda da değil. Müzakereler sonunda tam üye olmak istiyoruz. Tüm üye olmayacaksak bu AB'nin temel felsefesine de aykırıdır. Farklı bir statüyü de kabul etmeyiz'' diye konuştu. AZINLIKLAR KONUSU Adalet Bakanı Çiçek, azınlıklar konusuna da değindiği konuşmasında, şu görüşleri dile getirdi: ''AB ile bu konuda aynı dili konuşmuyoruz. Bu ülkede yaşayan herkes, belli sorumluluk duygusu içinde olmalıdır. Türkiye'nin birliğini, yerli yersiz tartışmamalıyız, bu başkalarının ekmeğine yağ sürme olur. Başkalarının özel planlarıyla örtüşecek yanlış tavırlara itibar edilmemeli, önayak olunmamalıdır. Bu ülkedeki herkesin, bir kısım kurulların, Türkiye'nin yabancı ülkelerde yanlış anlaşılmalara yol açabilecek kavramlardan kaçınması gerekir. Bir kısım kavramların yerli yersiz tartışmaya açılması, başka tartışmaları beraberinde getirir, toplumun huzurunu kaçırır. AB'nin bir kısım uygulamaları var ki bütün ülkelerde aynı, bazı uygulamaları da var ki her ülkenin ayrı bir yöntemi vardır. Herkes, kendi özel beklentilerini, AB üzerinden Türkiye'nin önüme koymaya çalışıyor. Herkesin, aydın sorumluluğu içinde hareket etmesi gerekiyor. Bazı tartışmaların, bu sorumlulukla bağdaştığını görmüyorum.'' Çiçek, 17 Aralık'ta müzakere tarihi verilmemesi halinde Türkiye'nin B planının olup olmadığının sorulması üzerine, ''Bu, neye, nasıl baktığına bağlı. Biz, AB'yi önemsiyoruz. Farz edelim olmadı, bu dünyanın sonu değil, dizimizi dövmeye gerek yok. Türkiye, büyük bir ülke. Türkiye, reformlara devam etmesi durumunda fırlayacaktır. Hedefimiz büyük, güçlü bir ülke olmak'' dedi.