CHP'nin içinde tuzluklar yok mu?
Gezi olayları sırasında bir iddiada bulunmuş, "Bu ayaklanmaların finali CHP Genel Merkezi'nin önünde son bulursa şaşırmam" demiştim.
Gezi olayları sırasında bir iddiada bulunmuş, "Bu
ayaklanmaların finali CHP Genel Merkezi'nin önünde son bulursa
şaşırmam" demiştim.
Dün ilçe belediye başkan adayları açıklanır açıklanmaz bir anda
parti teşkilatları işgal edilmeye başlandı. Ben bu yazıyı yazarken
CHP Genel Merkezi'nin önünde binlerce partili adeta isyan ediyor,
patlayan gümbürtü köşe bucak tüm yurda dalga dalga yayılıyordu.
Ankara, Antalya, İzmir, Kırklareli, İstanbul başta olmak üzere pek
çok il ve ilçe barut gibi. Bir kıvılcım infilaka neden oldu,
olacak.
Aslında ben bu isyanın nedenini anlamadım?
Aday gösterilen isimleri neden beğenmiyorlar ki? Aday
gösterilmesini istediklerinin ne farkı var? Neticede hepsinin
belediyeciliği bilmemek gibi ortak bir noktası var. Yani
Antalya'da, İzmir'de belediye başkanı yaptıkları ne yaptı ki, aday
gösterilmeyenler ne yapsın değil mi?
Tabi burada suç Kemal Kılıçdaroğlu'nun...
Gezi olaylarından beri alıştırdı partilileri ayaklandırmaya!
Adamlar ayaklanacak bir neden bulamayınca kendi adaylarına karşı
ayaklandı en sonunda...
Dün CHP Genel Merkezi'nin önündeki görüntüleri izledim.
Gezi'de Erdoğan'ın Dolmabahçe'deki ofisini, Başbakanlığı, Meclis'i
işgal etmeye çalışanlara arka çıkıp, "Bırak yurttaşlarımız
demokratik hakkını kullansın" diyen Kılıçdaroğlu, parti
binasını basan kendi partililerinin önüne bariyerleri ve güvenlik
görevlilerini dizmiş, yetinmemiş bir de "Tayyip'in
polisleri"ni çağırtmıştı!
Şimdi paralel yapılanmayı kabul etmiyor ya hani!
Yakında edebilir!
Etmesi de doğru olur hani...
Lakin devlet kadar CHP'nin içinde de paralel bir yapı var! Partiyi
"İktidar vaadiyle" yeniden dizayn etmeye çalışan
birilerinin verdiği talimatları ister istemez uygulamak zorunda.
Bunun için de, ön seçimlerde ve mülakatlarda ismi öne çıkanları
aday gösteremiyor. Bunun yerine bazı tuzluklar aday gösteriliyor.
Yurttaş da buna isyan ediyor haliyle. Sadece halk değil, Büyükşehir
Belediye Başkan adayları da kazan kaldırmış durumda. Aziz
Kocaoğlu'nun her an istifa edeceği söylentileri var.
Durum daha şimdiden böyle. 30 Mart'tan sonrasını hayal dahi
edemiyorum doğrusu...
Dün bu karmaşa içinde ekranda bir başka görüntüsüne, daha doğrusu
açıklamasına daha şahit oldum Kılıçdaroğlu'nun. Yine mikrofona
boynunu uzatmış konuşuyordu.
Biliyorsunuz, mikrofona boynunu uzatınca tam bir kuğu görüntüsü
veriyor! Köprücük kemiğinin üzerindeki deri ışıkta parlayınca, hele
bir de yutkunduğunda gırtlağındaki çıkıntı asansör gibi yukarı
aşağı inip çıktıkça daha bir ikna edici oluyor!
Yine öyle ikna ediciydi!
Menekşe gibi kokan nefesiyle 40 yıllık cemaatçi gibi haykırıyor,
"Başbakanın kullandığı tek cümle var, paralel devlet bize
operasyon yaptı. Senin bakanlarına rüşveti kim verdi? Sen önceden
uyarıldın. Neden konuşmuyorsun? Biz kutu diyoruz, o paralel devlet
diyor. Kutunun içinde 4,5 milyon dolar diyoruz, o paralel devlet
diyor. 700 bin liralık saat diyoruz o paralel devlet diyor. O
kasaların içinde milyon dolarlar var diyoruz o paralel devlet
diyor" diye sesleniyordu.
Başbakan haliyle cevap vermiyor.
Aslında benim ortayolu bulmak için bir önerim var ama, dinlenir mi
bilmiyorum!
Mesela önce Kılıçdaroğlu SSK'nın kendi genel müdürlüğü döneminde
nasıl batırıldığını, akrabalarını takım taklavat halinde nasıl
kadroya aldırdığını, torununu bile nasıl sigortalı yaptığını
anlatsa... Hemen ardından mahkeme kararıyla kesinleşen CHP içindeki
yolsuzluğun nasıl yapıldığından bahsetse. Sonra da, "Bak
ben açıkladım, sen de açıkla" diye Erdoğan'a seslense
cevap almaz mı?
Bence kesin alır!
"Benim hırsızlığımı bırak, sen kendi hırsızlığından
bahset" dediğinizde kimse sizi ciddiye almıyor işte...
Sadece Başbakan değil, halk da ciddiye almıyor.
Türkiye'de sosyal demokratların ne kadar tıkanmış ve umutsuz bir
vak'a olduklarının apaçık delili nedir biliyor musunuz?
Kılıçdaroğlu'nun deyimiyle ortada bir sürü hırsız var, yolsuz var,
rüşvetçi var, vurgun var ve bir de "diktatör" var.
Ama buna rağmen CHP halk için bir seçenek olamıyor!
Niye?
Bizim değil, kendisinin yolsuzluk dosyasının önünde böbürlenerek
poz verdiği adamı İstanbul'a aday yapıyor. "Senin
bakanların hırsızlık yaptı" derken, yolsuzluktan 200 yıl
hapsi istenen adamı İzmir'den aday gösteriyor. İlçelerde aday
gösterdiği bazı isimlere bakıyorum, haklarındaki iddialar buradan
köye duble yol olur!
İşte bundan dolayı CHP tercih olamıyor.
Ha!
Nasıl olmuşsa olmuş, temiz birkaç isim de aday gösterilmiş.
Mesela bunlardan biri Beyoğlu için aday gösterilen Aylin Kotil.
Biliyorsunuz Aylin hanımefendi bundan bir süre önce İstanbul'dan
Ankara'ya yürüyerek adından çok bahsettirmişti.
Tillahi böyle olacağını bilsem, kendisine tüm gücümle destek olur,
hatta destek verilmesi için konu komşuya resmen yalvarırdım.
Bilemedim, bilmediğimi de diyemedim!
Ah be kardeşim, ah be kardeşim!
Ankara'ya kadar yürüdün Beyoğlu'ndan adaylığı aldın. Iğdır'a veya
Kars'a kadar gitsen şu an CHP'nin başındaydın ve ülkeyi Kemal
Kılıçdaroğlu'ndan kurtarmıştın ya!
Ne diye durdun sanki ablacım?