BIST 8.604
DOLAR 34,33
EURO 37,44
ALTIN 3.022,29
HABER /  GÜNCEL

CHP'li Topuz yine dokundurdu

Topuz, cumhuriyet kurumlarını statükoculukla suçlayanların laiklik karşıtı çevreler olduğunu iddia etti.

Abone ol

CHP Grup Başkanvekili Ali Topuz, 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışının, yeni bir siyasal yapılanmanın da ilk ve çarpıcı adımı olduğunu belirterek, ''Açılan Meclis ne bir meşrutiyet meclisidir ne de bir danışma meclisidir. Saltanata, hanedana, hilafete dayalı egemenlik anlayışlarının tümünü reddeden, meşru egemenlik temeli olarak milli iradeyi esas alan bir Millet Meclisidir''dedi.

Topuz, TBMM'nin 84. açılış yıldönümü nedeniyle özel gündemle toplanan Genel Kurul'da yaptığı konuşmasına, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın bir dış görev nedeniyle Ankara'da bulunamadığını belirterek başladı.

84 yıl önce bugün, tutsaklığa ve karanlığa itilmiş ülkede, Türk tarihinin en büyük devriminin gerçekleştirildiğini ve bir dönem kapatılarak yeni bir dönemin açıldığını ifade eden Topuz, yeni dönemin temelinde Milli egemenlik anlayışının yattığını vurguladı.

TBMM'nin temelinde, Mustafa Kemal'in 1919 haziran ayında yayınladığı ünlü ''Amasya Tamimi''nde yer alan, ''Milletin bağımsızlığını gene Milletin azim ve kararı kurtaracaktır'' anlayışı ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri, Erzurum ve Sivas Kongrelerinin olduğunu belirten Topuz, bu temelde aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde Milletin dayanışması, inancı, azmi ve kararlılığının bulunduğunu kaydetti.

TBMM'nin, bir askeri zaferin eseri değil; tam tersine, askeri zaferin TBMM'nin eseri olduğunu vurgulayan Topuz, orduyu kuran ve Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı yürüten, devleti oluşturan, ülkeyi yöneten ve Cumhuriyeti ilan eden TBMM'nin, bu nitelikleri ile dünyadaki tek örnek olduğunu belirtti.

''TÜRKİYE MODELİ''

Topuz, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Modern Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerinden en önemlisi, laiklik ilkesidir. Laiklik; milli iradeye, milli egemenliğe, Cumhuriyete dayanan demokrasimizin hem belirleyicisi hem de güvencesidir.

Bu nedenlerle, laikliği dar anlamda değil geniş anlamda tanımlamak ve anlamak gerekir. Laiklik anlayışı; bir yandan, devletin dinlere, dini inançlara saygılı ve ayni mesafede olmasını, dinlere, dini inançlara karışmamasını, öte yandan, dinlerin, dini inançların da devlete karışmamasını öngörür. Laiklik anlayışının dinlere, dini inançlara karşı olduğu kesinlikle söylenemez, söylenecek olursa yanlış olur, istismar olur. Ayrıca, dinlerin, dini inançların, hukuka, eğitime ve devlet yönetimine egemen olması laiklik anlayışı ile asla bağdaşamaz.

Modern Türkiye Cumhuriyeti'ni, önceki dönemden ayrı tutan en önemli özellik, kuşkusuz Laiklik anlayışının benimsenmiş olmasıdır. Bu sayededir ki, teokratik değerlerin egemen olduğu bir devlet ve toplum yapısından, büyük bir değişim ve dönüşüm gerçekleştirilerek çağdaş bir devlet ve toplum yapısına ulaşılabilmiştir. Günümüzde bütün dünyanın saygısını ve güvenini kazanmış olan ve de örnek gösterilen Türkiye modeli böylelikle oluşabilmiştir. Çok büyük bir bölümü Müslüman olan yurttaşlarımızın dini inançlarının gereklerini en iyi şekilde yerine getirirken, laiklik anlayışına dayanan bir devlet düzeni içinde, çağdaşlığa, uygarlığa ve refaha doğru hızla yol alabilmiş olması, Türkiye modelinin büyük başarısıdır.''

''SORUMLULUK CUMHURİYETTE DEĞİL YÖNETİMLERDE''

Ali Topuz, Türkiye modelinin, öteki Müslüman ülkelerle aramızdaki gelişmişlik ve çağdaşlık farkını açıklayan en temel özellik olduğunu ve bu modeli daha da geliştirerek, uygarlık düzeyini aşma hedefine yönelik çabaları hızlandırmak gerektiğini kaydetti. Çağdaş gelişmelere uyum sağlayarak, gerekli yenileşme ve değişim fırsatlarını kullanamamış olmanın ve yönetim yapısının hantallaşması, tıkanması ve verimsizleşmesinin sorumluluğunu, ülkeyi yönetmiş olan siyasi partilerde ve onların yöneticilerinde aramak gerektiğini belirten Topuz, bu sorumluluğu Cumhuriyette ve laiklik anlayışında ve Cumhuriyetin kazanımlarında aramanın ve bazı Cumhuriyet kurumlarını ve kazanımlarını bu nedenle statüko olarak tanımlayıp suçlamanın doğru bir yaklaşım olmadığını söyledi. Topuz, ''Böyle bir yaklaşımı ancak, kuruluşundan beri Cumhuriyet ve laiklik karşıtı düşüncelerini fırsat buldukça, örtülü ya da açık olarak sergileyen çevreler sürdürebilir''diye konuştu.

Cumhuriyeti ve demokrasiyi bir arada sahiplenmeye devam etmek gerektiğini, Cumhuriyet ile demokrasi arasında çelişki ya da çatışma olduğunu kabul etmek kadar yanlış ve tehlikeli bir yaklaşım olamayacağını ifade eden Topuz, gerçek bir demokrasinin, sağlam bir Cumhuriyetin üzerinde yükselebileceğini söyledi.

Topuz, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Dünyanın hiçbir parlamentosunda bizdeki kadar geniş kapsamlı dokunulmazlık anlayışı yoktur. Bu durum milletvekillerinin de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin de saygınlığına gölge düşürmektedir. Bir an önce milletvekili dokunulmazlıklarının sınırlandırılması ile ilgili Anayasa değişikliklerinin gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. Milletvekili genel seçimleri öncesinde Cumhuriyet Halk Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi liderleri bu konuda halka söz vermişlerdir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz sözü yerine getirmek istiyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi'nden de halka verdiği sözü yerine getirmesini bekliyoruz.

Dokunulmazlıklarla ilgili başka bir sorunumuz da Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne intikal etmiş ve ilgili komisyonda bekletilmekte olan yüzden fazla dokunulmazlıkların kaldırılması ile ilgili tezkerelerdir. Bu tezkereler, yargı organlarından Meclise gönderilmiş tezkerelerdir. Yargılamanın devam edebilmesi için ilgili milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması istenmektedir. Dokunulmazlıklar kaldırılmayınca yargı işleyememektedir. Milletvekilleri de Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu durumdan yara almaktadır. Bu konunun da ivedilikle çözülmesi gerekmektedir.'' Her yıl 23 Nisan'ın aynı zamanda çocukların da bayramı olarak kutlandığını ve dünyada çocuklara armağan edilmiş, onlar için önerilmiş böyle bir bayramın hiçbir ülkede bulunmadığını belirten Topuz, bunu ülke açısından onur ve kıvanç nedeni saydığını söyledi. Ali Topuz, sözlerini şöyle tamamladı:

''ÇOCUK UMUTTUR''

''23 Nisan bir umudun adıdır. Çocuk ta bu umudun
köprüsüdür. Çocuk gelecektir, çocuk umuttur, çocuk değişimdir, çocuk yenileşmedir. Biz 23 Nisan'ı bu nedenlerle Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutluyoruz. Zaten her çocuk her zaman bir bayramdır.

23 Nisan'ı sadece geçmişe saygı anlayışı ile değil, geleceğe dönük bir umut olarak da selamlıyorum. Bu güzel ve anlamlı günü, ulusumuzla ve bütün dünya çocuklarıyla paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.''