CHP Adana milletvekili Faruk Loğoğlu yazılı bir açıklama yaparak Türkiye'nin Işid konusunda ne yapması gerektiğini anlattı.
Abone olAK Parti'nin terörle mücadele konusundaki tutumunun ne olduğunu açık açık anlatması gerektiğini belirlen Loğloğlu, hükumetin ABD öncülüğündeki bildiriyi imzalamamasının neticede doğru olduğunu fakat imzalamama gerekçelerinin yanlış olduğunu ileri sürdü.
Loğoğlu, Türkiye'nin yapması gerekenleri 5 maddede sıralarken, Türkiye'nin terörle mücadelede net bir tavır ortaya koyması gerektiğini savundu.
Loğoğlu'nun yazılı açıklaması şöyle:
AKP'NİN TERÖR ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİSİ KONUSUNDA CİDDİ ŞÜPHELER MEVCUTTUR
ABD’nin IŞİD karşıtı koalisyon kurma çabalarına yönelik olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan “terörle mücadele konusunda Türkiye’nin tutumu bellidir, bundan taviz vermesi de mümkün değildir” açıklamasını yapmıştır. Ancak işaret ettiği tutumun ne olduğunu bir de halkımıza anlatırsa, ülkemizin ve bölgemizin geleceği için son derece önemli ve duyarlı olan bu alanda politikamızın ne olduğunu sonunda hep birlikte öğrenmiş oluruz. Zira geçmişteki AKP Hükümetlerinin hangi terör örgütlerine karşı olduğu, hangileriyle ilişki içinde bulunduğu bile belirsizdir. Hatta AKP Hükümetlerinin bazı terör örgütleriyle sürekli ve kapsamlı ilişkileri olduğu yönünde yoğun iddia ve ciddi şüpheler mevcuttur.
BİLDİRİYİ İMZALAMAMA KARARI DOĞRU
Terörle mücadele konusunda Davutoğlu Hükümeti de paralel bir belirsizlik ve hamaset içindedir. Bu nedenledir ki, Türkiye’nin ABD öncülüğünde IŞİD’e karşı oluşturulan koalisyona katkı verip vermeyeceği, verecekse de nasıl bir katkı vereceği açık değildir. Türkiye, koalisyona katkı verecek olmakla birlikte, Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde imzalanan koalisyon bildirisine askeri operasyon unsuru içerdiği gerekçesiyle imza atmamıştır. Söz konusu bildiriyi imzalamama kararı neticede doğru, fakat Erdoğan ve Davutoğlu’nun ileri sürdüğü imzalamama gerekçelerinin büyük bir bölümü yanlış ve aldatıcıdır.
AKP cephesinin anti-IŞİD koalisyonunun askeri eylemlerine ortak olmama kararının gerekçesi olarak gösterdikleri nedenler şunlardır:
• “49 vatandaşımızı IŞİD’in elinde rehinedir. Onların can güvenliği önceliğimizdir. Kendilerine zarar gelmesini istemeyiz. Dolayısıyla Türkiye’nin çok özenli davranması gerekiyor.” Bu, elbette anlaşılır bir kaygıdır. Ancak vatandaşlarımızı kurtaracak bir strateji veya çıkış yolu da değildir. Dahası, bu gerekçeyle bildiriyi imzalamayan Hükümet, rehineler konusunda 11 Haziran 2014 tarihinden bu yana sonuç alıcı bir adım atamamıştır.
• “Peşmergelere Batılı ülkelerce verilecek silahlar PKK’nın eline geçer.” Daha çok ilgili ülkelerle yapılan görüşmelerde dile getirilen bu gerekçe inandırıcı değildir. Çünkü sözde çözüm sürecinin vardığı noktada, PKK AKP tarafından baş muhatap olarak alınmakta ve meşrulaştırılmış bulunmaktadır. Koşullar değiştiğinde, PKK’ya doğrudan silah tedarik etmek isteyecek dış çevreler ise her zaman olacaktır.
• “Batılı ülkelerce Irak yönetimine verilecek silahlar IŞİD’in eline geçer.” Birincisi, IŞİD’in elindeki silahlar zaten Batılıların silahları ve tedarikçileri de onlar olduğu için bu mülahazanın da fazla bir inandırıcılığı yoktur. Elindeki silahları Irak yönetiminin IŞİD’e vermesi söz konusu değildir. İkincisi, bugüne kadar IŞİD’e en büyük desteğin Türkiye tarafından sağlandığına ilişkin iddialar güçlenmektedir. Öte yandan, Irak’ta bütün grupların elinde yeterince silah bulunmaktadır. Kısacası, AKP Hükümeti bu gerekçeyi ileri süreceğine IŞİD’in Türkiye’den aldığı desteği kesmelidir.
• “IŞİD’e karşı mücadelede Suriye’yle işbirliği Esad’ın elini güçlendirir.” Bu nokta AKP’nin her ne pahasına olursa olsun “Esad gidecek” politikasına bağlı kalacağını göstermektedir. Anlaşılıyor ki AKP için Esad IŞİD’den daha tehlikeli ve daha ciddi bir tehdittir.
• “Çözüm sürecini olumsuz etkiler.” Bu düşünce vahimdir çünkü hangi anlamda, hangi bağlamda terörle mücadele çözüm sürecini olumsuz etkileyebilir, anlamak mümkün değildir. Eğer AKP, PKK’yla yürüttüğü müzakerelerde IŞİD’i PKK’ya kaşı elini güçlendiren bir unsur olarak görüyorsa, o takdirde çözüm süreci fevkalade sağlıksız esaslar üzerinden sürdürülmektedir.
Dolayısıyla, Erdoğan/Davutoğlu’nun ileri sürdükleri çekinceler, rehineler konusu kısmen hariç tutulursa, geçerli değildir. AKP kendi politikalarıyla kendini köşeye sıkıştırmış ve ülkemizin ve halkımızın güvenlik ve barışını tehlikeye atmıştır. Oysa Türkiye’nin askeri operasyonlar boyutunun dışında kalmak istemesinin daha inandırıcı ve önemli nedenleri bulunmaktadır:
• ABD’nin IŞİD politikası genel anlamda bölgesel bir terörle mücadele stratejisi değil, IŞİD’i nokta olarak hedef alacak, sınırlı bir yaklaşımdır. IŞİD, Şii odaklar kadar Kürtleri de rahatsız etmektedir. Yeni Irak Hükümetinin kurulması, ABD’nin Kürtleri korumak için IŞİD’e yüklenmesini kolaylaştıran bir gelişme olmuştur. Türkiye ABD’nin Irak ve Suriye’deki Kürt politikasının içine çekilmek istenmektedir.
• ABD’nin öncülük ettiği koalisyonun uluslararası toplum ve uluslararası hukuk bakımından karşılığı yoktur. Zira BM Güvenlik Konseyi’nin bu konuda askeri güç kullanımını da kapsayan alınmış bir kararı yoktur. Böyle bir karar yokluğunda atılacak adımların ve öngörülmeyen sonuçlarının uluslararası ilişkilerde ciddi sıkıntılara yol açması olasıdır. Günü kurtarmak adına yarınlar tehlikeye atılmamalıdır.
• Türkiye büyük çoğunluğu Müslüman bir nüfusa sahip bir bölge ülkesidir. Ancak Arap değildir. Türk-Arap ilişkileri tarihinin öğrettiği bir ders, Türklerin Arapların işlerine karışmasının Türkiye için hep olumsuz sonuçlar verdiği gerçeğidir. Nitekim Irak Başbakanı Haydar el-Abadi Paris’te bölge ülkelerinden ülkesine asker gelmesine karşı olduğunu açıklamıştır. Türkiye’nin askeri üslerini kullandırması veya askeri operasyonlara fiilen dâhil olması dahi günün sonunda komşularımızla ilişkilerimizde ileride yeni sorunlara yol açabilecektir.
• ABD ve koalisyon ortakları askeri boyutta Türkiye olmadan da istediklerini yapma yetenek ve kolaylıklarına rahatça erişebilmektedirler.
Bu koşullarda yapılması gereken şunlardır:
• Türkiye terörle mücadele konusunda kesin ve net bir tavır ortaya koymalı ve terör örgütlerini isimlendirerek bunlara giden her türlü insan, silah ve paranın yollarını kapatmalı, sınır güvenliğini sıkılaştırmalıdır.
• Öncelikli olarak, bölgemizde olup bitenlerin nedenleri, hedefleri, seyri ve Türkiye üzerindeki etkileri incelenmeli ve kapsamlı bir siyasi strateji oluşturulmalıdır. Şu anda herkes bölge sorunlarının parçalarına, farklı boyutlarına bakarak hareket etmektedir. Oysa gereken bütüncül bir yaklaşımdır. Zira mesele sadece IŞİD, sadece terör de değildir.
• Komşu ülkelerin toprak bütünlüğü, egemenliği, bağımsızlığı ve birliği ilkeleri çerçevesinde Suriye ve Irak başta olmak üzere bölgeye barış ve istikrar getirecek arayışlara ve girişimlere Türkiye öncülük etmelidir.
• Oluşan koalisyona ulusal çıkarlarımız doğrultusunda yukardaki esaslar gözetilerek gerekli katkılar verilmelidir.