CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, yayınlanan 695 ve 696 sayılı OHAL Kanun Hükmünde Kararnamelere tepki gösterdi. Tezcan kararnemeler için " 20 Temmuz Darbesinin yeni darbe bildirileridir'' dedi.
Abone olCHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, Yayınlanan 695 ve 696 sayılı OHAL Kanun Hükmünde Kararnameleriyle ilgili açıklama yaptı.
Tezcan, "Yayınlanan 695 ve 696 sayılı OHAL Kanun Hükmünde Kararnameleri 20 Temmuz Darbesinin yeni darbe bildirileridir. Askeri darbeler ülkeyi sıkıyönetim bildirileri ile sivil darbeler de OHAL KHK’ları ile yönetir. OHAL’in üzerinden 17 ay geçmesine karşın hükümet normalleşmeye yanaşmamakta, ülkeyi olağanüstü yöntemlerle yönetmeye devam etmektedir. Bu darbe düzeninin devamı demektir. KHK taşeron işçilerin kadroya geçmesini yazılı/sözlü/uygulamalı sınav şartına bağlıyor. OHAL halkın ihtiyacı değil, tek adam rejiminin tercihidir. OHAL derhal kaldırılmalı, olağan koşullara dönülmeli ve Türkiye hızla normalleşmelidir" dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, yayınlanan 695 ve 696 sayılı OHAL Kanun Hükmünde Kararnameleri hakkında yazılı basın açıklaması yaptı.
"BU KHK’LAR YENİ DARBE BİLDİRİSİDİR"
CHP Parti Sözcüsü Tezcan’ın yazılı basın açıklaması şöyle: "Yayınlanan 695 ve 696 sayılı OHAL Kanun Hükmünde Kararnameleri 20 Temmuz Darbesinin yeni darbe bildirileridir. Askeri darbeler ülkeyi sıkıyönetim bildirileri ile sivil darbeler de OHAL KHK’ları ile yönetir.
OHAL’in üzerinden 17 ay geçmesine karşın hükümet normalleşmeye yanaşmamakta, ülkeyi olağanüstü yöntemlerle yönetmeye devam etmektedir. Bu darbe düzeninin devamı demektir. 696 sayılı KHK ile Yargıtay ve Danıştay’da yeni düzenlemeler yapılmaktadır. Yüksek Yargının KHK ile düzenlenmesi tam bir darbe yöntemidir. Bu düzenlemeyle Yargıtay’a 100, Danıştay’a 16 yeni üye atanıyor. Hukuk ve Ceza Genel Kurulu üyeleri sabitleniyor. Yürütme organı açıkça yargıyı yeniden dizayn ediyor. Amaç hem Yargıtay ve Danıştay seçimlerinde iktidar lehine oy nisabı oluşturmak, hem de Hukuk ve Ceza Genel Kurulu kararlarına etki edebilme yolunu açmaktır. Bu çaba yüksek yargıyı darbe mahkemesine dönüştürme çabasıdır. 12 Eylül cuntasının dahi yapmadığı, FETÖ icadı yöntemlerle yargı tamamen teslim alınmaktadır.
KHK TAŞERON İŞÇİLERİN KADROYA GEÇMESİNİ YAZILI/SÖZLÜ/UYGULAMALI SINAV ŞARTINA BAĞLIYOR
Taşeron işçilere kadro verilmesi bizim Haziran 2015’ten bu yana ortaya atıp takipçisi olduğumuz bir projedir. Bunun tüm yönleriyle Mecliste ele alınıp sendikalar ve çalışma örgütlerinin de katkısıyla eksiksiz çıkarılması gerekirken, gizli saklı KHK ile yapılması niyetin salih olmadığını da göstermektedir. Taşeron işçi sayısının 2 milyona yaklaştığı söylenirken, Çalışma Bakanının 450 bin kişiye kadro verileceği açıklaması da sorunun devam edeceğini gösteriyor. KHK uygulaması bu eksiklilerin Mecliste ve kamuoyunda tartışılıp giderilme imkanını ortadan kaldırmış, eksik bir düzenlemeye yol açmıştır.
KHK taşeron işçilerin kadroya geçmesini yazılı/sözlü/uygulamalı sınav şartına bağlıyor. Emeklilik hakkı kazananları kadroya geçirmiyor. Kadroya geçenlerin emeklilik tarihine kadar çalışabileceğini ondan sonra çalışamayacağını şart koşuyor. Taşeron işçilerin mevcut kadrolu çalışanlarla aynı haklara sahip olarak kadroya geçmesini güvence altına alan bir düzenleme görünmüyor. Bütün bunlar aslında ortada gerçek anlamda bir kadroya geçirme niyet ve düzenlemesi olmadığını gösteriyor. Buna karşın sınırlı da olsa taşerona kadro verilmesi uygun olmuştur. Bundan sonraki çabamız eksiksiz kadro hakkı mücadelesi olacaktır. Sürecin sendikalar ve çalışma örgütlerinin görüşleri de alınarak Mecliste etraflı ve tam bir kadrolu çalışma düzenlemesine dönüşmesi gerekir.
KHK İLE TUTUKLULARA TEK TİP ELBİSE ŞARTI GETİRİLMESİ MASUMİYET KARİNESİNİN İHLALİDİR
KHK ile ceza ve infaz kurumlarında tutuklulara tek tip elbise şartı getirilmesi masumiyet karinesinin ihlalidir. Yargılama aşamasında mahkum etme önyargısının ifşasıdır. Tek tipleştirmenin yakın tarihimizde açtığı derin yaralar hala hafızalarımızda tazeliğini korumaktadır. Buradan yargılama sürecine yönelik hiçbir fayda da bulunmamaktadır. Öç alma duygusuyla yargılama yapılamaz. Darbe girişiminin üzerinden 17 ay geçmesine karşın kamudan ihraç ve kapatma yoluna gitmede hala OHAL KHK’sı yoluna gidilmektedir. 2756 yeni ihraç ve 17 kuruma kapatma kararı verilmiştir. Bu konuda normal düzene dönülmeyip hala KHK ile işlem yapılması ancak darbe iktidarlarına özgü bir uygulama olabilir.
OHAL HALKIN İHTİYACI DEĞİL, TEK ADAM REJİMİNİN TERCİHİDİR
KHK ile Düzenleyici ve Deneyici kurum olan kanunla kurulmuş Türkiye Şeker Kurumu, Tütün ve Alkol Piyasası Denetleme Kurumlarının kapatılması, Vakıfbank hisseleri ve yönetimine ilişkin düzenleme yapılması, askeri yatırım alanında önemli faaliyet yürütecek Askeri Fabrika ve Tersane İşletme A.Ş (ASFAT A.Ş.) gibi bir işletmenin kurulması, tek adam rejiminin ekonomi yönetimi ve piyasa düzenleme anlayışını da ortaya sermektedir. Yargıdan taşerona, düzenleyici iktisadi kurum ve kuruluşlardan askeri yatırımlara, infazdan ateşli silahlara kadar birçok alandaki bu değişikliklerde Meclisin devre dışı bırakılmış olması, iktidarın 20 Temmuz Darbesini, darbe koşullarında yönetme isteği ve darbe düzenini sürdürme ısrarını göstermektedir. OHAL halkın ihtiyacı değil, tek adam rejiminin tercihidir. OHAL derhal kaldırılmalı, olağan koşullara dönülmeli ve Türkiye hızla normalleşmelidir."