BIST 9.589
DOLAR 35,26
EURO 36,74
ALTIN 2.962,32
HABER /  POLİTİKA  /  CHP

CHP'den çok sert basın açıklaması!

CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, ortaya çıkan tapelerle ve medya özgürlüğü ile ilgili bir basın açıklamsı yaptı.

Abone ol

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve yakın çevresi ile ilgili olarak 17 Aralık Büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrasında ortaya dökülen ses kayıtlarının, özellikle basın üzerinde büyük bir sansür mekanizması uygulandığı ve yapılan anketlerin kamuoyuna yansıtılmasında dahi manipülasyon yapıldığın iddiaları üzerine CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran sert bir açıklama yaptı.

Umut Oran, “
 Basın özgürlüğü yok artık grupları Erdoğan ve ailesi yönetiyor. Habertürk’ün görünmez patronu Erdoğan’ın kendisi midir? Erdoğan anketlere, altyazılara neden karışıyor? Neden anketlerde MHP’nin aldığı oy oranları BDP’ye aktarılmaya çalışılmaktadır? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün toplumdaki itibarını ölçen bir araştırmaya da müdahale edildi mi? Başbakan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan her sabah gazete patronlarını arayarak manşet talimatı veriyor? Erdoğan, Koza İpek gibi Ciner Holding’in de madencilik faaliyetlerini engellemekle mi tehdit ediyor?” diye sordu.

Umut Oran açıklamasında şunları kaydetti:


İnternette yer alan ve bazı talimatlar doğrultusunda seçim anketlerinin manipüle edildiğini gösteren yeni kayıtlar, Başbakan Erdoğan tarafından kurulmuş yeni basın düzeninin ne kadar vahim bir durumda olduğunu açıkça göstermektedir.

Kayıtlarda halkımıza sunulan anketlerdeki oy oranlarının değiştirilmeye çalışıldığı , bu konuda Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın bilgilendirildiği, konunun Başbakan Erdoğan’a iletildiği ve onun da bu yönde bir talimat verdiği görülmektedir.

Türkiye’de basın özgürlüğü üzerinde tarihimizde eşi benzeri görülmemiş bir baskı vardır. Basın kuruluşları haksız vergi cezaları ile tehdit edilmekte, basın mensupları talimatla işten çıkartılmakta veya haksız davalarla hapse atılmaktadır.

Türkiye 2002 yılında basın özgürlüğü bakımından dünyada 99. sıradayken bugün 154. sırada yer almakta, uluslararası Gazetecileri Koruma Örgütü de Türkiye’yi “dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi” olarak tanımlamaktadır. AB ilerleme raporu dahil birçok raporda hükümetin politikaları yüzünden basın özgürlüğünün kaybolduğu ve gazetecilerin otosansüre zorlandığı da ifade edilmektedir.

Gazetecileri meslek ahlakına aykırı bir şekilde davranmaya zorlayan, hakkını vererek gazetecilik yapmaya çalışanları da işsizlik veya hapis tehdidiyle karşı karşıya bırakan bu düzen artık iyice ortaya çıkmıştır.

Erdoğan’ın şu sorulara açıkça cevap vermesi gerekir:

1) Başbakan Erdoğan televizyon kanallarının altyazılarına, yayınlayacakları programlara hatta halka sunacakları anketlere neden karışmakta ve manipülasyon talimatı vermektedir? Dünyada gazetelere bu şekilde talimat veren bir başka Başbakan var mıdır? En tepeden gazetelere sansür girişiminde bulunmasının sebebi nedir?

2) AKP’nin tek taraflı olarak yürüttüğü müzakere sürecinde kamuoyunun hassasiyetlerinin manipüle edilmesi, bu yolla halkın doğru bilgiye erişiminin engellenmesinin sebebi nedir? Neden MHP’nin aldığı oy oranları BDP’ye aktarılmaya çalışılmaktadır? Erdoğan BDP için algı dezenformasyonu ve manipülasyon yapma ihtiyacını neden duymaktadır? Bu yolla seçmen kitlelerini neye ikna etmeye çalışmaktadır?

3) Başbakan’ın yakınlarının yöneticisi olduğu TÜRGEV’e 100 milyon dolar bağış yaptığı ifade edilen, halen ABD’nin küresel teröristler listesinde yer alan Yasin El Kadı’nın eski ortağı olan, Başbakan’ın eski danışmanı Cüneyt Zapsu ile de bir dönem ortaklığı bulunan Ciner Yayın Holding yöneticisi Fatih Saraç, Habertürk’ü Başbakan Erdoğan adına mı kontrol etmektedir? Habertürk’ün görünmez patronu Erdoğan’ın kendisi midir ?

4) Başbakan Erdoğan tarafından, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün toplum nezdindeki itibarını ölçen bir araştırmaya müdahale edilerek, bu konuda çıkan oranları da manipüle etme talimatı verilmiş midir?

5) Başbakan’ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan her sabah bazı gazete patronlarını arayarak o günün ve bir sonraki günün manşetini tartışmakta mıdır? Her sabah bütün gazetelerin üst düzey yöneticileri Başbakanlıktan talimat mı almaktadır? Yalçın Akdoğan’a bu görevi veren Erdoğan mıdır? Yine basın mensuplarına “televizyona çıkması sakıncalı siyasetçiler” listesi gönderilmekte midir? Belirli siyasetçiler aktif olarak basından yasaklanmakta mıdır?

6) Bu talimatlara uymayan veya Başbakan Erdoğan’ın hoşuna gitmeyen bir yayın politikası belirleyen gazete patronlarının sahibi olduğu diğer şirketlere hiçbir kamu ihalesinin verilmemesinin sebebi nedir? Başbakan bazı basın organlarına açıkça maliye müfettişi göndererek vergi cezası kesilmesi talimatı vermekte midir?

7) Maden sektöründe de faaliyet gösteren Koza İpek Holding’in madencilik faaliyetleri, grubun sahibi olduğu medya organlarının yayınları nedeniyle mi engellenmektedir? Erdoğan Ciner Holding’i de madencilik faaliyetlerini engellemekle tehdit etmiş midir? Erdoğan basın patronlarının maden sektörüne girişini teşvik edip, daha sonra da buradaki yatırımlarını ayrımcı şekilde engelleme tehdidiyle medya gruplarını kontrol altına almaya mı çalışmaktadır? 16 Haziran 2012 tarihinde yayınlanan Başbakanlık genelgesi ile maden ruhsatları ve maden alanlarındaki izinlerin Başbakanlık iznine tabi tutulmasının nedeni bu alanda yatırımı olan medya holdinglerini baskı altında tutmak mıdır?

8) Ciner Holding’in sahibi olduğu Sabah ve ATV’ye 2007 yılında TMSF tarafından el konulmuş, daha sonra Başbakan Erdoğan’ın yakını olan Çalık Holding’e satışı gerçekleştirilmiş arkasından da yine Erdoğan’ın talimatları doğrultusunda yine Erdoğan’ın belirlediği isimlere devri sağlanmıştır. Ciner Grubu gibi Sabah – ATV’nin bağlı bulunduğu medya grupları da Erdoğan tarafından mı yönetilmektedir?

9) Sabah – ATV’nin dahil olduğu medya grubunun kendi yakınlarına devri için Erdoğan bir havuz oluşturulması talimatı vermiş midir? İnşaat sektöründe faaliyet göstermekte olan şirketlerden bu havuza katılmaları için para talep edilmiş midir? Erdoğan bu işin koordinasyonu için Binali Yıldırım’a, takibi için de Bilal Erdoğan’a talimat vermiş midir? Bu havuza para yatıracak olan iş adamlarına kamu bankalarından kredi ve kamu ihalelerinde ayrıcalık vaadinde bulunulmuş mudur?

10) Rekabet Kurulu’nun bir ara karar ile onay verdiği Sabah – ATV’nin bağlı bulunduğu Turkuvaz Holding’e ait hisse satışının Zirve Holding’e devri gerçekleş midir? 17 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu sonrasında paniğe kapılan iş adamları toplanan 630 milyon dolar parayı Kalyoncu Holding’e mi teslim etmiştir? Eğer devir gerçekleşmişse neden hala RTÜK’e ortaklık yapısını gösteren bildirimde bulunulmamıştır? ATV’nin künyesinde neden hala Turkuvaz Aktif Televizyon Prodüksiyon A.Ş ticari unvanı yer almaktadır? 20 Aralık’taki Rekabet Kurulu duyurusuna göre Sabah ve ATV’nin sahibi olarak şirketin yeni sahibi olan Zirve Holding ve Cemal Kalyoncu’nun künyede yer alması gerekirken gereken idari başvurular neden hala yapılmamıştır?

SON GELİŞMELER BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN ADETA YOK OLDUĞUNU, BASIN GRUPLARININ ERDOĞAN TARAFINDAN KENDİ YAKINLARI TARAFINDAN YÖNETİLDİĞİNİ VEYA BASKIYA MARUZ BIRAKILDIĞINI GÖSTERMEKTEDİR.

Elindeki kamu yetkisiyle kendi siyasi çıkarları için basına baskı kuran, tehdit eden, vergi cezası gibi araçları basını baskı altına almak için kullanan, gazetelerin manşetlerine, televizyonların alt yazılarına ve yayın akışlarına karışarak Erdoğan toplumda bir algı mühendisliği yapmaya çalışmaktadır.

Toplumu yanlış yönlendirmeye bu yolla siyasal bir algı kurarak oy devşirmeye çalışan bir zihniyetin milli iradeye de, demokrasiye de, sandığa da saygısının olmayacağı ortadadır.

Her zaman özgür basın için mücadele eden, düşünce ve ifade özgürlüğünü korumak için çalışan ve daha demokratik bir Türkiye isteyen CHP olarak biz bu mücadeleyi sonuna kadar yapacak, otoriter, totaliter bir parti devleti kurmak isteyen Erdoğan zihniyetine sokakta, meydanda, mecliste ve sandıkta dik duracak ve mutlaka kazanacağız.