Derviş 'aday değilim" diyor ama CHP tabanı, Derviş'in gelmesinden ve emperyalist işgalden korkuyor..
Abone olAralarında TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan ve Eczacıbaşı’nın patronu Bülent Eczacıbaşı’nın da bulunduğu önde gelen 60 civarında işadamının, Aydın Doğan’ın kızı Arzuhan Yalçındağ ve damadı Mehmet Ali Yalçındağ’ın evsahipliği yaptıkları gizli bir toplantıda Derviş’le bir araya geldikleri, kasım ayındaki kongrede CHP liderliğine aday olması için Derviş’e baskı yaptıkları ortaya çıkmıştı.
CHP’de bazı milletvekilleri, Derviş’ten hoşlanmadıklarını, ondan bahsederken “o adam” diyecek kadar belli ediyor. Bu gelişme, hâlâ kısık sesle “Derviş neden partiye geldi?” sorusunun dillendirildiği CHP’de, bir yıldır kuluçkaya bırakılmış Derviş tartışmasını da tetikledi. Bunun yanında Baykal’ın partiyi rayından çıkardığı, geriye götürdüğü şeklinde tartışmalar da yapılmıyor değil. Derviş’i partinin başına getirmek isteyenleri sevindirecek türden bir tartışma bu.
Parti içinde Baykalcı olmayanlar bile, Derviş adının dolaşıma çıktığını görünce, sırf onu reddetmek adına Baykal’ı savunmaya başladılar. Zira, sunulan projenin içinde partiyi merkez sağa hitap edecek çizgiye çekmek de var. “Anadolu solu” gibi söylemler karşısında zaten iyice bunalan ve tepki çizgisine gelen parti tabanı, bir de merkez sağ niyetlerinin terennüm edilmesi karşısında patlayabilir. Baykal, Derviş’in işadamlarıyla gizli toplantı yaptığı haberini alır almaz, bunun gerçekliğini ve niyetinin ne olduğunu taa Amerika’da bulunan Derviş’e sordurttu. Kurmaylarına da, duruma göre “tedbirler” düşünülmesi talimatı verdiği iddia ediliyor. Derviş, belki erkenden harcanmamak için taktik icabı, belki de gerçek niyeti öyle olduğu için “aday değilim” mesajı göndermiş Baykal’a.
Ancak Derviş CHP liderliğine aday olmasa dahi, sırf bu girişimin kendisi başlıbaşına bazı ilk’leri ve soruları içeriyor. CHP’nin parti içi muhalif hareketler tarihine/geleneğine baktığımızda, liderin karşısına aday ya da muhalif olarak çıkanlar hep iç dinamiklerin ortaya ittiği/çıkardığı kişi veya hareketlerdi. CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı’nın ifadesiyle, “CHP’ye oy bile vermeyen dışarıdan bazı iş ve güç çevrelerinin” Derviş’i partinin başına geçirme girişimleri, bu bakımdan bir ilk; CHP dışından birtakım güçler, CHP’ye lider dayatıyor. Gazalcı bu noktada tepkisini şöyle dile getiriyor: “CHP öldü bitti havası yayıyorlar. Madem öldüysek bırak da dirilelim. Yöneticinizi değiştirin diye bize akıl veriyorlar. Bu akıl verenler CHP’nin içinde olsalar, bir yarışma olur, saygı duyarım; CHP’ye oy verenler olsa, oy katkısı yapıyor derim. Bunlar hiçbir zaman CHP’nin güçlü olmasını, iktidara gelmesini istemeyen çevreler. Hemen kolay mı CHP’de lider değiştirmek. Tamam Derviş otobüste bir yolcu olabilir ama bir simge olması büyük bir olaydır.”
Bu noktada bazı sorular da akla geliyor. Acaba Derviş’i Türkiye’ye getiren güçler mi yine devrede? Onun Türkiye’ye gelirken yüklendiği ve muhtemelen yarım kalan misyonu, CHP’nin başına getirilerek sürdürülmek/tamamlanmak mı isteniyor? Ankara’nın tecrübeli bir siyasi gözlemcisinin bu husustaki teşhisi şöyle: “DSP—MHP—ANAP üçlü koalisyonunu yıkan, YTP projesini ortaya atan güçler, bugün Derviş’i CHP’nin başına getirmek isteyenlerle aynı çevreler.”
“CHP’de Dervişçilik diye bir şey yok”
“CHP’nin başına Derviş” konusu, parti içinde sadece sıradan bir lider değişimi olarak değil, sosyal demokrat ve sol çizgiden saptırma ve emperyalist hegemonya kurma girişimi olarak da algılanıyor. Baykal’ın, klikleri büyük oranda tasfiyeye tabi tutmasının dahi heterojenliği yok edemediği CHP’de tek ses ve tek renkten bahsetmek biraz zorlama olacak. Gazalcı’nın, “CHP’de Dervişçilik diye bir şey yok” şeklindeki kesin ifadesine rağmen, yaptığımız araştırma CHP’lilerin ihtiyatı elden bırakmamaları gerektiğini ortaya koyuyor. Adaylığının gündeme gelmesiyle birlikte parti içinde tepkiyle karşılaşan Derviş’in liderliğine sıcak bakanların dahi bulunduğu, uygun şart ve vaadlerin sayıyı artırabileceği konuşuluyor. Bu bakış farklılığının temeli, uzun zamandır çizgi ve genişleme sancısı çeken CHP’deki ikileme dayanıyor aslında. Geçtiğimiz aylarda Derviş’in de seslendirdiği “merkez sağı da kucaklayacak açılım” söylemi Baykal ve bazı üst düzey partililerce de paylaşılırken, önemli bir kesim “sosyal demokrat çizgi”nin muhafaza edilmesinden yana. Merkez sağa Derviş’le başlayacak bir açılım, orta vadeli gelecekte CHP’de bölünme de dahil ilginç gelişmelere kapı açabilir. Bazı il kongrelerinde tatsız olayların çıkması bu yöndeki ilk kıvılcımlar.
“CHP tabanı istemiyor”
Gazalcı, hemen herkesin tatil için terk ettiği Ankara’da, konu hakkında görüşlerine başvurmak için ulaşabildiğimiz nadir CHP’lilerden biriydi. CHP’nin düşünen isimlerinden biri olan Gazalcı, Derviş’i piyasaya sürenlere hem kızgın, hem de onları şöyle deşifre ediyor: “Önce düş gibi, senaryo gibi başlıyor, sonra da neden olmasına getiriyorlar. CHP tabanı böyle bir özlem ve istek duymuyor. CHP’yi başkalaştırmak, tarihsel işlevinden uzaklaştırmak isteyen, ileride sosyal demokrat ve sol bir partinin özünü yok etmek isteyen çevrelerin özlemi olarak görüyorum ben. Bu partinin söylemini, yapısını, yöneticisini çalışan kesimlerden uzaklaştırır, değiştirirsen bu işler böyle olur. Önce sağ—sol kalmadı, partiler arasında fark yok dersin, sonra oy almak için bunlar da onlara benzesin dersin, böyle böyle gider. Zaman zaman her partide gerilemeler olur. Ben bunu CHP’deki eksiklikten çok, dünya ve Türkiye şartlarına, ekonomik ve toplumsal koşullara bağlıyorum. CHP geriliyor da, bizim dışımızda bir sol var da o ilerlemede mi?”
İkinci adam yapacak mı?
Güç kazanmak ve partiyi iktidar yapmak için Derviş’i transfer eden Baykal’ın net tavrı henüz ortaya çıkmadı. Ancak, kadim bir taktik olan “rakibini yakın tut” kuralı gereği kurultayda Derviş’i listesine alıp yönetime getirebileceği, hatta “Bilim, Yönetim ve Kültür Platformu Başkanlığı” gibi bir makam da vererek ‘ikinci adam’ haline getirebileceği konuşuluyor.
CHP’yi yakından takip eden siyasi gözlemci bu noktada, “Derviş şu aşamada aday olmaz, çünkü CHP delegesi seçmez onu. Zira CHP delegesi tutucudur. O da bunu biliyor. Baykal istediği için PM’ye girer ancak. Böylece hem Baykal, ‘vitrini yenilemiyorsun’ eleştirilerine yanıt vermiş olur, hem de Derviş ikinci adam olup vitrine çıkarak şu aşamada CHP’de gelebileceği en iyi yere gelmiş olur” diyor.
Olur ya, zaten gündeme gelmişken, Derviş’in CHP liderliği için Baykal’ın karşısına çıktığını varsaydığımızda, sonucun ne olacağını da merak etmek, sormak lazım. Gazalcı, “Böyle bir ihtimali düşünmek dahi istemiyorum” dedikten sonra şunları ekliyor: “Derviş gerçekçi biri gibi görünüyor. Olmayacak şeylere kalkışacak bir adam değil gibi. Derviş’ten bunu beklemediğim gibi, böyle akıl verenlere gideceğini de sanmıyorum. Öyle olsaydı, İsmail Cem’i başbakan yapar, yanında olurdu.”
Derviş’in partisine katılmasından bir süre sonra Baykal, “Derviş’le kimyamız tuttu” şeklinde bir söz sarf etmişti. Kaynama noktasına, yani kasım kurultayına gittikçe yaklaşıyoruz; iki farklı “elementin” reaksiyon sonunda homojen mi kalacağını, yoksa ayrışmaya mı uğrayacağını kurultay sonundaki süreçte hep birlikte göreceğiz.
Kaynak: