Akşam yazarı Engin Ardıç'a göre CHP hiçbir zaman tek başına iktidara gelemez. Ardıç bu iddiayı öylesine ileri götürdü ki, aksi halde yazarlığı bırakacağına söz verdi
Abone olEngin Ardıç'ın ifadesiyle söylersek CHP hiçbir zaman tek Ardıç bu iddiasında o kadar kararlı ki, eskilerin tabiriyle aksi varid olursa yazarlığı bırakacak ve emekliler kahvesinde maça kızı oynayacak.
Yazı: Engin Ardıç
Kaynak:
Tabii şimdi herkes 12 Eylül'ü yazacak ya, günün mana ve ehemmiyeti bakımından... Yirmi beşinci sene-i devriyesini idrak ediyoruz (ara sıra Osmanlıca konuşmayı severim)... Ters adam olduğumdan benim de aklıma Amerikan seçimleri geldi.
Ne tuhaf, Roosevelt'in 1932, 36, 40 ve 44'te kazandığını hatırladım da (48'de Truman, 52 ve 56'da Eisenhower, 60'da Kennedy, biliyorsunuz), bizim 'tek parti devrinde' yapılan seçimlerin tam tarihlerini kestiremedim... Hiçbiriniz de ha deyince söyleyemezsiniz, örneğin seçim 1933'te mi olmuştu, 34'te mi, yoksa 36'da mı?... 42 mi, 43 mü?
Cahil olduğumdan, ya da Internet'e girip Google'a sormaya üşendiğimden değil (geçen yüzyılda olsaydık 'kara kaplıya bakmaktan' sözederdim), önemli değil de onun için!
Önemli değil, çünkü tek partinin girdiği seçim, seçim değil.
Amerika'da kazanamamış başkan adaylarını şöyle bir düşününce de, aklıma Dewey, Stevenson, Humphrey, Goldwater, Mondale, McGovern, Dole, Gore gibi, artık siyaset bilimi hocaları ve öğrencilerinden başka kimseciklerin kolay kolay çıkaramayacağı isimler geliyor... Wilkie, Landon, Cox, Debs falan gibi isimleri onlar bile ha deyince bilemezler.
Oysa bizde ille de kazanamayan bellidir, sorun herkes şıp diye söylesin: Cumhuriyet Halk Partisi.
CHP, hiçbir serbest seçimi tek başına kazanamamıştır, kazanmış oldukları da seçim değildir.
Kimbilir kaçıncı baskı olacak ama, gelin, kazanamadığı seçimleri gene şöyle bir sıralayalım: 1950... 1954... 1957... 1961... 1965... 1969... 1973... 1977... 1983... 1987... 1991... 1995... 1999... 2002...
'Ya peki 1946 seçimleri?' diyeceksiniz. O seçim epey tartışmalı ve de şaibelidir. 'Gizli oy, açık sayım' ilkesine göre yapılmamış, tam tersine 'açık oy, gizli sayım' uygulanmış, yani halk oyunu göstere göstere ve de korka korka atarken jandarma seçim sandıklarının başında beklemiş, oylar da kapalı kapılar ardında tasnif edilmiştir.
Aslında itlik ettim, 12 Eylül anıları yerine CHP pat diye aklıma gelmedi tabii, size numara çektim. Amacım lafa Amerika'dan girip buradan çıkmaktı. Çünkü partinin 82. kuruluş yıldönümü kutlanıyor, konunun güncellik kulpu var, dam üstünde saksağan değil.
Dolayısıyla, kimileri azıcık buruk, kimileri hafif alaycı yazılar yazıyorlar. İstihza dolu, müstehzi yazılar (Osmanlıca sevdiğimi söylemiş miydim?)... Amigolar hem öfkeli hem üzgün.
Bazıları, partinin başından Deniz Baykal gider de başka biri gelirse seçimleri artık bu kez kazanacaklarını sanıyorlar (fakat artık Şişli ilçe sınırları içinde yayınlanan gazeteler bile Mustafa Sarıgül propagandası yapamıyorlar kolay kolay, utandılar...)
'Bürokratların duruma müdahale edip sonra da iktidarı altın tepsi içinde kendilerine sunacaklarını' uman zavallılar bile var. Açık açık konuşamıyorlar ama gizli özlemleri bu.
'Seçimler iptal edilecek' diye bekleşen ahmaklar da görmemiş miydik üç yıl önce?
Kimisi de partinin 'sola açılması gerektiğini' düşünüyor, bu daha da büyük bir aymazlık. 'Vizyon bulursa' kurtulurmuş.
CHP, hiçbir şekilde tek başına seçim kazanamaz. 'Yeniden yapılanma' falan gibi içi boş farfaralar da, hele sola kayma gibi serüvenler, oy oranını büsbütün düşürür. Halk CHP'ye oy vermez, sola hiç mi hiç vermez.
Deniz Baykal bunu çok iyi bildiği için ansiklopedilere 'ana muhalefet lideri' olarak geçmeye dünden razı. Kazanamayacağını bildiği seçime asılmıyor, boşu boşuna akıntıya kürek çekmeye kalkmıyor.
Kaç kere yazmıştım, aha gene yazıyorum: CHP bir serbest seçimi tek başına kazansın, sizlerden özür dileyecek, gazeteciliği de yazarlığı da hemen o gün bırakıp emekliler kahvesine maça kızı oynamaya gideceğim.
İsterseniz kesin saklayın, bırakmazsam yüzüme çarparsınız.