BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Chalie Hebdo zanlısını komşuları anlatıyor: Aklımıza gelmezdi

Charlie Hebdo saldırısının zanlılarından Cherif Kouachi'nin yan komşusu Kouachi'yi sessiz, sakin, inançlı, sade bir hayat süren birisi olarak tanımlıyor. Saldırıdan sonra Müslüman toplumda tedirginlik artıyor.

Abone ol

Kelimenin tam anlamı "kenar mahalle" aslında. Ama Fransa'nın karmaşık siyaset terimleri sözlüğünde "banliyö" çok daha derin anlamlar içeriyor. Birçok Fransız için, banliyö kelimesi, ülkedeki göçmenlerin durumu ve kamu hayatında İslam'ın yeri gibi hararetli tartışmalarla eş anlamlı.

Fransa'da kamuoyu, Charlie Hebdo saldırısının ardından öfke içinde. Ancak Müslümanlar ile toplumun diğer kesimleri arasında bir kutuplaşma yok. En azından şimdilik.

Siyasi ve dini merkezler, Müslüman gruplar ile radikal İslamcılar arasındaki ayrıma hızla işaret ettiler. Buna karşın yine de şiddet olaylarının toplumlar arasına şüphe tohumları ekmesinden korkuluyor.

Paris'in kuzeyindeki Gennevilliers banliyösünde yaşayan Eric Bade'ye göre örneğin "dost canlısı komşusu meğer bir teröristmiş".

Eric, Charlie Hebdo saldırısının zanlılarından Cherif Kouachi'nin yan komşusuymuş. Kouachi'yi sessiz, sakin, inançlı, sade bir hayat süren biri olarak tanımlıyor. Kendisini en son üç gün önce görmüş.

"Kibardı, nazik ve iyiydi. Engellilere hep yardım ederdi. Onu her gün burada görürdüm. Böyle bir şey yapacağı aklınıza bile gelmezdi." diyor.

Korku içinde

Sokağın az aşağısındaki Müslümanların işlettiği bir fırında konuştuğum bir kadın da korku içinde yaşadığını söylüyor. "Bu insanlar buradan çıktılar, tabii ki korkuyorum" diye konuşuyor.

Bu kadına göre, Charlie Hebdo saldırısı ailesinin Fransa'daki akıbetini gölgelemiş halde... "Çocuklarımız olduğu için her şeyden korkuyoruz. Herkes bize saldırıyı sanki biz yapmışız gibi bakıyor. Herkes 'Sen Arapsın. Sen Müslümansın' diyor." sözleriyle endişelerini ifade ediyor.

Fransa'da Müslümanların mülklerine münferit bazı saldırılar söz konusu oldu. Ancak Fransızların çoğu günün ulusal birlik zamanı olduğunu söylüyor.

Paris'teki Büyük Camii'de ölenler için yapılan bir dakikalık saygı duruşunda Budist, Yahudi ve Hristiyan liderler Müslümanlarla saf tuttular.

Bu, dinler arası dayanışmanın benzeri görülmemiş bir örneğiydi.

Fransa'daki Protestan kiliselerin sözcüsü François Clavairoly'ye, 'İslam'dan korkan insanların sayısı arttı mı?' diye sorduğumda verdiği yanıt netti.

"Fransa Cumhuriyeti'nde İslam'ın da tam yeri olduğunu söylemek için buradayız ve bunu oybirliğiyle, hep birlikte söylüyoruz."

Topluma yabancı

Ancak birlik için yapılan tüm çağrılara ve halkın birlikte durmak için sarfettiği tüm samimi çabayla birlikte, hükümet radikal İslam'la mücadele etmesi için büyük baskı altında.

Demokratik Müslümanlar Ulusal Konseyi'nden Abdelrrahmane Dahmane, asıl çözümün topluma yabancılaşmış Müslüman gençlerin radikal İslam'a kaymasını önlemek olduğunu söylüyor.

"Bu gençlere çok dikkatle eğilmeliyiz. Terörist örgütlerin üyeleri tarafından beyinleri yıkanıyor. Okullarımızda demokrasinin ve cumhuriyetin değerlerini öğrenmiş insanlar bu gibi suç olaylarına karışmamalılar."

2005'teki Paris ayaklanmalarından bu yana devlet buralara büyük yatırım yapmış olsa da banliyölerde yaşayan genç Müslümanlar hala topluma yabancılaşarak yetişiyor.

Birçok banliyöde 15-24 yaş grubunda işsizlik oranı yüzde 40 civarında, bu ulusal ortalamanın dört katı. Ancak yabancılaşma sadece ekonomik krizle ilgili değil.

Fransa'nın şu an karşısındaki belki de en büyük tehdit güvenlik değil kimlikten kaynaklanıyor. Kendilerini Fransız toplumunun bir parçası gibi görmeyen, radikal ideolojilerin çağrısına kapılan genç erkekleri, cumhuriyete bağlılık borcu olduklarına ikna etmek kolay olmayacak.