Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 1999 depreminin ardından Yalova'daki bir fabrikadan sızan gazdan etkilenen bir kişinin maddi ve manevi tazminat istemini yerinde buldu.
Abone olYargıtay 4. Hukuk Dairesi, 17 Ağustos 1999 depreminin ardından Yalova'daki bir fabrikadan sızan gazdan etkilenen bir kişinin maddi ve manevi tazminat istemini yerinde buldu. İncelenen olayın, çevre kirliliği, olaylar ve verilen zararla ilgili olduğu belirtilen kararda, somut olayda davacın da yaşadığı bölgede meydana gelen gaz sızıntısı sonucu önemli ölçüde bir çevre kirlenmesinin oluştuğunun açık olduğu belirtildi. Kararda, şöyle denildi: "Davacının da ortamda yaşadığı ve bu kirlilikle karşı karşıya geldiği kesin bir olgudur. Halbuki kişi sağlıklı ve doğanın sağladığı olanaklardan yararlanmak hakkına sahiptir. Ancak bu halde kişinin mutluluğundan ve sağlıklı yaşamından söz edilebilir. Kişi ancak bu halde kendini geliştirebilir, sağlıklı düşünebilir ve üretici konumuna gelebilir. Kişi bu değerleri sağlıklı olmayan bir çevrede elde edemez. Çünkü çevre, insanı etkileyen dış koşulların bütünüdür. Her canlı varlık hatta cansız varlıklar da çevredeki fiziksel ve kimyasal ortama göre biçimlenebilirler, sağlıklı ya da sağlıksız olurlar. Bunun içindir ki Stockholm Konferansı'nda insanın onurlu bir çevrede yaşayacağı ilkesi kabul edilmiştir. Çünkü bütün insanlar özellikle doğanın sağladığı olanaklardan yararlanma hakkına sahiptir. Bu bir çevre hakkıdır. Bu hakkın varlığı için mutlaka bir yasal düzenlemenin varlığı bir koşul olarak düşünülmemelidir. Çevre hakkının varlığı, insan haklarının temelini oluşturur." Çevre Kanunu'nun çevreye zarar verenlerin, neden oldukları kirlenme ve bozulmadan doğan zararlardan dolayı kusur şartı aranmadan sorumlu olduklarını düzenlediği anımsatılan kararda, "Bu düzenleme itibariyle doğayı kirletenin ve bozanın kusursuz sorumlu olduğu kuralı getirilmiş ve ayrıca verilen zararın genel hükümlere göre ödetilmesi gerektiği açıklanmıştır. Bundan şu ilkeler çıkarılabilir, (kirleten öder) ilkesi ve önleyicilik ilkesidir" denildi.