BIST 9.539
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 2.992,52
HABER /  POLİTİKA

Çerkesler dilleri ve kimlikleri için partileşiyor

Kendilerinin asimile ve inkar edilmeye çalışıldığını öne süren Çerkesler, yeni bir siyasi oluşumla seslerini duyurmayı amaçlıyor. Hedefleri ise parlamento çatısı altında siyaset yapmak.

Abone ol

İNTERNET HABER / ÖZEL İÇERİK 

Türkiye'de gelişen süreç içerisinde, ülkedeki farklı etnik unsurlar da var olma ve kimlik mücadelesi veriyor. Bugüne kadar ön plana Kürt hareketleri çıksa da farklı bir altenatif daha gündemdeki yerini aldı.

"Hedefimiz kimliklerimizi ve anadillerimizi korumak" diyen ÇerkeslerÇoğulcu Demokrasi Hareketi adı altında siyasi olarak örgütlenmeye başladı.

Aslında Çerkeslerin Türkiye tarihindeki yeri çok eskiye dayanıyor. Rusların Osmanlı topraklarına sürdüğü Çerkesler, hem Kurtuluş Savaşı'ndaki vatan müdafaasında hem de ardından gerçekleştirilen Cumhuriyet devriminde önemli bir yer ediniyorlar.

İnternet Haber'den Efe Sönmez'e konuşan Çoğulcu Demokrasi Hareketi (ÇDH) Eşbaşkanı Kenan Kaplan'a göre, bugüne kadarki devlet politikaları Çerkesleri yok sayarak asimile etme çabasındaydı.

Sadece Çerkeslere değil tüm etnik azınlık unsurlarına hitap etmeyi amaçlayan ÇDH, anayasada da "Türkiye vatandaşlığı" talep ediyor…

"KENDİ KÜLTÜRÜMÜZLE EŞİT VATANDAŞ OLACAĞIZ" 

Kaplan, Türkiye sınırları içerisinde kendi dilleri, kültürleri ve kimlikleriyle eşit vatandaş olarak varlıklarını korumak ve geleceğe taşımak için çalıştıklarını belirterek, Çerkeslerin "varlıklarını Türk ya da başka bir etnik kimliğe armağan etmek" istemediklerini aktardı. 

ÇERKES TARİHİ ÇOK ESKİYE DAYANIYOR

Kenan Kaplan, Çerkeslerin Rusya'dan Osmanlı'ya geliş hikayelerini ve ardından gelişen süreci ise şu şekilde anlattı:

"Çerkesler Rus Çarlığı tarafından soykırıma uğratılıp 1864 yılı itibariyla Osmanlıya sürülmüşlerdir. Tamamı savaşçı olduğu için, yaşı uygun erkeklerin neredeyse tamamı orduda görev almışlardır.

Osmanlı Çerkesleri toplu olarak yerleştirmemiş, Anadolu, Balkanlar ve Ortadoğu'da geniş bir coğrafi alana yerleşim birimleri 300 haneyi geçmeyecek şekilde dağınık olarak yerleştirmiştir.

Çerkesler ‘93 Harbi denilen Osmanlı-Rus savaşında hem Doğu cephesinde, hem Balkan cephesinde en ön saflarda savaşmıştır. Savaş kaybedilince de Balkan Çerkesleri bir kez daha buralardan sürülmüş, bu sefer Suriye, Ürdün hattına yerleştirilmişlerdir.

Burada isyan eden mahalli unsurlara karşı en önemli vurucu güç olarak kullanılmışlardır. Daha sonra Bağdat demiryolu hattının korumasını üstlenmişlerdir.

Anadolu’ya yerleştirilen Çerkesler ise iç karışıklıkların ve isyanların yaşandığı bölgelere tampon olarak yerleştirilmişlerdir. Batıya yerleştirilen Çerkeslerle İstanbul’un korunması amaçlanmıştır.

Çerkesler Balkanlarda, Çanakkale'de, Sarıkamış'ta savaşmışlar, cumhuriyetin kuruluşunda başat rol oynamışlardır. Milli mücadelede silaha ilk sarılan ve vatan müdafaasını başlatanlar Çerkeslerdir.

Şurası bir gerçektir ki Çerkesler olmasaydı cumhuriyet kurulabilir miydi bu hala meçhuldür.

Çerkesler bu devleti kurmak için kan verdi, can verdi, bedel ödedi. Bu nedenledir ki Çerkeslerin kimseye diyet borcu yok tam tersine bizi yok sayanların, asimile edenlerin bize diyet borcu var ve biz Çerkesler bugün bu bedeli talep ediyoruz." 

Başlatılan demokratik açılım projelerinin, sorunları sadece Kürt etnik kimliğine indirgeyerek çözmeyi hedeflediğini ve Kürtler dışında tüm halkların Türk kabul edilerek yok sayıldığını savunan Kaplan, "Eleştirilerim Kürtlere değil devletedir. Çünkü diğer grupları yok sayan devlettir. Diğerlerinin Devlet-Kürt pazarlık sofrasının artıklarıyla idare etmesini istiyorlar adeta. Bu tutumundan devletin samimi olmadığı hemen ortaya çıkıyor zaten. Evet, Kürtlere karşı da samimi değiller, diğerlerine karşı da... Demek ki devlet Kürtlerle inandığı değerler için değil, silah tehditini bertaraf etmek için görüşüyormuş. Demek ki diğer grupların zorlayıcı bir argümanı olmadığı için onların yüzüne bile bakmıyormuş. Bu gayrı samimiliklerinin somut bir belgesidir. Demek ki inandıkları bir değer yokmuş, zorun oyunu bozduğu doğruymuş. Sebep sonuç ilişkisi açısından bakınca bunlar ortaya çıkıyor" ifadelerini kullandı. 

ÇDP, ANTİ-EMPERYALİST OLACAK 

Kaplan, kendilerini anlatmak için mitingler ve çalıştaylar yaptıklarını ve devletin kapısını defalarca çalmalarına rağmen hiçbir şekilde kendilerine karşı bir tavır değişikliği olmadığına vurgu yaparak, ÇDH'yi de, kimliklerinin yok sayıldığını iddia ettiği etnik unsurları ve çeşitli inanç gruplarını örgütlemek için kurduklarını söyledi. 

Hareketin 2014 yılının Eylül ayında "Çoğulcu Demokrasi Partisi” (ÇDP) adı altında partileşeceğini açıklayan Kaplan, mücadelelerini siyasi platformlara taşıyarak parlamento çatısı altında seslerini duyuracaklarını kaydetti. Kaplan, ÇDP'nin "az oldukları için görmezden gelinenlerin, dayatılanların, avutulanların, çoğunluğun içinde boğulup yok edilmek istenenlerin, haklarını savunmak, hukuklarını korumak için" çalışacağını ve çoğulcu demokrasi kavramı üzerinden dönüşümlere öncülük edeceğini anlattı.

Partinin ideolojik kalıplar içerisinde bir siyaset yapmayacağını ve aklı ve adaleti her zaman esas alacaklarını belirten Kenan Kaplan, "Çoğulcu demokrasi anlayışıyla Türkiye siyasetine analitik bir perspektif sunuyoruz. Çözümün adresinin toplumun bir zihniyet devriminden geçmesi olduğuna işaret ediyoruz. Dış odakların gizli mahfellerde bir kuzudan iki post çıkarmayı öneren çözümlerine kapalıyız. Kısaca kazanacaklarımız karşısında Türkiye toplumunun haklarının emperyalistlere bedel olarak ödenmesine hiçbir şekilde rıza göstermeyiz. Bütün dünyaya da böyle bakıyoruz. Antiemperyalistliğimiz özetle budur" dedi. 

ÇERKESLERİN BDP'Sİ Mİ OLACAKLAR? 

Kaplan, ÇDP'nin sadece bir bölgenin insanlarına odaklanmadan, Türkiye siyaseti yapan, mücadele metodu olarak da demokratik yöntemleri benimseyen çoğulcu bir anlayışla azınlıkların hak ve taleplerini temsil eden bir parti olacağını ifade ederek, şu ifadeleri kullandı: 

"Çoğulcu Demokrasi Partisi ile BDP'yi benzeştirmek doğru bir yaklaşım olmaz. BDP gibi bir yolda ilerlememiz söz konusu olamaz, çünkü benzerliğimiz yok. Biliyorsunuz onların bir kanadı dağda. Ana hedefimiz elbette Türkiye’ye barışın ve refahın hakim olmasıdır. Bunu bütün siyasi partiler ister. Bizim farkımız bunun korkular ve bastırılmış duygular üzerine inşa edilmemesidir. Yani biz aynı zamanda toplumun bütün kesimlerinin mutlu olmasını da istiyoruz. 

Ulusalcı ve Türkçü marjinal gruplar dışında tüm etnik ve dinsel kesimler tarafından beklentilerimizin çok ötesinde sıcak bir ilgiyle karşılaştığımızı söyleyebilirim." 

ÇERKESLER HDK İÇİNDE SİYASALLAŞAMAZ

Demokratikleşme Süreci'nin hızının yavaş olduğunu aktaran Kaplan, AK Parti'nin silahlı mücadele verenleri muhatap alıp, demokratik mücadele verenleri dikkate almadığı ileri sürdü.

Kenan Kaplan, tüm siyasi yapılarla işbirliği yapmaya hazır olduklarını belirterek, "Çerkes halkı ve diğer halklar HDK içerisinde siyasallaşacak, kimlik siyaseti yapacak tabana sahip değiller. Bu nedenle Kürtlerin öncülük ettiği HDK yapılanması üzerinden Kürtler dışındaki halkları kitlesel olarak siyasallaştırmak ve kimliklerine sahip çıkmalarını sağlamak mümkün değil. Bizler, Çerkesler ve diğer halkların mutlaka siyasallaşmaları gerektiğini ve asimilasyona karşı durarak varlıklarının geleceğe taşımasını sağlayacak demokratik haklarını talep etmeleri gerektiğini düşünüyoruz" dedi. 

"ANDIMIZ'I SAVUNANLAR SADECE IRKÇI FAŞİSTLERDİR" 

"Cumhuriyet bir asimilasyon ve darbeler tarihidir. Hatta daha da ötede imhanın da tarihidir" diyen Kaplan’a göre “Kemalizm denilen ulus devlet ideolojisi Türk ulusu yaratma adına asimilasyoncu, tek tipleştirici politikalar uygulamış, bunu başarmak için de halkına karşı her türlü zulmü reva görmüş, bombalamış, işkence etmiş, zindanlarda çürütmüş, sürgün etmiş, ‘Vatandaş Türkçe Konuş’ kampanyaları düzenlemiştir. Kısacası Kemalizme biat etmeyenleri düşman saymış, hain ilan etmiş gereğini yapmıştır.”

Bu yapılanların kendilerine "Cumhuriyet kazanımları" olarak sunulmak istendiğini öne süren Kaplan, bunların sonucunda Türkiye'de yaşayan etnik azınlıkların dillerini ve kültürleri kaybettiklerini söyledi. 

Yeni anayasa çalışmalarına da değinen Kaplan, kimliklerin "Türklük" üzerine değil, "Türkiye vatandaşlığı" üzerine inşa edilmesini savundu.

Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı "Demokratikleşme Paketi"yle kaldırılan öğrenci andına da değinen Kenan Kaplan, "Yıllarca Türkiye halklarının masum çocuklarına 'Türküm, Doğruyum, Çalışkanım' dedirttirilerek yalan söyletildi, kendi kimlikleri aşağılanarak zorla inkar ettirildi. Bu uygulamayı demokratik devlet kavramı içinde kabul etmek mümkün mü? Elbette değil. Bu uygulamayı savunanlar sadece ırkçı faşistlerdir. Kaldırılması da çok doğru olmuştur" değerlendirmesinde bulundu.

"Günümüz dünyasında Kuzey Kore'yi saymazsak herhalde Kemalizm'den daha tektipleştirici başka bir rejim yoktur" iddiasında bulunan Kaplan, "Türkiyeli" kavramını benimsediklerini belirtti. Kaplan, "İmparatorluk bakiyesi üzerinde üniter devlet olmaz, olursa da birleştirici olamaz ve bugün yaşadığımız sorunlar ortaya çıkar. Bu yapıyı kabullenmiyoruz. Birilerini yok sayarak onlar üzerinden var olunamaz" dedi.