BIST 8.909
DOLAR 34,33
EURO 37,37
ALTIN 3.047,74
HABER /  GÜNCEL

Cepten konuşma ucuzlayacak

Aksiyon Dergisi'nden Birol Uzunoy, bu tezatı Binali Yıldırım'a sordu, Yıldırım müjdeli haberi verdi..

Abone ol

AKSİYON DERGİSİ'NDEN BİROL UZUNOY'UN HABERİ: Ulaştırma Bakanlığı’nın faaliyetlerini incelerken ilginç bir tezatla karşılaşıyoruz. Bakanlık bir yandan hava, deniz ve kara ulaşımında pek de alışkın olmadığımız indirimleri yaparken; diğer yandan Türk halkına dünyanın en pahalı telekom hizmetini veriyor. Telekom hizmetleri 1 Ocak 2004’e kadar Türk Telekom tekelindeydi; bugün ise serbestleştirme uygulamasıyla iletişim hizmetleri özel girişimciye açık. Ancak fiili duruma bakınca özel sektör, şartların ağırlığından dolayı telekom sektörüne yatırım yapamıyor ve Türk halkı uzun bir süre daha telefonla iletişimi lüks olarak görecek. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a Telsim’i, pahalı iletişimi ve indirim projelerini sorduk. -Durup dururken nur topu gibi yeni bir GSM şirketiniz oldu. Mutlu musunuz? Telsim’le bizim hiç alâkamızın olmaması lazım. Biz özelleştirmeciyiz, devletçi değiliz. Telsim’in öncelikli muhatabı TMSF’dir. Telsim’de yeni bir yönetim kurulu oluşturuldu. Amaç devletin zararını karşılamaktır. Malum grup borçlarını ödemezse, Telsim’i satışa çıkartıp devletin zararını karşılamaya çalışacağız. Telsim borçlu bir kurum. Borçlarının nasıl ödeneceğini ve bu borç ödemede devletin nasıl bir tutum alacağını belirliyoruz. Yabancıların Telsim’den alacakları başımızı ağrıtıyor. Biz Telsim’e sahip olmadık, Telsim’in yönetimini aldık. Bu yüzden de borçları sahiplenmeyiz. Bankalarda olduğu gibi devlet batığı devralmadı. Biz ortaklık yapısına dokunmuyoruz; bu yüzden de Telsim’in hatalı işlemleri de, borçları da Telsim’in sahibine aittir. Telsim’i satışa çıkartırsak, müşteriler onu tertemiz isteyebilir. Borçlarını kendi kaynaklarından ödeyip Telsim’i ondan sonra satışa çıkartabiliriz. Kanunlara göre şirketin borcu şirketindir; yani kamu, alacağını bizzat şirketten alacak. Tabii buradaki sorunumuz şu: Alacakların boyutu büyük olursa, devletin Telsim’den tahsil edecek parası azalır ya da kalmayabilir. -Peki ya Telsim’in değeri borçlarını ödemeye yetmezse ne olacak? İşte sorun da burada. Bakın ben su içiyorum; Amerika da, Motorola da bazı alacakları hususunda belirli şartlar oluşmazsa benim gibi su içebilirler. Kimse şaşırmasın. Ancak şimdiden telaşlanmaya, acele etmeye gerek yok; çünkü daha raporlar hazırlanmadı. Telsim’e talep olduğunu duyuyoruz. Yabancı ve yerli yatırımcıların Telsim’e ilgisi var. Alacakları, verecekleri net rakamlarla emin olmadıktan sonra söylememek lazım. -Telsim’in bilinçli bir şekilde batırıldığını söyleyebilir miyiz? Şimdilik net konuşmak istemiyorum. İddiaları biliyoruz, kontör kaçırma, hileli sponsorluklar, kayıt hileleri gibi. Yine bolca borç yapılmış. Telsim’in hileleri üzerinde arkadaşlar yoğun biçimde çalışıyor. -Telsim’in Türk Telekom’a ciddi bir borcu var. Sizin yönetiminizdeki Türk Telekom niçin bugüne kadar bu alacağını tahsil etmedi? Telsim’in Türk Telekom’a iki milyar dolar borcu var deniliyor. Hayır. Telsim’in Türk Telekom’a ara bağlantıdan dolayı 300 milyon dolar civarında borcu var. 100 milyon dolar da diğer hizmetlerden dolayı bir borcu varsa Telsim’in bize yaklaşık 400 milyon dolar borcu var. -Siz Telsim’i en başından beri istemiyorsunuz. Telsim’e el konulunca hükümetle ters düştüğünüz doğru mu? Konuyu ters düşme olarak yorumlamıyorum. Benim tezim şu: Ticaretle meşgul olan kurumlar, devletin elinde uzun süre durmamalı. Devlet, elindeki kurumları satmaya çalışırken diğer yandan devletleştirme yapmamalı. Fiili durum oluştuğu için Telsim’e el konuldu; istenildiği için değil. Telsim’i bir yıla kalmaz satarız. Telsim’in uzun süre elimizde durması hükümet programımıza ters bir durum. Biz özelleştirmeciyiz. -Aycell gibi milli bir şirketin yüzde 40’ını İtalyanlara verdik. Berlusconi’nin düğüne gelmesinin bir bedeli miydi bu devir? Aycell çok başarılı bir özelleştirmedir. Bu özelleştirmeyle birçok işi hallettik. Biz kamu malını korumakla yükümlüyüz, kimseye bir şey hediye edemeyiz. Yaptığımız her işte kamunun kârını düşünmek zorundayız. Türkiye’ye bugüne kadar gelen en büyük yabancı sermayelerden biridir Aria. Roming sözleşmesinden ve başka konulardan dolayı sıkıntılıydı. 3.5 milyar dolarlık bir yatırım yapmışlar ve karşılığını alamamışlar. Zarara uğramasının nedeni pazara geç girmeleri ve dönemin hükümetlerinin kanunî düzenlemeleri yapmamalarıdır. Aria, uluslararası tahkime bizim aleyhimize 4.250 milyar dolarlık dava açtı. Hiç bir davanın sonucunu bilemeyiz ama bu davayı biz kaybedebilirdik. Tahkime gitmeden bir çözüm önerisi aradık ve Aycell’le Aria’yı ortak yapmaya karar verdik. -GSM şirketleri arasında mücadele çıkıyor; bu mücadeleden zarar gören Aria tahkime gidiyor. Ulaştırma Bakanlığı da “Sus, al sana Aycell” diyor. GSM şirketleri arasındaki dolaşım problemi Aycell’i kaptırmadan çözülemez miydi? Önce şunu bilelim; Aycell her yıl 400 milyon dolar zarar ediyordu. Biz zararı sattık, başka da gelir aramayın. 4 milyon aboneyle daha büyük bir GSM şirketi doğacak. İki lisans teke indiriliyor ve bir lisansı 300 milyon dolara geri alacağız. Bugün bu geri aldığımız lisansa kimse talip olmaz; ama gelecekte prim yapabilir. Biz Aycell’i devrederken yüzde 20’lik hisseyi İş Bankası’na verdik. Milli bir şirket olduğu için avantajlı devri İş Bankası’na yaptık. Biz İtalyanlara değil İş Bankası’na müsamaha gösterdik. Ben Aycell’in devrinin tamamıyla arkasındayım. -Türkiye birkaç Afrika ülkesiyle birlikte telekom hizmetlerini tek bir devlet kurumunun tekeline bırakan bir ülkeydi. 1 Ocak itibariyle telekom hizmetleri serbestleşti. Ancak ortada serbestleşme belirtisi yok. Evet fiili olarak şu an serbestleşmenin örneklerini görmüyoruz ama yakında gerçekleşecek. Bize, telekom hizmetleri tekeldir, serbestleşmeyi bu hükümet sağlayamaz diyorlardı. Bakın sağladık işte. Yönetmelik hazırlamaya devam ediyoruz. Alt yapıyı sağlamaya çalışıyoruz. Zaten ortada serbestleşmenin avantajını kullanmak isteyen çok istekli yatırımcı da yok. -Yatırıma yok diyorsunuz ama lisans isteyen 156 şirketin önüne öyle zorluklar çıkarıldı ki sonunda sadece 12 tanesi kaldı. Kaç kişinin telekom hizmetini gerçekleştirmek istediğini bilmiyorum. -Türk Telekom’un yıllık kârı 2 milyar doların üstünde ve Türk Telekom’u iyi fiyata satmak istiyorsunuz. Bu yüzden mi, telekom hizmetlerinin serbestleşmesini engelliyorsunuz? Önce şunu söyleyeyim. Telekomünikasyon Kurumu bu tür konuları belirliyor. Biz kurumun özerkliğine gölge düşürmemek için telekom şartlarına karışmıyoruz. Devleti ikinci planda tutuyoruz. Kurum, rekabeti düzenleyen şartları hazırlıyor. Ben bakan olarak kuruma baskı yapamam. İddia ettiğiniz konularda kurum toplumsal bir zarara yol açıyorsa devreye girerim. Türk Telekom tekeli kalktı bunu unutmayalım. -Telekom hizmetleri serbestleşti ama karşımızda tek bir örnek yok. Ben indirim bakanlığının başındayım. Telekom hizmetlerini kamunun dışında özel sektör de yaparsa bizim işimize gelir. Vatandaş ucuz iletişim kurar, biz de sektörün büyümesinden dolayı yeni kazançlar elde ederiz. Biz özelleştirmenin nasıl yapılacağını ve hangi tarihte yapılacağını en net şekilde açıklayan bakanlığız. Türk Telekom’un özelleştirilme şartlarını çok açık biçimde duyurduk. Türk Telekom’u çok seviyorsak, satmayız. Bu kurumun yaptığı kârın peşinde falan değiliz. Kararlıyız. Biz bugüne kadar özelleştirmeci, halkçı olduk, şimdi devletçi olmayız. Kendimizle çelişkiye düşmeyiz. Özelleştireceğimiz Türk Telekom’da satış kıstasımız sadece para da değil; sektörün genel yapısını düşünmek zorundayız. -GSM şirketlerinin yurtdışına açılmasında siz de aktif olarak çalışıyorsunuz. Ancak Turkcell ve Telsim, başta ABD olmak üzere birçok ülkeyle ilişkilerimizi sekteye uğratıyor. GSM şirketlerinin yurtdışına açılmasını aktif olarak destekliyorum. Son olarak İran’a açılan Turkcell için yoğun lobi çalışması yaptım. Telsim’in Amerika ile Türkiye arasındaki ilişkileri olumsuz etkilediği iddiası ise biraz abartı. Türk-Amerikan ilişkileri bu kadar zayıf değil. -1978’de siz de otobüs işletmeciliği yaptınız. Havacıların ve denizcilerin işini kolaylaştırırken kara ulaşımını unuttunuz galiba. Biz cemre gibiyiz. Önce havaya düşeriz; sonra denize ve karaya. Bizim cemre tarzı indirimlerimiz havaya ve suya düştü, sıra karada. Türkiye Cumhuriyeti’nin en kavgasız, gürültüsüz kanununu çıkarttık. Otobüs şirketlerinin sisteminde düzenlemeler yaptık, bu sektörü biraz daha kurumsallaştırdık. 50 yıldır da bu kanun çıkartılamıyordu. Evet iyi biliyorsunuz benim mesleğim denizciliktir ama öncesinde bir otobüs işletmecisiyim. Otobüse tüm mal varlığımızı verdik, şirkete kaydolduk. Bir baktık, içinde 3 yolcuyla bizi Doğuya sürdüler. Yine kamyoncuları iyi biliyorum. Kurumsallaştırma yönünde kanun çıkarttık. Sıra uygulamada. -Ulaştırma Bakanlığı’nın indirimleri bir rüzgâr mıydı, yoksa kalıcı projeler mi? Telekomda birkaç indirim paketi hazırlıyoruz. Biraz sabredilse önümüzdeki sene GSM fiyatlarında da indirim yapacağız. GSM konuşmalarının yüzde 54’ü vergiye gidiyor. Denizlerde yaptığımız indirimden sonra ilk bakışta 150 trilyon bir gelir kaybımız oldu; ancak sektörün büyümesiyle bu zarar fazlasıyla telafi edildi. Ucuz havayolu şirketleri kuruldu. Fazladan kalkan her uçak devlete para kazandırıyor. Tren yollarında da bariz indirimler yaptık. -Türkiye’de kamu hizmetlerinde indirim yapmak için eli sıkı maliyecileri ikna etmenin zorluğu dilden dile anlatılır. Bunu siz nasıl başarıyorsunuz? Çok doğru söylüyorsunuz. Maliyecilere kamu hizmetinde indirim yaptırtmak, rejimi değiştirmekten zordur. Biz maliye rejimini değiştirdik! Maliye Bakanı önce bir bağırıyor; “Olmaz kardeşim bütçede açık var!”; sonra ben sözü alıyorum. Tabii ben mühendisim, hesap adamıyım. Sayın Maliye Bakanı da bizim hesaplarımızı inceliyor ve kamu indirimlerini sağlıyoruz.