BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Cemre fotoğrafı çektinmi acemi...?

Gazeteciliğe ilk başlayan muhabir dalga geçmek için cemrenin düşme fotoğrafını çekmeye gönderilirdi...

Abone ol

Halkımızın arasında yaygın olarak baharın müjdecisi olarak bilinen sıcaklığın artması olayına kısaca “cemre” deniliyor, fakat cemre ile havanın aşağıdan değil de sanki yukarıdan aşağıya doğru ısındığı ifade ediliyor... Meteoroloji folklörümüzdeki önemli yeri ve küresel ısınmada havanın ısınması konusunun önemi nedeniyle Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu, cemrenin ne olup olmadığı konusunda bilgiler vererek, bizi aydınlatıyor. Halkımızın arasında yaygın olarak baharın müjdecisi olarak bilinen sıcaklığın artması olayına cemre denir. Cemre’nin birer hafta arayla havaya, suya ve toprağa düştüğüne inanılır. Üç tane olan cemrenin birincisi havaya (19-20 Şubat), ikincisi suya (26-27 Şubat) ve üçüncüsü de (5-6 Mart) toprağa düşer. Her cemrenin düşüşüyle hava sıcaklığı artar, cemrelerin arasında ise sıcaklıkta küçük bir düşüş görülür. Böylece cemre, havanın aşağıdan değil de sanki yukarıdan aşağıya doğru ısındığını ifade eder. Öncelikle sanıldığı ve cemrenin açıklandığı gibi güneş ışınları atmosferimizi doğrudan ısıtmaz: Yeryüzeyi, güneş ışınlarını yuturak önce kendi ısınır, sonra atmosferi ısıtır. Açık bir günde, atmosferin alt tabakasından geçen güneş enerjisi, yeryüzeyi tarafından yutulur. Dolayısıyla yeryüzeyi ısınır. Yüzeydeki hava ısındıkça, yüksekteki havadan daha az yoğun hale gelir. Isınan hava yükselir ve daha soğuk olan hava çöker. Yükselen hava, genişler ve soğur. Su buharı, bulut damlacıkları şeklinde yoğunlaşarak, hal değişim ısısından dolayı, havanın ısınmasını sağlar. Bu sırada dünya karbondioksit ve su buharı tarafından yutulup tekrar yayınlanan, kızılaltı ışınları yayınlar. Gazların yoğunluğu, dünya yüzeyinde daha az olduğundan, yutma işleminin büyük bir kısmı, yüzeye yakın katmanlarda gerçekleşir. Dolayısıyla, atmosferin alt tabakaları aşağıdan yukarıya doğru ısıtılmış olur. Cemre Cemre, kelime karşılığı olarak kor halindeki ateş anlamına gelir. Diğer bir anlamı ise, Müslümanların hac sırasında Mina vadisinde attığı taşlardan meydana gelen yığındır. Divan şairlerinin, cemre zamanlarında baharın gelmesi dolayısıyla, önemli kişilere yazdıkları övgü şiirleri de Cemreviye olarak bilinir. Meteorolojik bir olay olarak bilinen cemre ise takvimlerde ilkbahardan önce birer hafta aralıkla havaya, suya ve toprağa düştüğü inanılan ısıtıcı (ısıl) güç veya sıcaklık yükselmesi olarak tanımlanır. Bazı kaynaklara göre, cemre sözcüğüyle adlandırılan sayılı günlerin, takvim klimatolojisine nasıl girdiği bilinmiyor. Cemrelerin, yılın 180 gün süren soğuk yarısı olarak ayırt edilen Kasım döneminin 100. gününden sonra, sıcaklığın yükselmesiyle ilgili gözlem birikimini, kora benzetilen bir enerji kaynağıyla açıklama düşüncesinden kaynaklandığı söylenebilir. Birinci cemrenin 20 Şubatta havaya, İkinci cemrenin 27 Şubatta suya, Üçüncü cemrenin 6 Mart’ta (artık yıllarda 5 Mart) toprağa düştüğü varsayılır. İstanbul’da 60 yıllık dönem için yapılan bir araştırma, cemrelerin kıştan bahara geçilirken ortalama sıcaklık eğrilerinin yükselmeye başladığı dönemin başlangıcını belirledikleri ve bu dönemde mevsim normallerinin üzerindeki az ya da çok bir sıcaklık artışıyla çakıştıklarını ortaya koymuştur. Cemreler arasındaki günlerdeyse, sıcaklıklarda az da olsa bir düşüş olduğu saptanmış. Aynı araştırmaya göre her üç cemre dikkate alındığında, bir iki günlük farklarla bu tarihlerde %42 olasılıkla, iki cemre dikkate alındığındaysa %74 olasılıkla belirgin bir ısınma gerçekleşmir. Cemrenin tıptaki anlamı ise, halk arasında karakabarcık, kabarcık, kabarcuk, ateşgöynüğü ya da yanıkara adlarıyla bilinen iltihaplı çıban olarak tanımlanıyor. Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü (1993)’ne göre: Cemre, Şubat’ın 21, 28 ve Mart’ın 7 sinde havaya, suya ve toprağa düşüp bunları ısıttığına ihtimal verilen hadise için kullanılan tabir olarak belirtilmekte. Nevsal-i Ragıp’ ta cemreler başlıklı yazıda (birinci sene, 1324 s. 195) Ahmet Rasim Bulüg-ul-ereb’in üçüncü cildinden tercüme ettiği kayıtlarda şu şekilde ifade edilmektedir: “Cemre ve dönemleri hakkındaki rivayetler üç kısma ayrılır. Bunun ikisi ananelere göre yapılmış. 1) Bazı rivayetlere göre Arapları bir kısmı çok soğuk dönemlerde mağaralara girerler ve kendileriyle birlikte koyun, inek, öküz ve sair hayvanları da yanlarına alıp kendilerine bir mevki tayin ettikleri gibi hayvanları için de yerler tahsis ederek ateş yakarlardı. Soğuğun azaldığını hissettikleri zaman sıra ile söndürürlerdi. İşte böylece “sukut-u cemerat” tabir ettiler ve her birine de “sukut-u cemre” dediler. 2) Diğer bir deyişe göre Çin zenginlerinden bazıları soğuğun şiddetli zamanlarında evlerinde üç soba ve ocak yakarlar, soğuk kırıldıkça sobaları birer birer söndürürlerdi. Buna da sukutu cemerat denilirmiş. Bu tanımdan dolayı cemrelerin düşmesi tabiri, hava, toprak ve suda soğukluk şiddetinin kırılmasını ifade etmektedir. Ancak bu uzak bir ihtimal, çünkü sukut-u cemerat tabiri bir Arap tabiri olup Çinlilerin adetleri o dönemlerde Araplar arasında bilinmiyordu. 3) Bazı eserlerde belirtildiği üzere cemre üç yıldızdan ibarettir. Bunlar sıra ile tarf, hen’a ve cephe yönünde ve bunlara cemre denilmesinin sebebi parlak ve bir çeşit kırmızılığa meyilli olmalarıydı. Düştüğü denilmesi de guruba meyilleri anlamında kullanılıyordu. Şöyle ki, Şubatın yedinci günü (miladi 21), güneşin doğumundan öğleye kadar olan vakitte guruba temayül edince suda ısınma meydana gelir. Şubatın on dördüncü (miladi 28) sabahında guruba başlayınca havada ısınma belirtileri görülür. Şubatın yirmi birinci (miladi Mart 7) burç vakti toprakta ısınma meydana gelirmiş. Bu nedenle ilkine “cemre-ül-ma”, ikinciye “cemre-ül-hava”, üçüncüsüne de “cemre-üt-türab” denilmiş. Kış 180, yaz 186 gün Eskiler seneyi Kasım (kış) ve Hızır (yaz) olmak üzere yılı ikiye ayırmışlar. Kasım 180, Hızır 186 gün sürermiş. Kasım günleri 8 Kasım’ da başlar. Kasımın kırk altısında, kırkgün anlamına gelen erbain, seksen altısında elli gün anlamına gelen hamsin girer ve böylece kışın en soğuk zamanları sayılan doksan gün geçmiş olurmuş. Kasımın 105’inde (19-20 Şubat) birinci cemre havaya; 112’sinde (26-27 Şubat) ikinci cemre suya; 119’unda (5-6 Mart, Şubatın 29 çektiği dört senede bir 5 Mars’ta) üçüncü cemre toprağa düşer. Buna göre de önce havanın, sonra suyun, sonra da yerin ısındığı kabul edilirmiş. Tarihleri tam olarak bilinmiyor Cemre olayı hakkında birbirinden farklı bir çok açıklama mevcut. Bunun yanısıra, incelenen bütün kaynaklardan, cemre ifadesinin çok eski zamanlardan beri kullanıldığını da görüyoruz. Ancak, cemrelerin düşme tarihleri hakkındaki bilgiler kaynaklara göre değişiyor. Bu da cemrelerin tarihlerinin tam olarak bilinemediğini ortaya koyuyor.