BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Cem'in 2004 kehanetleri

Cem Yılmaz, Popüler Kültür için kahin şapkası taktı, ışıklı küreye baktı ve insanlığın geleceğini okudu

Abone ol

Kahin Cem Yılmaz 2004'ün falına bakarken vatandaşları uyarıyor: 'Maaşlardan 3 sıfır atılacak ama fiyatlar aynı kalacak' Bu söyleşi, yeni yıla fiyong ağızlarla girmenizi amaçlıyor. Cem Yılmaz'la hem geçtiğimiz yılın muhasebesini yaptık, hem gelecek yılın falına baktık. İşte amatör bir kahinin küresinden 2004'te dünya, Türkiye, popüler kültür ve Cem Yılmaz… Kendisi anlattı: Bir dergide 'Önceki hayatında kim neydi' başlıklı bir yazı çıkmış: Söylentiye bakılırsa Cem Yılmaz 16. yüzyılda İspanya'da bir çadır tiyatrosunda cambazlık yapan bir çingeneymiş. Sirkin sahibi bir nedenle sirkin işletmesini ona bırakmış. Ama başarısızlıklar sonucu aç bilaç ölmüş. Geçen Salı randevulaştığımız Ceylan Contenental'e girerken, hiç tanımayan biri (ki böyle birini bulmak çok zor artık) onu kulağında çingene küpesi ve uzun favorileriyle taksiden inerken görse bir İspanyol olduğuna yemin edebilirdi. Konuşmaya başladığında bir çadır tiyatrosunda çalıştığını sanabilirdiniz. Ve anlattıklarına baktığınızda patronunun bir nedenle işi ona bıraktığını öğrenirdiniz. Çünkü Cem Yılmaz oturur oturmaz, son filmi Gora'nın nasıl Uzanlar soruşturmasına kurban gittiğini ve filminin yarım kaldığını anlatmaya başladı. Eminiz ki, bu hayatı önceki hayatından farklı sonlanacak; ne başarısızlıklar, ne açlıklar olacak. Kahin Cem Ama yine de bu kehanetleri ona yaptırmayı tercih ettik. Bugünkü hayatı, önceki hayatına bu kadar benzeyen bir adam, herhalde gelecekteki hayatımızı da en iyi görebilecek durumda olurdu. Bu düşünceyle birkaç saatliğine bize 'kahin'lik yapmasını rica ettik. Şiddetli hayranı olan sevgili asistanım Nazan kendi yaşgününü unutup ona küre aradı. Ceylan'ın halkla ilişkiler müdiresi Canan hanım mekânı sağladı. Nihayet kürenin ışığı parıldadı ve Cem, küresine bakıp, önümüzdeki yıl uzayda, dünyada, Türkiye'de ve yavru vatan Kıbrıs'ta neler olacağını okumaya başladı. Tabii kendisine neler olacağını da… Mesaj kaygılı sohbet Söyleşirken kahkahadan kırıldığımızı söylemeye gerek yok sanırım. Gora nedeniyle canı çok sıkılmış gibi görünse de tanrı vergisi espri yeteneğini kehanetlere bulayıp 'mesaj kaygılı' bir 2004 falı baktı. 'Mesaj kaygılı' olsa da 'herkese saygılı' bir yaklaşımı da var Cem'in… Diğer mizahçılardan farklı olarak siyasetin mümbit topraklarında dolaşmıyor. Liderler üzerine espri yapmaya yanaşmıyor. Belaltına inmeden, kişileri örselemeden, milli değerlere ilişmeden, daha çok kendisini alaya alarak espri üretiyor. Belki de herkes tarafından sevilmesinin sırrı burada… Cem'i güldürebilmek Ben kendisini askerde iken tanımıştım. Daha doğrusu, bir dergide askerlik anılarımla fotoğraflarım yayımlandığında Cem de askerdeydi. Telefon etti. "Dergiyi gördüm, işedim altıma" dedi. Düşünsenize, Cem'i güldürebilmek ne başarı..! Ardından bir sinemada onu yalnız başına film izlerken görüp şaşırmıştım. Bu şöhret düzeyine ulaşmış kimseleri kamuya açık yerlerde yalnız görmek zordu. Şöhret onları kamudan koparır, eve hapsederdi. Ama Cem, Ferrari'si olsa da taksiye, dolmuşa binmekten, lüks villada otursa da sokakta bir başına gezmekten vazgeçmedi. Belki de o sayededir ki, mizah damarını her dem tazeledi. Sekiz senede iki bin gösteri yapmayı ve bir tek izleyiciyi bile salondan kaçırmamayı başardı. Bir kehanet numarası Bu başarının sırrı üzerine çok şey söylenecektir: Ama başbaşa konuştuğunuzda şunu fark ediyorsunuz: "Amma şık espri yaptım" diye şişinmeden, son derece doğal ve kendiliğinden yumurtluyor esprileri… Sonra kendisi de eğleniyor. (Belki nezaketen) karşısındakinin esprilerine de gülüyor. Ve kendisini öyle ti'ye alıyor ki, sizi de makaraya sardığında hiç yadırgamıyor, farkında olmadan kıh kıh gülüyorsunuz. Bu söyleşi şöyle başladı. "Sana bir kehanet numarası öğreteyim" dedi Cem. Bir kağıt çekti, adımı yazdı. Üç hecede toplam dokuz harf olduğunu hesapladı. Sonra büyük ciddiyetle bunu 2003'e ekledi. Ben ne patlayacağını beklerken "2012'de göktaşı gelip beynine biniyor" dedi. Herkesin bu hesabı kendi ismine göre yapmasını istedi. O bizi güldürdü, Allah da onu güldürsün inşallah… 2004'TE TÜRKİYE Meclis'te parlamenterlere lap-top dağıtılması demokrasimizi nasıl etkileyecek? Bunun kullanma amacı ne olacak bilemiyorum. Ama 'g.te minder' diye kullanılma tehlikesi var. O deri koltuklarda bir maraz olduğunu duymuştum. 2004'te siyasette Ecevit, Erbakan, Demirel, Çiller, Yılmaz olmayacak. Mizahçılar açısından zor bir yıl olmayacak mı? Karikatür dünyasında uzun zamandır bunun sıkıntısı yaşanıyor. Biz de "Lider yok ki, taklidini yapasın" diye espri yapıyoruz. Üzerine espri yapılamayan lider korkutur beni… Hiç Bahçeli esprisi duymadım mesela… Yıldırım Akbulut'u çok arayacak gibiyiz. Ben onun zamanında başlamıştım mizaha biliyor musun…. İstanbul'da belediye başkanı olarak kim görünüyor? Otobüslerin rengini kırmızıya dönüştürecek kim varsa, ben onun kazanmasını isterim. Aslında çok başarılı, yumuşak bir geçiş yaptılar: 'Doğa dostu otobüs' 'ekolojik, hijyenik otobüs' filan diye diye bütün otobüsler yemyeşil oldu. Bence otobüsler değil de etraf yeşil olsa daha iyi olur. Köşk'te milli bayram resepsiyonlarında bir kriz beklenir mi? Senin Cumhurbaşkanı ile tanışma şansın oldu mu? Olmadı. Bir çok kimsenin de olmadığını tahmin ediyorum. Cumhuriyet bayramı resepsiyonuna bazı sanatçıları davet ettiler. Doğrusu ben de gitmeyi isterdim. Ama öyle bir davet olmadı. Bu davetin nasıl geldiğini de merak ediyorum. AB üyeliği? Ne zaman girebilecek Türkiye? "Bu şartlarda mümkün değil abi" ile "Girdik sayılır" arasında gidip geliyoruz. Valla benim için saat kaçta gireceği önemli… Çünkü ben öğlene kadar uyuyorum. "Gündüz gireriz de ben uykuda olurum, atlarım, Euro'ya geçilir parasız kalırım" diye korkuyorum. Kıbrıs? Sence Türkiye, Kıbrıs'ta bir kumar mı oynuyor? Onu Mehmet Ali Erbil'e sormak lazım. Deprem? Vizontele'de müteahhit 'Artist Fikri' vardı. Onların inşaatları başımıza göçecek mi? Veli Göçer vardı ya… Bir insan bu kadar mı soyismiyle müsemma olur. Ben bir de o anlamda eski RTÜK Başkanı Nuri Kayış'ın soyadını çok anlamlı bulurum. İsmi söylendiği anda, kanalın kapanması icap ediyor. Liradan üç sıfır atılması hayatımızı nasıl etkileyecek? Bence sadece memur maaşlarından üç sıfır atacaklar, fiyatlar aynı kalacak. Yani gelirleri azaltacak, giderlere dokunmayacaklar. Maliye geçenlerde şöyle bir açıklama yaptı: "Bakın, 1,5 milyar maaş alan birinin maaşı 1,5 milyon TL olacak. Ona göre harcayın" diyordu. Adamlar ipucunu veriyor işte… 2004'TE DÜNYA Uzaydan başlayalım: Mars'ta hayat olduğu kanıtlanacak mı? Bence 2004'te Mars'ta su bulunacak. Ama akabinde bunun kuyu suyu olduğu, içilemeyeceği anlaşılacak. Uzaylılar gelecek mi? Ben bu soruyu bir röportaj için gittiğimizde Demirel'e sordum. Baktım ki her şeyi biliyor, cevap vermediği soru yok, dedim ki, "Efendim, Marslılar var mı?" Ben sandım ki, bu soru üzerine yüzündeki maskeyi çıkaracak –mesela Ecevit çıkacak altından filan- ya da "Bu ne biçim soru" diyecek, şöyle bir baktı ve güldü yalnızca… Hiçbir şey demedi. Saddam Hüseyin ne olacak? Onun dublörleri yakalanmaya başlayacak artık… Kuyuda paralarla yakalanması hakikaten tam karikatürdü. Sıra Bush'un yakalanmasına geldi mi? O da Teksas'ta bir petrol kuyusunda, yanında bir milyon dolarla yakalanacak. Bin Ladin? Onun kellesine 50 milyon dolar veriyorlar ya, bir arkadaşla Sinan Çetin'i 'Bin Ladin' diye ihbar etmeyi düşünüyoruz. Kır sakallarına biraz rötuş yapıp tıpatıp benzetebiliriz. Michael Jackson'ın çocukları taciz skandalı nereye varacak? "Kaset çıkaracakmış, promosyon için yaptı" diyorlar. Geçen gün Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nın gecesine çağrıldık. "Siz çocukların sevgilisisiniz" dediler. "Yanlış" dedim, "O, Michael Jackson…" Bundan sonra hiçbir sanatçı için "Çocukların sevgilisi" denemeyecek. Tıp insan ömrünü uzatabilecek mi? Evet, insan ömrü 400 yıl olacak, ama emeklilik yaşı da 360'a çıkarılacak. Dolayısıyla bir şey değişmemiş olacak. Ozon tabakası delinecek mi? O da artık delinsin be birader… Sahi Ozan Orhon dile biri vardı, ne oldu ona…? Bilgisayar teknolojisi dünyayı nereye götürüyor? Bence yavaş yavaş teknolojiden sıkılıp geriye gitme dönemi başlayacak. Sonunda bu lap-top'ların, internet'in filan o kadar elzem şeyler olmadığı anlaşılacak. 2025'te yeniden homo erektus'a dönüşmüş olacağız. (hem "homo", hem "erektus" nasıl oluyor hiç anlamam ya…) 2004'TE POPÜLER KÜLTÜR Pop Star yarışması nasıl bitecek? Bence bundan böyle her meslekle ilgili yarışma düzenlenecek. En komik komedyen yarışması… En iyi avukat yarışması… En iyi beyin cerrahını seçmek için doktorların yarıştığını düşünsene… Bayhan'ın durumu nasıl görünüyor? Bayhan'lar ölmez/vatan bölünmez. Geçen gün bir yerde söyledim: "Sahneye çıkmadan önce birinin kafasına odunla vurdum. Tahmin ediyorum ölmüştür. Jüri oradan bana bir kanaat notu verir herhalde" diye… Şimdi televizyonda yaşayan insanlar oluştu. BBG evinde yaşıyor, yarışarak evleniyorlar. Eskiden 'sevişerek evlenmek' diye bir tabir vardı. Televizyonda artık böyle şeyler görmek istiyoruz. Dizinden kurşunlanan kadınlar serisi sürer mi? Yakalananların "Aklıma esti vurdum" dediğine bakılırsa bu, hepimizin başına gelebilecek bir şey gibi görünüyor. Bu da çok can sıkıcı tabii… Televole salgını sürecek mi? Bu ara biraz duruldu gibi… Bence bunda MİT müsteşarının "Komünizm gelir" uyarısı etkili oldu. MİT el koyunca dağıldılar. Herhalde insanlar "Komünizm geleceğine, magazinden vazgeçelim" dediler. Halkımızın Pınar Altuğ'dan, oynadığı roldeki gibi yaşamasını istemesi diğer sanatçıları nasıl etkiler? Allahtan ben hep kötü adam rollerinde oynuyorum. Gelip "Abi sen kötü adam taklidi yapıyorsun, ama bayağı düzgün adamsın. Ne sahtekârlık bu" diye kızamazlar ya… Hatıra yazıp itirafçı olmak eğilimi baş gösterdi bir de… Müjdat Gezen'e çok acımasız davrandıklarını öğrendik sonradan işin aslı ortaya çıkınca; ama doğrusu benim de ilk reaksiyonum şu oldu: Bir gün evde otururken "Yahu ben kimlerle yatmıştım hanım… Ver şurdan bakiyim not defterimi" demiş sanki… Bu herhalde bir sanatçı için yapılacak son şey olmalı… Ama biz işleri büyütmeyi severiz. Ben de olayların üzerine biraz 'abartma tozu' serperim ki mizah çıksın. Bir yandan buralarda çok muhafazakâr görünen toplum, bir yandan da reklamlarda kadın bağını, prezervatifi görmeye başladı. Gelen seyircide, böyle bir açılıp saçılma hali gözlüyor musun? Orada benim ölçütüm şudur: Aile içinde konuşulamayacak bir şeyi sahneye taşımam. Mahrem konular ne tonda konuşulabiliyorsa o tonda konuşurum. Ama o ton reklamlarla, cinsel eğitim dersleriyle, internetle biraz genişlemedi mi? Evet, ar damarına anjiyo yapıldı. Hani starlarda "Estetikse soyunurum" diye bir laf vardır ya... Ben de öyle diyeceğim: Estetikse açılın… Milli piyangoda büyük ikramiyeyi kazanacak şanslıya 2004'te 10 trilyonla ne yapmasını tavsiye edersin? Bakın hemen bir menü yazayım da ben hemen harcayıvereyim size o parayı… Hayaller suya düşsün: Ulus Maya'da bir daire : İki milyon dolar… Bir Ferrari : 340 bin dolar… Ferrari'nin taşıt pulu: 9,5 milyar… Ev içi mobilya, elektronik eşya, beyaz eşya vs.: 750 milyar da oraya gitti. Biletin çeyrekse, para bitti bile… Devam edelim: Bir tekne: Bir milyon dolar. Yani bu hesapla evi, arabayı, tekneyi alıyorsun, Üçüncü taşıt pulunu aldığın zaman para bitmiş oluyor. Hâlâ para arttıysa o da boşadığın eşin nafakasına gider. Süreyya Ayhan Olimpiyat şampiyonu olabilecek mi? Bence onun ikinci olması adettendir. 2004'TE CEM YILMAZ 2004'te Cem Yılmaz'ın heykeli dikilecek mi? Geçen gün Engin Ardıç, "Oğlum Cem, yanlış yoldasın" diye yazmış. "Bu memlekette heykelinin dikileceğini sanıyorsan, yanılıyorsun" diyor. Ben heykelimin dikileceğini sanacak kadar geri zekalı değilim, bir… İkincisi, Allah insanın heykelini diktirmesin, çünkü ne zaman heykelin dikilirse, o zaman kuşlar üstüne sıçar. Bu kaçınılmaz bir denklem yani… O nedenle heykelle işimiz olmaz. Vizyona giremeyen filmin Gora'ya ne olacak? Benim en çok ilgimi çeken soru bu… 2004'te izleriz diye umuyorum. Türkü kaseti filan çıkaracak mısın? Böyle haberler çıkınca tüylerim ürperiyor: "Kaset çıkaracak." Bir an düşünüyorum, "Yahu zevk benim değil mi, elime bağlama alır türkü söylerim, kaset yapar çıkarırım." Bunu sırf serserilikten yapabilirsin. Ama o kadar kolay olmuyor işte… "Türkülerimiz elden gidiyor"dan tut, "Senin üstüne vazife miydi"ye kadar gidebiliyor. Öyle radikal değişiklikler pek sevilmez bizim memlekette… İşin tuhafı, o radikal çıkış yaparak şöhret oluyorsun, sonra ciddi değişiklik istemiyorlar. Saçını kazıttın diye herkes kazıttı, karizma yapmaya çalıştılar. Şimdi sen tekrar uzatıyorsun, millet sonuç alamadan damdazlak ortada kaldı. Bizim Cem Yılmaz'lığımız kellere yaradı. Beni kel zannettiler. Daha toplumumuz dazlakla keli ayıramayacak durumda Can Bey… Yılmaz Erdoğan'la ikili şov planlıyormuşsunuz? Evet, dünya tarihini şöyle bir baştan değerlendirelim istiyoruz. Keşifler ve buluşlar. Bunlar gerçekten nasıl yapıldı, filan… Aslında çok klişe bir şeydir. Ama böyle iki kişinin başrolü paylaştığı çok sağlam skeçlerden oluşan kalabalık kadrolu bir şey planlıyoruz. Atıyorum, Tao nasıl bir adamdı, karısıyla cinsel hayatı nasıldı? Hem mimar, hem mühendis, hem ressam, hem bilgin olan Leonardo da Vinci bu kadar mesleği nasıl yapabiliyordu? Böyle şeylerden yola çıkarak bir dünya tarihi yapacaktık. Filmler karıştı araya… Erteledik. Ama Yılmaz'ın filmi de vizyona girdikten sonra yaz sonu başlayabiliriz. 2004 için kabus senaryon var mı? Mesela savaş çıkmış yeniden askere çağrılmışsın ya da bir gün şov yaparken seyirci akın akın dışarı çıkmaya başlamış gibi… Valla en kötü senaryoya o kadar yakın bir hayat yaşıyorum ki… Bugün "Auto focus" diye çok enteresan bir film izledim. Televizyonla şöhret olmuş, eğlence hayatı içinde bir adamın 1978'de öldürülüşünün hikayesi… Orada görüyorsun ki, bir yanlış anlamayla meşhur olabilirsin, sonra o seni şöhrete kavuşturan vesile yine rastlantısal bir şekilde ortadan kalkabilir. Ve süper bir boşluğa düşüyor adam… Perişan oluyor. Çalışmadığı zaman aç kalabilecek bir noktaya geliyor. Bu tür mesleklerde bu türden bir kötü senaryo hiç de o kadar uzak değil. Onu hiçbir zaman unutmadım. Ama bu nasıl göğüslenir, onunla ilgili hiçbir fikrim yok. Problem şurada: Başkalarının ne dediği çok önemliyse sizin için o zor… Mesela sen, "Yerel bir gazetede köşe yazmaya devam ederim" diyebilirsin, fakat başkaları bunu problem yapıp, "Can'ı gördün mü abi, Konya Meram gazetesinde yazmaya başlamış" dedikleri zaman senin için de problem haline geliyor. Bunu göğüslemek çok zor. Ben de hissiyat olarak yarın limon satmaya başlayabilirmişim gibi geliyor, ama bu, herhangi birinin limon satması kadar kolay absorbe edilemeyebilir. Çok teşekkürler… Bir dakika bir telefon geldi… (Telefonu açıyor) Ne, Mars'ta su mu varmış… Kuyu suyudur o abi… (Kahkahalar…) 2004'TE BURÇLAR Burçlara göre de bir gelecek yıl kehaneti yaptı Cem Yılmaz... Hepsine tek tek tavsiyelerde bulundu. Mesela Kova'lara "Akarken doldurun" dedi. Yengeçlere "Kabuğunuzu kırın..." Futbol federasyonuna tavsiyesi ise şuydu: "Ligi iki takıma indirsinler. Aralarında oynatsınlar." Kaynak : Milliyet