BIST 9.729
DOLAR 35,22
EURO 36,72
ALTIN 2.969,16
HABER /  POLİTİKA

Cemil Çiçek'ten giderayak cemaat ve Gülen açıklaması

AK Parti'de 3 dönem kuralına takılanlar arasında yer alan TBMM Başkanı Cemil Çicek'ten cemaat açıklaması.

Abone ol

1987'den bu yana parlementoda görev alan TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 1 ay sonra aktif siyasete veda edecek.

AK Parti'nin 3 dönem kuralına takılanlar listesinde yer alan Cemil Çiçek görevi bırakması öncesi hem iktidarı hem de muhalefeti hedef alan çarpıcı açıklamalarda bulundu.

AK Parti-cemaat savaşını analiz eden Cemil Çiçek, "İşi birilerine yıkarak bu problemi çözemeyiz. Eğer bu konuda masum birini arıyorsanız, en masum insan benim" dedi.

7 YIL SONRA AÇIKLADI

Hürriyet'e konuşan Çiçek, 2008 yılında AK Parti'ye açılan kapatma davası sırasında "Bizimde yanlışlarımız oldu" açıklamasıyla gündeme gelen bakanında kendisi olduğunu açıkladı.

Cemil Çiçek'in açıklamalarında öne çıkan bölümlör şöyle:

AK PARTİ CEMAAT İLİŞKİSİ... TEK KRİTER DİNDARLIK MI? 

Tabiatıyla her eleştirinin kabul edilebilecek yanları vardır. Ama bu eleştiriyi yapanlar ne kadar masum, onu da görmek lazım. Sadece tek taraflı bakılırsa bu manşet olur, hükümeti suçlama aracı olarak kullanılır. Ben böyle bir suçlamaya alet olmam. Hangi işadamlarının Amerika’ya gittiğini, hangi basın mensuplarının gittiğini herkes biliyor. İşi birilerine yıkarak bu problemi çözemeyiz. Eğer bu konuda masum birini arıyorsanız, en masum insan benim.

FETHULLAH GÜLEN'LE GÖRÜŞTÜM

Ben Amerika’ya gitmedim ama görüştüm. Ben siyasetçiyim herkesle görüşürüm.

...Birebir olarak değil ama zaman zaman faaliyetlerine gittik. Gidiyoruz. Biz siyasetçiyiz, gideriz. Ama benim kendime göre bir ilkem var; aklımı ve vicdanımı kimseye ipotek vermem. Herkesle görüşürüm ama doğruya doğru, eğriye eğri demeye çalışırım. Bunda bazen isabet ederim, bazen yanlış da yapabilirim. Bugün şimdi hükümete karşılar diye orayla irtibat kurmuyor mu? Birileri dün tu kaka dediklerine bugün arka çıkmıyor mu? Kendi üzerlerine düşeni bir kenara bırakıp sadece tek kareye yoğunlaşırlarsa gerçeği yine göz ardı etmiş oluruz. Bu oportünizmden, kuralsızlıktan Türkiye’nin kurtulması lazım.

EVET, O BAKAN BENDİM

Cemil Çiçek, 2008’de AK Parti kapatma davası öncesinde bir gazetenin manşetinde AK Partili bakanlık da yapmış üst düzey bir yöneticinin ‘Laiklik hassasiyetleri var. Bizim de yanlışlarımız oldu. Güven arttırıcı adımlar atılmalı’ şeklinde sözlerin de kendisine ait olduğunu açıkladı. 

Çiçek o sözlere ilişkin şunları söyledi:

"O dava hukuka uygun açılmamıştı, delili de yoktu. Yetmişin üzerinde asılsız konu delilmiş gibi dosyaya konulmuştu. Benim orada söylediğim şey şu... Cümlenin başına da bakın.

O bakan bendim. Ben gizlemedim zaten, o (Fikret Bila) öyle yazdı.

Şunu söyledim: ‘AK Parti’nin varlığından rahatsız olanlar, yokluğundaki problemleri iyi düşünsünler. Elbette ki partilerin yaptıkları bir takım yanlışları olabilir. Benim yanlışım olabilir, partilerin yanlışı olabilir. Ama bu yanlışlardan dolayı parti kapatırsanız bu demokratik açıdan da başka açıdan da doğru olmuyor’. AİHM bugün bir tek noktada parti kapatmaya imkân veriyor; parti cebir ve şiddeti yöntem kabul ediyorsa. Ben 25 Mart 2007’de demişim ki; bir ülkenin başına gelebilecek en büyük felaket yargının siyasallaşmasıdır. Anlayan anlasın. Bugün bu durumun büyük sıkıntılarını çekiyoruz.

HDP BARAJI GEÇER Mİ?

Şu anki Meclis yüzde 10 barajına rağmen seçmenin yüzde 95’ini temsil ediyor. Bir sonraki seçimde kimin ne olacağı, seçime katılım oranına bağlı. HDP’ye ilgi biraz da şuna benziyor; Hazreti Ali sevgisinden değil, Hazreti Muaviye’ye düşmanlıktan dolayı bazen insanlar bir yerde olur. Galiba Ak Parti’nin iktidar olmasını arzu etmeyen bir kısım çevrelerin şöyle bir hesabına dayanıyor; HDP barajı aşarsa büyük ölçüde AK Parti’den oy alacak, AK Parti’nin milletvekili sayısı düşecek, böylece başkanlık sistemi de engellenir. Oysa vatandaş kimi seçerse herkesin kabul etmesi lazım. HDP de bir partidir, seçime giriyor.

HDP'SİZ PARLEMENTO EKSİK BİR PARLEMENTO MU OLUR?

Vatandaş bunları değerlendirir, ben vatandaşa güveniyorum. Ben şimdi bir parti lehine ya da aleyhine konuşmayı doğru bulmam. Ama vatandaşımız Meclis’te en yüksek temsilin olması yönünde 2011’de önemli bir irade koydu; yüzde 95 temsil. Bu da parlamentonun yaptığı işlerin meşruiyeti açısından önemli bir fırsat. Şunu kabul edelim, ondan sonrası kolay; kurallara uymak kaydıyla her siyasi görüş siyaset yapabilir, Meclis’e girebilir. Partilere düşen de vatandaşın bu beklentisinin hilafına demokrasiyi kullanmamalarıdır.

HEM İKTİDARA HEM DE MUHALEFETE 'GRUP TOPLANTISI' ELEŞTİRİSİ

TBMM Başkanı Çiçek, salı günü Meclis'te yapılan parti grup toplantılarına geniş kalabalıkların davet edilmesini de eleştirdi. 

Çiçek şunları söyledi:

"Bugün herkesin kabul ettiği bir şey var ki; toplumda ciddi bir gerginlik var. Bu gerginliğin önemli platformlarından biri salı günleri yapılan grup toplantılarıdır. Bu bir rezalettir. Yazdım, söyledim, herkesle konuştum. Benim çevik kuvvetim yok, kapının önüne dikemem. Parlamento içinde fiziki güç kullanılmaz, bu parlamento kavramıyla bağdaşmaz. Tatlı dille, nezaket içinde bunları yapmamalarını söylersiniz. Buna rağmen her salı adeta kâbus yaşadığımız gün. Daracık bir mekânda 15-20 bin kişi. Hepsi de kendi grup yönetmeliklerine açıkça aykırı. Kuralı koyan kurala kendisi uymuyor.

MECLİS SEBZE HALİNE DÖNDÜ

Burada da en büyük sorumluluk parti başkanlarına ait. Anayasa’ya da iç tüzüğe de göre, grup toplantısı sadece milletvekillerinin katıldığı toplantıdır. Eski milletvekilleri bile grup toplantılarına giremiyor. Bu salatalık, bu domates grup toplantısına nasıl giriyor? Ayrancı pazarı gibi. Genel başkanlara hediye sunacağız diye Kastamonu’nun sarımsağından Antalya’nın narenciyesine, Polatlı’nın soğanına hepsi geliyor. Meclis hale dönüyor. Milletvekili oturacak yer bulamıyor. Balkonlarda da korolar. Bindirilmiş kıtalar sebebiyle milletvekillerine yer kalmıyor. 300-500 kişilik salonda 10 bin, 20 bin kişi. Ve o balkonlardakilerin o sloganlarına nasıl müsaade ediliyor?

YUH ÇEKENE ‘AYIPTIR’ DİYEN YOK

Ben hepsiyle konuştum. Hepsi ‘Haklısınız’ diyor. Ama sonuç yok. Zaten üzücü olan da bu. Meclis siyasi parti faaliyeti yeri değil, yasama faaliyeti yeri. Çoklu katılımlı basın toplantılarına döndü grup toplantıları. Buralarda en üst düzeyde şarj edilmiş olan milletvekilleri o psikolojiyle yarım saat sonra genel kurula giriyor. Ondan sonra karşılıklı ‘yuh’lar. E bu ortamda sükûnet mümkün değil. ‘Yuh’ çekiliyor, birisinin de demesi lazım ki ‘Ayıptır, burası Meclis’tir. Bakıyorum herkes memnun bu işlerden. Böyle bir parlamento içerideki ilişkiler kadar toplumsal barışa da çok olumsuz etkiler yaptı, yapmaya da devam eder böyle giderse. Herkesin 8 Haziran sabahı bir özeleştiri yapması lazım. Bu grup toplantıları ciddi bir felakettir. Şu an yaşadığımız gerginliklerin merkezinde de bu grup toplantılarında yapılan konuşmalar var. Önümüzdeki dönem böyle olmamalı. Ama iyimser değilim bu yönde.