BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  GÜNCEL

Cemal, İlhan Selçuk'a iki yıl yalvardı

Hasan Cemal'in olay kitabı gazetecileri birbirine düşürdü. Özel hayatlar ortalığa saçıldı. Kitapta eleştirilen Yalçın Doğan, Cemal'e seslendi: Hasan ya ben de yazarsam

Abone ol

Gazeteci Hasan Cemal'in 'Cumhuriyet'i çok sevmiştim' adlı kitabı ortalığı birbirine kattı. Kitapta Cemal'in eleştirilerinden fazlasıyla nasiplenen Yalçın Doğan. köşesinden Hasan ya ben de yazarsam... yazısıyla cevap verdi.

Yazı: Yalçın Doğan
Kaynak:
www.hurriyet.com.tr  

-ANI yazmak güç bir iş. Saygı, hoşgörü, doğruluk gerektiriyor. Hepsinden önemlisi, duygulardan arınmayı zorunlu kılıyor. Kimin olursa olsun, edebiyat, politika ya da gazetecilik anılarını çok önemli buluyorum.

Tartışmalara yol açan Cumhuriyet’le ilgili anı kitabını Hasan Cemal bana da gönderiyor. Yurt dışında olduğum için, ancak iki gün önce okuyorum. Kitabı bitirdiğimde, bendeki ilk izlenim, pek de sağlıklı olmayan bir ruh halinin yansıması. Anı yazarken, özen gösterilmesi gereken nitelikler eksik.

Tersine, yılların öfkesini, kinini her satırda yansıtıyor Hasan. Savaşan ülkeler günün birinde masaya oturuyor ve anlaşıyor. Hasan ise, başta İlhan Selçuk olmak üzere, Cumhuriyet’te o dönem çalışan kadroların, bir-iki kişi hariç, tümünü haksız ve yanlış görüyor, akıl alacak gibi değil, herkese kin besliyor. Tek doğru var, Hasan’ın doğruları!..

İKİ ÖNEMLİ CÜMLE

Kitabını imzalayıp bana da gönderiyor. Şu sözlerle:

‘Ulan Yalçın Doğan, Artık senin kitap beklenecek, dostlukla, öpüyorum.’

Bu kadar yakın ve sıcak imzaya aldanmak yanlış. Kitaptaki nefretten nasibini alanlar arasında ben de varım. Bazı yanlışlarla.

Örneğin, benim 800 dolara aylıkla ev tutmak istediğimi, ama gazete içinde bu duyulunca, kıyamet koptuğunu anlatırken, ‘Yalçın işte böyle şeyler yapardı’ diyor. Oysa, o sırada bana iyi bir ev tutmamı öneren kendisi.

Bunun gibi, tek tek ayrıntıya girilirse, yanıtlamak için, gerçekten ayrı bir kitap yazmak gerek. Ya da, tuttuğu günceye rağmen, yazmadıklarını anlatmak gerek.

Birlikte çalıştığımız dönemde, hemen her gün ağzından çıkan iki temel cümle var. Biri, ‘ben genel yayın müdürü olarak’ cümlesi, diğeri, ‘ben bunun üstünde kalırım’ sözü. Genel yönetmenlik onun için o kadar hayati önem taşıyor ki, hálá bile, bu özlemle kıvranıyor. Bu sağlıklı mı?..

İLHAN SELÇUK

İki yıl boyunca, her gün, günde 19 kez Ankara’dan İlhan Ağabey’e telefon ediyor. Buna rağmen, ‘ben ne zaman genel yönetmen olacağım’ diye yalvaran Hasan Cemal’in kitapta asıl hedefi İlhan Selçuk.

Şu gerçek. İlhan Ağabey destek vermese, Hasan’ın o koltuğa oturması mümkün değil. Belki bunun ezikliği ile, o yıllarda İlhan Ağabey’le iktidar savaşına giriyor. Aslında herkesle. Başta İlhan Selçuk, kitapta herkese siyasal görüş ayrılığını aşan, inanılmaz bir kinle saldırıyor.

İlhan Ağabey’i otuz yılı aşkın süredir senli-benli tanıyorum. Siyasal düşüncelerimiz bugün pek çok konuda uyuşmuyor. Cumhuriyet’in bugün izlediği yayın politikasını yanlış buluyorum. O yıllarda önerdiği yayın politikasını desteklemediğim gibi. Bunu zaman zaman kendisiyle konuşuyor, hatta yazıyorum. O da, sütununda yanıtlıyor. Ne kavga, ne öfke. O siyasal açıdan inatçı biri. Ama, kişisel ilişkilerinde son derece duyarlı ve ince. O hepimiz için İlhan Ağabey.

Hasan ne yazık ki, düşünce ayrılığını, tam bir kişisel düşmanlığa döküyor.

BASIN KONSEYİ

Sık sık kullandığı ‘ben üstünde kalırım’ sözünde, gerçekte nasıl altında kaldığına ilişkin en güzel örneklerden biri, Basın Konseyi’nin kuruluşu.

1988’de Hasan buna çok önem veriyor. Ben de, inanıyorum böyle bir kurula. O tarihte bana kurucular arasında yer almamı öneriyor. İlhan Selçuk ve Uğur Mumcu Konseye karşı çıkıyor. Hasan da, Basın Konseyi kuruluşundan imzasını çekiyor. Böylece, üstünde kalırım, dediği bir olayın daha altında kalıyor. Belki de, bu altta kalmaların birikimiyle, aslında çok öğretici olabilecek bir kitap, güme gidiyor.

ÖZEL HAYATLAR

Kitapta yadırgadığım ve Cumhuriyet’teki iç savaşla zerre kadar ilgisi olmayan, özel hayatlara dönük satırlar. Pek çok kişiyle ilgili, kantarın topu kaçıyor.

Kaldı ki, Hasan’ı özel hayata titizlik gösteren biri, diye tanıyorum. Şimdi, ben de kalksam Hasan’ın özel hayatını yazsam!.. Çok yanlış.

Kitabın adı, Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim. Okuyunca, Hasan’ın Cumhuriyet’i değil, genel yayın yönetmenliğini çok sevdiği ortada. Birlikte çalıştığı herkese öyle kindar ki, şimdi düşünüyorum, acaba Cumhuriyet Hasan’ı sevdi mi, diye sormak geliyor içimden. Yine de, insani ve mesleki açıdan, birlikte paylaştığımız değerler, arkadaşlık ve dayanışma olduğuna hálá inanıyorum.

Nadir Nadi’ye günün birinde Türk basını ile ilgili kitap yazacağını söylüyor. Nadir Bey, ‘aman beni rezil etme’ deyince, Hasan, ‘sizi rezil etmek isteyen, kendini rezil eder’ karşılığını veriyor. (s.316).

Kitabı bitirince, bir soru takılıyor aklıma. Şimdi rezil olan kim?..