Cemaatte tavan-taban ayrımı var mı? Zaman yazarı Gülerce'ye göre bu ayrım yok çünkü...
Abone olZaman si yazarı Hüseyin Gülerce, cemaatin, hükümet kanadından ve medyadaki propagandalardan rahatsız olduğu dört konuyu dile getirdi. Gülerce'ye göre Gülen'e söylenen her söz cemaat tabanının bağrına saplanan bir hançer. Çünkü Başbakan'ın dediklerinin aksine tavan-taban ayrımı yok.
Bu hareketin içindeki insanlar, tavan-taban diye ayrılmıyor. En kestirmeden söyleyeyim; taban, Muhterem Gülen’e olan muhabbet ve hürmetin bağları ile bağlı. Hem “örgüt lideri” deyip hem de tabanı “uyarma”, karşılığı olmayan, tam tersine tabanı, bütün Hizmet hareketini en çok rahatsız etmenin yolu…
Bir; Muhterem Gülen’e yapılan her saldırı, tabandaki milyonların her birine saplanan hançer gibi. En fazla acı, en fazla yaralanma, Sayın Gülen’e yönelik saldırılardan kaynaklanıyor.
İki; yurtdışında 160 ülkedeki, milletimizin değerlerinin sergi salonu gibi tanıtım yapan, gönüllü Türkiye lobilerinin en büyük hazırlayıcısı Türk okullarının değeri unutuluyor. Büyükelçiler toplantısında, “Paralel yapıyı, görev yaptığınız ülkelerde anlatın.” talimatı, sadece Hizmet tabanına değil, Türkiye’ye vurulmuş ağır bir darbedir. Bu günler gelir geçer, her şey unutulabilir ama yurtdışındaki çilekeş, fedakâr, gariban gönüllülerin bağrında açılan yara kapanmaz, bu yapılan asla unutulmaz… Diyelim –arsa- birilerinin kabahati olmuş, dili, ayağı sürçmüş, hukuk içinde onlara gereken cezayı verirsiniz. Ama yokluk ve sıkıntılar içinde kahramanlık destanları yazan, Türkiye’nin yurtdışındaki en büyük değeri okullarımızın; alnı ak, başı dik bugünün alperenleri öğretmenlerin, onlara destek olan işadamlarının ne kabahati var?
Üç; Bank Asya meselesi… “Paralel yapı”yı bitirme adına, psikolojik harp vasıtalarının devreye girmesi ve bir anda Bank Asya’dan yüklü miktarda para çekilerek hesap kapattırılması, tabandaki insanları nasıl kırdı, nasıl şaşırttı, nasıl yaraladı acaba hiç düşünüldü mü? Gönül köprüleri nasıl dinamitlendi, hiç tahmin edilebildi mi? Üç yüz-beş yüz kişi ile uğraşalım derken, milyonların hissiyatı nasıl örselendi, nasıl perişan edildi bir bilinebilseydi…
Dört; hükümete yakın medya organlarının tezviratı, Muhterem Gülen aleyhine en çirkin, en pespaye yalanların, iftiraların sıralanması, kalemlerden kin, öfke, nefret sıçraması… Bu ülkede daha önce hiç böylesi görülmedi. Bu kadar sayıda ısmarlama yazı yazana, toplu tetikçilik yapana hiç rastlanmadı. Tamam, hükümet karşıtı cephede de var. Ama o tarafta, 28 Şubat’ın Çölaşangilleri kadarına bile az rastlanıyor. Hükümete yakın duranlarda meğer ne kin, ne öfke, ne acımasız nefret birikmiş. Bu kadarına evet, pes doğrusu…
Hizmet hareketinde tavan-taban ayrımı yok. Haksız yere birine batırılan diken, hepsine acı veriyor. Hele Hocaefendi’ye söylenenler, yürekleri parçalıyor…