Operasyonun siyaseti dizayn etmek istediklerini belirten Uslu cemaat ile ilgili parti kuracak güçlerinin olmadığını söyledi.
Abone olAnketleriyle bildiğimiz Ankara Sosyal Araştırmalar Merkezi (ANAR) Genel Müdürü Dr. İbrahim Uslu cemaatin parti kuracak kadar gücünün olmadığını söyledi.
17 Aralık Operasyonu ile gündeme gelen devlet içinde devlet yapısının İttihat ve Terakki’den beri devam eden 150 yıllık bir gelenek olduğunu belirten Dr. İbrahim Uslu: “Belki de son on yılda aslında bu yapıların tümüyle tasfiye sürecini değil; bu yapılardan birinin diğerini tasfiye sürecini yaşadık.”
Akşam gazetesine konuşan Dr. İbrahim Uslu şunları söyledi:
BAŞKANIN ADAMLARI FİLMDEKİ GİBİ
Küresel güçlerin Türkiye üzerinde planları olabilir ama ortada hiçbir hukuksuzluk olmasa bu operasyon da olamaz galiba. Operasyonun nasıl ve neden yapıldığı kadar içeriğini de tartışmamız gerekmiyor mu bir yandan da?
Evet, bir yolsuzluk olabilir, bunların yakalanması cezalandırılması, deşifre edilmesi gerek. Asla “Yolsuzluk yok” demem, çünkü bilmiyorum. Fakat Sayın Başbakan bir hücre kangren olmuşsa, onu kesip atacaktır diye düşünüyorum. Yolsuzluk her ülkede olabilir ama bununla mücadele biçimi hükümeti düşürme ya da bir siyasi kadronun tasfiyesi ile paralel gidiyorsa o zaman bu hadisenin diğer niyetleri de sorgulanmalı. Bugün gizli yapılması gereken bir soruşturmanın tüm belgelerini gördük, maksat adaletse belgeleri basına sızdırmak hangi amaca hizmet ediyor? Öyle iletişim teknikleri kullanarak olaylar abartılıyor ki...
Ne kastediyorsunuz?
Mesela ayakkabı kutusu metaforu... Başkanın Adamları filmini izlerseniz bu yöntemin nasıl kullanıldığını görürsünüz. Biraz da acemiler, yani malzemeyi iyi hazırlayamıyorlar, içindeki kâğıtlar görünüyor, üstüne üstlük ayakkabı kutusu olmak için büyükler. Yani orada başka bir gayret daha görüyorsunuz ve bu da bizim şüphe etmemizi gerektiriyor bence. Kimse 4,5 milyon dolar o kutuya nasıl sığar diye sormuyor. O kutulara en fazla 30 bin dolar sığar ama şimdi her yerde ayakkabı kutusu eylemleri başladı, yani filmdeki hikâye gerçekleşiyor!
İKİNCİ OBAMA DÖNEMİNDE PARADİGMA DEĞİŞTİ
Operasyonun ardından yine uluslararası bağlantılar ve dengeleri konuşur olduk. Neden uluslararası güçler Türkiye’yi şimdi istikrarsızlaştırmak istesin?
Türkiye’de sorunların başlaması ile Amerika’da Obama’nın inisiyatif kaybetmesi arasında görülür bir senkronizasyon var. Obama ile birlikte Arap Baharı başladı ve o süreçte küresel paradigma şuydu: Fas’tan başlayan ve Pakistan, Afganistan’a kadar giden İslam ülkelerinde demokratik yönetimler kurmak. Bu paradigmaya İsrail çok sıcak bakmıyordu ama ona rağmen uygulanmaya başlandı. Ancak Türkiye ile yaşanan gerilimli sürecin üstüne Mısır’ın İslamcı bir yönetimin eline geçmesi, ardından da Suriye’de bu ihtimalin güçlü şekilde kendini hissettirmesiyle İsrail kendi güvenliğini tehdit altında hissetmeye ve ciddi direnç göstermeye başladı. O noktadan itibaren de bu küresel paradigma tam tersine döndü. Türkiye de bu işten nasibini aldı tabii..
CEMAATİN GÜCÜ OLSA PARTİ KURAR
Bu konuda kimsenin elinde net bir rakam yok ama şunu söyleyebilirim: Talimatla parti tercihini değiştirecek cemaat mensubu sayısı Türkiye’deki siyasal dengeleri değiştirecek ölçüde değildir. Bu sadece Hoca Efendi’nin cemaati ile ilgili değil; hiçbir cemaatin tabanı bu kadar belirleyici olamaz Türkiye’de. Belki lokal bazı yerlerde yerel seçim ya da milletvekilliği seçimlerini etkileyebilir ama ulusal ölçekte siyasal dengeleri değiştirecek kadar belli bir disiplinle hareket eden tabanlara sahip değiller. Zaten öyle olsa parti kurar, doğrudan seçimlere kendi girer.