17 Aralık operasyonları sürecinde ‘Darbe’ vurgusu yapan savcı Mehmet Demir, Cemaate bağlı kaç savcı ve hakim olduğu konusunda rakam verdiği programda çarpıcı iddialarda bulundu...
Abone olA Haber’de Sevilay Yükselir yönetiminde yayınlanan ‘Yüzde Yaz Siyaset’ programının dün akşamki konuğu 17 Aralık operasyonları sürecinde ‘Darbe’ vurgusu yapan ve geçtiğimiz günlerde Edirne’ye sürgün edilen Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir’di.
YARGI CAMİASINDA CEMAATÇİ KAÇ SAVCI VE HAKİM VAR?
Çarpıcı iddialarda bulunan Demir, ‘Yargıdaki paralel yapılanma’yla ilgili önemli açıklamalar yaptı. Cemaate bağlı kaç savcı ve hakim olduğu konusunda rakam veren Mehmet Demir "Yargı camiasında bir cemaate mensup yaklaşık 3000-3500 civarında hakim ve savcı olduğu söyleniyor." dedi.
“KILIÇDAROĞLU’NU DANIŞMANLARI YANILTMIŞ OLABİLİR”
Kılıçdaroğlu’nun yanlışlıkla ifadeye çağrıldığı o dosya yoğun tempo içinde fark edilmeyen ya da gözden kaçan bir işlemdir. Bu dosyanın aslında hiç o büroya gelmemesi lazımdı. Bir müşteki avukatı aracılığıyla şikayet dilekçesi veriyor. Kılıçdaroğlu’nun kendisine hakaret ettiğinden bahisle şikayetçi oluyor. Öncelikle bu şikayet dilekçesinin hazırlık denilen soruşturma numarasına kaydedilmemesi gerekiyordu. Ancak müracaat savcılığı Kılıçdaroğlu’nun milletvekili sıfatını gözden kaçırarak sisteme şüpheli olarak kaydediyorlar. Bunu başsavcının fark etmesi lazım. soruşturmayı bizzat kendisinin yapması gerekiyordu. Usul budur. Başsavcı dosyayı almıyor, özel soruşturma bürosuna gitmesi gerekirken uzlaştırma bürosuna gidiyor. Uzlaştırma bürosuna ben gittiğim zaman bu dosya vardı. Kılıçdaroğlu’nu mağdur pozisyonuna düşüren savcılık değildir. Böyle bir davetiye gitmesini fırsat bilerek belki de danışmanları yanıltmıştır. Buradan bir mağduriyet çıkarılacağını hesap etmişlerdir.
“O DOSYA BANA DEVREDİLDİ”
Dosya benden önce gelmiş bir dosya. Ben gittiğim zaman benden önceki savcıdan bana devredilen bir dosyadır. 4 savcı yanlışlık yapmış bana gelinceye kadar. Uzlaştırma bürolarının dosyaları basit suçlardır. Hakaret, tehdit, basit yaralama gibi. Bir milletvekili dosyasının geleceğini çok düşünmeyiz. Rutin dosyalarda olduğu gibi bu dosyaya da not bırakmıştım. Şikayetçi ve şüpheli davet demiştim. Uzlaştırma bürosudur orası. Şikayetçi ve şüpheli geldiği zaman bu iki şahsa sorarız: Uzlaşmayı kabul ediyor musunuz?
“ANADOLU İNSANI ‘SEHVEN’İN ÜZERİNE GİTMEZ”
1700 dosyanın ikişer tarafı olsa 3400 eder. Hatırlamak çok zor. Aslında Kılıçdaroğlu’nu da hatırlamazdım ben. Kendisi medyaya vermeseydi. Davetiyeyi bir de Ankara’ya çıkarmışız. İstanbul dışına usulde çıkmaz. Bilerek yapsaydık Ankara’ya talimat yazardık. Medyada yer alınca böyle bir davetiyenin gönderildiğini başsavcıyla inceledik. Sehven çıkardık. Kılıçdaroğlu’na resmi olarak sehven olduğu yazısını yazdık. Bu milletin seçtiği vekillere saygılıyız. Sehven Anadolu insanının kültüründe bir insan eylemden sonra ‘sehven yaptım’ dediğinde onun üzerine gidilmez, akan sular durur. Buna rağmen beni HSYK’ya şikayet ettiler.
“OĞLUM AĞLAYARAK ‘SEN NE YAPTIN Kİ BABA?’ DEDİ”
Akşam eve döndüm, eve döndüğümdeki manzara şu: Sayın Kılıçdaroğlu’nu TV’den ailem izlemiş, bana 10 dakika hakaret etmiş. Bu arada da HSYK 1. Dairesi geçici de olsa beni Edirne’ye aynı gün sürmüş. Eve gittiğim de hanım bir taraftan ağlıyor, çocuklarım başka taraftan ağlıyor. O soru önemli bir sorudur: Baba sen ne yaptın ki böyle bir muameleye maruz kalıyorsun? Vatanı mı sattın? İhanet mi ettin? MİT’in TIR’larını mı aradın? Bu hükümete darbe teşebbüsünde mi bulundun, sen ne yaptın ki seni Edirne’ye sürüyorlar? Bir babanın 26 yıllık cumhuriyet savcısı olan bir babanın böyle bir soruya muhatap olması çok acıdır, hiç hoş değildir. Ben şeref ve şanla 26 yıl Cumhuriyet Savcılığı yapmış bir insanım.
“EDİRNE’DE GÖREV YAPMAK BİR ŞEREFTİR”
Edirne’de göreve başladım. Biz milletimizin emrindeyiz. Vatanın her karış toprağı bizim için kutsaldır. Eğer bizi Edirne’ye sürenler öyle görmeseler de Edirne’de görev yapmak bizim için şereftir.
“CEMAAT ÜYESİ 3500 HAKİM VE SAVCI VAR”
Anladığım kadarıyla İbrahim Okur isimli şahıs HSYK 1. Daire başkanı olan şahıs, Teoman Gökçe’nin benim yetki kararıma muhalefet etmesinden yola çıkarak benim hakkımda karalamak için paralelci yakıştırması yapmış. Anladığım bu. Teoman Gökçe’yi tanımıyorum, o da beni tanımaz. İbrahim Okur’u tanırım. 1996’dan bu yana Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü Daire Başkanlığından başlayıp genel müdürlük yapıp, personelden sorumlu müsteşar yardımcılığı yaptığı için tanırım. Teoman Gökçe’nin ne olduğunu bilmiyorum. Ama İbrahim Okur, Teoman Gökçe’nin ne olduğunu çok iyi biliyor. Nesibe Özer’in de ne olduğunu ben bilmiyorum onu da İbrahim Okur biliyor. Yargıda bir paralel yapı var. Yargı camiasında bir cemaate mensup yaklaşık 3000-3500 civarında hakim ve savcı olduğu söyleniyor. 3500 kişinin yargıya alınmasını sağlayan en büyük güç ve etken İbrahim Okur’dur. Bunu herkes bilir.
“CHP VE PARALEL YAPI GÖZDAĞI İÇİN BENİ SÜRDÜ”
Baştan beri söylediğim gibi Sayın Kılıçdaroğlu’na sehven giden bir davetiyeden sonra belki de seçimlerde yenilgisinin acısını çıkarmak veya unutturmak için bunu medya önünde kullandılar. Kendi beceremedikleri, seçmenden alamadıkları oyları benim üzerimden devşirmeye çalıştılar. İbrahim okurun da inkar edemediği yapıya karşı çıkmamdan, hükümetin devrilmesine, cunta hareketine karşı çıkmamdan dolayı CHP ve paralel yapı beni bir figür olarak kırıp, sürüp bundan da geride kalan paralel yapıyla mücadele etme konumundaki hakim ve savcılara bir gözdağı vermek için bu işlemleri yaptılar. Kılıçdaroğlu bana 10 dakika hakaret etti, bundan da ne medet umdu? Zannetti ki hakim ve savcılar korkarlar, konuşmazlar, cevap vermezler. Hatta birkaç genel başkan yardımcısı da hakaretengiz sözler söylediler. Bunlar hakkında suç duyurusunda bulundum. Şahsıma yapılan hakaretlere medyada da yer aldığı gibi “Sen kimsin?” dedi. Ben de ona cevabımı verdim. Ben Kahramanmaraşlı Mehmet Demir’im, Cumhuriyet savcısıyım, Afşin Bey’in torunuyum. Soyum sopum belli benim. Bu husus da böyle biline!