BIST 9.725
DOLAR 35,17
EURO 36,89
ALTIN 2.973,07
HABER /  GÜNCEL

Cemaatçi olduğu iddia edilen polis konuştu

Kimilerince Ergenekon operasyonlarının beyni olarak nitelenen istihbaratçı emekli polis Ali Fuat Yılmazer'den ilginç açıklamalar.

Abone ol

17 Aralık sürecinden sonra emeklilik kararı alan İstanbul İstihbarat Şubesi eski Müdürü Ali Fuat Yılmazer, telefon dinlemeleri için "Biraz fazla olmuş olabilir. Kimileri lüzumsuzdur" açıklamasında bulundu.

Kayıp dinleme cihazlarının emniyette hiç olmadığını savunan Yılmazer, cihazların sadece Genelkurmay ve MİT'te olduğunu, TSK'daki cihazların da MİT'e devredildiğini iddia etti.

Ergenekon operasyonlarında tüm teknik takip ve dinlemeler Yılmazer'in başında bulunduğu İstihbarat Şube Müdürlüğü bünyesinde yapıldığı belirtiliyordu. İşte eleştirilerin merkezindeki isim olan Yılmazer, Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı'yı telefonla arayarak hakkındaki suçlamalara cevap verdi.

Bu hükümet döneminde defalarca soruşturulup aklandığını beliren Yılmazer, iktidarın bu operasyonlardan memnun olduğunu sözlerine ekledi.  Altaylı, söyleşiyi bugünkü köşesinde paylaştı. İşte o konuşmadan bazı bölümler:

TEKNİK TEKİP DELİLLENDİRME YÖNTEMİDİR

"Fatih Bey, teknik takip bir delillendirme yöntemidir. Tüm dünyada kullanılır, polis kullanır, istihbarat teşkilatlan kullanır, devletler kullanır. Çağın sunduğu bir imkândır.  Biz eskiden ne yapardık.

Bir sanık bulup sanıktan delile gitmeye çalışırdık.  Polis alırdı bir sanığı, bir şüpheliyi, çeşitli yöntemlerle konuşturur, delile veya organizasyona ulaşmaya çalışırdı. Sonra da dayak, işkence, kötü muamele iddiaları ortalığa saçılırdı. Bizim dönemimizle ilgili böyle bir iddia var mı? Başka yerde de yok aslında. Çünkü teknik takip buna gerek bırakmıyor. Bir şüpheliden yola çıkarak bütün ağa, bütün organizasyona ulaşabiliyorsunuz. Tüm delilleri topluyorsunuz. İşkence yok, kötü muamele yok, yargısız infaz yok."

Hanefi Avcı gözüyle Yılmazer

Hanefi Avcı 'Haliçte Yaşayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat' adlı kitabında Ali Fuat Yılmazer ile ilgili şu iddia ve tespitlerde bulunuyordu:

“Hrant Dink cinayetinden sonra Ahmet İlhan Güler görevden alındı. Yerine ise normalde hiçbir zaman bu göreve gelemeyecek, gerekli niteliklere sahip olmayan (sol örgütler konusunda bilgi ve deneyim ile evveliyatında pratik sokak tecrübesi yeterli olmayan), hatta sosyal ve psikolojik açıdan sorunlu olduğunu değerlendirdiğim Ali Fuat Yılmazer bu göreve atandı. İstanbul Emniyet Müdürü (Celalettin Cerrah) sahip olduğu güce rağmen Ahmet’in gidişini engelleyemediği gibi Ali Fuat Yılmazer’e alenen muhalefet etmesine rağmen onun göreve getirilişini de engelleyemedi. Belki elli tane müdürü İstanbul’a tayin ettirmemeye muktedir bir güce sahipti, herkese karşı dikleşebilirdi ama Ali Fuat ve benzerlerine karşı koyamadı. Belli amaçları olanlar, istedikleri gibi faaliyette bulunmak isteyenler bu konuda kendilerine mani olacak bir engeli daha önlerinden kaldırmış oldular.”

'DİNLEMELER FAZLA OLMUŞ OLABİLİR'

Burada araya giriyorum. "İyi de bu dinlemenin de b.ku çıkmadı mı" diyorum.

"Haklısınız, biraz fazla olmuş olabilir. Kimileri lüzumsuzdur.  Kimileri doğrudan dinleme olmadığı halde kayıt altında olmuş olabilir, ama bu dinlemelerle muazzam suçlar ortaya çıkarılmıştır. Kimi kamuoyunda çok konuşulan, kiminin üzerinde çok durulmayan ama toplum için çok önemli.
Ergenekon bunlardan biri. Yargılamada haksızlık olmuş olabilir. Bizim de eksiğimiz olmuş olabilir, ama özünde doğru bir iştir."

'ZARRAB'LA KONUŞURSAN DİNLENİRSİN'

Sözü yeniden emniyetten götürüldüğü söylenen kayıp cihazlara getirmek istiyorum ve neredeyse bir milli güvenlik sorunu haline gelen dinlemelere.  "Bakanlar ve Başbakan dinlenmiş.  Bu normal mi?" diye soruyorum.

"Bakın Fatih Bey, bunlar olup biterken ben zaten görevde değilim. Ama şunu söyleyebilirim ki, bakanlar doğrudan dinlenmemiştir."

"O ne demek?" diye soruyorum.

"Bir yöntem olarak bilgi vermek için söylüyorum. Bu iş şöyle gelişir: Bir potansiyel şüpheli izlenmeye başlanır ve sonra da onun ilişkiler ağı ortaya çıkar. Reza Zarrab, yaptığı işler ve hakkındaki iddialar nedeniyle şüphe uyandırınca izlemeye alınmıştır. Bu dinleme sonucunda Zarrab kimle görüşüyorsa kayda girer. Zarrab'ı dinleyenler bu işin bakanlara, bakan çocuklarına gideceğini nereden bilsin.  Ama takip oraya doğru gitmişse bu dinleyenlerin suçu mu?"

'YOLSUZLUK SORUŞTURMASI HER YERDE İKTİDARLA İLGİLİ OLUR'

"Ama hükümet bunu iktidara karşı komplo olarak görüyor" diyorum. Yanıtı anlamlı.

"Fatih Bey, dünyanın her yerinde yolsuzluk soruşturmalarının ucu hükümete dayanır. Yolsuzluk varsa iktidar hedef olur. Çünkü sorumlu mevkide o vardır. Güç ondadır. Ya yolsuzluğa bizzat bulaşmıştır, ya göz yummuştur, ya da fark edememiş hesap soramamıştır ve bunların hepsi gücü ve yetkiyi elinde bulunduran iktidarın suçu olarak görülür. Yetkisiz muhalefetin değil."

"Tüm bu dinlemeler emniyetteki yapılanmaya ve Cemaat'e mi ait? Toplumdaki algı tamamen bu yönde. Hatta bu dinlemelerin emniyetten götürülen cihazlarla yapıldığı iddia ediliyor."

'O CİHAZLAR EMNİYETTE HİÇ OLMADI'

Sohbetin başından beri ilk kez Ali Fuat Yılmazer sinirleniyor.
"Ben bu teşkilata girdiğimde Cemaat mi vardı Allah aşkma. Bakın Fatih Bey, emniyetin kendi iç yapısında yüzde yüz açıklık vardır. Ben şahsen hiçbir dönemde korunmadım. Söylediğim gibi, Beşir Atalay beni soruşturdu. Defalarca. Daha ne diyeyim. Varsa kayıp cihaz bulsunlar. Bakın Fatih Bey, bu dinlemeler yargı safhasına gelinceye kadar müdür, amir, memur 2000 kişiye yakın elden geçiyor. O söyledikleri cihazlara gelince, ben o cihazlardan hiç görmedim. Olsa İstanbul Emrıiyeti'nde olurdu. Çünkü en önemli yerdir. En faal yerdir. İstanbul'da bu cihazları, havadan dinleme yapan cihaz olduğunu görmedim. Olsaydı görürdüm. Ama o cihazların nerede, kimde olduğunu herkes biliyor."

Şaşırdım.  "Ben bilmiyorum" dedim. Tartışmalara yeni bir boyut kazandıracak bir iddiada bulundu:

"O zaman söyleyeyim size. Bu cihazlardan Genelkurmay İstihbarat'ta vardı ve MİT'te vardı. Daha sonra Genelkurmay'dakiler sakıncalı bulundu ve Genelkurmay'ın bu cihazları da MİT'e devredildi."