BIST 9.627
DOLAR 35,25
EURO 36,71
ALTIN 2.967,60
HABER /  GÜNCEL

'Cemaat tehditlerine devam ediyor!'

Cemaat için "Yaygara kopardıkça batıyorlar" diyen Yalçın Akdoğan Başbakan'ın dinlemelerden haberdar edildiği iddialarını yalanladı.

Abone ol

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanı, AK Parti Ankara Milletvekili Doç. Dr. Yalçın Akdoğan, cemaatin birçok insana yaptığı zulümlerin arşı alayı titrettiğini belirterek, "Demokrasiye başkaldırdılar. Türkiye büyük bir badire atlattı. Büyük ah aldılar" dedi.

Sabah sine konuşan Yalçın Akdoğan şunları söyledi:

BÜYÜK BADİRE ATLATTIK

Türk demokrasisi, Türk siyaseti, ülke olarak büyük badire atlattık. Açıkça demokrasiye ve sivil iktidara dönük başkaldırdılar. Bunun savuşturulması, demokrasimiz açısından elbette önemli bir kazançtır. Başkaldırı başarılı olsaydı, ekonomi, güvenlik, istikrar, olumlu bahsettiğimiz ne varsa bir anda sekteye uğrayacaktı. Bu açıdan baktığımızda, Türkiye'ye büyük zarar verecek bir süreçti.

HASTALIKLI YAPI DEŞİFRE OLDU

Bu badirelerin atlatılması kadar önemli olan böyle bir zihniyetin, anlayışın, hastalıklı yapının deşifre olması, gün yüzüne çıkmasıdır. Bu daha büyük bir kazanç olmuştur.

CANAVARLAŞAN MEKANİZMA

Başbakan, bakanlar, milletvekilleri olmak üzere yüzlerce, binlerce kişinin dinlendiğini görüyoruz. Burada bir mekanizma var. Canavarlaşan bir mekanizma. Kişisel olarak kendilerine haram gördüklerini, o mekanizmaya o örgütsel yapıya meşru gören bir anlayış var. Öncelikle bu anlayışın sorgulanması lazım. Yani 'Her yol mubahtır' anlayışı, hem İslam tarihinde hem dünya tarihinde büyük sapkınlıklara sebep olmuştur.

SINIRLARI KALKMIŞ, DİBE VURMUŞ YAPI

Daha önceki derin devlet yapıları, çeteler, vesayetçi anlayışlar çok büyük zulümler, haksızlıklar yaptılar. Ama onlar var olan birşeyleri çarpıtıyorlar ve insanlara zulüm ediyorlardı. Bunlar, var olanı çarpıtmanın ötesinde yok olan şeyleri üreterek daha büyük bir yalan dünya inşa ediyorlar. Diğerleri yine beşeri, ahlaki, vicdani kriterlere takılıyorlar, bu derece ileri gitmiyorlardı. Yaptıkları zulmün de haksızlığın da bir sınırı vardı. Buradaki yapının ahlaki, vicdani sınırlarının kalktığını işin dibini bulduklarını görüyoruz. Bunlar kötülüğü sevap kazanır gibi yapıyorlardı.

SAPLA SAMAN KARIŞTIRILMAMALI

Biz adalet arıyoruz, adaletten hakkaniyetten, hukuktan ayrılmamak önemlidir. Rövanş, intikam birilerini yok etme saikiyle adalet, hukuk tecelli ettirilmemeli, sap ile saman karıştırılmadan, kim yanlış, haksızlık yaptıysa suç, işlediyse layığını bulmalı, cezasını çekmeli. Bu şekilde bir temizleme olması gerekiyor. Yoksa herkesin üzerine gidilecek, cadı avı yapılacak gibi bir durum sözkonusu değil. Ama öncelikle bu mantalitenin, bu anlayışın sorgulanması ve temizlenmesi gerekiyor: Suça karışanlar elbetteki hukuk önünde hesap vermelidir. Kamu vicdanı tatmin edilmeli. Yargıdan kaçanlar da, hesap gününde layığını mutlaka bulurlar. Büyük suçların cezaları ancak Mahkeme-i Kübra'da verilebilir. O gün bazılarının yüzü fena kızaracak.

ÇOK BÜYÜK ZULÜMLER YAPILDI

Çok büyük zulümlerin, haksızlıkların yapıldığını görüyoruz. Binlerce insanı dinliyorsunuz, uydurma delillerle davalar açıyorsunuz. İnsanların hayatını, kariyerini, onurlarını, itibarlarını çalıyorsunuz. Bu büyük bir zulümdür. Yaptıkları zulüm arşı alayı titretir.

DUVARA TOSLADILAR

İnsanlar yanlış yapabilir, suça karışabilir. Bunları adalet önüne çıkarmak, bunların cezasını vermek başka bir şeydir, devlet mekanizmasını, yargı mekanizmasını başka mücadelelerin, başka kavgaların parçası haline getirirseniz, kendi adamlarınızın önünü açmak veya kendiniz palazlanmak, güç devşirmek, ülke yönetiminde söz sahibi olmak için bu mekanizmaları kullanmaya başlarsanız işte o zaman gelir duvara toslarsınız.

BÜYÜK AH ALDILAR

Birçok insana haksızlık yaptılar. Dinlediler, işten attırdılar. O insanların sicilleri bozuldu, kariyerleri bitti, itibarları zedelendi. Büyük ah aldılar. Bu insanların, itibar suikastına uğrayanların ahı elbetteki arşı alayı titretecekti. Olan budur.

YAYGARALARI İNANDIRICI DEĞİL

Başkalarına yaptıklarının yüzde biri kendilerine yapılmadan yaygara koparmaları hiç inandırıcı değil. Burada daha çok deşifre oluyorlar. Kim kiminle iş tutuyor, kim kimi destekliyor. Bunun deşifre olması da önemli bir olaydır.

ENTRİKA ÇEVİRDİLER

Burada devlet aygıtını kullanan, hukuki iş yapıyormuş gibi tertipler üreten bir anlayış var. Birçok dava var. Ortaya bakıyorsunuz; polis var, savcı var, davada meşru gibi görünen bir süreç var. Ama bunun içerisinde bir sürü etrika, film, fırıldaklık, sahtelik, sahtekarlık var. Bu hukuk sistemini de zehirleyen bir şeydir. Bugüne kadar bunun çok örneğinin yaşandığını görüyoruz.

BAŞBAKAN HUKUKSUZLUKLARI BİLEMEZ

Başbakan'ın haberi varmış gibi bir algı yaratılmak isteniyor. Yapılan hukuksuzlukları Sayın Başbakan elbette bilemez, haberi olmaz. Çünkü Başbakan'ın kendisi dinleniyor. Dinleyen kişi gelip, 'Sizi dinliyoruz' der mi?

MADALYONUN İKİ YÜZÜ

Madalyonun bir yüzünde hoşgörü var, öbür yüzünde tertip, tehdit, şantaj, tezgah var. Ortada hayalet bir yapı, mekanizma bulunuyor. Bu mekanizma üzerinden son derece kirli işler çeviren tertipler yapan bir anlayış var.

HÂLÂ TEHDİT EDİYORLAR

Bugüne kadar, birçok önemli davaya, bunların yanlışlıkları, sahtekarlıkları yüzünden gölge düştü. Bunların başarılı olması Türkiye'yi korku imparatorluğuna çevirdi. Birçok insanın bu yapı içerisinde tehdit ve şantaj şebekesine dönüştüğünü görüyoruz. İşadamları, gazeteciler, siyasetçilerin bir açığı üzerinden, şantaj yapan, esir alan bir anlayış.

ASLINDA CANAVAR YÜZLÜLER

Bunu şimdilerde de görüyoruz. 'Bakın görün bundan sonra cezaevine gireceksiniz, hesap vereceksiniz, bunları burnunuzdan getireceğiz' gibi insanları, köşe yazarlarını tehdit ediyorlar. Hoşgörülü görünen, şirinlik yapanların bu şekilde tehdit savurması bile ne kadar sahtekar ne kadar canavar yüzlü olduğunu gösteriyor.

PARALEL YAPI GAZETECİLERİ ÇIKARILMIŞ

Danışman olduğum için birçok gazeteci beni arar. Benimle ilgili dinleme tapelerinde, kendilerine yakın medyada çalışan gazetecilerle yaptığım görüşmelerin dışarıda bırakıldığını gördüm. Oysa onlara yakın gazeteciler daha çok beni arayıp görüş alırlardı. Bu bile seçici davrandıklarını, uydurdukları senaryoda kendileriyle organik ilişki içinde olan kişileri dışarıda bıraktıklarını gösteriyor. Bütün devlet aygıtını, yargı ve güvenlik bürokrasisini kendi amaçlarını gerçekleştirmek için uydurdukları senaryolara alet ve hizmetkâr etmişler.