BIST 9.424
DOLAR 34,41
EURO 36,40
ALTIN 2.845,08
HABER /  GÜNCEL

Cemaat muhalefet ederse yıkım olur!

FOX TV Ankara Temsilcisi Sedat Bozkurt İnternethaber'e konuştu.

Abone ol

NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA- Ankara kulisleri, köşkün nabzı ve cemaat içinde neler oluyor deyince akla gelen ilk gazetecilerden Sedat Bozkurt. AK Parti-cemaat gerginliğini, yerel seçimleri, köşk seçimlerini ve gündemdeki konuları konuştuk. Biz sorduk, o bütün bildiklerini ve öngörülerini anlattı.

İşte keyifle okuyacağınız ve her cümlesinden bir şey öğreneceğiniz o röportaj...

sedat.jpg


MİT müsteşarının ifadeye çağrılmasından sonra başlayan AK Parti ve cemaat arasında saklanmaya çalışılan kriz son dershane kriziyle su yüzüne çıktı, neler oluyor?

 DEMEK Kİ CEMAATLE HÜKUMET ARASINDA BİR ORTAKLIK VAR

"Önce bir cemaat tahlili yapmak lazım. Cemaat nedir ne değildir. Sonuçta içinde dini bir damar barındıran organizasyon, bir örgütlenme. İllegal bir örgütlenme diyemeyiz, silahlı bir örgüt değil, sonuçta bir sivil toplum örgütü. Muhtelif alanlarda ticari faaliyetleri de var, sosyal faaliyetlei de olan bir örgüt. Yıllardır Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından izlenilen bir yapılanma. İlk defa bu kadar gündemde ve tartışmaların merkezinde çünkü cemaat ilk kez açıktan bir siyasi partiyi destekledi. Bu desteği dershaneler yüzünden çıkan çatışma haline baktığımız zaman aslında bunun bir koalisyon olduğu ortaya çıkıyor. Birbirlerini rahatsız edebilecek bir noktaya geldiklerine göre demek ki bir hükumet ortaklığı var. Hükumetin ortaklarından birisini de demek ki cemaat oluşturuyor, ve bundan önceki dönemlere göre demek ki aşama kaydetmiş. Bir önceki dönemde devlet tarafından sakıncalı bulunan örgütlerdendi. Milli İstihbarat Örgütü, Genelkurmay İstihbarat, Emniyet İstihbarat sürekli bu örgütlenmenin iyi bir şey olmadığına ilişkin cemaat ile ilgili gizli raporlar hazırlardı. Hatta bundan dolayı Fethullah Gülen yargılandı. Bu komik bir yargılanma süreciydi, tek kişilik bir terör örgütü kurmaktan dolayı yargılandı ve yerel mahkemede mahkumiyet kararı aldı."

 CEMAATİN ASIL YERİ SOLUN YANI, GEZİ'NİN GÖBEĞİDİR

"Siz gerçekten cemaatle mücadele edecekseniz, silahlı bir örgüt muamelesi yapmak yerine bu organizasyonun niyetleri üzerinden eleştirebilirsiniz. Burada yargılama derken mahkemeye çıkarmaktan bahsetmiyorum, düşüncelerle yapmaktan söz ediyorum. Çünkü yaptıkları hiçbir şey mevcut yasalara göre suç değil. Sadece niyetleri açısından sorgulayabilirsiniz, tamam yurt dışında okullar açıyorsunuz o okullarda eğitimler veriyorsunuz, okullarınızın olduğu ülkelerin yöneticilerini yetiştiriyorsunuz. Türkiye için müthiş bir iş. Peki Türkiye'deki niyetiniz ne, bürokrasiyi mi ele geçireceksiniz. Özgürlük ve demokrasi konusunda çok vurgusu var cemaatin. Ben bu insanların bire bir samimi olduklarını düşünüyorum ama şöyle bir sıkıntı var, Türkiyede özgürlük ve demokrasi talep ediyorsanız, sizin yeriniz sol, sosyalistlerin yanıdır, Gezi'nin göbeğidir. Ama oraların tam karşısında görüyoruz sizi, sizin istediğiniz demokrasi ve özgürlükler daha mı farklıdır nedir, bunları oturup cemaatle konuşursunuz ama cemaat diye bir yapı var, bunlar organizeler ve büyüdüler, bunlar her şey için tehlike oluşturuyorlar diyerek altı boş olan şeyler söylemek de çok doğru değil."

AK PARTİNİN DERSHANELER ÜZERİNDEN CEMAATLE KAVGA ETMESİ AYIP

"Fethullah Gülen Amerika'da, cemaat Amerika'nın oyuncağı mı soruları geliyor, Amerika böyle bir organizasyona ihtiyaç duyar mı duymaz mı şüphelerim var. Amerika, Türkiye'de direkt siyasi iktidarlarla organize olabilecek, ilişkiler kurabilecek yada iş tutabilecek bir güçlü devlettir, Türkiye'nin yapısı da buna uygundur. Türkiye'nin hiçbir siyasal iktidarı Amerika'nın taleplerine kolay kolay karşı gelemez. En son Ecevit karşı geldi neler olduğunu gördük. Şimdi de AK Parti'nin bugüne kadar açık desteğini aldığı bir cemaate yine çok açık savaş ilan etmesinin nedenini anlamış değilim. Burada bir iç iktidar mücadelesi varsa bunun ortaya çıkması lazım, AK Parti'nin bunun adını koyması lazım. Dershaneler üzerinden cemaatla kavga etmek çok ayıp oluyor."

AK PARTİ DERSHANELERİ YOK ETTİKTEN SONRA CEMAAT OKULLARINA MÜFETTİŞ Mİ GÖNDERECEK?

"AK Parti eğer böyle bir durum varsa, pekala çıkıp, cemaatin siyasi bir oluşum olduğunu, kendisiyle siyasi bir rekabet içerisinde olduğunu, iktidarı paylaşmak istediklerini söyleyebilir. Neyse bu siyasi rekabet, siyasi talepler bunların ortaya çıkması lazım. Ben cemaatle politik anlamda baş edemiyorum, o yüzden cemaati var eden yapıları teker teker ortadan kaldıracağım anlayışı çok doğru değil. Dershaneleri ortadan kaldırdıktan sonra cemaatin ticari faaliyetlerini mi mercek altına alacaksınız ne yapacaksınız, bir sonraki aşama oraya gelecek. Ya da cemaatin okullarına tek tek milli eğitim müfettişleri mi yollayacaksınız. Bunların hiçbiri illegal değil. Siz bir dönem cemaatle siyasi bir işbirliği yaptıysanız işbirliğinin politik bir nedenden dolayı bitmiş olması gerekir. Dershanelerden dolayı bitmez."

 HÜKUMETİN DE CEMAATİN DE AÇIKLAMA YAPMASI LAZIM

"Aslında bunun verileri var elimizde. Örneğin Mavi Marmara. Fethullah Gülen ve cemaat AK Parti iktidarından farklı bir açı koydu ortaya ve bunun doğru olmadığını söyledi. Ve daha mantıklı bir şey söyledi, bugün baktığınız zaman cemaatin söylediği hükumetin yaptığından daha mantıklı. Ortadoğu politikasında cemaat hükumetten çok farklı düşünüyor, bunu kendi yayın organları da dile getiriyor. Baktığınız zaman özellikle dış politika konusunda cemaatle AK Parti hükumeti arasında bir görüş farklılığı var. İç poltikada, Kürt meselesinde Oslo sürecine cepheden karşı çıkan bir cemaat yapısı var karşımızda. Burada MİT müsteşarının yasaya aykırı hareket ettiğini söylüyor bu nedenle yargı denetimine tabii tutulması gerektiğini söylüyor ve bunun gereğini yapılmasını savunduğu için Başbakan tarafından bir yargı şemsiyesi altına alınmasına itiraz ediyor. Oslo'da Türkiye için çok zararlı kararlar alındığını savunuyor ve bunun peşini bırakmıyor. Burada cemaat taraf ve yargının yanında. Bunun altında bir şeyler yatabilir mi, MİT yine eski alışkanlıklarının yarattığı refleksle yine bir cemaat dosyası mı hazırlıyor, hazırladığı bu dosyadan cemaatin haberi var mı, kavganın altında bunlar mı yatıyor bunu bilemiyoruz bu konuda hükumetin de cemaatin de bir açıklama yapması lazım. Bizim gördüğümüz çok net bir şekilde, iç politikada KCK operasyonları, kürt meselesi, çözüm süreci, Oslo, dış politikada ise Ortadoğu ve AB süreci konusunda çok ciddi görüş farklılıkları olduğu biliniyor."

CEMAAT AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKMİŞ GÖRÜNÜYOR

Cemaat son dönemde demokrasi ve özgürlükler konusunda vurgu yapıyor, Başbakan'ın tarzına ilişkin temel eleştirileri var, en son Gezi olayları sırasında cemaatin yaptığı açıklamada diktatörle eş tutulabilecek Firavun sözcüğü kullanıldı, direk kullanılmadı ama adres belli. Ki Fethullah Gülen Gezi sürecinde de ilk kez üst üste 3 kez açıklama yaptı. Açıklamaların muhatabı direk hükumetti, Gezi eylemlerine katılan insanlar değildi. Aslınd abu çok büyük bir karmaşa ama şu çok net bir şekilde ortaya çıkıyor ki AK Parti'yi oluşturan koalisyonlardan bir tanesi cemaattir ve artık cemaat AK Parti'ye olan desteğini çekmiş görünüyor, duygusal olarak koptuklarını çok açık."

dsc04209.jpg
 

Cemaat düşünce yapısı olarak sola daha mı yakın, eğer önümüzdeki seçimlerde cemaat AK Parti'den desteğini çekecekse sol bir partiyi destekler mi?

ECEVİT YAŞASAYDI CEMAAT FİRESİZ OLARAK ONA OY VERİRDİ 

"Bir partinin adayı üzerinden destek verebilirler. Örneğin cemaat için Bülent Ecevit çok saygıdeğer bir isimdir. Ecevit bugün yaşıyor olsaydı muhtemelen cemaatin mutlak, tek bir fire vermeden tüm oyu Ecevit'e giderdi. Bu çok iddalı bir cümle biliyorum, bunu da bugün için söylüyorum. Çünkü Ecevit'ten, bugüne kadar AK Parti tarafından bile görmedikleri desteği gördüler. Hem politik hem duygusal desteğini gördüler ve bunun çok samimi olduğuna inanıyorlar."

Yerel seçimlerde kimi destekleyecekler peki şimdi?

"AK Parti'nin adaylarını desteklemezler."

HER ŞEYİ ŞİDDETLE ÇÖZMEYE ALIŞMIŞ DEVLET GELENEĞİ DERSHANELER İÇİN DE BUNU YAPIYOR 

"Türkiye'nin devlet yapısında her şeyi şiddetle çözme eğilimi var. Bunu Gezi olaylarında da gördük. Şimdi yeni TOMA alıyoruz örneğin, neden alıyoruz, sokak olaylarını bitirmek için. İnsanların niye sokağa çıktığını çözmek yerine sokağa çıkmalarını engellemeye çalışıyoruz. Yani onları sokağa iten nedenler olsun ama onlar sokağa çıkmasın. İnsanlar kyfinden sokağa çıkmaz, eylem yapmaz. Eylem nedenlerini ortadan kaldırmak lazım ama devletin genlerinde şiddet eğilimi var. Ermeni meselesini çözerken şiddetle çözmüşüz, Dersim'de şiddetle çözmüşüz, cezaevi olayları şiddetle çözülmüş, şimdi de güç bende mantığıyla hareket ediliyor. Bugün de önüne hedef olarak dershaneyi koymasının kökeninde bu yatıyor. Dershane yanlış bir adres."

SINAV SİSTEMİ DERSHANENİN ÖĞRETTİĞİ GİBİ SORUYOR 

"Cumhurbaşkanı çok doğru söyledi, dünyanın hiçbir yerinde bir tarafta okulalr bir tarafta dershaneler olmaz, bu dershanelerin varlığı eğitim sisteminin yürümediğinin göstergesidir. Üçgenin iç açılarının toplamının 180 derece ettiğini okulda da öğretiyorlar, dershanede de öğretiyorlar. Ama senin sınav sistemin dershanenin öğrettiği gibi soruyor. Sen bunu ortadan kaldıracaksın, bunlar sonuçta ticari kurumlar, öğrenciler oraya gitmezlerse buralar zaten kapanır. Öğrencilerin oraya gitmesindeki nedeni oratadan kaldırmak lazım. Yabancı dil kursları var, ehliyet kursları var, KPSS kursları var, bunları nasıl ortadan kaldıracaklar. Örneğin SBS'ye ya da ÖSS'ye gireceklere sizin dershaneye gitmeniz yasak mı denecek."

12 YILDA DEFALARCA SİSTEM DEĞİŞTİ

12 yıldır iktidardasınız. Türkiye'nin eğitim sistemini çözecekseniz 12 yılda defalarca sistem değiştirdiniz. Benim kızım Fransız okulunda okuyor, yüz yıl önceki müfredat hala devam ediyor, oğlum Kanada'da okudu orada da aynı. Adamlar çözmüş sen niye çözemiyorsun. Fransa'da, Londra'da, Kanada'da, Amerika'da dershane yok, senin ülkende varsa bu eğitim sisteminden kaynaklanıyordur, burasından bakmak lazım."

HÜKUMET GÜÇ GÖSTERİSİ YAPIYOR 

Burada direk hedef cemaat mi?

"Dershanlerin yüzde yirmisi cemaatin. Solcuların da sahip olduğu dershaneler var, orada bile bölündüğümüz için cemaat mensupları kendi dershanelerine, solcular da kendi dershanelerine gönderiyor çocuklarını. Bu durumda sadece cemaati hedef almış olmuyor. Ama cemaat bunu üstüne almış durumda, hükumet de bundan memnun, güç gösterisini buradan yapıyor.

ARINÇ'I TANIMAK İÇİN ONUN MUHALEFETTE OLMASI LAZIM

Arınç'la Başbakan arasında kızlı-erkekli evler tartışmasından çıkan gerilim de cemaatle bağlantılı bir gerilim mi?

"Hayır, bu gerginliğin cemaatle bağlantısını kurmamak lazım. Bu durum Arınç'ın kendi kişiliğinden kaynaklanan bir durum. Bülent Arınç milli görüş geleneğinin içindeki Erbakan'a muhalefet eden ilk ve tek isimdir. Ve bu nedenden dolayı fazla ahlakçı bulunarak yıllarca milli görüş partilerinde yönetimden uzaklaştırılmıştır. Milli görüş camiasında ilk kez Erbakan'a rağmen aday olmuştur ve Grup Başkan Vekilliği yapmıştır. Siyaseti ibadet yapar gibi yapan milli görüş tabanının bir profilidir. Arınç'la para pul konuşamazsınız, ihale konuşamazsınız, muhtelif ilkesel meseleleri konuşamazsınız. Arınç'ı tanımak için Arınç'ın muhalefette olması lazım. Arınç iktidara çok yakışan bir siyasi profil değil. Muhalefette olsaydı biz bunları konuşmazdık. Bakın ufak bir muhalefet yaptı ne noktaya geldi. Arınç'ın kişiliği böyledir, zaten öncesinde bir kaç şey birikti, AK Parti'nin içinde de büyük bir rahatsızlık var. Üst üste gelince de bazı şeyler, muhtemelen bunu yüksek sesle dile getirme ihtiyacı duydu. Arkasında 40-50 yıllık bir siyasi birikim var. Siyasi birikimi de buna itiraz etmeyi gerektiriyordu."

ARINÇ VERDİĞİ TEPKİYLE BALANS AYARI YAPTI 

Arınç bu tepkiyi vermekle ciddi bir balans ayarı yaptı, hem Başbakana hem hükumete. Ondan sonra ayrılacağını söyleyerek de ciddi mesajlar veriyor. Üç dönemden sonra ayrılmak gerekir diyor, dinlenmek gerekir diyor. Bu yalnızca kendisini bağlayan bir cümle değil. Bu tanıma giren herkesi bağlayan bir cümle. 3 yılını dolduran kimler varsa Başbakan da dahil olmak üzere hepsine bir mesajdır bu. Bunların tamamı önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik.

Arınç 4 Bakan beni tebrik etti demekle ne demek istedi peki, gidersem yalnız gitmem demek mi bu?

CEMAATLE AK PARTİ AYRILIĞINDA ARINÇ ve GÜL'ÜN YERİ BAŞBAKANIN YANIDIR

"Hayır Arınç gitmez. AK Parti'nin içerisinde Kendisi gibi düşünen insanlar olduğunu anlattı. AK Parti diğer sağ partiler gibi içinde bir muhalefet yaşatma olanağı olan bir parti değil. Bireysel olarak rahatsızlıklarını anlatırlar ama bir grup olarak birleşmezler. Cemaatle AK Parti arasındaki mücadelede Bülent Arınç'ın yeri net bir şekilde Başbakan'ın yanıdır, orada başka hiçbir yanılgıya kapılmamak lazım. Abdullah Gül de onların yanındadır. Genelde cemaatle Abdullah Gül yakınlaştırılır ama onun da olası bir ayrışmada yeri Başbakan'ın yanıdır. Cemaatle Bülent Arınç'ın ilişkisi eskilere dayanıyor, Fethullah Gülen ve Arınç'ın 70'li yıllara dayanan bir arkadaşlığı var, o camiaya sırt çevirmesi, o camia yokmuş gibi davranması mümkün değil bu anlamda. Abdullah Gül herkesle uzlaşma zemini arayan bir insan. O yüzden sanki cemaatle kurduğu ilişkiler bu denklemde cemaattin yanındaymış gibi görüntü veriyor ama ciddi bir mücadelede bu üçlünün yeri aynı cephedir."

Peki Cumhurbaşkanlığı seçiminde cemaat Abdullah Gül'ü mü destekleyecek?

"Cemaatin desteği net bir şekilde Abdullah Gül'ün arkasındadır ama bu sadece Abdullah Gül'ün niteliklerinden ve özelliklerinden dolayıdır."

Abdullah Gül aday olacak mı?

ABDULLAH GÜL TEK BAŞINA ADAY OLUR 

"Ben aday olma ihtimali görüyorum. Aday olursa tek aday olur. Yani Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısında aday olmaz. Çünkü dış dinamikler iç dinamikler bundan sonraki dönem için Abdullah Gül gibi birinin orada kalması gerektiğini söylüyor. Türkiye'nin sermaye, politik, sosyal yapısı Abdullah Gül'ün orada kalmasını işarete eder gibi geliyor bana."

Peki Başbakan ne olacak, 3 dönemi dolduruyor, emekli olup köşesine mi çekilecek?

BAŞBAKAN SİYASETTEN ÇEKİLİRSE ŞAŞIRMAM 

"Artık sorulması gereken soru bu. Bazen her şeyi bırakıp evinde torun sevecek diye aklıma geliyor. Böyle radikal kararlar alıp uygulama yeteneği olan bir siyasi figür çünkü Recep Tayyip Erdoğan. Yapacağına çok fazla ihtimal vermiyorum ama yaparsa da buna şaşırmam. Çünkü bırakıp gitmesi bir intihardır, partinizi bırakıp gittiğiniz zaman o parti bir daha size kolay kolay kapısını açmaz. Aynı şekilde Recep Tayyip Eroğan köşke çıksaydı partisine sahip olamazdı. Cumhurbaşkanlığı makamı sonuçta aktif siyasetten gelen liderleri tatmin eden bir makam değil. Şimdi halk seçecek ama bunun çok yeterli olacağını sanmıyorum. Şu an Başbakan'ın ne yapacağı soru işaret, ya partideki o tüzük hükmünü değiştirecekler, biraz daha esnetecekler ve Başbakan'lığa devam edecek, Abdullah Gül de halkın seçtiği Cumhurbaşkanı olarak tekrar köşke çıkacak. Bu sıfat bile çok önemli, halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı. Recep Tayyip Erdoğan bugün bile bu güce sahip halkın seçeceği Cumhurbaşkan'nı atama gücüne sahip bir siyasi figür."

BAŞBAKAN CUMHURBAŞKANI OLURSA TÜRKİYE ZOR YÖNETİLİR

Dese ki Abdullah Gül Cumhurbaşkanı adayımızdır, halk onu seçer, Başbakan adayımız dese halk onu Başbakan olarak seçer. Böyle de bir güç var, bunu da yok saymamak lazım. Bu gücü kontrol etmek de insan psikolojisi açısından kolay değil. Şimdi nasıl karar vereceğini kestirmek de mümkün değil. Ama bazen istekler olanaklarla sınırlıdır. Şimdi çok isteyebilirsiniz ama isteğiniz gerçekleşir belki fakat bedeli ağır olur. Benim gördüğüm Abdullah Gül'ün tekrar aday olduğu fakat Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısında değil. ama bu olmazsa, Tayyip Erdoğan illa Cumhurbaşkanı olacağım derse ilk turda seçilme ihtimalinin olmadığını görüyoruz. Üçüncü turda Türkiye'nin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak oturur, Abdullah Gül Başbakan olur. Bu durum Türkiye'deki siyasi sistem için çok yeni. Hem halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı, hem halkın seçtiği Başbakan. Böyle bir ortamda Türkiye zor yönetilir, gerginlikler artar, ikisi kendi yetki sınırlarını nasıl belirleyecekler, ne kadar birlikte ülkeyi yönetebilecekler onu da pratikte görürüz ama sıkıntı yaşanmayacağını söylemek mümkün değil.

Abdullah Gül neden aday olacağım ya da olmayacağım diye açıklamıyor?

"Bunu sorduğunuzda Türkiye'deki reel siyasetin buna olanak vermediği söyleniyor. Her an her şeyin değişebileceğini söylüyorlar. Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması ya da başbakan olması engellenebilirmiş gibi Türkiye siyasetine özgü kavramlarla açıklıyorlar bu durumu. Bu yanıtlar beni tatmin ediyor.

Kendilerine sordunuz mu mesela Cumhurbaşkanı ne diyor?

"Aceleye gerek yok, zamanı gelince yapılır, kendi aramızda konuşuruz gibi klasik cevaplar veriyorlar. Ama ben kendi aralarında konuştuklarına inanmıyorum tabii ki."

Kızlı-erkekli evler tartışmasında Cumhurbaşkanı neden yorum yapmamayı tercih etti?

"Cumhurbaşkanı'nın bu tür tartışmalara pek girmek istemedi kanaatindeyim. Hayrunisa Hanım bir açıklama yaptı, ondan farklı düşünüğünü sanmıyorum. Cumhurbaşkanı, temel meselelerde hükumetle arasına açı koymaya özen gösteriyor, mesela Gezi olaylarında ve Suriye meselesinde. Çok net açı koyuyor, ben onlar gibi düşünmüyorum deme ihtiyacı duyuyor. Ama her zaman da bunu yapamıyor, sonuçta içinden geldiği bir parti. AK Parti'yi kurmuş, AK Parti milletvekilliği yapmış, muhtemelen hala kendisini duygusal olarak AK Parti'ye bağlı hisseden biri, durmadan arasına açı koyması kendisi açısından da orayla kurduğu ilişki açısından da sıkıntı yaratır. Ben biliyorum, AK Parti içinden arkadaşlarıyla konuşuyorlar, Başbakan'dan ayrı düşündüğünü açıkça onlara da söylüyor. Bir de şuna bakmak lazım. Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Recep Tayyip Erdoğan aynı siyasi gelenekten geliyorlar, ifade edişleri farklı olabilir ama temel meselelerde olaylara bakışları da çoğu zaman aynıdır."

Peki gelelim CHP'nin İstanbul aday adaylarına, herkes Sarıgül derken Gürsel Tekin çıktı, neler oluyor? 

CHP KOMİKLEŞMİŞ BİR PARTİ 

"CHP komik bir parti. Son zamanlarda bu komiklikler çok yaşanır oldu, Sarıgül'ün peşinden koştular, niye çağırdılar, herhalde gel bizde sıradan bir üye ol diye çağırmadılar. İstanbul'a aday olması için çağırdılar. Sarıgül de zaten gelme nedenini açıkladı; İstanbul'u size vereceğim diyor, Kılıçdaroğlu İstanbul'u senden istiyorum diyor, aralarında vereceğim-alacağım diyalogları var. Gürsel Tekin oradan çıkıyor, "ben de adayım Genel Başkan beni istiyor" diyor. Şu an net bir şey yok ama, Gürsel Tekin aday olursa partinin durumu ne olacak, Sarıgül'ün peşinden neden koştunuz? Dediğim gibi CHP komikleşmiş bir parti, kendi içinden aday çıkaramıyor, partiden ihraç ettiği birini geri çağırıyor. Bence Kemal Kılıçdaroğlu seçmenine bir açıklama yapmak zorunda, niye Sarıgül'de ısrar ettiler, neden bu partinin içinden İstanbul ve Ankara'da seçimi kazanabilecek adaylar çıkmıyor, bunları açıklamalı.Gürsel Tekin partinin yönetiminde, Sarıgül'ün aday olup olmayacağına karar verecek kişilerden biri hala ortalıkta ben adayım diye dolaşıyor, bu durum parti için bir zaafiyet göstergesi."

CEMAAT SARIGÜL'Ü DESTEKLER 

İstanbul'da Sarıgül'ü desteklerler mi?

"Evet, Sarıgül'e verirler. Ama şöyle de bir yanılgıya düşmemek lazım, cemaat dediğiniz şey bir düğmeye bastığınız zaman hepis mutlaka aynı şekilde hareket edecek diye bir yapı yok, tabanına ne kadar hükmeder bilemyiz ama ben tabanına çok hükmettiği kanısındayım. AK Parti ile aralarında duygusal bir kopuş olduğu için eğer kanaat önderlerinin Sarıgül'e oy vereceğini öğrenirlerse büyük bir kısmı Sarıgül'e oy verebilir. Ama Sarıgül'e bayıldıklarından, CHP'yi desteklediklerinden dolayı değil."

SARIGÜL KAZANABİLİR 

Sarıgül aday olursa İstanbul'u alır mı?

"Alır diye net bir cümle kuramadığım gibi alamaz diye de net bir cümle kuramıyorum. Çünkü yerel seçimlerde iktidar partisinin uyarma yeteneği var. Önceki yerel seçimlerde AK Parti'nin oyu yüzde 38'di. Genel seçimlerde 50'ye çıktı, yani bu bir uyarıymış bunu gördük. Türkiye'deki kimlikler üzerinden yapılan siyaset de yerel seçimlerde kendisine yer bulacaktır. Örneğin Güneydoğu'da bir harita orya çıkacak BDP bunu Kürdistan haritası olarak adlandıracak, kıyı şeridinde bir harita ortaya çıkacak, muhalefet bunu rakı balık, yaşam tarzına müdahale olarak anlamlandıracak ama aslında oraya baktığınız zaman yaşam alanına müdahaleden daha çok, en çok Kürt göçü alan yerler olduğunu göreceksiniz. Kürt göçü alan yerlerde insanlar muhalefet partilerine yöneliyorlar. Geçen seçimlerde olanların aynısı şimdi de olacak."

HDP de bu yüzden mi devreye girdi?

"Kürtler politize olmuş vaziyetteler. BDP HDP ile Güneydoğu dışındaki yerlerde seçime girecek, biraz da solcuların oyunu alabilmek için. HDP burada sınırları zorlayacak, yani Kürt kimlikli saiyasetin Türkiye'deki oy kapasitesi nedir ona bakacak. O yüzden Kürtlerin tamamının kendi partisine oy vermesini sağlayacak."

"Tüm bunları üst üste koyduğunuz zaman İstanbul'da Sarıgül'ün kazanma ihtimali ortaya çıkıyor. İstanbul'da çok ciddi bir şekilde trafik ve altyapı diye bir sorun var, iyi yönetilemeyen bir kent var. Gezi meselesiyle ortaya çıkmış bir tepki var. Gezi tamamen AK Parti karşıtı tepkilerdi. Politik değildi ama AK Parti karşıtıydı. Bu hareketin de AK Parti'nin adayı karşısındaki güçlü adaya kanalize olduğunu düşündüğünüz zaman ortaya Sarıgül'ün kazandığı bir seçim sonucu çıkabilir."

İstanbul'u alan Türkiye'yi alır mı?

"Artık bu durum çok farklı. Çünkü Ankara-İstanbul-İzmir dışındaki Türkiye'nin taşrasında farklı hayatlar ve ve bu farklı hayatlara muhafazakar siyaset hükmediyor. Oraları iktidarı elinden almanın çok yolu yok."

CEMAAT MUHALEFET EDERSE AK PARTİ İÇİN YIKIM OLUR 

Cemaat desteğini çekerse ne olur peki?

"Cemaat muhalefet ederse AK Parti için yıkım olur. Cemaatin elinde çok geniş bir medya gücü var, bunların hepsini muhalefet yapmak için kullanmaya başladığı zaman parti çok sıkıntıya düşer. Ama sadece destek vermeyeceğini söylerse cemaatin tabanını çok etkilemez bu, yine AK Parti'ye oy verirler."

PARTİ İÇİNDE MELİH GÖKÇEK'E DİRENÇ VAR

Ankara'da neler olacak, bir dönem daha Melih Gökçek mi?

"Melih Gökçek Gezi olaylarından sonra Başbakanın gözüne girdi, ama partide hala Melih Gökçek'e direnç var. Geçen seçimlerde son anda aday yapılmıştı, onun nedeni de başka partiden aday olmasını engellemekti. Parti içindeki Melih Gökçek direncini Başbakan kırar mı bu belli değil. İkinci de Başbakan Ankara'da da bir bakanımı değerlendireceğim derse Melih Gökçek buna itiraz edemez. Ama bugün itibariyle bu dönem Melih Gökçek aday gibi görünüyor."

Melih Gökçek aday olursa kesin alır mı?

"CHP'nin adayına bağlı. MHP'nin adayı profili düşük bir aday oldu, Mansur Yavaş'ı koysaydı belki iyi bir oy alabilirdi. MHP sadece kendi tabanının oy vereceği bir simle bu yarışa katıldı. Bu dolaylı olarak Melih Gökçek'e destek olarak da sunulabilir, çünkü Melih Gökçek bütün sağa sesleniyor, MHP daha güçlü oyla çıksaydı, Melih Gökçek'in oylarından alabilirdi ama karşılarına CHP iyi bir adayla çıkarsa merkez sağdan oy alabilirdi.

ANKARA'DA CHP'NİN KAZANMASI ADAYA BAĞLI 

CHP'nin adayları arasında Aylin Nazlıaka ve Muharrem İnce'nin ismi geçiyor, olabilir mi?

"Hayır. CHP'nin adayı olarak Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Yalçın Karatepe'nin ismi geçiyor. Ama Melih Gökçek'in karşısında aday olur mu olmaz mı sorulan bu. Ankara'nın muhtelif yerlerinde blok olarak Melih Gökçek'e oy gidiyor. Melih Gökçek'in karşısında biraz da popüler bir aday olması gerekiyor. Ankara'da Gökçek kesin kazanır hükmü geçerli ama bunun ikinci seçeneği adaya bağlı."

Çözüm süreci nasıl gidiyor sizce, Barzani ve Başbakan görüşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

KÜRT SORUNUNU KUCAĞINA ALAN YANAR 

"Türkiye Kürt sorununu tek başına çözemez. Çünkü Kürt meselesi sadece Türkiye'ye özgü bir mesele değil. Barzani'nin gelmesine bir çok yerden karşı çıkılıyor, Kürtlerin kendi arasında da sorun var, yani Türkiye kendi ülkesinde Kürtlerin sorununu çözdüğü zaman Kürtlerin kendi aralarındaki sorunlarını çözmüş olmuyor. Kürt sorunu çok çetrefilli bir sorun, Kürt sorununu kim kucağına alırsa elini yakar. Türkiye uzun zamandır elini yakıyor. AK Parti şimdi burada bir Barzani üzerinden makas değişikliği yapmak istiyor, çünkü Güneydoğu'da kürt siyasetinin iki ana damarı vardır, bir tanesi KDP'nin temsil ettiği Nakşi geleneği olan, içinde ciddi bir islam geleneği barındıran oluşum. Yıllardır merkez sağ siyaset bunun üzerinde siyaset yapmıştır, Demokrat Part, Anap, şimdi de AK Parti. Öteki taban da bir dönem CHP'nin siyaset yaptığı, oradaki feodaliteye karşı bir Kürt tabanı. Bu tabanı BDP ve PKK eline aldı ve büyüttü. Oradaki feodal yapıları tamamen yıktı, kadınları evlerinden çıkardı, eylemlerin önüne yerleştirdi, bunu yaparken de o zamanlar devlet tarafından kendisine yöneltilen şiddete karşılık şiddetle yaptı. Şimdi oradaki tabanın büyük bir kısmı geçmişi KDP'li de olsa PKK'nın dizayn ettiği ve bugün BDP'de zemin oluşturan tabandır."

ÇÖZÜM SÜRECİNDE MUHATAPLAR ÇOĞALTILIYOR 

"Barzani ile AK Parti'nin bir araya gelmesi, Barzani'ye ait olan o tabanı PKK'nın altından çekmeye çalışmaktır, öyle bir siyasi hamledir. KDP ile BDP'nin arasındaki kavga taban kavgasıdır. Barzani saygın bir liderlir, 50 yıllık bir mücadeleden geliyor, bir kazanım elde etmiş ve kazanımının bir sonucu var. Türkiye'de de hala çok etkilidir. PKK'nın ve BDP'nin mücadelesi sonrası Türkiye'deki sempatisini büyük ölçüde kaybetmiştir, tekrar onu kazanmaya çalışmaktadır. O kazanırsa bu durum AK Parti'nin işini kolaylaştıracaktır, BDP'nin karşı çıkması bu yüzden. Bu durum çözümü seçeneklendirmektir. Çözümün bir ucu Abdullah Öcalan'la görüşmekse, bir kısım kürtleri temsil eden kişinin Abdullah Öcalan olmadığı düşünülüyorsa diğer kürtleri de kimin temsil ettiğini söylemeniz lazım. Bunun için Barzani'yi oraya getirmek de bunun yanıtıdır. Bir kısmını Öcalan bir kısmını da Barzani temsil ediyor. Bu bir bakıma çözüm sürecindeki muhatapları çeşitlendirmektir, çözüme katkısı olur mu derseniz, evet olur. Çünkü Türkiye sadece Türkiye'deki Kürtlerle değil, Kuzey Irak ve Suriye'deki Kürtlerle de ilişkisini sürdürmek zorundadır. Nusaybin'e duvar örerek, kürtleri ayırarak bu mesele çözülmez. Bunlar Türkiye'nin eski alışkanlıkları, eski devlet refleksi, güvenlikçi kaygılar, şimdiye kadar bununla bir yere varılamadığı görüldü, döndünüz dolaştınız Abdullah Öcalan'la masaya oturdunuz. Şimdi Suriye'de tekrardan bunları yaşamanın bir anlamı yok."

KÜRT SORUNUNU ÇÖZMEK CHP'NİN İŞİDİR

"Çözüm süreci kolay bir iş değil, bir de bunu yapan iktidar kendisini muhafazakar olarak tanımlıyor. Muhafazakar sağ siyasetler demokrasi, özgürlük talebi olan hareketlerle bir noktaya varamazlar. Masaya oturdukları zaman nereye kadar ne konuşacakları konusunda benim şüphelerim var. Bu, daha çok Türkiye'deki solun işidir, aslında CHP'nin işidir. CHP'nin burada çözüm için AK Parti'yi zorlaması lazımken tam tersi, direnen bir CHP görüyoruz. AK Parti muhafazakar kimliği ile bu sorunu çözmeye çalışıyır ama çözerken de sağ siyasetin klasik manevraları olan bölmek, ikili, üçlü farklı yapılar oluşturmak gibi planlar dauyguluyor, bu da tabii görüştüğü kesimde bir güven bunalımı yaratır, bugüne kadar yapılan müzakereleri boşa da çıkarabilir."

Türkiye'de medya özgür mü?

TÜRKİYE'DE MEDYA HİÇ ÖZGÜR OLMADI AMA ŞİMDİ DAHA VAHİM 

"Özgür dersem bu söyleşiyi okuyacak hiç kimse okunmaz. Özgür değil. Medya Türkiye'de hiçbir zaman özgür olmadı. En özgürlükçü liberal, Cumhurbaşkanımız o zamnlarda Turgut Özal'dı, o da medyaya çok baskı yaptı, medyanın sermaye değiştirmesine neden oldu, gazete maliyetlerini çoğalttı, vergiler getirdi, kendi oğlu üzerinden o zamanın yasasına uygun olmayan özel televizyon kanalları açtı, ondan sonraki siyasal iktidarlar da böyle oldu. Medya bir zaman Çiller'ci oldu, bir zamanlar Yılmaz'cı oldu. Medya Türkiye'de hiçbir zaman özgür değildi yani bağımsız değildi, taraflıydı. Aslında medya taraflı olmalıdır ama bu taraf halktan yana olmalıdır. son 20-25 yıldır halktan kopuk bir medya düzeni olduğu için halkın da medyadan talebi yoktur. Ülkede her şey iyi demedya mı kötü? Ülkede her şey kötü. Çürüme bir yerde başlayınca her yere sirayet eder. Askerimiz mi çok iyi, polisimiz mi çok iyi, kapınızı polis çalsa korkuyorsunuz, askerin düştüğü durum ortada, belediyeleriniz mi iyi. Bütün bu bozuk yapıyı tamir edebilecek tek güçlü kurum medyadır, medya bunları yazarak çizerek, insanları aydınlatarak, insanları bir araya getirererk sorunları çözebilir, medyanın görüevi budur, gücünü de buradan alır. Ama Tükiye de böyle bir medya ortamı yok, dün de yoktu bugün de yok ama bugün daha vahim çünkü AK Parti'ye kadar medya patornları siyasi iktidarla kendileri gönüllü bir işbirliği içine girerlerdi, AK Parti döneminde bir kısmı gönüllü olarak bunu yaptı, sonra bir kısmı direndi, sonra onlar bağ kurmak isteyince AK Parti onlara izin vermedi üzerlerinde baskı kurdu."

GAZETECİLİK MUHALİF OLMAYI GEREKTİRİR 

"Eskiden gazete ya da televizyon yöneticileri, iktidar değiştiği zaman o iktidara yakın yayın politikaları izlerlerdir ama AK Parti döneminde bunun yeterli olmadığını görüyoruz, direk AK Parti'ye yakın insanları o kilit noktalara getiriyorlar. Bir de şu ortamda iktidar kontrolü dışında çok fazla medya organı olmasını istemiyor çünkü anladığım kadarıyla AK Parti kendisine karşıt medyadan çok çekti, belki de AK Parti'nin iktidar olmasının temelinde bu medya düzeni yatıyor, kendileri de bazen bunu söylüyor, medyaya rapmen ikidar olduk diye. Bugün daha vahim diyorum çünkü içeride gazeteci kimlikli insanlar var. O kişilere sarı basın kartı var mı diye soramazsınız, yaptıkları işlere bakarsınız. Gazetecilik faaliyetini bir anlamazk lazım, Wikileaks belgeleri ortaya çıktığı zaman dediler ki, bunun bir amacı vardır. Burada önemli olan, kamuoyundan saklanan bir bilginin ya da belgenin ele geçirilip kamuoyu ile paylaşılması bir gazetecilik faaliyetidir. Gazeteci kendisine bilgi ve belge geldiğinde yayınlar çünkü gazetecilik muhalif olmayı gerektirir, kaygılarla hareket edilirse gazetecilik yapılamaz. Gazetecilerin yazdıkları sizi rahatsız edebilir, demokrasi budur zaten. Türkiye'de herkes demokrasiyi "benim hoşuma giden işler yapılsın" olarak algılıyor. Hayır, tam tersi seni rahatsız edecek işlerin olacağı rejimin adıdır demokrasi. Bunu çözmek lazım, örgüt üyeliği kavramı Türkiye'de çok sıkıntılı ve çok sakıncalıdır."

twitter.com/nsrnylmz