BIST 9.725
DOLAR 35,19
EURO 36,70
ALTIN 2.967,30
HABER /  GÜNCEL

Cem Küçük bombaladı Fehmi Koru hakkında olay sözler

İnternethaber'den Hande Aydemir'e konuşan Cem Küçük medyanın ünlü kalemleri hakkında konuştu. Cem Küçük röportajında ikinci bölümde Fehmi Koru açıklamaları çok konuşulacak.

Abone ol

İNTERNETHABER  - ÖZEL İÇERİK
handeaydemirtv@gmail.com
hande.aydemir@internethaber.com
@HandeAydemirTV

Star gazetesi yazarı Cem Küçük ile söyleşimizin ikinci bölümünde muhafazakar medyanın ünlü isimleri var. Cem Küçük mahallesinin kanaat önderlerinden olan Fehmi Koru hakkında olay yorumlar yaptı.

Yılmaz Özdil'den Fatih Altaylı'ya, Nevşin Mengü'den Akif Beki'ye kadar bir çok ünlü isme de dokundu. 

Cem Küçük röportajının ilk bölümünü yandaki fotoğrafa tıklayarak okuyabilirsiniz.

Bugün sizlere söyleşinin ikinci bölümünü sunuyoruz;

TASFİYE EDİLDİKLERİ İÇİN BÖYLE DAVRANIYORLAR

HA - Biz şimdi muhalefetten konuşuyoruz, Doğan Grubu'ndan konuşuyoruz ama bir bakıyoruz aynı davanın insanları da farklı alanlara doğru gidiyor. Zaman zaman sizin de Karar Gazetesi, Mehmet Ocaktan, Mustafa Karaalioğlu ve Elif Çakır gibi isimlere karşı söylemleriniz oluyor. Bunu nasıl değerlendireceksiniz? Kararı açıp baktığınızda satır aralarında ne görüyorsunuz?

CK - Bu insanlar uzun yıllarca bizim medyada köşe başlarını tuttular. Önemli gazetelerimizi, televizyonlarımızı bu saydığınız isimler yönetti. Bunlar 2014’ün Kasım ayında medyadan tasfiye edildiler. Olabilir, insanlar zaman zaman yol ayrımı yaşayabilirler. Akif Beki de öyle mesela o da Hürriyet’te yazıyordu. Şimdi Akif Beki’yi düşünün, faiz lobisi, üst akıl gibi argümanları desteklerdi. AK Parti 7 Haziran’da yüzde 41 oy alınca faiz lobisi de neymiş demeye başladı. Daha önce neden eleştirmiyordun? Diğer saydığınız isimler de medyadan tasfiye edilince Tayyip Erdoğan’ı eleştirmeye başladılar. Neden daha önce eleştirmiyordunuz, ne değişti? yüzde 41 oy aldı, Erdoğan gidiyor diye tavır değiştirdiler. Bunların çoğu kendi grupsal çıkarlarını düşünüyorlar. Bunlar bir tane doğru dürüst yayın yönetmeni, yazar çıkarmadılar, kendi mahallelerine çok büyük hizmetleri olmadı; artı bu isimler 17-25 Aralık’ta ne gibi yazılar yazdılar? Hangi cesur yazıları yazdılar? Tayyip Bey’in arkasında durabildiler mi, onu savunabildiler mi? Yapamadılar. Şimdi bakıyorsunuz Mehmet Ocaktan, Suriye politikasıyla ilgili üç yıl önce ne yazmış, şimdi ne yazıyor. Tam zıt şeyler yazıyor. Onlar samimi insanlar değiller bence. Tamamen kendi gruplarının çıkarlarını düşünüyorlar. Tasfiye edildikleri için de böyle bir Tayyip Erdoğan nefretini dışarıya doğru vermeye başladılar. Bazen ekranlarda Mehmet Ocaktan’ı görüyorum ve hayret ediyorum. Televizyondaki Habertürk, NTV gibi kanallarda Erdoğan’ı savunan bir tane yazar yok. Bunları yazınca yalan mı yazmış oluyorum?

HA - Peki Türkiye’de hiç muhalif kalmayacak mı? Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ya da Başbakan’a her karşı duran ekip yok mu olacak?
CK - Hayır. Bu ülkede bir sürü kişi muhalefet yapıyor. Sözcü yapıyor, kısmen Cumhuriyet yapıyor. Bir sürü muhalif yayın organları var. Biri çıkıp bu hükümeti de Erdoğan’ı da istediği gibi eleştirebilir ama onlar eleştiri yapmıyor. Onların yaptığı milli güvenliği ihlal etmek ve FETÖ ile PKK gibi milli güvenliği ilgilendiren meselelerde devletin yanında durmamak. Habertürk yazarı Umur Talu hükümeti sürekli eleştirir. Ben ona bir şey diyor muyum, hiç yazdığımı gördünüz mü? Ben hiç Yılmaz Özdil’i de yazmadım. Sözcü’de bir sürü yazar var. Emin Çölaşan’dan Yılmaz Özdil’e kadar onlarca yazar var benim yazmadığım. Ben hiç kimsenin okumadığı Kadri Gürsel’i neden yazayım? Kadri Gürsel Milliyet’te yazarken kimsenin okumadığı bir yazardı, kimsenin takmadığı bir yazardı. Nerede şimdi? Hiç bir yerde yok. Ama milli güvenliği tehdit ediyordu. 'Suruç katliamını Erdoğan yaptı' demeye getiriyordu. 'PKK ile olan savaşı Erdoğan koltuğunu kurtarmak için başlattı' diyordu. Eleştirsinler tabi ki. Bu ülkede Sözcü olacak, Korkusuz olacak, Cumhuriyet olacak. Mesela ben Karar’dakilerin gazete kurmasını çok beğeniyorum. Gazete kursunlar, televizyon da kursunlar hatta ben kamu bankalarının yerinde olsam kredi de veririm. Yani herkes safını belli etsin, alengirli iş çevirmesin. Açık açık de ki ben Erdoğan’a karşıyım ya da seviyorum. Yani tavrın net olsun.

KARAR NE ŞİŞ YANSIN NE KEBAP DURUMUNDA

HA- Karar Gazetesine Ahmet Davutoğlu’nun da destek verdiği söyleniyor. Sizce bu mutfak dedikodusu mudur?
CK- Sanmıyorum, ama biraz daha beklemek ve görmek lazım.Şuan normal gidiyorlar çok etkili bir şey göremedim henüz.Ne şiş yansın ne de kebap durumundalar

HA - Ortadalar yani?
CK - Tabi öyle aman aman bir manşetini görmedik. Hatta anayasa mahkemesiyle ilgili olan manşeti Bekir Bozdağ tarafından yalanlandı. Ama tavırlarını netleştirmelerini olumlu buluyorum. Televizyon da kursunlar ve o görüşte olanlar oraya gitsin. Herkes tavrını netleştirsin yani. Bu çok iyi bir şeydir. Yoksa Sözcü, Korkusuz, Habertürk herkes istediği eleştiriyi yapabilir buna hiç itiraz yok. Ama milli güvenliği ihlal etme, FETÖ’yü, PKK’yı destekleme. Onun dışında sen Suriye politikası yanlıştır de, ekonomiyi yönetemiyorlar de, enerji politikaları yanlış de, eğitim politikası yanlış de, böyle eleştiri yapanlara kimse bir şey demez.

HA- O zaman her muhalefet eden paralelci değil.
CK- Elbette değil ama paralelle iş tutanlar var. Hala görüyorum ben o iş tutanları. Terör örgütü FETÖ’yü tuttuğun zaman Türkiye Devleti’ne karşısın demektir. Senin bu ülkede vatan bağın, aidiyet bağın yoktur demektir. Ülkenin kırmızı çizgilerini ihlal ediyorsun demektir. O zaman bunun bedelini ödersin. Nitekim o saydığımız isimler unun bedelini ödediler.

BİREYSEL DÜŞÜNMEM, KİNDAR DEĞİLİM, HAKSIZLIK ETTİĞİM KİMSE YOK

HA - Peki haksızlık ettiğiniz biri var mı? Bu siyasetçi olabilir, iş adamı olabilir, gazeteci olabilir… Yanlış anlamışım seni dediğiniz biri var mıdır?
CK – Şuan mücadele ettiğim, hakkında yazı yazdığım kimse yok. Zaten haklı çıktıklarım şu anda yoklar. Bu medyadan gittiler, tasfiye edildiler. Öyle bir pişmanlığım yok.

HA – Kindar mısınız?
CK – Hayır, kindarlık aklımın işi değil, bireysel hiç düşünmem. Aydın Doğan çıksa ben milletimin yanındayım dese, PKK’nın karşısında bir tavır alsa ne diyebilirim? Kindar asla değilim hatta umursamam bile. Zaten takıntı yapan insan kaybeder. Benim takıntılarım yoktur, bu tarz şeylerden de etkilenmem.

HA – Hiç karşılaşıyor musunuz?
CK- Benim olduğum yerlere onlar gelmez ya da onların olduğu yere ben gitmem. Hiç denk gelmedim.

HA – O zaman keşke hiç yapmasaydım, söylemeseydim dediğiniz bir olay da yoktur.
CK - Şimdi hatırlayamıyorum. Fakat ben eğer birini hedefe koyduysam, onunla ilgili bir yazı yazıyorsam mutlaka bir delilim vardır. Netice de almadan asla bırakmam, sonuna kadar da giderim. Çünkü onunla ilgili iyi çalışırım. Yazılarına, haberlere, konularına, bilgilere bakarım. Sonuna kadar mücadele ederim, bir kere yazıp bırakmam.

MEDYADAN HİÇBİR BİR BEKLENTİM YOK

HA – Peki ileride bir gazeteyi yönetmek ya da bir televizyonun genel yayın yönetmeni olmak ister misiniz?
CK – Ben yazarlık yapıyorum. Star gazetesinde yazıyorum. Başka kanallarda yorumlar da yapıyorum. Halimden memnunum. Öyle bir beklenti içerisinde değilim. Benim zaten medyada hiçbir beklentim yok. Yarın ben medyadan çekip gidebilirim. Yukarıdaki büyüklerimiz de bunu bilir, bırakıp gidebilirim çünkü aklımın işi değil.

ARKADAŞLAR CESUR OLSAYDI MEDYADA BANA İHTİYAÇ OLMAYACAKTI

HA – Peki medyaya neden girdiniz? Siz İngilizce öğretmeni değil miydiniz?
CK - Hayır, ben 1 yıl İngilizce öğretmenliği yaptım. Aslında kitap yayıncısıydım, yayın yönetmeniydim. Bu medya işine de hayatın olağan akışı içerisinde girdim.

HA – Olmaz böyle iş diyerek mi girdiniz gazeteciliğe?
CK - Ben TVNet’te Komplo Teorisi isimli program yapıyordum. Sonra İbrahim Karagül vasıtasıyla 2012 Haziran’da Yeni Şafak’ta yazarlığa başladım. Türkiye’de olayların nereye gittiğini görüyordum. Benim 2012’nin Haziranında Yeni Şafak’taki ikinci yazım ‘Cemaat ayağına kurşun sıkmasın’dır. Bakın 2012’nin Haziran’ı Cemaat'in en güçlü olduğu dönemdir. O dönemde kimse bu yazıları yazamıyordu. O zaman bana çok eleştiri geldi, 'dikkat et kendine, bunları nasıl yazıyorsun' dediler. Eleştiriler de oluyordu ama o süreç bizi öne çıkardı. Bizim arkadaşlar cesur olsalardı bana ihtiyaç olmayacaktı.

DEVLETE HİZMET İÇİN İLLA KÖŞE YAZARI OLMAM GEREKMİYOR!

HA – Yani diyorsunuz ki ben bir takım yazarlar ses getirmediği için buradayım. Belki bir takım televizyoncular ya da genel yayın yönetmenleri ses getirmediği için de bu göreve gelmek istemez misiniz?
CK – Ben kariyerist biri değilim. Ben eyvah bu koltuk gidecek, gazetedeki köşem gidecek diye düşünmüyorum. Giderse de gitsin dünyanın sonu değil. Ben de çekip gidebilirim. Kısmet neyse o olur.

HA – Nereye gidersiniz?
CK – Devlette beni bekleyen bir sürü iş var. Devlete ve millete hizmet etmek için illa yazar olmak gerekmiyor. Hürriyet'teki Ahmet Hakan gibilerinin derdi koltuğu ve maaşı kaybetmemek. Düzenlerinin sürmesini istiyorlar. Ben bırakır giderim. Bunu büyüklerimize de söylemişimdir. İstediğim zaman bırakırım çünkü aklımın işi değil. Benim eski hayatım daha iyiydi.

HA – Siz eğlenceli hayatı bıraktınız…
CK- Yani kitap yayıncılığı yapıyorsunuz, her gün bir sürü kitap okuyorsunuz, hazırlıyorsunuz, bütün dünyadaki fuarları geziyorsunuz, sinema, film… Böyle güzel bir hayatınız var. Siyaseti sadece herkes gibi takip ediyorsunuz. Ama şimdi sokağa bile çok çıkamadığınız bir hayatınız var. Benim şuan ki hayatım evden işe işten eve. Arada belki çocuklarımı çıkarabilirsem çıkarıyorum dışarı. Bu kadar benim hayatım. Çok az uyuyorum. Günde neredeyse 3-4 saat kadar uyuyabiliyorum. Sürekli bir çalışma, okuma bir tempo halindeyim. Arada bir seminerlere ya da konferanslara gidiyorum. Yani hayatım bunda ibaret. Sokağa çıkamamak çok mutlu edici bir durum değil. Bizdeki mesele şu, insanlar bu işlerin hiç bitmeyeceğini düşünüyor. Halbuki her şey gelip geçici. Medyadaki makamlar da gelip geçişi. İnsan doğuyor, yaşlanıyor ve ortalama ömrü 75-80 yıl. Ben 37-38 yaşındayım, bir bu kadar daha ömrüm var. Böyle sıkı sıkı bağlanmaya gerek yok. Ertuğrul Özkök de bu hastalık var mesela. Hatta şizofrenlik derecesinde ilerlemiş hastalık. Bir daha genel yayın yönetmeni olmalıyım, bir daha koltuğum olsun...

YAZDIKLARIM YÜZÜNDEN ÇOK TEHDİT ALIYORUM

HA - Yayın yönetmenliği istemiyorum ben 20 yıl yaptım bana yeter diyor Ertuğrul Özkök.
CK – Yeniden Genel yayın yönetmeni olmak istiyor, Özkök. O her ortamda ben Tayyip Erdoğan’ı severim,Tayyip Bey’e benden daha iyi yalakalık yapan kimse yok diye şeyler söyledi. Yazılarımda da yazdım bunu. İstemiyorum diyecek tabi ki ne diyecek? Hala Hürriyet’in başına geçebilmek için kırk takla atıyor. Bir sürü yol yapıyor ama bir daha zor gelir Hürriyet’in başına. Bir de benim o insanlardan farkım da bu. Mevki, makam falan bunlar gelip geçici şeyler. 1980’lerde, 1990’larda, 2000’lerde kimleri kimleri gördük biz. Şimdi 2020’lere giriyoruz ve biz de biteceğiz. Makamımı kaptırmayayım diye düşünen insan hata yapar. Bir şeye bağımlı olup kariyerist davranırsanız bitersiniz. Bir de hiçbir zaman bireysel düşünmeyeceksiniz. Ben böyle düşünseydim o zaman yazdığım hiçbir şey çıkmazdı.

HA – Yazdıklarınızdan dolayı tehdit alıyor musunuz?
CK - Alıyorum. En son Emniyetten bir şeyler söylediler. Sosyal medyadan da çok tehdit alıyorum. Telefonu açıp da tehdit eden hiç olmadı ama diğer türlü tehditler aldım. Zaten çoğu gazeteci de alıyordur.

HASAN CEMAL YAŞAYAN BİR ÖLÜDÜR

HA – Hasan Cemal ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
CK – Ciddiye bile almıyorum. Hasan Cemal yaşayan bir ölüdür. Hiçbir hükmü yok. Hasan Cemal, Cengiz Çandar vs ben bunları ciddiye almam. Çünkü bir köşesi, mecrası yok. Bir internet sitesinde yazıyor o kadar.

HA – İnternet’te yazıyor derken… Şu anda İnternethaber’e konuşuyorsunuz…
CK- Sizinki Türkiye’nin aleyhine yayın yapan bir site değil. Hasan Cemal, her gün devlete küfretmekle meşgul. Artık meczup durumuna düşmüş. Allah taksiratını affetsin. Hala kendini güçlü zannediyor ama o bitti. Kimsenin umurunda da değiller. Bakın neler yazıyorlar. Tayyip Erdoğan öldürülsün diye yazı yazanlar var, çok ağır küfür edenler var. Fethullahçı gazetelerde yazı yazan eski liberaller bu tarz internet sitelerinde saçma sapan şeyler yazanlar var. Bunları kim ipliyor? Kimin umurunda? Hiç kimsenin umurunda değil. Zaten delirmelerinin bir sebebi de bu. Ciddiye alınmıyorlar, dedikleri çıkmıyor, toplumda bir karşılıkları yok, kimse onları adam yerine koyarak iş yapmıyor.

HA – Yani hiç okuyan yok mu?
CK – Kendi kesimlerinde etkileri vardır mutlaka ama toplumda bir etkileri yok. Eskiden bir kanunu istediği gibi çıkarabilen, bakanları belirleyebilen Aydın Doğan şu an ne yapabiliyor? Kimin umurundalar?

AHMET HAKAN'I KİMSE OKUMUYOR DESEM BANA GÜLERLER

HA – Okumuyorum dediğiniz yazarlar var mı?
CK – Ben öyle her yazarı okumuyorum. Tabi başlıklara bakıyorum ve ilgimi çeken olursa okuyorum. Bunu kesin okumama gibi bir takıntım yok. Eğer ilgimi çekiyorsa en olmadık sitedeki yazıyı bile okurum. Düşmanım, rakibim bile olsa eğer iyi yazıyorsa, 'iyi yazıyor' derim. Şimdi Ahmet Hakan’ı kimse okumuyor desem bana gülerler. Çünkü adam okunuyor. Mesela Ertuğrul Özkök’ün yazdıklarının bir hükmü yok ama okunuyor.

HA – Ertuğrul Özkök de mi etkili değil?
CK- Yazdıkları okunuyor ama toplumda etkili değil, gücü yok. Ahmet Hakan da Ertuğrul Özkök de neler neler yazıyorlar. Okunuyor yazdıkları ama bir etkisi yok.

HA- Yılmaz Özdil’in bir etkisi var mı?
CK – Onun da bir etkisi yok. Onun Kemalist, Atatürkçü, Laik Türk kitlesinin arasında belli bir okuru var. Onlar Yılmaz Özdil ne yazsa okuyorlar ama bir etki gücü yok.

AYDIN DOĞAN'I TEBRİK EDİYORUM FEHMİ KORU'YU KENDİNE KÖLE ETTİ

HA – Kimde var etki gücü?
CK – Bende var.

HA – Başka kimde var?
CK- Şu an bir isim aklıma gelmiyor. Kafasına taktığı kişiyle alakalı sonuç alan herkes etki ediyor demektir. Ama bu insanların etki gücü yok.

HA – Fehmi Koru neden işsiz kalmış olabilir?
CK – Fehmi Koru’nun, Aydın Doğan’ı eleştirdiği dönemlerdeki yazıları iyiydi. Bizim camiada da bir dönemin etkili isimlerinde biriydi. Sonra o etki gücünü kaybetti ve Aydın Doğan iyi ama çevresi kötü demeye başladı. Aydın Doğan’ın yanında hiç çalışmadı ama onun kölesi oldu.

HA – Kölesi mi oldu?
CK- Tabi ki. Hürriyet’te yazmak istedi. Aydın Doğan ona, 'git Radikal’de yaz' dedi. Ertuğrul Özkök’le televizyon programı yapmak istedi. Özkök onu ciddiye bile almadı. Sonra fasıllar düzenledi Aydın Doğan’ın peşinde koştu. Aydın Doğan bu adamı hiç çalıştırmadan kendine köle yaptı. Aydın Doğan’ı bu konuda tebrik ediyorum. Çok samimi söylüyorum. Ahmet Hakan'ı, Akif Beki'yi en son Fehmi Koru’yu kendine esir etti. Fehmi Koru da siyasi konularda çok ince göremedi ve yazdıkları okunmadı sonuç olarak o da tasfiye oldu. Ertuğrul Özkök’de ne olur gel seni çok özledim diyor. Aslında dalga geçiyor Fehmi Koru’yla. Biliyorsun, onlar rakiplerdi. Şimdi dalga geçiyor, sen bittin diyor.

HA- Renkli bir kişiliktir Fehmi Koru.
CK - Bir hükmü yok ama. Artık siyaseti okuyamıyorlar.

DOĞRULARI YAZDIK DİYE EMİN ÇÖLAŞANLAŞMIYORUZ!

HA - Ama yıllardır siyasetin içindeler, gazeteciler, bir sürü dönem gördüler…
CK - Gördüler ama kritik zamanlarda insanın ne yaptığı önemlidir. Her şey iyi giderken herkes iyidir. Şu an Türkiye’de PKK, Suriye ve Amerika konularında yazıyoruz. Amerika’nın ya da Rusya’nın burada bir ekibi olduğunu varsayalım. Bunların gazetecilere karşı baskın mekanizmaları olsa, çoğu yazar bunları da yazamazlar, korkarlar. Neden Fethullah Gülen’i uzun bir dönem kimse yazamadı? Korktular çünkü. Esas tehlikeyi yazamıyorlar. Ben her gün şöyle haberler yazabilirim; bu Esad’ın Allah belasını versin, Suriye böyle, Rusya şöyle. Esas meseleleri yazmıyorlar.

HA – Bir de Sayın Özkök’ün şöyle bir söylemi vardı; yazarlar Emin Çölaşanlaşma tehlikesinde. Siyaset ya da ekonomiyle ilgili yazılan yazılar yok hep birbirlerine yükleniyorlar diyor. Yazarlar birbirlerine yüklenince daha mı çok prim yapıyorlar?
CK - Ben hayatımda en fazla 2 veya 3 kez Ertuğrul Özkök’ü yazmışımdır. Ben Ertuğrul Özkök’ü yada diğerlerini kafaya takan biri değilim. Bir de yazdığınız şeyin doğru olması gerekli. Ben 'Ertuğrul Özkök PKK’yı destekledi' desem bu yalan olur. Çünkü desteklemedi. Ama diğer konularda bir sürü açığı var. Emin Çölaşanlaşma meselesinde söylediği şeyler doğru değil. Biz ülke için bir şeyi tehlike görüyorsak ya da yazarlarla ilgili genel bir sıkıntı hali varsa ve ben bunu yazınca çıkıyorsa bunu Emin Çölaşan’laşma olarak değerlendirmemek lazım. Kaldı ki Emin Çölaşan’la yıllarca çalışan kendisiydi. Patron istedi diye Emin Çölaşan gönderildi.

FATİH ALTAYLI AYRI BİR KİŞİLİKSİZLİK ÖRNEĞİDİR

HA - Bir diğer isim de Fatih Altaylı. Cumhurbaşkanı’na yakın isimlerden birisiydi ama bir şekilde dengeler değişmeye başladı. Sizce Altaylı muhalif mi, cemaatçi mi, paralelci mi?
CK - Fatih Altaylı cumhurbaşkanına yakın değil, hiçbir zaman da olmadı. 90’lı yılların etkili gazetecisiydi ama o da bu Fethullah terör örgütü tarafından esir alındı. Ali Fuat Yılmazer bunu avucunun içine aldı. Avucunun içine aldıktan sonra da Altaylı onların kölesi oldu. Aslında en büyük hükümet yalakalarından biri de oydu. Hatırlayın, bu kadar şey yapıyoruz artık Tayyip de bizi görsün tarzında konuşmaları vardı. Fatih Altaylı ayrı bir kişiliksizlik örneğidir. Onun da televizyon programını sonlandırmışlar galiba.

HA – İlber Ortaylı ve Celal Şengör'le ile beraber yaptığı Teke Tek özel programı bitmiş.
CK – İşte onların devri artık bitti. Çekilmeyi bilmeleri lazım.

HA – Yeni isimler mi geliyor?
CK – Bir de ülkenin geçtiği zor zamanlarda doğru tepkiler veremezsen yani FETÖ’ye, PKK’ya tavır alamazsan er yada geç tasfiye olursun. Bunlar da artık futbol maçını yansıtmaya devam etsinler.

24 TV'DE PROGRAM YAPMAMAM GEÇİCİ BİR DURUM

HA – İnsanların işten atılmasıyla ilgili yazılarınız var. İsimler veriyorsunuz. Uğraştığınız isimler diyelim hatta buna. Aydın Doğan, Ekrem Dumanlı, Fatih Altaylı, Nevşin Mengü, Fehmi Koru, Akif Beki, Can Dündar... Bu tarz isimleri yazıyorsunuz. 24 TV’deki programı yapmamaya başladınız. Acaba bu döngü size mi dönüyor? Bir veto mu aldınız?
CK – Hayır. Ben zaten A Haber, Beyaz TV gibi kanallara çıkıyorum. Öyle bir veto olsa Star’da haftada 4 gün nasıl yazabilirim? Sonuçta aynı kurum.
Ekrem Dumanlı, bir militan. Fethullahçı terör örgütünün militanı. Şu an firari ve ben kaçacak dediklerimde bana gülüyorlardı.

HA- Neden kızgınsınız Nevşin Mengü’ye? Adresinizi açıkladı iddiası yüzünden mi?
CK - Haber sunarken arkada benimle alakalı iddianame bilgileri ve kişisel bilgilerim yer aldı. Ama bunun bi önemi yok. Asıl 2 tane askerimiz şehit edildiğinde hemen 'terör saldırısıdır demeyelim, devlet yapmıştır' iddiası yüzünden. O da tipik bir muhalif. Önemsiz bir tip. Zaten ben programlarda Aydın Doğan’a, Nevşin Mengü’yü, Şirin Payzın’ı kov demedim. Terör örgütüyle birebir bağlantısı olan Eyüp Can gibi, Nazlı Ilıcak gibileri kov. Yoksa Nevşin Mengü program sunsa ne sunmasa ne. Herhangi biri yani.

HA- Etkisi yok mu?
CK- Yok tabi ki. Bugün al onu medyadan kimse hatırlamaz. Kovulduğunu bilsek kimse hatırlamaz. Şimdi bak Fatih Altaylı’nın programı bitirilmiş. Kimin umurunda? Kimsenin umurunda değil çünkü Türkiye’nin siyaset ortamı, o güçler, dengeler değişti.

MİLLİYETÇİ, MUHAFAZAKAR BİR ADAM OLARAK
BENİM GÖRÜŞÜM İKTİDARDA OLACAK VE BEN KORKAK OLACAĞIM!

HA - Medyada etkili olmak için ne yapmak gerek?
CK - İnandığınız şeyi yazacaksınız, doğru gördüğünüz şeyi yazacaksınız, cesur olacaksınız, korkmayacaksınız. Tabu olarak gördüğünüz şeylerin üzerine gideceksiniz. Benim başardığım şey budur. Cesur olacaksınız. Ben milliyetçi, muhafazakar bir adam olarak benim görüşüm iktidarda olacak ve ben korkak olacağım… Yani ben AK Parti olmasa da cesur olurum ama ben muhalefette gibi yazı yazamam. Ben iktidardayım çünkü. Benim dünyadaki görüşümü destekleyen siyasi iktidar bugün Türkiye’yi yönetiyorsa ben cesur olurum. Bunun dışında bilgili olmak lazım. Çok okumak, araştırmak tabi ki önemli. Ondan sonra netice alırsınız. Size zaten şunu söylüyorlarsa doğru yoldasınız demektir... Ki bana bunu düşmanlarım da söylüyor; 'tamam sert yazıyor ama yazdığı da doğru'. Aydın Doğan da benim doğru yazdığımı biliyor. Kafasını gece yastığa koyduğunda onunla ilgili yazdığım her şeyin doğru olduğunu biliyor. Bu yanlış olsa, bir yerde patlarsınız zaten. Bir de karşı taraf bizim mahalleyi sindirmeye alışmış. İşte Aydın Doğan, öbürleri hep sindirip korkutmuşlar. Herkesi böyle sanıyorlar. Beni de eski tiplerle kıyaslıyorlar. Ben yeni bir tipim. Beni şimdi anlayamıyorlar o yüzden MİT, MOSSAD ajanı diyorlar.

HA – O zaman aslında sizin gibilere Türkiye’nin ihtiyacı var diyebilir miyiz? Siz hiç birini yetiştirmeyi ya da yardımcı olmayı düşündünüz mü? Bu bir gazeteci de olabilir iş adamı da olabilir.
CK – Ben hayat ve yaşam biçimi olarak da mütevazi biriyimdir. Hiçbir lüks beklentim olmadı o nedenle bu kadar rahatım. Karşı taraf böyle değil. Bir sürü genç arkadaş bana mail atıyor. Ben cevap veriyorum, yardımcı olmaya çalışıyorum. İlerde nasip olur da başka görevlerim olursa tabi ki yardımcı olmaya çalışırım. Benim baktığım ilk şey cesaret sonra bilgidir. Gazetecilik cesaret işidir. Kimseyi ürkütmeyeyim diye düşünmem. Babamın oğlu da olsa yazarım. Nitekim eskiden arkadaş olduklarımı da yazmışımdır.

BENİ ARAYIP TEBRİK EDİYORLAR AMA KENDİLERİ YAZMIYOR!

HA- Aranız bozulmadı mı?
CK- Gerçeği yazdıktan sonra bozulabilir. Birilerinin yazması gerekiyor. Türkiye’de ikiyüzlülük her yerde var ama medyada biraz daha fazla var. Ben RTÜK’le ilgili bir yazı yazdım. RTÜK biliyosunuz, Fethullahçı kanallara, radyolara 10 yıl boyunca yayın hakkı tanıdı. 21 Ekim 2015’de RTÜK bir toplantı yaptı ve iki tane Fethullahçı yayın organının süresini 10 yıl uzattı. A Haber’e 236 tane ceza verdi. 24TV’ye 70-80 defa, TVNet’e ve Ülke Tv’ye de ceza verdi. Ben bununla ilgili 14-15 tane yazı yazdım. Bütün arkadaşlar arıyor tebrik ediyor. Ama kendi kanal yöneticileri yazmıyor RTÜK’ü. Beni tebrik ediyorsan sen neden yazmıyorsun?

HA – Söylemiyor musunuz?
CK – Söylemez miyim hiç. Beni arıyorsun, kendin söylemiyorsun. Böyle yaptığınız zaman inandırcılığınız olmuyor. RTÜK bizim kanallara en ağır cezaları basmış, Erdoğan gidecek diye haksız bir sürü ceza vermiş, Fethullahçı yayın organlarının sürelerini uzatmış ve siz beni arayıp tebrik ediyorsunuz ama kendi köşenizde yazmıyorsunuz. Ayıp yahu. Bizim kanallarımız bunlar. A Haber bir dünya ceza aldı ve benim de programım var orda, cezalardan dolayı program 1 saat sürüyor. Reklam alamıyor, bir sürü kayıpları var bu insanların. Neden yazmıyorsun? Tanırsın iyi çocuk ama o iyi çocuk senin canına okuyor.

CAN DÜNDAR TEKRAR TUTUKLANMALI, BEN TUTUKLANACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM

HA- Can Dündar yeniden tutuklanmalı çünkü haindir dediniz. Hainlik ciddi bir suçlama. Hainlik kriteriniz nedir sizin?
CK- Benim kriterim değil evrensel kriterler var. Julian Assange, Amerika’ya göre hain. Çünkü gizli bilgileri yayınladı. O yayınladığı gizli bilgiler neticesinde Amerika ve İngiltere’ye çalışan gizli ajanlar öldürüldü. Eline kan bulaştı. Hatta Amerika’da bir senatör insansız hava aracıyla Julian Assange’ı vuralım dedi. Cinsel suç işledi diye Julian Assange bugün İngiltere’nin Ekvador Büyük Elçiliği’nde 9 metre karelik bir yerde yaşıyor. Cinsel suç işledi diye kapısında polis tutmuyorlar herhalde. Wikileaks’de Julian Assange tek miydi? Değildi ama hedef o seçildi. Wikileaks’cilere bakın çoğunun işi yoktu yani ana akım medyadan dışlanmışlardır. Bizde de olması gereken bu. Bakın Can Dündar’ın suçlamaları çok büyük. Erdem Gül’ün tutuksuz yargılanması lazım, ona yapılan doğru değil. Erdem Gül’e ömür boyu müebbet istenmesi doğru değil. Ama Can Dündar’ın,MİT TIR'larının durdulması, içindekilerinin ifşa edilmesi yani casusluk, devlet IŞİD’e yardım ediyor suçlaması ve bilerek isteyerek FETÖ’ye yardım ve yataklık yapması gibi çok ağır suçları var. AYM’nin eline bırakılması da doğru değil. Bence derhal tutuklanması lazım. Ben tutuklanacağını düşünüyoum çünkü ağır suçları var. Ayrıca bu mahkemeler bittiği zaman da Can Dündar kurtaramayacak.

CUMHURİYET'İ FETHULLAHÇILAR FİNANSE EDİYOR
AMERİKAN İSTİHBARATI PERDE ARKASINDAN BUNLARA YÜRÜYÜN DİYOR!

HA - Can Dündar bunu bilmiyor muydu? O da profesyonel bir gazeteci. Hata olarak mı adlandırmalıyız bunu bilmiyorum ama böyle bir şeyi nasıl açığa çıkarabilir?
CK - Kimileri bunu özel hayatına bağlıyor ama kimse özel hayatı gereği bu kadar Fethullahçı olmaz. Cumhuriyet Gazetesi'ni Fethullahçılar yönetiyor, finanse ediyor. Vakfın başkanı Akın Atalay. Bu ikisinin ilişkilerine de bakmak lazım. Bu işin yurt dışı ayağı da var. Amerikan istihbaratı bunlara perde arkasından yürüyün diyor. Sizce bir şey olursa ben müdahil olurum diyor. Nitekim Can Dündar tutuklandığında Joe Biden neredeyse müdahil oldu. Bunların batı istihbaratıyla özellikle Amerikan istihbaratıyla da bir ilişkileri var. Can Dündar beni buraya atanlar hesap verecekler diyor. Bombalı saldırıları da biliyor demek ki. O nedenle Can Dündar katıksız bir haindir. Bu söyleşiyi yayınlayacaksınız ve göreceğiz en ağır şekilde ödeyecek. Hem ceza alacak hem tutuklanacak hem de bu davalar bittikten sonra casusluktan çok ağır bedel ödeyecek. Çünkü kanunlar çok açık.

CUMHURİYET'TEN CAN DÜNDAR GİTMELİ, GAZETE ATATÜRKÇÜLERE KALMALI

HA – Tekrar gazetelere dönelim. Cumhuriyet Gazetesi ve diğer bazı gazetelere, yayın organlarına kayyum atanacağını yazdınız.
CK- Ben Cumhuriyet demedim. Ben Cumhuriyet’ten, Sözcü’den ve diğerlerinin özgürlüğünden yanayım. Sadece Cumhuriyet’ten bu yönetimin yani Akın Atalay ve Can Dündar’ın gitmesini gerçek Kemalist ve Atatürkçülerin kalmasını istiyorum.
Mesela İMÇ TV, PKK terör örgütüne yayın yapıyor. Bu olmaz yani. Buna el koyacaksın, normal. Fethullahçı kanallar, gazeteler… Zaman’a el konulacağını yazdım. Hepsine el konacak. Fethullahçı internet sitelerine kayyum atanacak veya kapatılacak. Fethullahçı üniversitelere el konulacak. Fethullahçı terör örgütüne dair gizli saklı ne varsa ya kendi kendilerini imha edecekler ya da devlet kayyum atayacak, hukuken el koyacak yada ne yapılması gerekiyorsa o yapılacak. Zaten bu olmak zorunda. El Kaide’nin Inspire adında bir dergisi vardı. Inspire dergisini usb içinde taşıyanlar Avurturalya’da, İngiltere’de, Amerika’da ceza aldılar. Çünkü Amerikan Devleti’nin milli güvenliğinin tehdit eden bir yayın organıydı. Zaman Gazetesi ne?

HA – Bu da çok sert değil mi?
CK – Milli güvenliği öyle sağlarsınız ama. Amerika’da neden çok terör saldırısı olmuyor? İngiltere’de de o kadar fazla olmuyor? Çünkü açık bırakmıyorlar ve terör örgütlerine karşı acımasız davranıyorlar. Bizde de öyle olması lazım. Terör örgütüne hoşgörü gösterilmez. Merhamet edilmez. Bomba patlayan bir yerdeki insanlarla konuşun. Mesela biz burada oturuyoruz, ileride bomba patladı ama bize bir şey olmadı. O bile öyle bir travma yaratıyor ki birkaç yıl hafızadan silinemiyor. Terör böyle çirkin bir şey. Çoluk, çocuk, kadın, insan katlediyorlar. Buna sempati gösterene sempati gösterilmez. Can Dündar’ın yaptığı gibi… FETÖ’nün oyuncağısın, onlara yardım ve yataklık ediyorsun. Ağır bedel ödemen lazım. Ödenmezse bu millet der ki bu suç kime karşı işleniyor, bu ceza adama göre mi veriliyor. O yüzden ben Kayseri’de Boydak Holding’e yapılan operasyonu destekliyorum.

ADALET İŞLESİN EKONOMİK MESELELER HALLEDİLİR

HA – Destekliyorsunuz?
CK – Boydak’lara operasyonları destekliyorum. Çünkü bunlar FETÖ’nün finansörlerinden biri. Efendim bunlar büyük grup bunlara dokunmayalım... Eee 80 milyonun hukuku ne olacak. Diyelim ki bunlar çok büyük gruptur ekonomiye zararları olur... Dokunmayacak mıyız yani. Böyle bir anlayış olabilir mi?

HA – Yani varsın ekonomiye zarar gelsin ama bir şekilde dokunulsun diyorsunuz?
CK- Adalet işlesin, aradaki ekonomik sıkıntılar giderilir. Boydak Holding olmasa başka mobilyacı mı yok? Bir sürü mobilyacı var.

HA – Hükümet ve cemaatin yaşadığı süreç Türkiye’de bizim için kazanım mı oldu kaybediş mi?
CK – İyi oldu, çok iyi oldu. Kazanımdır bu. FETÖ’nün Türkiye’den tasfiyesi gerekiyordu. Bu çok hain, alçak, sinsi bir örgüt. Bu örgütle sadece şuan ki liderler arasından Tayyip Erdoğan baş edip alt edebilir. Nitekim alt etti. Teknik olarak nakavt edildi. Devletin içerisinde yasalardan değil de abilerinden, imamlardan emir alan yapının almaması lazımdı. Bu yapı tasfiye ediliyor yavaş yavaş. Son derece hayırlı oldu. 5 yıl sonra olsaydı daha büyük kayıplarımız olurdu. Daha önce olsaydı belki bizim karımızdaydı ama her şeyde bir hayır vardır. Bence 17-25 Aralık’ta bu yapının gerçek yüzünü görmemiz açısından son derece hayırlı olmuştur.

ETHEM SANCAK İÇİN İMALARDA BULUNUYORLAR TABİ Kİ SAVUNACAĞIM

HA – Yani alternatif var diyorsunuz. Bazı yazılarınızda Sancak ailesini savunduğunuzu okuyoruz. Ethem Sancak zaten patronunuz. Ethem Sancak ve ailesiyle sık görüşür müsünüz?
CK- Tabi, Ethem Sancak bey ve Murat Sancak beyle irtibat halindeyiz. Görüşürüz, konuşuruz. Bu kadar mücadele veren patronumu ben neden korumayayım. Hele ki bu kadar saldırılıyorsa. Şems Ethem deniyor, başka şeyler söylüyorlar, imalarda bulunuyorlar, kamu reklamlarını zorla gasp etti diyorlar… Ben tabi ki savunurum patronumu. Benim patronum hakkında bir iddian varsa bunu somutlaştırmak zorundasın. Bir insanın patronu savunmasından doğal ne olabilir. Sonuçta bana bu imkanları veren kişi o. Türkiye’de genelde iş dünyasında patronlara karşı bir ön yargı vardır. Patronlar iş sağlar, istihdam sağlar. İnsanın patronunu savunması çok normaldir. Asıl böyle zor, kritik günlerde patronunu savunmayanlara bakmak lazım.

HA – Son olarak da şunu soracağım. İnternet gazeteciliği yapma hayaliniz var mı? Ya da İnternethaber’i takip ediyor musunuz, ilginiz var mı? İnternet haberciliğini yazılı basına karşı bir alternatif olarak görür müsünüz?
CK - Artık her şey dijitalleşiyor.Bu tüm dünyada böyle. Bir ara Newsweek kağıda basılmadı sonra döndü. New York Times bir süre sonra sadece internette olabiliriz diyor. Ben de gazetelere bakıyorum ama her şeyi internetten okuyorum. İnternet önemli bir mecra, geniş ve sonsuz bir alan. Bu işler de artık oraya doğru gidiyor. Ben tüm haber sitelerine bakarım, en ücra köşelere bile bakarım. Yazılı medya için kimileri ölmeyecek kimi ölecek diyor. Bence yazılı medya uzun bir süre daha kalır ama artık her şeyi internetten, telefondan, tabletlerden okuyoruz. Dünyada da bu böyle artık. Ben geçenlerde Amazon’dan bir Kindle aldım ve her şey var onun içinde, başka şeye ihtiyaç duymuyorsunuz.