AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Gülin Yıldırımkaya’ya konuştu, CHP ve özellikle MHP hakkında ilginç benzetmelerde bulundu.
Abone ol"5 yıl Meclis'te yoklardı, yokluklarını kimse aramadı.. Onlar takoz olmaktan başka bir işe yaramaz.."
Bu sözler AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'e ait. Çelik, Bloomberg HT'den Gülin Yıldırımkaya'nın sorularına verdiği ilginç cevaplarla gündeme oturdu. İşte Yıldırımkaya'nın soruları, Çelik'in ilginç cevapları..
Milyonları ilgilendiren bu konuda ana muhalefet partisi ile iktidarın anlaşmış olması çok önemli. Başörtüsü sorunu nasıl çözülecek, siz ne öngörüyorsunuz, CHP’yi şu anki tabloda samimi buluyor musunuz?
Bu meselenin çözümünde CHP çözüm arayışına ortak olmak bir yana engelleyici konumda olmasın yeter. Daha önce TBMM’de 411 milletvekilinin oyu ile bir Anayasa değişikliği kabul edildi fakat CHP bunu Anayasa Mahkemesine götürdü. Maalesef ki şu an genel başkan olan Kılıçdaroğlu o zaman grup başkanvekiliydi ve bunun altında onunda imzası vardı. Anayasa Mahkemesi aslında görevi olmadığı halde durumdan kendine vazife çıkardı, esasa girdi ve bunu iptal etti. Bence doğru bir karar değildi. Çünkü 411 milletvekilinin oyu %75-%80’e yakın halk kitlesinin iradesi anlamına geliyor. Bu kararla orada halk iradesi değil 11 kişinin iradesi esas oldu. CHP şimdi diyor ki: ‘Anayasa değişikliğine gerek yok.’ Biz öyle yaptık olmadı, böyle yaptık olmadı ama ‘başörtüsü meselesi’ bir problem olarak gündemimizde yer etmeye devam ediyor. O zaman CHP’nin bir öneri getirmesi gerekiyor. Bizim aklımızdaki çözüm şudur: ‘Ey iktidar daha önce biz engelleyici olduk şu anda da çözümde katkı sunan taraf olmak istiyoruz.’ Dediği zaman aslında bu mesele TBMM’de çözülebilir. Sayın Başbakan miting meydanlarında ‘CHP’nin bu konu ile ilgili samimi olması halinde hemen 1 Ekim’de meclis açılır açılmaz gündeme getirip bu meseleyi çözebiliriz’ dedi.
Şu ana kadar uzlaşma komisyonları oluşturulamıyordu. CHP’den üye katılımı olmuyordu ve ilk kez CHP üye katılımı olacağını söylüyor
Daha önce CHP’nin biz yapmayız, etmeyiz, yanaşmayız, konuşmayız, görüşmeyiz, kapağını açmayız gibi olumsuz fiillerle devam eden bir tavrı vardı. Fakat bu tavrın değiştiği görülüyor, bu da güzel bir şey anladığım kadarıyla Sayın Kılıçdaroğlu referandum sonucundan da bir ders çıkarmış olmalı. TBMM’deki siyasi partilerin birbiri ile görüşmemesi, konuşmaması, en hayati meselelerde bile bir araya gelmemesinin aslında halk tarafından benimsenmediği ortaya çıktı. Halkın kavgadan, hakaretvari üsluptan hoşlanmadığı, halkın ona buna kara çalmaktan hoşlanmadığı, olmayan yolsuzluk senaryolarını ortaya getirerek insanların itam edilmesinden hoşlanmadığı ortaya çıktı. Vatandaş şunu söylüyor: ‘ Gelecek adına bana ümit verebiliyor musun?’ İktidarı kötülemek çok kolay bir şeydir, dilin kemiği yok. Siz neyi ne şekilde çözeceksiniz.’
Başörtüsü yasağını daha önce savunan bir parti olarak, CHP bu sorunu çözelim diyor.
Ben CHP açısından bunun çok kolay olduğu kanaatinde değilim. Çünkü CHP içerisinde hayatının varlık sebebi bu ve benzeri şeylerle mücadele etmek olan bir sürü insan var. Nitekim sayın Başbakan dünkü spontane buluşmada Sayın Kılıçdaroğlu’na ‘hani şu işi halledecektin’ dediğinde, ‘ben sadece o konuyu söylemedim, şunu, şunu da söyledim’ demiştir. Bu meselenin yanına on tane farklı şey ilave ettiğinizde durumu çıkmaza sokmuş olursunuz. Ama meydanlarda insanlara vaatte bulundunuz. O zaman seçimlere gitmeden bu mesele bitsin.
Zaten o takvim üzerinden konuşulmuş. Ama orada dediğiniz gibi Sayın Kılıçdaroğlu başka maddeleri de söylemiş. Örneğin dokunulmazlıklar ya da YÖK demiş. İki konunun bir arada ele alınması mümkün mü, AK Parti nasıl bakıyor?
YÖK, dokunulmazlık gibi meseleler baba meselelerdir. Siz bu konuları gündeme getirerek tepeden tırnağa yeni bir Anayasa yapmaktan söz ediyorsunuz demektir. Sayın Başbakan Dolmabahçe’de basınla yaptığımız toplantıda bunu söyledi. Şu anda halkımız tarafından 26 maddelik Anayasa değişikliği paketi kabul edildi. Buna uyum yasalarının çıkması lazım, Meclis’in öncelikli gündemi bu, şu anda gündemde 1500 maddelik ticaret kanunu var, 600 maddelik borçlar kanunu var ve bütün iş dünyası bunun çıkmasını bekliyor. TBMM gündeminde şu anda olmazsa olmaz kanunlar var. Bu uyum yasalarının hemen arkasından bütçe geliyor, zaten bütçe görüşmeleri olduğu zaman başka şey görüşemezsiniz. Tüm bunlar zaten 2011 yılına dayanıyor. Seçimi hazirana alacağımıza göre elimizde dört ay var ve eğer seçime gidilecekse nisan, mayıs, haziran ayları propaganda dönemi olarak geçirilecektir. Nisandan itibaren Meclis’i çok verimli çalıştıramazsınız. Elimizde sadece şubat ve mart ayı kalmışken YÖK ve dokunulmazlık gibi bu değişiklikleri nasıl ve ne zaman yapacaksınız?
MHP’nin baraj altında kalabileceği iddiasına siz katılıyor musunuz? Hep deniyor ki ‘MHP Türk siyaseti için gereklidir ve kalmalıdır.’ MHP parlamentoda temsil edilmiyorsa o parlamento Kürt sorununu çözemez. Bunlara katılıyor musunuz?
Ben buna katılmıyorum. Çünkü MHP 2007’den beri meclis’tedir. MHP demokratik açılım konusundaki tavrına baksın, Türkiye’deki bütün bu olup biten değişim dönüşüm hareketlerine hayır demekte, maalesef buna takoz olmaktan başka bir katkı sağlamamıştır. MHP gibi bir partiden esas beklenen Doğu ve Güneydoğu probleminin çözümünde daha fazla katkı sağlamasıdır. MHP Türkçülük yapan bir partidir. Türkçü bir parti Kürtçü söylemlerin ortada dolaştığı bir yerde aslında daha fazla katkı sağladığı zaman birileri bunu yadırgamaz. Dolayısıyla sorunun çözümü daha kolay olur. Ama bugüne kadar MHP’nin yapıcı bir rol üstlendiğini görmedik. MHP 2002 ile 2007 yılları arasında TBMM’de yoktu ve hiçbir eksiklik de görülmedi. Çünkü bugünkü MHP yönetimi milliyetçi-muhafazakâr tabana dayanan yönetim değil, taban ve yönetim birbirinden biraz farklılık göstermektedir. Şu anda taban milliyetçi-muhafazakâr bir çizgideyken, yönetim ulusalcı bir çizgidedir. Ulusalcılıkla milliyetçilik aynı şey değildir. Ulusalcılık milliyetçiliğin bütün manevi sinirlerinin alınmış biçimidir. Bugünkü yönetim anlayışında MHP’nin ulusalcılığı ile CHP’nin ulusalcılığı arasında çok fazla fark göremezsiniz. Bu açıdan CHP zaten MHP’yi yedeğine almış durumda, yediğine aldığı bir partiyi tavsiye etmek için niçin uğraşsın?
O zaman asıl bu sorun MHP meclisteyken çözülemez şeklinde mi bakıyorsunuz?
Şu tavra bakmak gerekir. Sayın Bahçeli söze başlarken ‘ihanet, hıyanet’ diyor, başka bir şey söylemiyor. Başbakan’a ve iktidar partisine hakaret etmekten başka bir söylemleri yok. Esas milliyetçilik, vatanperverlik bu memlekette akan kanın durdurulmasıdır, ne pahasına olursa olsun değil birlik ve beraberliği muhafaza ederek akan kanın durdurulmasıdır. Biz her zaman söylüyoruz; tek devletiz, tek milletiz, tek vatanımız ve tek bayrağımız var. Bu memleketin üniter yapısı içerisinde bütün vatandaşlarımızın memnun vatandaşlar olmasını sağlayabiliriz. Türkiye’de hepimiz ortak paydalarda buluşabiliriz. Ama MHP hiçbir suretle uzlaşmadan yana değil. Bugüne kadar ortaya koyduğu tavır bunu gösteriyor. Devlete sırtınızı dayarsanız kazanamazsınız. ‘AK Parti devlet imkanlarını kullandı, devleti arkasına aldı, valiler, kaymakamlar AK Parti’ye şöyle destek oldular onun için AK Parti referandumda başarılı oldu veya daha önceki seçimleri bunun için kazandı’şeklinde propaganda var ya ben size soruyorum 1950’de DP ile CHP seçime girdiklerinde CHP iktidarda değil miydi? CHP sadece devletin partisi değildi, devletin ta kendisiydi. Bütün valiler CHP il başkanıydı, bütün kamu çalışanları CHP’nin tabi üyesiydi. Ama böyle bir ortamda bile siz halkı mutlu etmezseniz, siz halka tepeden bakarsanız, siz jakoben bir devlet anlayışına sahipseniz halkın eline fırsat geçtiği an sizi tepetaklak aşağı indirir. MHP 2002’de seçimi kaybettiği zaman iktidar ortağı değil miydi, MHP’li bakanlıkların devlet imkânlarını nasıl kullandığını da biliyoruz. İktidardan niye gittiniz, iktidarken seçimi niye kaybettiniz? Onun için ‘Başbakan devletin uçağını kullanıyordu’ gibi söylemler çok yersizdir. CHP ve MHP ulaşım probleminden dolayı mı halka inemedi? Mesela Kılıçdaroğlu Kars’a gitmek istedi, gidecek bir uçak, bir otobüs, bulamadığı için mi halka gidip dertlerini anlatamadı?
CHP dokunulmazlık ya da YÖK konusunda ısrarcı olursa bunun yanı sıra ‘başörtüsü sorununu’ çözelim derse, ‘başörtüsü sorunu’ rafa mı kalkar?
Tabii ki YÖK ya da dokunulmazlık da bu ülkede problemdir ve halledilmesi gerekmektedir. Ben YÖK’ün bu halde gitmeyeceğini ilk söyleyenlerdenim, her vesile ile bunu dile getirenlerdenim YÖK ile ilgili 130-131. maddeler değişmelidir. Çağdaş ve medeni ülkelerde bu işler nasıl yapılıyorsa burada da öyle olmalıdır, bunda hiçbir şüphe yok. Ama CHP ipe un sererse burada iyi niyetli olmadığı ortaya çıkar. Siz meydanlarda vatandaşa bir taahhütte bulundunuz. Size kimse ‘YÖK meselesini de çözecekseniz size oy vereceğiz’ demedi. ‘Başörtüsü’ bir problemdir ve sizde kendinizi bağlayan laflar ettiniz ve çözeriz dediniz. TBMM’de bir uzlaşma komisyonu kurulur, bu uzlaşma komisyonu çalışır, hazırlık yapar, ortaya bir metin çıkar, bu metin kamuoyunun tartışmasına açılır ve gelecek dönem için bir hazırlık olur. Bu söylediğiniz konuların hepsi de içinde olur.
Hepsi seçimden önce olmaz diyorsunuz?
Her mesele seçimden önce konuşulabilir, uzlaşma komisyonu üzerinde çalışabilir, STK’lar görüşlerini uzlaşma komisyonu ile paylaşabilir, parlamento dışı siyasi partiler bu konudaki düşüncelerini uzlaşma komisyonu ile paylaşabilir. AK Parti zaten bu konuda hazırlıklı bir partidir, çok ciddi hazırlığımız var. Eğer iyi niyet, sağduyu hâkim olur ve seçim öncesinde uzlaşma komisyonu oluşturulursa, bunların hepsi şekillendirilir.2011’de TBMM’nin nasıl şekilleneceğini şimdiden kestiremiyoruz ama öyle veya böyle 550 milletvekili olacak, şu veya bu partiye kaç üye dağılacağını seçim sonucu gösterecek. Türkiye 2011’den sonra çağdaş, demokratik standartları yüksek, devleti bireye karşı garanti altına alan değil, bireyi devlet karşısında garanti altına alan bir Anayasa yapabilir ve bu da bir sivil anayasa olur. İlk defa ‘Oh be! İlk defa sivil irade Türkiye’ye bir anayasa kazandırdı’ deriz ve herkes gurur duyar.