BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Çelik merkeziyetçi yapıya savaş açtı

Milli Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik, eğitimde bir dizi reformlara imza atmaya hazırlanıyor.

Abone ol

Bakan Çelik, ilköğretimden yükseköğretime, öğretmen alımlarından yönetici atamasına, YÖK reformundan üniversite sınav sisteminin değiştirilmesine kadar eğitimin gündemindeki bütün konuları ZAMAN’a anlattı. YÖK Yasası değişikliğine, Erkan Mumcu’nun kaldığı yerden devam edecek misiniz? YÖK Yasası’nın çok ciddi bir revizyona ihtiyacı var. Bir öngörünüz var mı, ne kadar süre içerisinde değişecek? Süre vererek kendimizi bağlamak istemiyorum. Ama bu yasama yılı bitmeden bunu çıkarma niyetindeyiz. Değişiklikteki en büyük amaç daha kaliteli, dünyadaki emsalleri ile yarışabilir yükseköğretim kurumlarının olmasıdır. Türk yükseköğretimi nicelik bakımından belirli bir yere varmıştır. Ama nitelik açısından çok ciddi sıkıntılarımız var. Üniversite sınav sistemi değişecek mi? Mutlaka değişecek. Üniversitelerin kapısına dayanmış milyonlara öğrenci var. Esas yanlış buradadır. Herkesin üniversiteye gitme gibi bir mecburiyeti yoktur. Çağdaş ülkelere baktığımız zaman üniversiteye gidebilecek öğrenci ortaokul zamanında belirginleşiyor. Yani düz liseye gidecek öğrenci sayısı normalde mesleki okullara gideceklerin oranı üçte birdir. Yani yüzde 65 yüzde 35tir; ama bugün ne olmuş? Bunu gündeme getirdiğiniz zaman sekiz yıllık kesintisiz eğitimi sorgulamamız gerekiyor... Sekiz yıllık kesintisiz eğitimi sorgulamaya gerek yok. Ama yönlendirmeyi ne zaman yapacaksınız? Ortaokul düzeyindeyken bu yönlendirmeyi yaparsınız. Şu yapılabilir; 6. sınıftan itibaren bazı derslerde farklılaşma olacak. Rehberlik dediğimiz yönlendirme ile öğrencilerin kabiliyetleri keşfedilebilir. Liselerin dört yıla çıkartılmasından söz ediliyor; ama gelin görün ki liseler iki yıla inmiştir. Üniversite sınavlarında lise üçüncü sınıftan soru sorulmuyor. Lise birden ve lise ikiden sorular çıkıyor. Ne oluyor bu sefer? Öğrenci lise ikinci sınıfı geçtikten sonra okulu bırakıyor bir köşeye ve rapor alan öğrencilerin haddi hesabı yok. Sınav sisteminde ne tür düzenleme düşünüyorsunuz? YÖK Yasası ile birlikte sınav sistemi de değişecek. Bu sınav sistemiyle gerçek manada seçme yapıldığı söylenemez. Bunu ilgili taraflarla oturup konuşarak çözeceğiz. Türkiye’nin böyle yaz boz tahtası olmasına karşıyım. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Dünyanın çağdaş kalkınmış medeni ülkeleri bu işi nasıl yapıyorsa öyle yapalım. Bunu nasıl yapacaksınız, bu konuda YÖK yetkili? Eğitim uzmanlarını, üniversite rektörlerini, Üniversitelerarası Kurul’u, YÖK’ü, ÖSYM’yi bir araya getireceğim. Buyrun kardeşim, yürümeyen eksiklik aksaklık kabul ettiğimiz hususlar var. Bunu veli de biliyor, öğrenci de, lise hocası da üniversite hocası da biliyor. Eğer ben Milli Eğitim Bakanı isem benim varlık sebebim bu dertlere deva olmaktır, bunlara çözüm getirmektir. Hükümet programına ‘Meslek liselerinin mağduriyeti önlenecek’ diye bir söz konulmuştu; ama bu sene yapılacak sınava bu yetişmedi... YÖK Yasası çıkmış olsaydı bu mağduriyet önlenmiş olacaktı. Bu sene geçti; ama üniversite seçme sisteminde ÖSYM meselesini yeniden düzenlediğimiz zaman gelecek seneden itibaren bu yanlışlık düzeltilmiş olur. Sınavın kalkması mümkün mü? Hayır. Şöyle diyelim, bir eleme olması lazım; çünkü başarı kıstasına göre üniversiteye öğrenci yerleştireceksiniz, başka türlü olmaz. Bununla ilgili olarak Talim Terbiye Kurulu’nu görevlendirdik. Göreve başlar başlamaz ilk atamayı oraya yaptım. Bu konuda son derece yetkin olan bir arkadaşımızı bu işin başına getirdik. O kurumdan özellikle eğitim planlamacılığı programlamacılığı açısından yetkin olan arkadaşlarımızla, müfredat geliştirme ile ilgili uzman olan arkadaşlarımızla orayı takviye edeceğiz. Milli Eğitim neredeyse vekil kadrolarla yönetiliyor, bu konuda ne yapacaksınız? Yönetmeliği değiştirip onları asıl kadro haline getireceğiz. Gerek akademisyen uzmanlardan, gerekse farklı Milli Eğitim’in DNA’larını bilen insanlarla takviye edeceğiz. Ümit ediyorum ki bütün bu meseleler çözülecek. En kısa zamanda da bu meseleler masaya yatırılacak. Türk Milli Eğitim’inin hiçbir meselesi çözümsüz değildir. Hiçbir problem bence büyük değildir. Yeter ki onu küçük parçalara bölerek çözmeyi bilin. Türk Milli Eğitim’inin en büyük problemi nedir? Öğrenci sayısının çok kabarık olması, dersliklerin yeterli olmaması, hoca başına düşen öğrenci sayısının çok olması. Bütün bu problemlerin çözümü kaynağa bağlı, bütçe de belli; ne yapacaksınız o zaman? Biz nasip olursa sponsorluk yasası üzerinde çalışıyoruz. Özel sektörü, üçüncü sektör dediğimiz gönüllü sektörleri bu işin içine çekmeye çalışıyoruz. Özel sektörden hizmet satın alma gibi bir şey vardı parti programında... Var, var. Onu uygulayacağız, o çok önemli. Bakın mesela İngiltere’de eğitim yükü devletin sırtından bu şekilde alınıyor. Biz çocuğunu özel okula göndereni teşvik vereceğiz. Yani dedik ki çocuğunu gönder özel okula parasının yarısını gel benden geri al. Ve bu şekilde devlet okullarına giden öğrenci sayısı azalacak ve devlet eğitimine hiç para ayıramayacak. Dar gelirlilere de bu vesileyle daha az sınıflarda daha kaliteli eğitim verilecek. Af konusunda çok soru geliyor, öğrenci affı gündeminizde var mı? Aflardan yana değilim açıkçası. Öğrencileri af beklentisine sokmak başarıyı düşüren bir husus. Bugüne kadar 65 bakan 71 kez göreve geldi, bakanlar genelde az bir süre görevde kalıyor. Bundan dolayı iz bırakan bakan sayısı az. Siz iz bırakma adına ne yapacaksınız? İz bırakıp bırakmayacağımı zaman gösterecek. Peşin konuşmak doğru değil; ama ben eğitim camiasının içinden gelen bir insanım. Yani eğitimin meselelerini bizatihi yaşayarak gelmiş birisiyim. İlkokul dahil yatılı okumuş bir insanım. Öğretmen okulu mezunuyum. Artı 18 yıl hocalık yaptım. Ortaöğretimi biliyorum, ilköğretimi biliyorum, yükseköğretimi biliyorum; yükseköğretimin de birçok kademesinde görev aldım. Yükseköğretimin içinde bulunduğu problemleri biliyorum. Bunların çözümü için iyi niyetle ve kararlı bir şekilde göreve başladım. Amacım üzüm yemek olacaktır, bağcıyı dövmek değil. Bizim kesinlikle şu kurumla hesaplaşmak, şu veya bu müesseseyle cedelleşmek gibi bir amacımız yok. Karşılıklı karalama ve ithamlarla bir yere varılamaz. Eğitimde köklü reformdan bahsediyorsunuz, nedir bunlar? Devletin özel okullardan hizmet satın alması dediğimiz zaman köklü bir reformdur. Atamalarda mesela merkeziyetçi yapıyı yerle bir edeceğim. 81 il müdürünü tayin edeceğim, gerisini mahalline bırakacağım. İl milli eğitim müdür yardımcısı, ilçe milli eğitim müdürü, okul müdürleri, şube müdürleri bütün bu kademelerdeki atamaları milli eğitim müdürünün teklifi, valinin onayına bırakacağım. Ne olacak o zaman? Yardımcı personeli ile birlikte 800 bine varan Milli Eğitim Bakanlığı böylelikle merkeziyetçi hantal yapıdan kurtulacak. Bu bir reform değil mi? Sponsorluk yasası çıkartarak özel sektörü, vakıfları, gönüllü teşekkülleri işin içine sokmak başlı başına bir reform değil mi? Üniversite yasasını değiştirmek, üniversiteleri daha özgür daha özerk kurumlar haline getirmek bir reform değil mi? Eğitimde rehberlik sistemini getirerek öğrencileri yapabilecekleri işlere yönlendirmek bir reform değil mi? Ezberci anlayışı bir tarafa bırakarak yüklendiği bilgiyi kullanabilen, muhasebe yapan birey oluşturmak reform değil mi? Kitap değişikliği, ödevsiz eğitim, çantasız eğitim, kıyafet serbestisi gibi konulara girecek misiniz? Bunlar bana göre detaydır; ama önemsiz değildir. Bence içeriğin şekilden önce gelmesi lazım. Önce özle uğraşalım. Öğretmen alımları konusunda bilgi verebilir misiniz? Bu sene zannediyorum 25 bin civarında öğretmen alacaksınız. Nasıl seçim yapacaksınız? Sınıf öğretmenliğine sadece sınıf öğretmenliği mezunları alınacak. Diğer türlü branş öğretmenliklerinde fen–edebiyat ve eğitim fakülteliler arasında bir ayrım yapılmayacak. Bir sınava tabi tutacağız. Tezsiz yüksek lisans yapanlar ne olacak? Daha önce elinde sertifikası olanları tezsiz yüksek lisans hesabı yapmadan atayacağım. Kesinleşmemekle birlikte başka hesabımız şudur; bundan sonraki dönemde tezsiz yüksek lisansı kazanan kişileri biz stajyer öğretmen olarak tayin edeceğiz, ihtiyacımız kadar. Bir buçuk sene boyunca bunlar bizim stajyer öğretmenimiz olacak, maaşlarını alacaklar. Belki bu staj döneminde diğer öğretmenler kadar maaş almayacaklar, daha az alacaklar; ama hiç olmazsa öğretmen olacaklar. Sınavla mı alacaksınız? Bu programa girdiği zaman biz onu ayrıca ayrı bir sınava tabi tutmayacağız. Tezsiz yüksek lisans sınavı da merkezî olacak. Bunlar bizim stajyer öğretmenlerimiz olacaklar. 1,5 yıl boyunca merkezi formasyon dersi de alacaklar, ayrıca tatbikat için okullara gidecekler. Teorik derslerden arta kalan zamanlarını da pratik yaparak öğretmenliğe hazırlanarak geçirecekler. Biz ihtiyacımız olan alanlarda alacağız. Yani tezsize giren her öğrenciyi alacağımız anlamına gelmiyor. Biz diyeceğiz ki Türk dili ve edebiyatı konusunda 1000 tane öğretemene ihtiyacımız var. Sınavı kazanan 1000 kişiyi alacağız; ama diyelim ki tarih konusunda tezsiz yüksek lisansa girse bile bizim ihtiyacımız yoksa onu alamayız. Her zaman fen–edebiyatlar gündeme geldi. Teknik eğitim ve ilahiyat mezunları da sıkıntıda. Onlar için ne düşünüyorsunuz? Teknik eğitimleri, ilahiyatları, beden eğitimleri masaya yatıracağız. İlk etapta fen–edebiyatları halledeceğiz.