AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, 4 bakanın istifa dilekçesi verdiğini ve Başbakan Erdoğan’ın da istifaları kabul ettiği iddia...
Abone olAK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, 4 bakanın istifa dilekçesi verdiğini ve Başbakan Erdoğan’ın da istifaları kabul ettiği iddialarını yalanladı.
Habertürk TV’de Başkent Gündemi programında Nilgün Balkaç ile Erdal Şen’in sorularını yanıtlayan Hüseyin Çelik, çocukları yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında gözaltına alınan bakanlar da dahil 4 bakanın istifa dilekçesi verdiği, Başbakan Erdoğan’ın da istifaları kabul ettiği yönündeki iddialarının doğru olmadığını ifade etti. Çelik, "Bakanlar istifa etti, istifaları da kabul edildi’ iddiaları külliyen yalan. Başbakan zaten bir kabine revizyonu yapacaktı. Sayın bakanlar Sayın Başbakan’ın elini rahatlatmak için ne yapılması gerekiyorsa yapacaklarını zaten söylemişlerdir. Bu arkadaşlar yargılansa bile ki; şu an yargılanmıyorlar, biz bu insanları peşinen suçlu kabul edemeyiz. Biz bakan toto oynamıyoruz. Buna karar verecek olan Başbakan’dır. Bir bakan arkadaşımız çıkıp da ’Ben Başbakan’ı, hükümeti rahatlatmak için illa da istifa etmek istiyorum’ o başka. Ama biz bakan toto oynayamayız” dedi.
"BAŞBAKAN TELEVİZYONDAN ÖĞRENİYOR"
Türkiye’de ilk kez emniyet müdürü ve valinin haberi olmadan operasyon yapılmasına şahit olduklarını anlatan Çelik, “Böylesine büyük çapta ekonomik boyutu olan bir operasyon yapılıyor ve ülkenin Başbakanı, ülkenin İçişleri Bakanı bunu televizyondan öğreniyor. Operasyonun yanlış tarafı, haberdar olması gereken kişilerin, Başbakan’ın haberdar edilmemesi” diye konuştu.
"TOPYEKÜN CEMAATİ VE HOCA EFENDİ’Yİ SUÇLAMAK YANLIŞ"
AK Parti’nin büyük bir camia olduğunu kaydeden Hüseyin Çelik, “Bu büyük camia içerisinde yanlış yapan insanlar olabilir. Eğer gerçekten suçları kanıtlanmışsa hedef alabilirsiniz. Ama topyekün olarak onları itham etmek olmaz. Cemaat dediğiniz de bir inanç, ahlak ve eğitim hareketidir. Cemaat de çok büyük bir kitledir. Cemaat içinde de birileri yanlış yapabilir. Biz topyekün cemaati suçlayamayız. Cemaat içinde yanlış yapan varsa ona gerekli müeyyideyi uygulamak gerekir. Birileri cemaatin adını kullanarak bir şey yapıyorsa, cemaatin öncelikle ona sahip çıkmaması gerekiyor. Bazı adamlar ona buna şantaj yapıyor, haysiyet cellatlığı yapıyor, soruyorum cemaatin adamlarına ’bunun bizimle alakası yok’ diyorlar. Pekiyi diyorum ’bu arkadaşa niye itibar ediyorsunuz’, ’efendim şöyle oldu, böyle oldu’ diyorlar. Eğer yapılan hatalar cemaate ve Hoca Efendiye mal edilirse bu Allah’ın da beşerin de nazarında olmaz. Bakıyorsun cemaatle hiç ilgisi olmayan bir adam sosyal medyada hükümete, Başbakan’a, Başbakan’ın eşine demediğini bırakmıyor. Aynı şekilde AK Parti ile ilgisi olmayan adamlar da bunu yapıyor” ifadelerini kullandı.
"CEMAATE DE BÜYÜK HAKSIZLIK YAPILIYOR"
Gezi olaylarına değinen Çelik, “Gezi olayları masum bir çevre hareketiydi değil mi? Sonra hangi şekiller aldığını biliyorsunuz. Dershaneler meselesini de milimetrik bilen bir insanım. Ben ilgili kurullarda, MYK’da, Sayın Başbakan ile şahsi görüşmelerimde bildiğimi, düşündüğümü hiçbir kaygı duymadan söylemiş bir insanım. Sonra karar aldık, 2 yıl süre verdik. Bu kadar masum bir mesele nerelere gitti. Burada cemaate de büyük haksızlık yapılıyor. Cemaat de şaibe altında kalıyor. Biz cemaatle aynı ruh ve mana ikliminin insanlarıyız. Bu insanlar bizim potansiyel tabanımızdır. Herkes akıllı olacak, itibar cellatlığına alet olmayacak. Herkes şahsi meselesini AK Parti’li ise AK Parti’nin, cemaatten ise cemaatin meselesi haline getiriyor” dedi.
"GEMİCİK MESELESİ TERBİYESİZCE GÜNDEMDE”
Başbakan Erdoğan’ın oğluna haksızlık yapıldığını anlatan Çelik, “Bir gemicik meselesi var. Başbakan’ın oğlu da, bakanların oğlu da, milletvekillerinin oğlu da serbest ticaret ortamında iş yapabilir. Önemli olan o işi doğru mu yapıyor, usule, kanuna uygun mu yapıyor... Ama terbiyesizce sürekli bu konu gündeme getiriliyor” diye konuştu.
"14 AY BEKLEMEYECEKSİN"
Soruşturmayı başlatan Zekeriya Öz’ü medyadan tanıdığını ifade eden Çelik, şunları söyledi:
“Ona karne verecek değilim. Bir ülkede darbecilerle hesaplaşıyorsa ben elbette onu alkışlarım. Ama usul ve esas hatası yaptığında da bunu söylemek lazım. 14 ay önce birinin hata yaptığını görüyorsunuz, tespit ediyorsunuz ve onun hata yapmasına göz yumuyorsunuz. Polisin bir görevi de insanları suçtan alıkoymak, caydırmaktır. Birini suç işlerken yakaladıysan ensesine bineceksin, 14 ay beklemeyeceksin. Kim olursa olsun, bakan çocuğu da olsa ensesine bineceksin. Ama 14 ay bekliyorsan, birbirinin uzaktan yakından ilgisi olmayan 3 parçayı bir araya getirerek, tesirini artırmak istiyorsan, insanların bazı şeyleri sorgulamasına da engel olamazsın."