Baykal, hükümetin PKK'ya koordinatör atamasına ilginç bir benzetme yaptı
Abone olCHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''(PKK'ya karşı silahlı mücadele yapmayacağım, bu mücadeleyi koordinatörlükle başarıya ulaştıracağız) demenin, (Alanya'daki Dim çayını geçirmek için kucağıma aldım) demekten hiç bir farkı yoktur'' dedi.
Baykal, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Meclisin 1 Ekim'den önce açılmasını memnuniyet verici bir gelişme olarak değerlendirdi. Ancak içte ve dışta çok önemli sorunların yaşandığı bir dönemde Meclisin AB uyum yasalarını görüşmek için toplanmasını eleştiren Baykal, Meclisin çok daha önemli, terörle mücadele konusunu görüşmek için toplanması gerektiğini kaydetti.
Baykal, Hükümetin gündeminde terör olmadığını; iktidarın, AB İlerleme Raporuna Türkiye hakkında olumlu şeyler yazılması için bu yasaları şimdi gündeme aldığını öne sürdü. Türkiye'nin iki önemli sorununun milli eğitimde yaşanan olumsuzluklar ve terör olduğunu savunan Baykal, milli eğitimle ilgili üzerlerine düşen görevi yerine getireceklerini söyledi. Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''şehit ailelerinin bir sitemini bile dinlemeye tahammül edemeyecek kadar'' terör olayına kayıtsız kaldığını iddia etti.
-''TERÖRLE MÜCADELENİN YÖNTEMİ BELLİDİR''-
Terörün silahlı mücadele yerine koordinatör atanarak çözümlenmeye çalışıldığını ifade eden Baykal, koordinatörlüğün, terörle askeri mücadele yerine siyasi müzakereyi kabul etmek anlamına geleceğini kaydetti. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Terörle mücadelede, askeri yöntem dışında başka yol yoktur. Koordinatörlük siyasi bir yöntemdir, müzakere yöntemidir. Bu süreç de fiilen başlamıştır. Bu işler koordinatör ile olacaksa ABD, Afganistan'a neden on binlerce askerini gönderdi? El-Kaide için neden koordinatör atamadı? BM, Lübnan'a neden koordinatör değil de 15 bin askerini gönderiyor? Terörle, şiddetle, mayınla, suikastla, sabotajla, mayınla, bombayla mücadelenin yöntemi bellidir, onları etkisiz kılacaksınız. PKK terörüyle mücadele Türkiye'nin kendi işidir. Bunu başka ülkeye devretmemiz mümkün değildir. Bu, çok ağır sonuçlar doğurur. Bunu da hiçbir sorumlu yönetici içine sindiremez. Terör bizim terörümüzdür ve biz terörle mücadele etmesini biliriz, biz mücadele edeceğiz. Bunu yaparken de herkesten uluslararası hukuka uygun olarak üzerine düşen görevi yerine getirmesini talep etmeliyiz. O talep bir lütuf değildir, müzakere ile elde edilmesi gereken bir olay değildir. Irak da ABD de olayı savsaklamasın.''
-''TÜRKİYE'NİN MENTEŞELERİ...''-
CHP Lideri Baykal, terörle mücadele çok tehlikeli bir sürece doğru gidildiğini ileri sürerek, ''(PKK'ya karşı silahlı mücadele yapmayacağım, koordinatör atayacağız, koordinatör gerekli çalışmayı yapacak ve terörle mücadeleyi bununla başarıya ulaştıracağız) demenin, (Alanya'daki Dim Çayını geçirmek için kucağıma aldım) demekten hiç bir farkı yoktur'' diye konuştu. Türkiye'nin menteşelerinin gevşetilmek istendiğini öne süren Baykal, AK Parti'nin ülkeye zararının herhangi bir ülkenin verdiği zarardan daha da ağır hale geldiğini savundu. Baykal, ''AKP'yi iktidardan indirmek hepimiz için ulusal görev haline gelmiştir'' dedi.
-''BÖYLE BAŞBAKAN OLUR MU?''-
İsmailağa Camisi'nde yaşanan olaylara da değinen Baykal, olaydan daha çok, İstanbul emniyetinin ölen imam için, ''Kafasını minbere vurarak intihar etti'' yönünde rapor vermesinin üzüntü verici olduğunu söyledi. Deniz Baykal, iktidarın olayı örtbas etme ihtiyacı içinde olduğunu öne sürdü. Adli Tıp'ın, olayı linç olarak tespit etmesine rağmen, Başbakan Erdoğan'ın ''Olay linç değildir'' dediğini iddia eden Baykal, ''Başbakanı, Danıştay saldırısında, bir din fanatiğinin saldırısına inanmadığı gibi, camideki linç olayını da kabul etmeme içerisinde gördük. Böyle Başbakan, böyle Cumhuriyet olur mu?'' dedi.
-YASİN EL KADI...-
BM'nin terörist listesinde yer alan Yasin El Kadı'nın mallarının dondurulması kararı ve daha sonra yaşanan gelişmeleri de değerlendiren Baykal, AK Parti'nin, iktidara gelir gelmez Yasin El Kadı'nın Türkiye'deki mallarını araştıran maliye müfettişinin yerini, isteği dışında değiştirdiğini öne sürdü. Baykal, ''bu konunun AK Parti'nin kimliğine ışık tutan, kimliğini yansıtan bir olay olduğunu'' ve siyasetin yargıya, kendi çıkarları doğrultusunda müdahale etmeyi sürdürdüğünü gösterdiğini ileri sürdü.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, TBMM'deki yasal düzenlemelerin, Ekimde yayınlanacak AB İlerleme Raporu'nun olumlu çıkması için yapılmak istendiğini belirterek, ''Ağızlarıyla kuş tutsalar, bu raporun iyi çıkması mümkün değil'' dedi.
Baykal, partisinin grup toplantısında, olağanüstü toplanan TBMM Genel Kurulunda ele alınacak tasarıları değerlendirdi. Vakıflar Yasa Tasarısı'nı eleştiren Baykal, azınlık vakıflarının 1936'dan sonra edindikleri mülklerin, 1974'teki Yargıtay kararıyla Hazineye geçtiğini anımsattı. Baykal, usulsüz olarak edinilmiş mülklerin bir kısmının 3. şahıslara intikal ettiğini ifade ederek, AB ve ABD'nin, bu mülklerin tamamını ve Türkiye'den, 1936 öncesi durumu yeniden inşa etmesini talep ettiğini söyledi.
Bu durumun, devletin hukuksuz işlem yaptığının kabulü anlamına geleceğini, emsal oluşturacağını ifade eden Baykal, Türkiye'nin, maddi ve manevi büyük bir yükün altına gireceğini kaydetti. Baykal, Meclisin olağanüstü toplanarak yasalaştırılmaya çalışılan bu tasarıyla, Atatürk'ün hazırladığı 1936 Beyannamesi'nin iptal edileceğini, 1974'deki Yargıtay kararının yok sayılacağını vurguladı.
Yunanistan'ın, Gökçeada'nın özerkliği için AB'ye öneri götürdüğünü, bazı Yunan milletvekillerinin, ''Gökçeada milletvekili'' yazılı kartvizit hazırladığını belirten Baykal, ''(AB standartlarında Vakıf Yasası çıkarılsın) deniliyor. AB'nin bu konuda oluşmuş bir standardı yok. Yunanistan'da Türk vakıfları bu şekilde mal-mülk edinebiliyor mu?'' dedi. Baykal, Sevr toplantıları sırasında Yunanistan'ın 12 maddelik talep listesi arasında yer alan ve reddedilen maddenin, şimdi TBMM'de kabul edileceğini ifade etti.
-''MİSYONER OKULLARI, HOŞ GELDİNİZ''-
Özel Öğretim Kurumları Kanun Tasarısı'nı da eleştiren Baykal, laik Türkiye'de, kiliselerden sonra yabancı okulların da verdikleri vergilerle besleneceğini söyledi. Düzenlemede, yabancı okullardaki müfredat programının, Milli Eğitim Bakanlığının oyuna sunulmayacağının yer aldığını kaydeden Baykal, bunun Tevhid-i Tedrisat'a aykırı olduğunu kaydetti. Baykal, ''Buyurun, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüne yol açan misyoner okulları, hoş geldiniz. 23 yıllık AB üyesi Yunanistan'da, değil yabancı okullar, özel üniversiteler dahi yasak'' diye konuştu.
Bütün bunların, Ekim'de yayınlanacak İlerleme Raporu'nun iyi çıkması için yapıldığını savunan Baykal, ''Ağızlarıyla kuş tutsalar, Ekim'deki raporun iyi çıkması mümkün değil'' dedi. Baykal, sürekli Türkiye'den ödün alma mekanizmasının işletileceğini, bugüne kadar hiçbir konuda ''Ne güzel, ne iyi yaptınız'' denilmediğini, demelerinin de mümkün olmadığını belirterek, ''Sonunda, AB'ye gireceğimizin garantisi var mı? 10-20 yıl sonra AB'ye tam üye olacağımızı söylüyorlar mı?'' diye sordu.
-''YENİ DAYATMALAR İÇİN MECLİSİ TOPLUYORUZ''-
Meclisin, yeni dayatmalar için toplandığını savunan Baykal, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün ABD'ye gittiğini, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Yunanistan'ın tarihi husumetini görmezden geldiğini öne sürdü. Baykal, Türkiye'nin AK Parti'yi taşıyamaz hale geldiğini ileri sürerek, bunun gereğinin hızla yerine getirilmesi gerektiğini belirtti. Bütün bunlara ''hayır'' diyeceklerini kaydeden Baykal, Türkiye'yi giderek kemiren, çürüten sürece hiçbir şekilde göz yummayacaklarını söyledi.
-''PAPA YANLIŞ ANLAŞILMADI, YANLIŞ KONUŞTU''-
Papa'nın İslamiyet'e yönelik sözlerini de değerlendiren Baykal, Papa'nın yanlış anlaşılmadığını, yanlış konuştuğunu vurguladı. Böyle bir ortamda bu konuşmanın yapılmasının doğru olmadığına işaret eden Baykal, ''14. yüzyıldaki Bizans İmparatoru'nun düşüncesine atıfta bulunuyor. Dünya tarihinde atıf yapılacak başka birisini bulamadınız mı? Bu ortamda bu tartışmalar kime ne getirir, ne yararı olur?'' diye sordu. Baykal, İslam'ın karikatür krizinde ve bu olayda sağduyusunu koruduğunu ve barış anlayışını sürdürdüğünü ifade etti.