BIST 9.189
DOLAR 34,46
EURO 36,36
ALTIN 2.922,68
HABER /  POLİTİKA

Çarşaftan sonra muhabbet arttı

Onların adamları düellodaydı ama liderler izlemedi. İkisi de gülüyordu. Mevlana'nın hoşgörüsüne sığınmışlardı.

Abone ol

Kılıçdaroğlu ve Gökçek günlerdir beklenen düelloya bugün çıktı. Ancak Erdoğan ve Baykal düelloyu izlemedi. Görünen o ki CHP'nin çarşaf açılımından sonra aralarındaki muhabbet artmıştı. Üstelik de Mevlana'nın hoşgörüsüne sığınmışlardı.

Mevlana, ölümünün 735'nci yıldönümünde, Konya'da düzenlenen Şebi Arus gecesiyle anıldı. Geceye Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da katıldı.

BAYKAL VE ERDOĞAN DÜELLOYU İZLEMEDİ

Erdoğan, Mevlana Kültür Merkezi'ne gelmeden önce, programın yapılacağı salon, eğitimli polis köpeği tarafından bombaya karşı arandı. Salona ilk olarak CHP lideri Deniz Baykal geldi. Baykal, protokoldeki yerini aldıktan yaklaşık 5 dakika sonra da, Erdoğan Kültür Merkezi'ne geldi. Erdoğan, Baykal ile tokalaştıktan sonra protokoldeki yerine oturdu. Başbakan ile Baykal'ın arasına Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay oturdu. Gazeteciler, Başbakan Erdoğan'a Kılıçdaroğlu ve Gökçek'in Tv'deki tartışma programını sordu. Başbakan, ‘Halk izliyor yeter’ dedi. Aynı soru sorulan Baykal ise, “Burada olduğum için seyredemiyorum. Kayıt ettiriyorum. Telefonla da bilgi alıyorum” diye cevap verdi.

‘İSLAM'I, MEVLANA'NIN PENCERESİNDEN SUNABİLMELİYİZ’

Törende b
ir konuşma yapan CHP lideri Deniz Baykal, “Dünyaya kendimizi ve İslamiyeti Mevlana'nın penceresinden sunabilmenin yolunu bulmalıyız” dedi.

Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

735 yıldır sönmeden yanan Mevlana ateşinin etrafında, bu akşam Konya’da bir kez daha birlikte olmanın kıvancını yaşıyorum. Anadolu insanın manevi dünyasını duygu ve düşüncelerini oluşturup biçimlendiren köklü bir kültür geleneği vardır. Bu geleneğin çıkış noktasında Mevlana, Hacı Bektaşi Veli ve Yunus Emre ile olgunlaşan 13'ncü yüzyıl Anadolu aydınlanması yer alır.

İslamiyeti, terörle karalamak isteyenler, karşılarında en sağlam dayanak olarak Mevlana'nın sevgi ve hoşörü temelindeki tasavvufi ve hümanist İslam anlayışıyla karşılaşırlar. Mevlana, ölümünden 735 yıl sonra bugün evrenselmiş bir büyük insandır. 13'ncü yüzyılda yaşamıştı, ama o yüzyıla sığmamıştır. Konya'da yaşamıştır ama, Konya'ya sığmamıştır. Bizim yaşadığımız islamiyet, Usame Bin Ladin'leri değil, Mevlana'yı, Hacı Bektaşi Veli'yi yetiştiren İslamiyet olmuştur. Tüm dünyanya kendimizi ve İslamiyet'i Mevlana'nın penceresinden sunabilmenin bir yolunu mutlaka bulmalıyız” dedi.

ERDOĞAN'DAN HOŞGÖRÜ ÇAĞRISI

Baykal'ın konuşmasından sonra, izleyicilerin alkışları arasında kürsüye gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise sevgi ve hoşgörü çağrısı yaptı. Erdoğan, şunları söyledi:

Konya'dan tüm insanlığa barışa, sevgiye, hoşgörüye davet eden Mevlana, ‘Gel ne olursan ol yine gel’ diye asırları aşan bir çağrı yapmıştır. Bu topraklar, yüzyıllar boyunca, onun bu davetiyle bereketlendi. Biz de bugün buradan Mevlana’nın ebedi aleme hicretinden tam 735 yıl sonra aynı çağrıyı yapmanın, tüm dünyaya aynı mesajı haykırmanın heyecanını mutluluğunu yaşıyoruz. ’Gel ne olursan ol yine gel’ diyoruz. Gel, kusurları örtmede gece gibi olalım, gel, hiddet ve asabiyette ölü gibi olalım, gel diyoruz. Gel, şefkat ve merhamette güneş gibi olalım, gel diyoruz. Gel, tevazu ve alçak gönülülükte toprak gibi olalım, gel diyoruz.

Gel, hoşgörülükte deniz gibi olalım. Gel, ya olduğumuz gibi görünelim, ya göründüğümüz gibi olalım gel, diyoruz. Bizim her fırsatta dile getirmeye çalıştığımız mesaj bu mefkuredir. Bu sözler, kaynağını barış dini olan İslam'dan almaktadır. Mevlana, ‘Canım bedenimde olduktan sonra, kuranın kuluyum. Birisi sözlerimden bundan başka söz naklederse, o nakleden de bezmişim ben’ diye Kuran'a ve peygambere bağlılığını apaçık ifade ediyor. 3 büyük dinin mensupları bu anlayışın hakim olduğu çograflamızda özgürce ibadetlerini gerçekleştirdi. Camiler, kiliseler, havralar bu anlayışla inşaa edilen şehirlerimizde barış içinde bir arada yaşadılar. Bu çoğrafyada hiç bir semavi dinin temsilcisi karikatürize edilmedi, tahkir görmedi, alaya alınmadı.

SİYASETÇİ, EVRENSEL BARIŞ ÇAĞRILARINI GERÇEKLEŞTİRMELİDİR”

Erdoğan, evrensel barış mesajlarını günümüz siyasetçcilerinin en kısazamanda gerçekleştirmesi gerektiğini de belirtti. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
Aslında, bugün de onun ölüm yıldönümü değil, ikinci doğum yıldönümüdür. Zira Mevlana, ölümü yeniden doğuş olarak kabul ediyordu. İşin aslı da odur. Vefaatından evvel, ’Cenazemi görünce, ’ayrılık ayrılık deme’ sana ölüm görülür. Aslında, doğmaktır o.’ buyurmuştur. Hakkın rahmetine erdiği günü vuslat günü addetmiştir. Kendi deyişiyle ‘Şebi Arus’tur, düğün gecesidir. Aradan geçen yüzyıllara rağmen Mevlana'nın sözlerinin değerinde en küçük bir eskime ve eksilme olmadı. Ne mutlu ki bize, bu hikmet pınrarından içmeye, beslenmeye devam ediyoruz. Bu topraklar, hala onun sevgi, merhamet, hoşgörü feslefesiyle ayakta durmaya devam ediyor. Belh’de doğdu mevlana. Afganistan'da. Ve o doğduğu evi de restorasyonunu yapmak bize nasip oldu.

GELİN CANLAR BİR OLALIM

Onun restorasyonunu yapıyoruz. Orayada o mühür, Mevlana ile vurulmuş olacak. Geçlerimiz iyi bilsinki, bu değerlere sahip çıkmak, bu eşsiz hazineleri muhafaza etmek, bizim için değil, tüm insalık için önem taşıyor. Batının hümanizim diye sıraladığı değerler yelpazesi, Anadolu’ya bin yıldır hakim olmuştur. ‘İnsanı yaşat ki, devlet yasaşın’ sözü yüzyıllar önce bu topraklarda Şeyh Edebali ile dile geldi. ‘Yaradılanı, yaradan ötürü severiz’ sözü, bin yıldır dilden dile aktarılmaktadır. İşte, Pir Sultan Abdal, o da Mevlana gibi ‘gel’ diyenlerden. ‘Gelin canlar bir olalım.’ diyor. Yunus Emre, ‘Gelin tanış olalım’ diyor. Hacı Bektaşi Veli, ’Gelin bir olalım, diri olalım’ diyor. Aşık Veysel, ‘Gelin birlik kavmine girelim’ diyor. Bu çağırılar, dostluğa davettir. Evrensel barış mesajıdır. Bugünün siyasetçileri olarak bize düşen görev, bu evrensel barış çağrılarını en kısa zamanda gerçekletirmektir.

ERDOĞAN'DAN GEL MESAJI

Başbakan Erdoğan, konuşmasını Mevlana gibi, insanlığa ‘Gel’ mesajı vererek sonlandırdı. Erdoğan, ‘Ben de buradan tüm insanlığa diyorum ki. ‘hepimizi kuşatan aynı gökkubbedir gel’ diyorum. ‘Hepimizi ısıtan, aydınlatan aynı güneştir gel’ diyorum. Hepimizi ıslatan aynı yağmurdur gel diyorum. Hepimizi doğuran aynı topraktır gel diyorum. Bizim gönlümüzde, kucağımızda geniştir gel diyorum’ dedi.