Çarşaflı kadının erkek olmadığını ortaya çıkartan Özkök, nedense yapılan haberdeki yalana çok fazla değinmiyor.
Abone ol Olay yeri raporuGeçen pazar günü Yönetim Kurulu Başkanımız Aydın Doğan aradı. ‘Senden Medya Grubu Başkan Yardımcısı olarak bir inceleme yaptırmanı istiyorum’ dedi.
İncelememizi istediği olay, Gaziantep Öğretmenevi’nde, içeri alınmayan öğretmen kızıyla ilgili haberdi.
BİRİNİ GÖNDERDİK
Ertesi gün, Hürriyet’ten çok güvendiğim bir arkadaşımı Gaziantep’e gönderdim.
Önemli bir ayrıntıyı da dikkatinize sunayım.
Gönderdiğim arkadaş, kıdemli bir gazetecidir ve bugün yazı işlerinde aktif bir görevi yoktur. Bazen çoğumuzun asabını bozacak kadar titizdir. Spotlardaki ve haberdeki yanlışlıkları hep o fark eder.
Aynı zamanda aşırı şüphecidir.
Verdiğim görev şuydu:
‘Öğretmenevi olayını bütün ayrıntılarıyla incele. İlgili herkesle konuş ve bana tarafsız bir rapor hazırla.’
Arkadaşım Gaziantep’e gidip görüşmelere başladı.
Ondan haber beklerken, Ankara büromuzdan bir haber geldi.
Meclis Büromuzun Şefi Nuray Babacan, öğretmenevinden çıkarken fotoğrafçıların görüntülediği kişiyi bulmuştu.
Nasıl bulduğunu da bize anlattı.
Bazı gazeteler, bu çarşaflı kişinin kadın değil, erkek olduğunu iddia ediyordu.
BATIKENT İZİ
Tabii bu çok ağır bir iddiaydı.
Nuray Babacan, çarşaflı kadınla telefonda konuşmuş ve hikáyesini dinlemişti.
Ankara’da Batıkent’te oturuyordu.
Adı H.B’ydi.
Kızı Gaziantep’te çalışıyordu. Orada bir gençle nişanlanacaktı.
H.B., kızının nişanı için Gaziantep’e gitmişti. Orada nişan alışverişine çıkmışlar ve öğretmenevinin önündeki yoldan geçmişlerdi.
Yani öğretmenevine girmemişlerdi.
Nuray Babacan çok güvendiğimiz bir arkadaştır.
Ancak kendisinden gidip H.B. ile yüz yüze görüşmesini istedik.
H.B.’yi zor ikna edebildi. Sonunda gidip karşı karşıya konuştu.
Hikáyesini ağzından dinledi. Teybe aldı.
Gençliğinde başı açıkmış. Sonra yakınlarının etkisiyle örtünmüş.
Çarşaf giyecek kadar aşırı bir taassup içinde olduğu için fotoğraf çekilmesine izin vermemiş.
Arkadaşımızın bütün ısrarına rağmen bunu kabul etmemiş.
KROKİ İSTEDİM
H.B.’nin bu sözlerini dinledikten sonra Gaziantep’e gönderdiğim arkadaşımı aradım.
Ona, H.B.’nin öğretmenevinin sadece bahçe yolundan geçtiğini anlattım ve gidip aynı yeri bir de kendisinin görmesini istedim. Bununla da yetinmeyip oranın bir krokisini çizmesini söyledim.
Biraz sonra kroki önüme geldi.
Gerçekten de öğretmenevinin bulunduğu yerin iki kapısı vardı ve aradaki yol, kestirme geçiş için kullanılıyordu.
Bu da öğretmenevinden gelen çarşaflı kadının orayı kestirme yol olarak kullandığı yolundaki açıklamaları destekliyordu.
Yani kroki, çarşaflı kadının sözlerini doğruluyordu.
Ancak olayın ikinci bir cephesi daha vardı.
İçeriden çıkan çarşaflı kişi, bazı gazetelerin belirttiği gibi erkek değil, kadındı.
Ayrıca bu kestirme yolun iki tarafında da güvenlik kulübeleri vardı ve yolun girişi üzerine tak gibi geçirilen tabelada ‘Öğretmenevi’ yazıyordu.
Yani o bölgeyi öğretmenevi sahiplenmişti.
SORULMAYAN SORU
Ancak bu görüntü, öğretmenevine çarşaflı bir kadının girdiği anlamına da gelmiyordu.
Muhabir arkadaşımızın eleştirilecek yanı, belki içeriden çıkan kadına ‘Nereden geliyorsunuz’ diye sormamasıydı.
Olayın bir de, bir öğretmen kızının kıyafeti nedeniyle öğretmenevine alınmaması tarafı vardı.
Yani orada yöneticilerin de yönetim zaafı olduğu açıktı.
Nedeni ne olursa olsun, iyi bir yönetici, olayı bu hale getirmeden çözebilirdi.
Ama bütün bunlar halledildikten sonra geriye çok önemli bir soru kalıyor.
Bu kadar basit bir olayda, çarşaflı bir insanın kimliğini belirlemekte bu kadar zorluk çekiyorsak, cinayet vs. gibi ağır kriminal olaylarda ne yapacağız?
Hálá çarşafla kimlik belirtmeye çalışanlar için ne diyeceğiz?
Olayın bir de bu yanına bakmalıyız değil mi?