SOMALİ'de yaşanan kuraklık ve açlık insanları ölümle başbaşa bırakıyor. 11 yaşındaki Dahir’in gözyaşları, açlıktan çökmüş yanaklarından süzülüyor. Sessizce “Sadece hayatta kalmak istiyorum” diyor.
Abone olSomali'nin Baidoa kentinin dışındaki tozlu düzlükte, ailesinin derme çatma çadırının yanında otururken, yorgun annesi Fatuma Ömer, ağlamamasını söylüyor.
“Gözyaşların kardeşini geri getirmeyecek. Her şey yoluna girecek” diyor.
Fatuma’nın ikinci oğlu 10 yaşındaki Salat, iki hafta önce aile köylerinden üç günlük yürüyüşle Baidoa’ya ulaştığında açlıktan öldü. Yeni evlerinin birkaç metre ötesindeki taşlı toprağa gömüldü. Mezarının üstisü şimdiden çöplerle kaplı ve yeni gelenler etrafında çadır kurdukları için yerinin bulunması da giderek zorlaşıyor.
Fatuma “Oğlumun yasını tutamam. Zaman yok. İş bulmam ve diğerlerini hayatta tutmam gerek” diyor. Bunları söylerken bir yandan dokuz aylık en küçük kızı Bille’ye sarılıyor ve diğer yandan kulak tırmalayıcı bir şekilde öksüren altı yaşındaki kızı Meryem’e bakıyor.
Güneydoğu’ya, kıyıya ve Somali’nin başkenti Mogadişu’ya doğru uzanan yolda, kuraklık yüzünden evlerinden olan aileler, kuraklıktan parçalanmış topraklar üzerinde yiyecek ararken yaptıkları uzun yürüyüşleri ve acı hikayelerini anlatıyor.
"Kızımı gömecek takatim yoktu"
Yeni bir araştırmaya göre kamplardaki küçük çocuklar ve hamile kadınların neredeyse üçte ikisi akut yetersiz beslenmeyle karşı karşıya. Yüksek ölüm oranıyla birleştiğinde bu durum, ülkede açlık yaşandığının resmen ilan edilmesinde geç kalındığına işaret edebilir.
Buulo Ciir adlı bir köyden Baidoa’ya ulaşmak için, dokuz çocuğuyla en az 15 gün yürüyen Fatuma “Üç yaşındaki kızım Farhir’in ölümünü kendi gözlerimle gördüm ve hiçbir şey yapamadım” diyor.
“Onu 10 gün boyunca taşıdım. Yolun kenarına bırakmak zorunda kaldık. Gömecek takatimiz yoktu. Sırtlanların yaklaştığını duyabiliyorduk” diye devam ediyor.
Habiba Mohamud, köyünün tanınmaz halde olduğunu söylüyor. 50 yaşındaki Habiba Mohamud bir eliyle bir parça ipi tutarken “Üzerimde hiçbir şey getirmedim. Evde bir şey kalmadı. Sığırlar öldü. Tarlalar kurudu” diyor ve asla köyüne geri dönmeyeceğini kabul ediyor.
İklim değişikliğiyle iyice güç kazanan, ardı ardına gelen kuraklıklar, Afrika Boynuzu'nda yüzyıllardır süren kırsal yaşam biçimini sona erdirme tehdidi oluşturuyor.
Diğer yeni gelenler gibi Habiba da dallardan, ip parçalarından ve bulabildikleri karton ve plastik örtülerle ailesi için bir çadır yapmaya çalışıyor ve gecenin ayazı vurmadan önce çadırı bitirmeyi umuyor. Ancak bunları yaptıktan sonra, beş çocuğu için yiyecek ve tıbbi yardım aramaya çıkabilir.
Kentin başlıca hastanesinde Dr. Abdullahi Yusuf, yatakların arasında dolaşıp, küçük, güçten düşmüş hastalarını kontrol ediyor. Çocukların çoğu iki ay ila 3 yaş arasında.
Hepsinde ciddi yetersiz beslenme var. Bazıları zatürre ve yeni kızamık salgınıyla da mücadele ediyor.
Küçüklerin çok azının ağlayabilecek gücü var. Bazılarının cildinde ciddi yaralar var. Ciltleri çok ağır açlık vakalarında görülen şişlikler nedeniyle çatlamış.
Dr. Abdullahi, ağlayan iki yaşındaki bir çocuğa damar yolu açmaya çalışan ekibini izlerken “Birçoğu hastaneye ulaş"amadan ölüyor” diyor.
"Gereken yardımı almazsak yüzbinlerce insan ölecek"
Somalili yetkililer ve uluslararası kuruluşlar, ülkenin güneybatısında yaklaşan açlığa aylardır dikkat çekmeye çalışırken, Dr. Abdullahi, hastanesinin çocuklar için besleyici ek gıdalar da dahil birçok malzemeyi bulmakta sıkıntı yaşadığını aktarıyor.
Doktor, görünür öfkesiyle “Bazen malzeme bulamıyoruz. Dehşet verici, çünkü insanlar ölüyor ve biz onlara destek olamıyoruz. Yerel yönetimimiz bu durumla başa çıkamadı. Kuraklık ve evlerinden olan ailelerin gelişi için planlama yapılmadı” diyor.
Yerel yönetimden bir bakan, bazı alanlarda yetersiz kaldıklarını kabul ediyor.
Güneybatı Eyaleti İnsani İşler Bakanı Nasir Arush, Baidoa’daki kamplardan birine yaptığı kısa ziyaret sırasında “Şu andakinden daha hızlı, daha isabetli ve daha etkili olmalıyız” diyor.
Ancak daha fazla uluslararası yardımın büyük öneme sahip olduğunu da vurguluyor.
“Gereken yardımı almazsak, yüzbinlerce insan ölecek. Şu anda yaptığımız şeyleri üç ay önce yapmalıydık. Yavaş kaldık. Hızla bir şeyler yapılmazsa, bu bölgede felaket bir durum yaşanacak” diyor.