Muğla'nın Ortaca ilçesinde cinsel saldırıya uğrayan, ardından boğularak öldürülen ve su kanalına atılan Cansu Kaya'yı anan kadın hakları örgütleri, cinayetleri durduracak yasal düzenlemelerin vakit kaybetmeden çıkarılmasını istiyor.
Abone ol"Ablacım, konuşacak durumda değilim" diyor Arzu Kaya. Sesi yorgun. Evi taziye ziyaretine gelenlerle dolu.
18 yaşındaki kız kardeşi Cansu'nun cesedini iki gün önce kendisi bulmuş. Şimdi ne o anı hatırlamak istiyor ne de buna dair konuşmak.
Cansu Kaya, Muğla'nın Ortaca ilçesinde Pazar gününden beri kayıptı. Cesedi üç gün sonra Dalyan'daki bir kanalda bulundu. Dün gözyaşlarıyla toprağa verildi. Mezarının üzerine gelinliği serildi.
Otopsiden çıkan sonuçlara göre, Cansu Kaya önce cinsel şiddete maruz kalmış, ardından boğulmuş, sonra da su kanalına atılmış.
Cinayetle ilgili olarak dört kişinin ifadesi alındı. Biri Cansu Kaya'nın son olarak birlikte görüldüğü söylenen erkek arkadaşı.
Ailenin tek bir temennisi var: Sorumlular cezalandırılsın.
'Somut siyasi irade' talebi
Cansu Kaya, bu yılın başından beri öldürülen 143'üncü kadın. Ama daha dün toprağa verilmesine karşın, sonuncu dahi değil.
Bugün de 25 yaşındaki Arzu Köse, Gaziantep'te kocası tarafından av tüfeğiyle öldürüldü.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, yarın 19:30'da Taksim'de büyük bir yürüyüşe hazırlanıyor.
Platformun genel sekreteri Gülsüm Önal, "Yüksek sesle çözüm isteyeceğiz. Sadece protesto ediyor değiliz. Cansu Kaya nezdinde bütün kadın cinayetlerine 'Artık yeter!' diyeceğiz. Kadın katillerine verilen cezalarda indirimlerin kaldırılması talebini dillendireceğiz." diyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun bu noktada, yıllardır dile getirdiği beş temel talebi var:
- Cumhurbaşkanı, başbakan ve meclisteki bütün parti liderlerinin kadına yönelik şiddeti kınaması
- 6284 sayılı Koruma Kanunu'nun etkin uygulanması
- Türk Ceza Kanunu'da "ağırlaştırılmış müebbet" teklifinin yerine getirilmesi
- Kadın Bakanlığı'nın kurulması
- Cinsiyet ve cinsel yönelim eşitliğini esas alan yeni anayasa
Ancak bu başlıklarda yeterli ilerleme kaydedilemediğinden şikayet ediyorlar.
Gülsüm Önal, "Somut bir siyasi irade gösterilmesi gerekli" diyor:
"Koruma Kanunu'nun uygulanması, arkasında durulması lazım. Kadının cinsiyetçilik nedeniyle öldürülmesinin [Ceza Kanunu'nda] nitelikli haller içine alınması lazım. Kadın cinayetlerinin ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılması, tahrik indirimleri ve af kapsamının dışında tutulması lazım".
Bu yönde verilen bir yasa teklifinin bulunduğunu ve tüm partilerden de destek gördüğünü belirten Gülsüm Önal, "Meclis ilk iş olarak bu teklifi yasalaştırmalı" diye konuşuyor.
Özgecan Aslan cinayetinden bu yana ne oldu?
Şubat ayında 20 yaşındaki Özgecan Aslan'ın cinayeti toplumun tüm kesimlerinde büyük tepki çekmiş, bunun kadına yönelik şiddetle mücadelede bir dönüm noktası teşkil edebileceği düşünülmüştü.
Ancak Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun verilerine göre, Mart ayında 33, Nisan ayında 22 ve Mayıs ayında da 22 kadın öldürüldü.
Cinayetlerin başlıca gerekçesi kadının boşanmak istemesi. Örneğin Mayıs ayında öldürülen kadınların yüzde 50'si ayrılmayı ya da boşanmayı talep ettiği için hayatını kaybetmiş.
Gülsüm Önal, bunun altında toplumsal bir nedenin yattığını söylüyor:
"Türkiye'de kentleşme artıyor. Toplum değişiyor. Kadınlar toplumun değişimine ayak uyduruyor. Daha fazla modern hak talep ediyorlar. Bunun en sembolik ifadesi boşanma hakkı.
"Bu hak hep tanımlanmıştı ama toplumsal olarak daha yaygın kullanılmaya başlandı. Anadolu'nun köylerinde dahi, kadın mutlu değilse, şiddet görüyorsa boşanmaya adım atmak istiyor artık.
"Ama erkek egemenliği kadınların bu değişimine, bu hak arayışına ayak sürüyor. Kadın-erkek eşitliği politikalarında gerilemiş durumdayız. Kadın istihdamında ilerleme kaydedemiyoruz. Temelde yaşanan eşitsizlik kadınları çok kolay şiddete uğrar hale getiriyor.
"Bunu değiştirmek için güçlü kadın politikaları lazım. Toplumun gerçeğini doğru okuyan, kadının önünü açıp güç kazandıran bir siyaset izlersek bu tablo tam tersine dönüşecek, toplum sağlığına kavuşacaktır."